TİP’in ‘sağlık politikaları belgesi’: Bu enkaz nasıl kalkacak?

TİP’in ‘sağlık politikaları belgesi’: Bu enkaz nasıl kalkacak?

Sorunlar ve çözüm önerilerinin sıralandığı belgede Türkiye’deki sağlık sisteminin röntgeni çekilirken, çözüm önerileri ise somut bir şekilde açıklandı.

Tugay Candan - @TugayCandann

Mail: [email protected]

AKP, iktidarı boyunca sağlık alanına özel bir ilgi gösterdi. Piyasalaşma adımlarının en yoğun ve görünür biçimde atıldığı alanlardan biri olan sağlık alanı, 20 yılda “dönüşüm” adı altında hastanın “müşteri, hastanenin ise “şirket”e dönüştüğü bir alan haline geldi.

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla birlikte makyajı dökülen bu sistem, son dönemde ise sağlıkta şiddet üzerinden sık sık tartışılıyor.

İşte bu koşullarda temmuz ayında Türkiye İşçi Partisi (TİP) Bilim Kurulu Sağlık Politikaları Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Sağlık Sorunları ve Çözüm Önerisi: Sağlıkta Yeni Sosyalleştirme Programı” başlıklı sağlık politikaları belgesi yayımlandı.

Sorunlar ve çözüm önerilerinin sıralandığı belgede Türkiye’deki sağlık sisteminin röntgeni çekilirken, çözüm önerileri ise somut bir şekilde açıklandı.

Belgeyi, TİP Bilim Kurulu Sağlık Politikaları Çalışma Grubu’ndan Emre Kırmızıtaş ile konuştuk. İki bölümden oluşan söyleşilerin ikincisini “çözüm önerileri” kısmına ayırdık.

‘BİRİKİMDEN YARARLANARAK, KOLEKTİF BİÇİMDE, TOPLUMCU BİR ÇERÇEVEDE…’

TİP Sağlık Politikaları Çalışma Grubu olarak neden böyle bir belgeye ihtiyaç duydunuz?

İlk bölümde yirmi yıllık AKP iktidarının sağlık sistemini çöküşün eşiğine getirdiğinden bahsettik. Kesin olarak şunu söyleyebiliriz: Saray Rejim’inin ardından devasa bir enkazla karşılaşacağız. Bu enkazı nasıl kaldıracağız? Daha önemlisi, yıkılanın yerine ne kuracağız? Türkiye İşçi Partisi olarak meseleye nasıl yaklaşmalıyız? Bu sorular ve kaygılarla politika belgesini hazırlamaya başladık diyebiliriz. Yurttaşlardan da bu yönde bir beklenti olduğunu toplantılarda, etkinliklerde görüyorduk. “Hesaplaşacağız” diyoruz, doğru ve buna toplumun önemli bölümü de destek veriyor. Fakat bir yandan AKP sonrasına yani yeniden kuruluşa dair neler yapacağımız, ne önerdiğimiz merak ediliyor. Bu ayrıca sevindirici bizim için. Politika belgesiyle sağlık başlığı özelinde bu ihtiyacı gidermeye çalıştık.

Sağlık Politikaları Çalışma Grubu olarak hazırladığımız politika belgesi aslında bitmemiş, düzenli aralıklarla geliştirmeye devam edeceğimiz bir metin. Okuyanlar fark edecektir, bu aşamada teknik detaylara veya uygulamaya dönük kimi alt başlıklara özellikle çok fazla girmemeye çalıştık. Giriş mahiyetindeki bu belge ile genel bir çerçeve sunmak ve konuya dair bakış açımızı ana hatlarıyla ifade etmek istedik. Diğer türlüsünün doğru olmayacağını düşündük. Yani biz yaptık oldu, doğrusu budur yaklaşımından ziyade sağlık sistemi özelinde halihazırda sürmekte olan tartışmalara dahil olmayı, katkı sunmayı ve zamanla politika belgesini geliştirmeyi hedefliyoruz. TTB gibi bu alanda on yıllardır üretim yapan bir meslek örgütü var, sendikalar var, başka siyasi partiler var, bilim insanları ve araştırmacılar var. Niyetimiz bütün bu birikimden yararlanarak, kolektif biçimde ve toplumcu bir çerçevede hazırlanacak yeni bir sağlık sistemi modeli önerebilmek ve hayata geçirebilmek için bir an önce çalışmaya başlamak esasında.

Çalışmalarımız sadece sağlık politikaları ile sınırlı kalmayacak elbette. Bilim Kurulu bünyesindeki çalışma grupları eğitim, ekonomi, sosyal politikalar, ekoloji, tarım gibi birçok başlıkta politika belgelerini hazırlıyor. Yakın zamanda sırasıyla kamuoyuna duyurulmaya başlanacaktır.

‘SAĞLIKTA SOSYALLEŞTİRME PROGRAMI: SOSYALİZAN BİR DÖNÜŞÜM’

Belgenin adı “Sağlıkta Yeni Sosyalleştirme Programı”; “sosyalleştirme” sağlık alanına dair yeni bir kavram. Mesela neden “kamulaştırma” değil de “sosyalleştirme”?

Aksine, sosyalleştirmenin altmış yıldan fazla bir geçmişi var. Konuyla ilgilenenlerin iyi bildiği gibi, 1961 yılında yürürlüğe konulan 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” ile o dönem yeni bir sağlık sistemi kurulması hedefleniyor. 27 Mayıs sonrası geçici olarak ülkeyi yöneten Milli Birlik Komitesi tarafından çıkarılan kanunun mimarı ise Nusret Fişek’tir. Eksikliklerine, ufkunun sınırlı olmasına ve bir girişim olarak kalmasına rağmen meseleye yaklaşım açısından değerlendirdiğimizde, diğer kanunlara ve yasal düzenlemelere kıyasla sağlık hizmetleri açısından ülke tarihindeki en ileri nokta diyebiliriz. Hatta o dönem için dünya genelindeki benzerlerine göre de (sosyalist modeller dışında) oldukça gelişkin bir metindir.

Tüm bu olumlu yönlerine ve belirli ölçüde mesafe alınabilmesine rağmen gerçekleştirilmesi planlanan hedeflere ulaşılamamıştır. Politika belgesinde de ifade ettiğimiz üzere, kanunla görece iyi bir örgütsel model tasarlanmıştır fakat kapitalizmi aşma yönünde bir iradenin eşlik etmediği, diğer bir deyişle genel bir sosyalizm programı içerisinde değerlendirilmeyen ve yalnızca sağlık hizmetleri alanı ile sınırlı bir sosyalleştirme girişimi ön görülebileceği gibi kadük kalmıştır. Zaten neredeyse yayınlandığı ilk günden itibaren uygulamada sürekli engeller ve zorluklar çıkarılmış, nihayetinde neoliberal dönüşümün başlamasıyla tümden rafa kaldırılmıştır. TİP olarak bizim önerdiğimiz yeni sosyalleştirme programında benzer yanlışlara düşmemek adına meseleyi bütüncül bir yaklaşımla ele almaya çalıştık. İlgili bölümün sonunda belirttiğimiz gibi, sağlıkta yeni sosyalleştirme programı bütün ülkede ve her alanda yaşanacak sosyalizan bir dönüşümün sağlık hizmetleri ayağını oluşturma iddiasını taşıyor ve gerçek bir sosyalleştirmenin koşulunun da bu olduğunu savunuyor.

Neden kamulaştırma değil de sosyalleştirme kısmına gelirsek… Önce şunu belirtmek lazım: Özellikle konu sağlık hizmetleri olduğunda kamu eşittir devlet gibi günümüz koşulları açısından hatalı bir özdeşlik kuruluyor. Bu alandaki literatürde de çoğunlukla böyle kullanılıyor. Kapitalizmin neoliberal döneminde devletin yapısı ve kamuyla yani toplumla kurduğu ilişki de radikal biçimde değişti. Cumhurbaşkanı bu durumu “devleti şirket gibi yönetmek” olarak birkaç kez tarifledi aslında. Sağlık bakanı özel hastane patronu örneğin. İlk bölümde değindik, şehir hastaneleri, performans/prim sistemi, şimdilerde sağlık turizmi vb. Devlet hastanelerini de birer kapitalist işletme gibi yönetme, sağlık hizmetleri piyasasının bir aktörü gibi konumlandırma çabaları var. Bu açıdan baktığımızda buradaki kamusal yararın sermaye lehine oldukça marjinalize edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ve bu bizzat devlet eliyle, onu yönetenler tarafından yapılıyor. Devlet tartışmalarına girmek gerektiğinden bu kısmı daha fazla uzatmayayım. Bu tespitten yola çıkarak şunu söylemeye çalıştık: Yeniden kuruluş sürecinde aynı zamanda yeni bir kamusallık anlayışının yaratılması ve sağlık alanında da aynı bağlamda toplumcu bir sağlık algısının oluşturulmaya başlanması, yaygınlaştırılması gerekiyor. Evet, sık kullanılan anlamıyla kamulaştırma bunun için bir ön koşul, yani sağlık alanındaki özel hastanelerin, kliniklerin vs. kamulaştırılması gerekiyor öncelikle. Piyasalaştırma ve metalaştırmanın tersi yönde hızlı adımlar atılması gerekiyor. Ama bunlar yetmez. Çünkü neoliberal dönüşüm bu alanda çok daha radikal ve ideolojik müdahalelerde bulunmuştur. Politika belgesinden alıntılarsak: “…sağlık hizmetlerinin sermaye lehine yeniden organize edilmesine, yani sağlık alanındaki ‘yapısal’ değişikliklere, toplumun sağlık algısının kapitalist/neoliberal ideoloji tarafından çarpıtılması eşlik etmiştir. Sağlıklı olmak basit bir tüketim meselesine dönüştürülmüş, satın alınacak ürün ve hizmetlerle sağlıklı bir yaşama kavuşulacağı algısı yaratılmıştır. Temel yaklaşım olarak çarpıtılmış bir bireysellik sağlık anlayışına hâkim kılınmaya çalışılmış, bütüncüllük ve toplumsallık geri plana itilmiştir.” Bu ihtiyacı gördüğümüz ve toplum lehine aynı radikallikte bir müdahale programı gerektiği için sosyalleştirme diyoruz.

‘SOSYALLEŞTİRMENİN BAŞARI KOŞULU, HALKIN SAHİPLENMESİ’

Belgede yine “toplumun katılımıyla” oluşturulacak bir sağlık sisteminden bahsediliyor. Toplumun katılımı neden önemli?

Toplum katılımı derken geçmiş dönemlerde kâğıt üzerinde kalan kimi girişimlerden veya AKP dönemi uygulanan “müşteri memnuniyeti” odaklı bir katılımdan, şikâyet hatları gibi uygulamalardan bahsetmediğimizi vurgulayalım. Planlama ve bütçelendirme dahil sağlık hizmetleri sunumunun her aşamasında toplumun sürece dahil olabileceği örgütsel mekanizmaları yaratmamız gerekiyor. Burası önemli çünkü sosyalleştirmenin başarıya ulaşabilmesinin koşulu halkın bu programı sahiplenmesinden ve benimsemesinden geçiyor. Mesela özelleşmiş kimi sorunlara yönelik toplum tabanlı sağlık programlarını da bunun bir aracı olarak öneriyoruz; hem sürece doğrudan katılımın sağlanması hem sağlık bilgisinin toplumsallaşması etkilerini düşünerek. Teknik detaylar, örgütsel işleyiş, kurullar, koordinasyon vs. bunlar kolaylıkla çözülebilecek şeyler, yeter ki böyle bir işleyişi kurmak için irade ortaya konulabilsin.

Sağlık emek ve meslek örgütlerinin buradaki pozisyonu ayrıca önemli. Sağlık emekçilerinin sürece doğrudan müdahil olmasının araçları olmaları bir yana, yurttaşlara toplumcu bir dönüşümün anlatılmasında da kilit rol oynayacaklardır. AKP iktidarı her türlü örgütlülüğü geriletmek, alandaki örgütlerin yetkilerini olabildiğince en aza indirmek için epey uğraştı. Yeni dönemde yönlendirici, düzenleyici ve denetleyici yetkilerle donanmış güçlü örgütler toplumcu yönde atılacak adımların sağlık emekçileri ve yurttaşlar arasında çok daha etkili olmasını sağlayacaktır. Elbette bunların hepsine birlikte karar vermek gerekiyor, bizimkisi yalnızca temenni.

‘SONBAHARDA KONFERANS VAR’

TİP Sağlık Politikaları Çalışma Grubu önümüzdeki dönem başka hangi çalışmaları yapmayı planlıyor?

En başta politika belgesini geliştirmeye devam edeceğimizi söylemiştim. Şu sıralar gelen geri dönüşleri topluyoruz. Eksik bıraktığımız noktaları, öncelik vermemiz gereken bölümleri ve öne çıkarılacak talepleri belirleyeceğiz. Buna ek olarak sonbaharda İstanbul’da bir konferans gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Konferansta Türkiye’nin sağlık sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda hazırladığımız politika belgesini de tartışmak, katılımcılardan eleştirileri ve önerileri almak istiyoruz. Hazırlıklar belirli bir olgunluğa eriştikten sonra programın duyurusunu yapacağız.

Belki tekrarlamak pahasına son olarak şunu eklemek isterim: Sağlıkta Dönüşüm Programı ile oluşturulan mevcut sağlık sistemini birtakım sınırlı girişimlerle, bazı yasal düzenlemelerle onarıp sağlık hizmetlerindeki sorunları aşmak mümkün değil. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir sistem ve çok kapsamlı bir müdahaleyi gerektiriyor. Sağlıktaki bu krizi toplum lehine bir fırsata çevirebilmek içinse geçmişe kıyasla çok daha elverişli bir ortam var. Sosyalistler olarak buradaki olanakları görebilmeli ve toplumcu bir sağlık sistemi için sonuna kadar kullanabilmeliyiz. Teşekkürler.

DAHA FAZLA