TİP’in 13 Şubat ‘müdahale’si – I
TİP’in siyasete ‘müdahale’sini konuşacağımız 5 günlük söyleşi dizisinin ilk gününü sanatçı Kutlu Özmakinacı’ya ayırdık.
Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: tugaycandan@ilerihaber.org
Bir taraftan ülke Saray Rejimi’nin karanlığında gittikçe büyüyen bir yıkımla karşı karşıya kalırken, bir taraftan da bu karanlıktan kurtuluş için toplumsal muhalefeti bir araya getirecek bir mücadele ittifakı için arayışlar sürüyor.
Bu arayış, geçen günlerde 8 siyasi yapının yaptığı bir toplantı ve ortak açıklama ile ete kemiğe bürünme yoluna girdi. Bu koşullarda, arayışın temsilcilerinden Türkiye İşçi Partisi (TİP) 13 Şubat’ta İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Müdahale Kongresi’ne yönelik Hazırlık Konferansını, Türkiye’nin dört bir yanından toplanan delegasyonu ile 29-30 Ocak tarihlerinde İstanbul’da yaptığı toplantılarla tamamladı.
Biz de 13 Şubat’taki kongre öncesinde, konferans sürecini partiye son dönemde katılan; bazıları başka geleneklerden gelen TİP üyelerine sorduk.
TİP’in siyasete ‘müdahale’sini konuşacağımız 5 günlük söyleşi dizisinin ilk gününü sanatçı Kutlu Özmakinacı’ya ayırdık.
‘İŞİN BAŞA DÜŞTÜĞÜNÜ ANLADIM’
Bir süre önce TİP saflarında mücadeleyi sürdürme kararı aldınız. TİP’e katılma süreciniz nasıl gelişti, nasıl karşılandınız?
Sondan başlarsak, en başından beri oradaymışım gibi karşılandım. Kendimi yabancı hissettiğim, yadırgadığım ya da yadırgandığım bir çevrede değilim.
Katılım sürecimin gelişmesinde etkili olan faktörlerin başında, şikayet ve umut etmeyi sevmemem ama uzun zamandır bu durumda olmam geliyor. Faşizm paternine girmiş bir ülkede olacaklar bellidir, 10 yıldır bu paternin gideceği yeri ayan beyan görüp, apolitik ve örgütsüz kitlelere bunu anlatmaya çalışmak da beyhude ve yıpratıcı bir çaba. Kassandra’nın laneti gibi geleceği görüyor ama umut işkencesi içindeki insanları olabileceklere inandıramıyorsunuz, inanmak istemiyorlar.
O zaman işin başa düştüğünü, Twitter’daki likeların verdiği anlık dopamin mutluluğuyla bu işlerde yol alınamayacağını anlıyorsunuz.
EN ÖNEMLİSİ ‘TİP’İN KAPILARI AÇIK’ ÇAĞRISI
TİP’e katılmanızın ardından bir yıl dolmadan Müdahale Kongresi’nin Hazırlık Konferansı yapıldı. Kongre süreci 13 Şubat’ta tamamlanacak. Konferans delegasyonunun halka “Gelin, ülkemizin kaderini ellerimize alalım” çağrısı var. Bu konferansın önemi neydi?
Benim bakış açımdan, konferans deklarasyonunda da yer alan ve aciliyeti nedeniyle altının kalınca çizilmesini şu sıralar çok önemsediğim “Geçmişte ya da şimdi hangi siyasi gelenekten gelirseniz gelin, Saray Rejimi ile mücadele etmek istiyorsanız TİP’in kapıları size açıktır” çağrısı. Bu, partinin temel ideolojik tercihlerinden kopmadan stratejik düşündüğünü gösterir. Stratejik düşünme beceriniz varsa başarma şansınız da vardır. Buna ek olarak adından da anlaşılacağı gibi aksiyon almanın zamanının geldiğinin ilanı önemliydi.
‘GENÇLİK KATILIMI İYİMSERLİĞİMİ ÇOĞALTTI’
Sizce konferans nasıl geçti?
Tatmin edici, geleceğe iyimser bakmak için ihtiyaç duyduğumuz işaretleri içinde barındıran bir konferanstı. 2 gün boyunca 100’e yakın konuşmacının süreçleri farklı açılardan okumaları, gerçekle bağlarının gücü, dinleyicilerin standart ve algıları, en çok da yoğun gençlik katılımı iyimserliğimi çoğalttı.
‘TÜRKİYE’Yİ 21. YY’A TAŞIYACAK İKİ PARTİDEN BİRİ TİP’
Konferansın ortaya koyduğu irade ve alınan kararlar sizin için ne ifade ediyor?
Türkiye’yi 21. yy’a taşıyabilecek iki partiden biri TİP (diğeri HDP). Bir 19. yy ideolojisi olarak sosyalizm ve genel anlamda sol, her şey gibi sürekli yeniden tanımlanmaya, değişen çevreye adapte olmaya mecbur. TİP’in bu değerlendirmeleri yaptığını ve verdiği cevapların benim cevaplarımla büyük oranda örtüştüğünü görüyorum. Somut üzerinden konuşursak, cinsiyet eşitsizliği, iklim krizi, LGBTİ+ hakları, hayvan hakları, engelli, emekli hakları gibi meseleler sınıfsal meselelerle iç içe geçmiş meselelerdir. Bunlar birbirlerinin doğal, tabiri caizse varoluşsal müttefikleridirler. Benim sol dendiğinde artık anladığım, bu mücadele alanlarının birbirleriyle hiyerarşik değil yatay ilişki içinde olarak geliştirdikleri resmin bütünüdür. Bu bütünün, içinden geçmekte olduğumuz, tarım ve sanayi devrimi kadar önemli olan dijital devrimin yaratacağı yeni dünyaya ve insana solun vereceği cevabı belirleyeceğini, doğru yönetilirse türümüzün geleceğinde sol değerlere göre yapılanmış sürdürülebilir bir medeniyetin oluşmasında önemli olduğuna inanıyorum.
Ayrıca ülke ölçeğinde 12 Eylül ve Türk/İslam sentezi eliyle gerçekle bağı kopartılmış geniş halk yığınlarını, ancak karnından konuşmayan, müesses nizamla çıkar ilişkisi olmayan bir partinin iyileştirebileceğini düşünüyorum.