TİP’li Sera Kadıgil’den, Kültür ve Turizm Bakanı’na ‘bakanlık’ dersi

TİP’li Sera Kadıgil’den, Kültür ve Turizm Bakanı’na ‘bakanlık’ dersi

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 Bütçe görüşmeleri yapıldı.

İleri Haber

TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçe görüşmelerinde Bakan Mehmet Nuri Ersoy eleştirdi. Kadıgil, “Ben bakan olsam saat 00.00’dan sonra müzik yapmanın bir tek sanat düşmanı tarafından yasak ilan edildiği bu karanlık rejime su taşımaz, ayaklarıma kapansalar gelip bakanları falan olmazdım. Gerekirse simit satar ama vicdanım temiz yaşardım” ifadelerini kullandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 Bütçe görüşmeleri yapıldı. Görüşmelerde Bakan Mehmet Nuri Ersoy da bir sunum yaptı.

Görüşmelerde söz alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, devletin sanatı ve sanatçıyı koruma yükümlülüğünü hatırlatarak, 40 sayfalık bütçe sunumunda sadece 6 sayfanın sanat ve kültüre ayrıldığının altını çizdi. Kadıgil, “Bu tutum Sanat ve turizmin neden aynı bakanlık altında toplanmaması gerektiğinin en açık kanıtlarından biri budur” dedi.

‘BEN BAKAN OLSAM TÜRKİYE’NİN DEĞERLERİNİ ADLİYE KORİDORLARINA TAŞITMAZDIM’

Sözlerine Bakanlığın sanat adına yapmadıkları ve neler yapması gerekenleri anlatarak devam eden Kadıgil, yargı eliyle sanatçılar üzerinde kurulan baskıya dikkat çekerek, “Ben bakan olsam hiç kimse bu ülkenin Genco Erkal, Müjdat Gezen, Metin Akpınar gibi değerlerini, ipe sapa gelmez yandaş şikayetleriyle,  80 yaşında adliye koridorlarında gezdirmeye cesaret dahi edemezdi!  Levent Üzümcü hobi olarak ayda bir ifadeye çağırılmaz, sanatçılar kara listelerle açlığa mahkum edilmez, sokak ortasında tartaklanamazdı” şeklinde konuştu.

‘BEN BAKAN OLSAM BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU DİYE İSYAN EDERDİM!’

Kadigil, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

Mesela ben bakan olsaydım; pandemi sürecinde onca tiyatro ve sinema salonun kapanmasına, yüzbinlerce sanatçı ve kültür sanat emekçisinin açlıkla boğuşmasına, onca müzisyenin intiharına seyirci kalmaz, kalamazdım. Misal en basiti vergi borçlarından başlardım. Kolin, Limak, Cengiz gibi beşli çeteye toplam 128 kez vergi indirimi sağlanırken tiyatro ve sanatçılara bir kez olsun bu imkanın sağlanmamasını kabul etmez, edemezdim. Her yıl dağıtılan devlet yardımlarında en azından bu zor zamanlarda olsun “KDV ve vergi borcu olmaması” şartını aramaz, bilakis borç altında ezilen sanat kurumlarına özellikle desteklemeye çalışırdım. Pandeminin etkileri tam gaz devam ederken çıkıp 450 tiyatoya 24 milyon dağıtmış olmakla övünemezdim mesela. Çünkü tiyatro başı taş çatlasın 22 bin TL’ye tekabül eden bu tutarla aylardır kapalı olan bir bir tiyatro sahnesinin iki aylık masrafının dahi çıkmayacağını bilirdim. Bakın sayın bakan tiyatro kooperatifinin raporları gösteriyor ki salgın sürecinde özel tiyatroların yüzde 63’ünün gelirleri aylık 500 TL’nin altına inmiş durumda. Tam da bu yüzden mesela ben bakan olsaydım ‘bu ülkenin tüm tiyatrolarına bir sene için reva gördüğü toplam bütçe sarayın iki günlük masrafı etmiyor’, böyle saçmalık olur mu diye isyan ederdim!

‘BEN BAKAN OLSAM MÜZİSYENLER İNTİHAR EDERKEN KOLTUĞUMDA OTURMAZDIM’

Kadıgil, tiyatroların ‘ticarethane’ değil ‘kültürel işletme’ olarak tanımlanması gerektiğinin altını çizerek “ Ben bakan olsam vergi adı altında 50 türlü haraç keseceğime destekler, mevzuatını yeniler, bağış alabilmelerinin önünü açardım. Misal ben bakan olsam, sunumuma 40 bin müzisyen ve sektör emekçisine tüm pandemi süreci boyunca toplam 280 milyon TL, yani Osmangazi Köprüsü’nden geçmeyen araçlar için ödenen sadece 1 aylık paraya denk gelen bir bütçe ayırabildiğimizi ifşa edemezdim. Kişi başı 7 bin TL’ye gelen bu yardımla iki yıldır işsiz olan hangi müzisyenin hangi ihtiyacını nasıl karşılayacaksınız diye soran çıkarsa diye gerilirdim. Yüzlerce müzisyen intihar etmişken, binlerce müzisyen enstrümanını satmış ve müzikten tamamen kopmak zorunda kalmışken koltuğumda oturmaya devam edemezdim” dedi.

TİP Sözcüsü, sanatçıların kendi yarattığı fonda biriken paranın 400 milyondan fazla olduğunu hatırlatarak bu paranın sanatçılar için kullanılabileceğini, telif hakları konusunda yıllardır adım atılmadığını, dizi sektöründe korkunç boyutlara ulaşan bir emek sömürüsü olduğunu ifade etti.  

‘BEN BAKAN OLSAM BİR GRUP LİYAKATSİZİN KİTAP YASAKLAMASINDAN HİCAP DUYARDIM’

Kadıgil konuşmasını, “Ben Bakan olsam, takır takır tiyatro oyunlarını sansürleyen kaymakam ve valilere iki çift laf ederim. Ya da “Biz kitaplara sadece bandrol veriyoruz bizde sansür olmaz” derken yan bakanlığıma döner bir bakar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında bir grup liyakatsizle kurulan muzır neşriyat adı altında bir kurulla takır takır kitap yasaklanmasından biraz olsun hicap duyardım!” sözleriyle bitirdi.