TİP’ten ‘Elmadağ patlaması’ eylemi: ‘Kim ‘şehit’ etti bu insanları’
MKE’ye ait Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda yaşanan patlamada 5 işçi yaşamını yitirmişti.
Nüket Gelegen
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Ankara İl Örgütü, Ankara’nın Elmadağ ilçesinde bulunan Makine Kimya Endüstrisi’ne (MKE) ait Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda meydana gelen ve 5 işçinin yaşamını yitirmesine neden olan patlamaya ilişkin bir basın açıklaması düzenledi. TİP Elmadağ İlçe Örgütü Binası önünde düzenlenen açıklamada, yaşamını yitiren işçileri “şehit” olarak anan Milli Savunma Bakanlığı’na seslenilerek “Kim şehit etti bu insanları? Kimin kurşunu ile öldüler? Kimin kar hırsına kurban gittiler?” denildi.
Elmadağ’da MKE’ye ait Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda 10 Haziran Cumartesi günü sabah saatlerinde yangın çıkmış, yangın sonrasında meydana gelen patlama sonucu 5 işçi yaşamını yitirmişti.
Milli Savunma Bakanlığı tarafından olaya ilişkin yapılan açıklamada, “Ankara’nın Elmadağ ilçesindeki MKE Roket ve Patlayıcı Fabrikası'nda bir patlama meydana gelmiştir. Patlama neticesinde 5 işçimiz şehit olmuştur. Olay ile ilgili adli ve idari soruşturma başlatılmıştır” ifadeleri yer almıştı.
TİP Ankara İl Örgütü heyeti, yaşamını yitiren işçilerden üçünün ailesine ve yakınlarına, 11 Haziran Pazar günü taziye ziyareti gerçekleştirdi. Ailelere başsağlığı dileklerini ileten TİP heyeti, Elmadağ Belediye Başkanı Adem Barış Aşkın’ı da ziyaret ederek patlamaya ilişkin istişarelerde bulundu.
Ziyaretlerin ardından TİP Elmadağ İlçe Örgütü’ne gelen TİP heyeti ve üyeleri, burada bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı, TİP Parti Meclisi Üyesi Avukat Erkan Yıldız okudu.
‘KAZA DEĞİL, İHMALLER ZİNCİRİ’
Erkan Yıldız, TİP Ankara İl Örgütü ve Emek Bürosu’nun cumartesi günü yaşanan iş cinayetine ilişkin incelemelerini tamamladığını belirterek şunları kaydetti:
“Dün sabah 08.45 sularında, Makina ve Kimya Endüstrisi’ne ait Barutsan fabrikasında, içeride 4 dışarıda bir işçi kardeşimiz çalışmaya devam ederken yaşanan bir patlama sonucunda 5 işçi kardeşimizin hayatını kaybettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Patlamadan haberdar olduğumuz ilk andan itibaren Soma'dan, Amasya'dan, Hendek'ten ve nice işçi katliamından alışkın olduğumuz üzere, bunun bir kaza olmadığını, muhtemel ihmal zincirlerini göz önünde bulundurarak araştırmalarımıza başladık. Buradaki yerel yöneticilerle, belediyeyle ve ailelerle görüştük ve maalesef bu kanımızda bir kez daha yanılmadığımızı üzülerek öğrendik.
‘İNSAN CANININ KARDAN ÖNEMLİ OLDUĞUNU YETKİLİLERE ANLATAMADIK’
Makine ve Kimya Endüstrisi 2021 senesinin temmuz ayında özelleştirildi. Bu tarihte gerek mühendis odaları, gerek konunun uzmanları, gerek emek örgütleri defalarca uyarılarda bulundu. Bu endüstrinin şirketlerinin, bu endüstrinin üretim tesislerinin son derece riskli alanlarda bulunduğunu, buradaki uzman personelin buradan ayrılmasının, tayininin çıkarılmasının, sürülmesinin nihayetinde işçi katliamlarına neden olacağını defalarca izah ettik. Defalarca meclis gündemine taşındı, defalarca sokağa taşındı. Tecrübeli işçiler defalarca durumu izah ettiler ama bir türlü yetkililere insan canının, işçi canının elde edecekleri karlardan, hesaplardan, özelleştirme planlarından önemli olduğunu anlatamadık ve bir kez daha bu vahim olayı yaşadık.”
‘GEREKLİ TEDBİRLER ALINMAMIŞ, GÖZ GÖRE GÖRE BU KATLİAMA YOL AÇILMIŞ’
Aynı tesiste 2018 yılında yaşanan patlamada da bir işçinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Yıldız, ihmaller zincirine ilişkin ise şunları söyledi:
“Çok değil 5 sene önce, 2018 senesinde Elmadağ'daki fabrikada bir patlama daha yaşanmıştı. Bir işçi kardeşimiz hayatını kaybetmişti ve bu patlamanın ardından yaralanan işçi arkadaşlarımız da vardı. O dönemin bakanı Nurettin Canikli, ‘Yakıtlar gayet kaliteli, ürünler gayet sağlam’ diye açıklama yapmıştı yüzümüze karşı. Kaybettiğimiz canlara değinme gereği bile duymamıştı. Hala öyle, hala yakıtlar kaliteli, hala ürünler sağlam, dinamit dokumlarında hiçbir sıkıntı yok ama biz bu 5 canımızı bir hiç uğruna kaybettik. Öyle görünüyor ki, en az 6 ay iş güvenliği eğitimi alınması gereken bu tesiste, daha 20 gün önce işe sokulmuş arkadaşımızdan tutun, tecrübesini henüz edinmemiş, eğitimini henüz almamış işçi arkadaşlarımız çalıştırılmış. Gerekli eğitimler verilmemiş, gerekli tedbirler alınmamış. Makine ve Kimya Mühendisleri odalarının tespitlerine göre, bu tesis 50 yıllık çalışma süresi boyunca yenilenmemiş, aynı eski tesisatla çalışmaya devam etmiş, 2018’den sonra, kaybettiğimiz canlardan sonra verilen sözler tutulmamış ve bir kez daha göz göre göre bu faciaya, bu katliama yol açılmış arkadaşlar.”
‘HER GEÇEN GÜN ÜLKEMİZİN BİR İŞÇİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞMESİNİ ACIYLA GÖRÜYORUZ’
Erkan Yıldız, yaşamını yitiren işçilerin ailelerini ziyaret ettiklerini belirterek, başta Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler olmak üzere katliamda sorumluluğu bulunan yöneticileri şu sözlerle eleştirdi:
“Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın ailelerini ziyaret ettik. Acılarına ortak olmak istedik ama söyleyecek bir söz bulamadık. Yine bulamadık. Çünkü henüz 2 kardeşimizin bulunduğu yere girilememiş durumda. Patlama riskinden ötürü bir adım bile atılamıyor. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın vücut bütünlüğü bozulmuş, ailelere cenaze teslim edilemiyor. Söyleyecek iki çift lafı bir araya getiremeyen yöneticiler, makine kimya yöneticileri, kaymakam, bakanlar gelip insanlara sabır telkin ediyor bir kez daha, bir kez daha oturup şükretmek dışında hiçbir çaresi olmadığını öğütlüyor ve biz bir kez daha acısını yaşayan insanlara söyleyecek tek kelime tek söz bulamıyoruz. Bir kez daha Türkiye'de insan canının ne kadar kıymetsiz olduğunu, işçi canının karların ne kadar ardına koyulduğuna şahit oluyoruz.
İstiyoruz ki bu kadar acı yaşandıktan sonra, bu kayıplar yaşandıktan sonra yöneticiler çıkıp hesap versin, ailelere izahatta bulunsun, anlatsınlar, ‘Biz bu felaketi niye yaşadık’ diye sorumluluklarını kabul etsinler ama bunun ülkemizde gerçekçi bir ihtimal olmadığını biliyoruz. Karşımıza çıkıyor Milli Savunma Bakanlığı, karşımıza çıkıyor Yaşar Güler, arkadaşlarımıza ‘şehit’ diye hitap ediyor. Karşımıza çıkıyor, ‘Yaşanan bir kazadır’ diyor. Daha savcılık soruşturulması tamamlanmamışken sorumluluğu üzerinden atıyor ve biliyoruz ki bunların sonucunda, diğer tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi birkaç günah keçisi önümüze atılacak. Asıl sorumlular gözümüzün önünden kaybolup gidecek, pişkin pişkin yeni kar hesaplarının peşine düşmeye başlayacaklar. Ülkemizde dönüp giden bu katliam zincirini içimize sindiremiyoruz. Kanımıza dokunuyor söyleyecek laf bulamamak, anlatacak hikaye bulamamak. Kanımıza dokunuyor, onlar gibi pişkin pişkin karşılarına çıkıp bir sürü sözü bir araya getirmek. ‘Hesabı sorulacak’ derken yakın vadede bunu yapamayacak olma korkusu kanımıza dokunuyor. ‘Hesabını soracağız’ derken peşine düştüğümüz bu insanların, yarın akşam da kafalarını rahat rahat yastığa koyacaklarını bilmek kanımıza dokunuyor. Anlatacak, söyleyecek söz bulamıyoruz. Her geçen gün ülkemizin bir işçi mezarlığına dönüşmesini acıyla görüyoruz. Sormaktan, söylemekten, ‘Yarını öyle geçirecekseniz de sonraki günü uykusuz geçireceksiniz’ demekten başka çaremiz kalmıyor.”
‘KİM ŞEHİT ETTİ BU İNSANLARI? KİM ÖLDÜRDÜ, KİMİN KURŞUNU İLE ÖLDÜLER?’
Katledilen işçileri “şehit” diyerek anan Milli Savunma Bakanlığı’na da seslenen Erkan Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:
“İşçi kardeşlerimize şehit diyen Yaşar Paşa’ya, işçi kardeşlerimizi şehit diye anan Savunma Bakanlığı'na sesleniyorum: Kim şehit etti bu insanları? Kim öldürdü, kimin kurşunu ile öldüler? Hangi düşman şehit etti bu insanları? Kimin yüzünden öldüler? Kimin kar hırsına kurban gittiler? Kimin heveslerine, kimin istese alacağı önlemleri almadı diye yok uğruna canlarından oldular? Nasıl anlatıyorsunuz bu insanlara? Nasıl hesap veriyorsunuz? Şehit dediğiniz bu insanların canının siz isteseydiniz, siz daha azına ‘layık’ olsaydınız, siz daha azına tamah etseydiniz hayatta olacağını bile bile nasıl hesap verebiliyorsunuz? Nasıl başınızı yastığa koyabiliyorsunuz? Biz koyamıyoruz, biz soramadığımız hesapların altında eziliyoruz!
‘BU ÜLKENİN İNSANINI, CENAZESİNİ BİLE ALAMADIĞI BU HAYSİYETSİZ HAYATTAN KURTARACAĞIZ’
Biz Elmadağ'da 5 insanı daha kaybettik, yarın nerede kaç insanı kaybedeceğiz bilmiyoruz. İşçi canının karınızdan ucuz olduğu bu ülkede yaşadığımız her gün, hesap soramadığımız her gün kendimizden, ettiğimiz emekten utanıyoruz. Buradaki insanlar, burada bir araya gelenler, yarın sabahın köründe işe gitmek zorunda kalanlar, bir gün daha çalışmasa gününü çıkaramayacak olanlar, ölüme gittiğini bile bile, arkadaşlarını kaybettiğini bile bile bu kar hırsından ötürü yarın belki tekrar işe gidecek. Biz biliyoruz, çalışmaya mahkûm olanlar, sizin gibi keyfi geldiğince çalışıp keyfi geldiğince dinlenen, sizin gibi ülkesinden biraz sıkılsa çoluğunu çocuğunu yurt dışına gönderenlerin arasında biz çalışmak zorundayız. Öleceğimizi bilsek de peşinde koşmak zorundayız bu işlerin. Öleceğimizi bilsek de sevdiklerimizi sizin fabrikalarınıza göndermek zorundayız. Tedbirleri almasanız da yenilemeleri yapmasanız da çalışmak zorundayız. Çalışmaya mahkûm edenleri, soktuğunuz bu düzenden çıkaramayacağımız her gün bizim suçumuz, her gün bizim sorumluluğumuz ama siz de şunu bilin, biz bu olanların, biz bu yaşadıklarımızın hesabını bir gün soracağız. Biz bu ülkeyi bir gün, çalışmaya mahkûm olanların, işe giderken ‘Acaba bugün tepemde bomba patlar mı’ diye korktuğu, ‘Acaba bugün tepeme enkaz çöker mi’ diye korktuğu, ‘Acaba bugün kömür çıkaracağım ama hayatımdan olur muyum’ diye düşündüğü bir ülke olmaktan çıkaracağız. Bu ülkeyi sizden kurtaracağız. Bu ülkenin insanını, cenazesini bile alamadığı bu haysiyetsiz hayattan kurtaracağız. Bu ülkeyi sizin ellerinizden kurtaracağız.
‘İNSANLARI HAYATTA TUTMAYI KARIN ÖTESİNDE TUTMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Önce acımızı hep birlikte yaşayacağız, yasımızı hep birlikte paylaşacağız. Ondan sonra yıllardır, 1986’dan beri can alan bu fabrikanın, bu endüstrinin her ihmalinin tek tek hesabını soracağız. 5 yıl önce bir kardeşimizi kaybettiğimiz günden beri, göz göre bir buranın olduğu gibi, bu halde kalmasının ve bir sonraki işçinin ölmesini bekleyen insanların peşine düşeceğiz, ardına düşeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz hesabını sormaktan, vazgeçmeyeceğiz insanları hayatta tutmayı karın ötesinde tutmaktan.”