TİP Muğla İl Temsilciliği açıldı
Türkiye İşçi Partisi Muğla İl Temsilciliği Erkan Baş'ın da katıldığı bir toplantıyla açılışını duyurdu. TİP'in yurt genelinde örgütler açmaya devam ettiği ifade edildi.
07-10-2018 17:50

Türkiye İşçi Partisi Muğla İl Temsilciliği açıldı. TİP İstanbul Milletvekili Erkan Baş'ın da katıldığı açılış toplantısında, Türkiye İşçi Partililerin emekçilerin mücadelesinin parçası olacağı ve bu amaçla yurdun dört bir yanında örgütlenmesini güçlendirmeye devam edeceği vurgulandı.
'MAHİRLERİN, DENİZLERİN YEŞERDİĞİ PARTİDİR'
Açılış toplantısında bir konuşma yapan Erkan Baş, TİP için "Burasi devrim ocağıdır, onlarca devrimicinin Mahirlerin, Denizlerin içinden yeşerdigi bir partidir ve yeni filizler vermeye devam edecektir. Nerede bir işçi, ezilen insan, nerede bir Türkiye İşçi Partisi üyesi varsa işçi hareketinin yanında olmalıdır. Türkiye İşçi Partisi halkı teslim alma çalışmalarına karşı mevzi alma ve Türkiye'yi kokmuş bir karanlıktan aydınlığa ulaştırma yeridir." dedi.
'OMUZ OMUZA KURTULACAĞIZ'
Erkan Baş konuşmasında devamla, "Hepimiz aynı gemide değiliz, bu AKP'nin kendini kurtarmak için topluma söylediği büyük bir yalandır. Şayet aynı gemideysek krizin faturasını neden yoksulluk içinde yaşayan işçilere, emekçilere ödetmeye çalışıyorlar. Krizin faturasını vergi borçları affedilen, karşılıksız krediler verilen, işçileri sömüren sermayedarlar ödesin." dedi.
"Omuz omuza, yan yana mücadele ederek kurtulacağız" diyen Baş ayrıca, TİP'in bu kurtuluş mücadelesinin öncüsü olacağını ve partinin hızlı biçimde ülkenin dört bir yanında örgütlenmeyi başaracağını söyledi.
Türkiye İşçi Partisi Muğla İl Temsilciliği'nin iletişim bilgileri ise şöyle: 0555 037 1917 / Balıbey Mah. Saatli Kule Cad. No:70/E Muğla/Merkez.
İLGİLİ HABERLER
Erkan Baş: 8. maddeyle işçinin alın terini patronlara verdik
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada 8. maddeyle "işsizlik fonu" olan işçinin parasının patronlara verildiğini söyleyerek, teklifin Meclis Başkanlığı'na sunulduğu günden bugüne kadar iş cinayetinde hayatını kaybeden onlarca işçinin adını saydı.
21-02-2019 23:32
İleri Haber / Ankara
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” tartışılırken Meclis Genel Kurulu'nda konuştu.
Yaptığı konuşmada torba yasada geçirilen 8. maddeyle "işsizlik fonu" olan işçinin parasının patronlara verildiğini söyleyen Baş, teklifin Meclis Başkanlığı'na sunulduğu günden bugüne kadar iş cinayetinde hayatını kaybeden işçilerin adını anarak "Yarın bir işçi kardeşimiz daha biz bugün yanlış bir karar verdiğimiz için hayatını kaybedebilir" dedi. Erkan Baş, konuşmasını "İşçi sınıfımız sabırlıdır ama sabrı taştığı zaman bir ayağa kalkarsa Saray'ın temellerini de, o holdinglerin de hepsini sarsar" sözleriyle bitirdi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın tamamı şu şekilde:
Maalesef, yine bir iktidar alışkanlığıyla, torba yasayla karşı karşıyayız. Daha vahimi, bu torba yasayı bir temel kanun olarak görüşüyoruz. Bunu da şunun için vurgulama ihtiyacı hissediyorum: İkinci bölüm üzerine söz aldım, beş dakika sürem var, 8 madde hakkında konuşmam gerekiyor ve bu 8 madde 5 ayrı bakanlığa ait hükümleri içeriyor. Bunu yapmak herhâlde hiçbirimiz için imkân dâhilinde değil. Dolayısıyla bazı arkadaşlar biz söz aldığımızda "Türkiye İşçi Partisi de konu ne olursa olsun işçilere getiriyor, emekçilere getiriyor, yoksullara getiriyor, konuyla ilgilenmiyor" diyor. Biz de tam tersine şaşırdığımızı burada söyleyelim, konu ne olursa olsun, hangi yasa önümüze gelirse gelsin bir biçimde patronlara yaranmak için çıkartılıyor. Dolayısıyla yapacak bir şey kalmıyor değerli arkadaşlar.
'MİLLETVEKİLLERİNİN BİR NEVİ TORBACILIKLA GÖREVLENDİRİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM'
Şunu söylemem gerekiyor: Ben, parlamentomuzun böyle torba yasalarla yasa yapmasını, milletvekillerinin bir nevi torbacılıkla görevlendirilmesini doğru bulmuyorum. Usul açısından doğru olmayan bir şeyin içerik açısından da sağlıklı sonuçlar vereceğine hiç inanmıyorum.
'8. MADDEYLE İŞÇİNİN ALIN TERİNİ PATRONLARA VERDİK'
8'inci madde geçti ama üzerine bir çift laf etmezsem içimde kalır. Gerçekten utanıyorum 8'inci maddeyi bu parlamento geçirdiği için. Sonuçta adı üzerinde "işsizlik fonu" diyoruz yani işçinin çalışırken emeğinden, alın terinden oluşmuş bir fondan söz ediyoruz. Bunun işsiz kaldıkları zaman işçilerin hayatını kolaylaştırmak için kullanılması lazım. Ama ne yaptık biraz önceki maddeyle? Patronlara verdik. Yani işçinin parasını, işçinin alın terini patronlara verdik. Dedik ki, "Sen işçilerin bu parasını al, işçileri istediğin gibi çalıştır, onları sömürmeye devam et, zaten işçilerin olan parasını işçilere tekrar ver". Bu arada patronlar haybeye işçi çalıştırmış, işçilerin alın terine, emeğine el koymuş olacaklar. Bu, kabul edilebilir bir şey değil, üstelik resmî rakamla 7 milyona yakın işsizin olduğu bir ülkeden söz ettiğimiz gerçeğiyle karşı karşıyayız.
'BİR İŞ KAZASININ KARŞISINDA ALTI MESLEK ÖLÜMÜNDEN SÖZ EDİLİYOR'
Bu karanlık tabloda insanlar bir taraftan işsizliğe mahkûm ediliyorlar ama çalışan insanların da maalesef çalışırken hayatlarını kaybettiklerini görüyoruz. Rakamlar söylendi, bir kez daha tekrar etmek gerekiyor. AKP iktidara geldiği günden bugüne Türkiye'de adına "iş kazası" denilen iş cinayetlerinde 2002-2018 yılları arasında 22.370 kişi hayatını kaybetmiş. Arkadaşlar, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bir iş kazasının karşılığında altı meslek ölümünden söz ediliyor. Demek ki aşağı yukarı 135 bin işçinin iş kazalarında ve işteki meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiği bir tablodan söz ediyoruz. Şimdi buna niye değiniyorum? Çünkü arkadaşlar, elimizdeki şu torba yasanın içerisinde iş güvenliğine ilişkin sözde çözüm üretecek öneriler var.
TEKLİF MECLİS BAŞKANLIĞI'NA GELDİĞİNDEN BU YANA ONLARCA İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ
Herkesi uyarmak istiyorum. İş güvenliği, işçi sağlığı üzerine ciddiyetsizlikle yaklaşabileceğimiz bir mesele değildir. Bakın, bir tek örnek vermek istiyorum size. Bu teklif Meclis Başkanlığı'na 13 Şubatta gelmiş. 13 Şubat, bugün 20 Şubat, bir haftadır gündemde. Ben şunu yaptım, hepinize öneriyorum, lütfen, hani rakamlarla konuşunca anlayamıyoruz birbirimizi.
Bu teklif Meclis Başkanlığı'na sunulduğundan bugün biz burada görüşene kadar bakın ne olmuş, biliyor musunuz? İrfan Tözün 45 yaşında bir işçi kardeşimiz, hayatını kaybetmiş, biz İş Güvenliği Yasası'nı tartışırken Erkan Şahin, 39 yaşında, hayatını kaybetmiş, Atayurt Mahallesi'nde, Mersin Silifke'de 7 sağ, 22 işçi yaralanmış, 5 işçi yaşamını kaybetmiş. 24 yaşında bir işçi biz bunu konuşurken hayatını kaybetmiş, 38 yaşında başka bir işçi hayatını kaybetmiş, Muğla Milas'ta Engin Tutuk biz konuşurken hayatını kaybetmiş, Şükrü Otlak 42 yaşında, biz konuşurken hayatını kaybetmiş.
Arkadaşlar, inanın, sadece biz bunları konuşurken hayatını kaybeden işçilerin isimlerini saymaya kalksak bu gündem maddesinin süre sınırını fazlasıyla aşacağız. İnsan şunlara bakıp elini vicdanına koymadan bu yasaya nasıl "Evet" oyu verir, gerçekten anlamak mümkün değil.
'YARIN BİR İŞÇİ KARDEŞİMİZ YANLIŞ KARAR VERDİĞİMİZ İÇİN HAYATINI KAYBEDEBİLİR'
Vebal altındayız. Biz burada konuşurken, her an, iş güvenliği yeterince alınmadığı için… İş güvenliğinin yeterince alınmaması nedir? Bir: Patronların daha fazla kâr etmek için işçilerin yaşamını önemsememesidir. İki: Patronların bu tutumuna iktidarın, devleti yönetenlerin göz yummasıdır. Bu, bundan sonrası açısından da, bugün itibarıyla, bu Genel Kurulda bulunan herkesi vebal altına koymaktadır. Yarın bir işçi kardeşimiz daha biz bugün yanlış bir karar verdiğimiz için hayatını kaybedebilir.
'İŞÇİ SINIFIMIZ SABIRLIDIR AMA SABRI TAŞTIĞI ZAMAN AYAĞA KALKARSA SARAYIN TEMELLERİNİ DE, O HOLDİNGLERİN HEPSİNİ DE SARSAR'
Bakın, gerçekten çok isterdim, sadece 2018 yılının verileri var elimizde. 2018 yılında ismini öğrenebildiğimiz, resmî rakamlara giren ya da basın yoluyla ismini öğrenebildiğimiz -öğrenemediklerimiz de var- bakın değerli arkadaşlar, bunların hepsi, şu sayfalar boyu sığmayan ne, biliyor musunuz? Ölen işçilerin sadece isimleri. Siz bir de bunların çocuklarını, ailelerini, eşini, dostunu düşünün ve bu yasaya "Evet" oyu verirken bir kez daha düşünün diye uyarıyorum.
Değerli arkadaşlar, işçi sınıfımız sabırlıdır ama sabrı taştığı zaman bir ayağa kalkarsa Saray'ın temellerini de, o holdinglerin de hepsini sarsar. Demedi demeyin.
Meclis’te ‘komünizm hayaleti’ paniği
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'a gönderilen 'Komünist Manifesto' tablosu, Meclis'teki polis ve güvenlik arasında panik yarattı.
20-02-2019 13:36

İleri Haber / Ankara
Bugün Meclis’te ilginç bir olay yaşandı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’a hediye olarak gönderilen Marx-Engels silüetli Komünist Parti Manifestosu polisler arasında 'panik' yarattı. Karl Marx ve Friedrich Engels’in silüetleri şeklindeki tablo polisler tarafından uzun süre incelendi.
Tablonun üst kısmında “Bir hayalet dolaşıyor, komünizm hayaleti”, alt kısmında ise “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” yazan ve TİP imzali Komünist Manifesto tablosu, polisler tarafından uzun süre incelenmesinin ardından 3 kez de güvenlik kontrolünden geçirildi.
Polislerin tabloda ne yazdığını okuyarak, “barkod mu var bunda” diye sordukları ve fotoğrafını çektikleri tablonun Meclis’e sokulması için bulunan çözüm ise tabloyu gazete kağıdına sarmak oldu.
Meclis polisi TİP Genel Başkanı Erkan Baş'a gönderilen tabloyu inceliyor.
Erkan Baş: 'Ergenekon'un savcısıyım' diyen cumhurbaşkanının olduğu ülkede adaletten söz edebilir miyiz?
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Fetullah Gülen'in yargı üstündeki tahakkümüne ve AKP'yle ortaklığına değinerek "Ergenekon'un savcısıyım diyen cumhurbaşkanının olduğu ülkede adaletten söz edebilir miyiz?" dedi.
19-02-2019 22:10
İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" üzerine Meclis Genel Kurulu'nda konuştu. Yaptığı konuşmada yargının her dönemde belli ölçülerde iktidarın sopası olarak kullanıldığını fakat hiçbir dönemde, son dönemde olduğu kadar yargının sadece iktidarı ve yandaşları korumak için kullanılmadığını vurgulayan Baş, Fetullah Gülen'in yargı üstündeki tahakkümüne ve AKP'yle ortaklığına da değindi.
TİP Genel Başkanı Baş'ın Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşması şu şekilde:
'YARGI HİÇBİR DÖNEMDE İKTİDAR VE YANDAŞLARINI KORUMAK İÇİN KULLANILAN BASİT BİR SOPAYA BU KADAR DÖNÜŞTÜRÜLMEDİ'
"Burada yasaları değiştirmek için teklifler veriyor ve üzerine konuşuyoruz ancak elbette konu adaletse, hukuksa hatırlatmamız gereken bazı şeyler var. Açık konuşmak gerekirse -cumhuriyet tarihinin tümü için söyleyebiliriz- adaletin tecelli ettiği duygu ve düşüncesinin emekçilerde, yoksul halkımızda ya da tarih önünde pek yaşandığı bir ülke değiliz. Bakın, bu ülkenin bir devrimcisi, bir komünist siyasetçi olarak söylüyorum: Bu ülkenin devrimcileri, komünistleri tarihin her döneminde siyasi olarak söyledikleri her sözün karşısında yargıyı bir sopa olarak kullanan iktidarları gördüler, her dönem bu oldu.
Hani hepimizin bildiği, herhâlde hepimizin ortaklaşacağı, en bilinen örneği Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının haksız, hukuksuz, adice katledilmesi ve sayısız örneği yaşamış bir devrimci olarak konuşuyorum; her dönemde yargı belli ölçülerde iktidarın sopası olarak kullanıldı ama hiçbir dönem bu son dönemde olduğu kadar yargı sadece ve sadece iktidarı ve iktidarın yandaşlarını korumak için kullanılan basit bir sopaya dönüştürülmedi.
'FETULLAH GÜLEN'İN YARGI ÜZERİNDEKİ TAHAKKÜMÜYLE İLGİLİ KONUŞURKEN AKP'YLE ORTAKLIĞINA DEĞİNMEMEK MÜMKÜN MÜ?'
Değerli arkadaşlar, burada muhalefet sözcüleri konuştuğunda AKP sıralarında bir hareketlenme oluyor, oturuyorlar, kalkıyorlar. Ne yapalım değerli arkadaşlar, Türkiye'de yargı üzerine konuşurken Fetullah Gülen hakkında konuşmadan değerlendirme yapmak mümkün mü? Peki, Fetullah Gülen'in yargı üzerindeki tahakkümü üzerine konuşurken AKP'yle ortaklığı üzerine söz söylemeden konuyu bütünlüklü değerlendirmek mümkün mü?
'BİZ GÜLEN'İN TÜRKİYE'Yİ KARANLIĞA SÜRÜKLEDİĞİNİ ANLATIRKEN MAHKEMELER BİZİ YARGILIYORDU'
Bakın, size yaşadığım bir örneği anlatacağım: Biz, bu ülkenin devrimcileri sokaklarda bildiri dağıtıyorduk, sokaklarda halka Fetullah Gülen çetesinin Türkiye'yi nasıl bir karanlığa sürüklediğini anlatmaya çalışıyorduk. Neyle karşılaşıyorduk, biliyor musunuz? O çeteler bize saldırıyorlardı, yetmiyordu; polisler devreye giriyordu, gözaltı yapıyorlardı, yetmiyordu; mahkemeler devreye giriyordu, bizleri yargılıyordu.
Peki, o arada ne oluyordu? O arada ben televizyondan Meclis Genel Kurulu'nu izliyordum, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi Adalet Bakanı çıkıyordu bu kürsüye, diyordu ki: "Fetullah Gülen bu ülkenin bir kıymetidir, ne yapıyorsa bilgimiz dâhilinde yapıyor." Biz bunun bedellerini sokakta ödüyorduk.
''ERGENEKON'UN SAVCISIYIM' DİYEN CUMHURBAŞKANI'NIN OLDUĞU ÜLKEDE ADALETTEN SÖZ EDEBİLİR MİYİZ?'
Değerli arkadaşlar, çok açık bir soru soracağım: "Ben Ergenekon'un savcısıyım" diyen bir Cumhurbaşkanının olduğu ülkede adaletten söz edebilir miyiz, hukuktan söz edebilir miyiz?
Şimdi, biraz evvel sevgili Ahmet Şık "Secde ediyorsunuz" dedi, hemen itirazlar geldi. Sanıyorum Ahmet bir mecaz kullandı, "Secde ediyorsunuz" derken gözüyle gördüğü maddi bir secdeden tabii ki söz etmiyor, bir mecazda bulunuyor ve bunun anlaşılabileceğini düşünüyor, hemen itiraz geliyor. Tamam, ben izin verirse Ahmet adına düzeltiyorum; secde etmediniz ama kaç AKP'li onun dizinin dibinde oturdu ben gözlerimle gördüm, sayısını bilmiyorum.
''NE İSTEDİNİZ DE VERMEDİK' DİYEN KİMDİ'
Değerli arkadaşlar, kaç AKP'li Pensilvanya'ya gitti, geldi, sayısını bilmiyoruz. Tamam, secde etmediniz de "Ne istediniz de vermedik?" diyen kimdi arkadaşlar? Ee, şimdi, bunları konuşmadan Türkiye'de yargı üzerine, adalet üzerine konuşamayız.
Ben gerçekten anlayabileceğiniz dilden söyleyeyim; hani beş yıl, altı yıl önceye gittiğimizde, "Kimler kimlerle berabermiş!" diye sorasımız gelmiyor mu? Beş yıl, altı yıl önceye gittiğimizde "Hepiniz oradaydınız be!" dediğimizde haksız mı oluyoruz arkadaşlar? Şimdi, bunları hatırlattığımızda kızmayacaksınız. Bunları hatırlatıyorsak, bu ülkenin, bu ülke halklarının çıkarlarını korumak için anlatıyoruz. Bundan on sene önce de yargı birileri tarafından sopa olarak kullanılıyordu, şimdi de aynı biçimde kullanılıyor. Koskoca adalet sarayları yaptınız, sadece sarayın adaleti tecelli ediyor memlekette, bunun dışında hiçbir işe yaramayan, beton yığınlarıyla dolu bir memlekete çevirdiniz.
'GALİBA 'BASIN EMEKÇİLERİNİN EN FAZLA TUTUKLANDIĞI ÜLKE' REKORUNU KAYBEDİYORUZ DİYE PANİĞE KAPILDINIZ'
Nasıl bir adaletten söz edeceğiz ki? Bakın, dünyada basın emekçilerinin en fazla tutuklandığı ülkelerden bir tanesiyiz. Galiba rekoru kaybediyoruz diye paniğe kapıldınız, hemen seçim öncesinde bu rekor elimizden gitmesin diye bugün 6 Cumhuriyet emekçisini daha yeniden cezaevine yollayacak kararlar alınıyor.
'301 MADEN İŞÇİSİ PATRONLAR DAHA FAZLA PARA KAZANSIN DİYE CİNAYETLE ÖLDÜRÜLDÜ'
Hepiniz elinizi vicdanınıza koyarak bir soruya yanıt verin istiyorum. Bu ülkede 301 tane maden işçisi gerekli önlemler alınmadığı için, bu ülkede 301 tane maden işçisi sadece patronlar daha fazla para kazansın diye açıkça bir cinayetle öldürüldüler. Şimdi soruyorum size: Bu işçilerin öldürülmesine neden olan insanlara ne ceza verdiniz? Peki, bu işçileri savunan Avukat Selçuk Kozağaçlı şimdi Silivri Cezaevinde açlık grevi yapıyor arkadaşlar, biliyor musunuz? Hangi adaletten, hangi hukuktan bahsediyoruz?
'HAKKINI ARAYAN BİR KADININ ANKARA'DA UĞRADIĞI MUAMELEYİ ANLATMAKTAN BİZ UTANIYORUZ'
Söylenecek çok fazla şey var. Gerçekten utanıyoruz; hakkını arayan bir kadının Ankara'da, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkentinde uğradığı muameleyi anlatmaktan biz utanıyoruz, savunmaktan utanmayanları da kınıyoruz.
'EMEKÇİLERİN SAĞLAYACAĞI GERÇEK ADALETTE HERKES İŞLEDİĞİ SUÇLARIN CEZASINI ÇEKECEK'
Şu çok net: Türkiye öyle bir noktaya geldi ki iktidar suç işliyor. İktidar yandaşlarını koruyan, suçluları koruyan bir mekanizma oluşturmuş durumda ve maalesef ülkemiz halkı adaleti kendisi sağlamaya çalışıyor. O yüzden bu yasa maddeleriyle, bu yamalarla uğraşmanın anlamı yok diyorum, halkın, emekçilerin sağlayacağı gerçek adalette herkes işlediği suçların cezasını çekecek diyorum."
TİP'li kadınlar: AKP’nin kadın düşmanı politikalarını kurumsallaştırmasına izin vermeyeceğiz!
TİP'li kadınlar, AKP'nin kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarına ilişkin "AKP’nin kadın düşmanı politikalarını kurumsallaştırmasına izin vermeyeceğiz!" başlıklı bir açıklama yayınladı.
19-02-2019 19:25

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi kadınlar, AKP'nin cinsel tacizi ve cinsel saldırıyı meşrulaştıran, çocuk istismarının üstünü örtmeye çalışan kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarına karşı bir açıklama yaptı.
TİP'li kadınların "Kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaları, siyasetçileri ve bürokratları başımızdan defedene kadar canla başla mücadele edeceğiz" dediği açıklamanın tamamı şu şekilde:
AKP'NİN KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARINI KURUMSALLAŞTIRMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ!
AKP tarafından kadın ve LGBTİ+ bireylerin en temel yurttaşlık haklarını hedef alan politikaların giderek bizzat devlet katında kurumsallaştığına tanık oluyoruz. Kadın düşmanı yasalar ve uygulamalarla; cinsiyetçi, faşist bürokrat ve yöneticileri ile AKP’nin kadın ve LGBTİ+ düşmanlığının giderek kurumsallaşması endişe vericidir. Müftülük yasası, istismar affı girişimi, Diyanet Başkanlığı’nın açıklamaları, hamile 115 çocuğun bizzat yetkililer tarafından saklanması, günler önce bir kadına yönelik cinsel saldırıyı savunan bir emniyet müdürü ve son olarak Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) başkanının açıklamaları…
YÖK, 2015 yılında bir genelge ile üniversitelere gönderilen ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi’nin geri çekileceğini duyurdu. YÖK Başkanı Yekta Saraç “Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği”ni ve “üstün aile değerlerinin öne çıkarılacağını” söyledi.
Türkiye, içinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramının defalarca geçtiği İstanbul Sözleşmesi’nin altında imzası olan bir ülkedir ve devlet politikaları bugün imzacı olunan bu sözleşmesinin de gerisine çekilmektedir. Eşitlik gibi en temel insan hakkını ‘mütenasip bulmayan’, toplumsal yaşamı dinsel referanslarla yeniden düzenlemeye çalışan, kadınları toplumsal düzeyde değersiz ve aile kurumu içinde görünmez, LGBTİ+ bireyleri ise yok etmeye çalışan bu zihniyet durdurulmalıdır.
‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kadınların ve LGBTİ+ bireylerin toplumsal yaşama katılması için hayati önem taşımaktadır. Eşitlik ve özgürlük yaşamsaldır. Kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaların bedelini ödeyen bizleriz ve eşitlik mücadelemizden bir geri adım bile atmayacağız.
Söz veriyoruz; bu kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaları, siyasetçileri ve bürokratları başımızdan defedene kadar canla başla mücadele edeceğiz.
Yaşasın eşitlik ve özgürlük mücadelemiz!
Cemal Kıral sonsuzluğa uğurlandı
Cemal Kıral dostları ve yoldaşları tarafından sonsuzluğa uğurlandı.
19-02-2019 17:00

16 Şubat'ta hayatını kaybeden sosyalist hareketin emektarlarından Cemal Kıral dostları ve yoldaşları tarafından sonsuzluğa uğurlandı.
İleri Hatırlatıyor
Cemal Kıral'ın cenaze törenine Türkiye İşçi Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi olmak üzere bir çok parti ve sendika katıldı. Birleşik Metal İş'te (BMİS) yapılan törende BMİS adına Genel Sekreter Özkan Atar ve Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği Başkanı Talat Özmen konuştu. Mezarlıkta yapılan törende de uzun yıllar beraber çalışma yürüttüğü yoldaşları Savaş Al, Celal Uyar ve Haluk Tekeli konuşma yaptı. Ayrıca Devrimci Parti Genel Başkanı Adnan Akın ve SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur da cenaze törenine katılanlar arasındaydı.
Gençliğinden bu yana mücadelenin içinde olan, Bulgaristan'da Dimitrovcu Gençlik üyesi, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Yönetim Kurulu üyesi, TKP Ege Yöre Sekreteri ve Merkez Komitesi üyesi olmuş ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 3. Bölge Temsilciliği ile Türkiye Maden-İş Genel Merkez Temsilciliği yapmış olan Cemal Kıral hastalık sebebiyle İzmir'de hayatını kaybetmişti.
Barış Atay Avcılar'da halk toplantısına katıldı
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Atay'ın katılımıyla İstanbul Avcılar'da 'Halk Toplantısı' düzenledi.
17-02-2019 22:58

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Atay'ın katılımıyla İstanbul'un Avcılar ilçesi Yeşilkent Mahallesi'nde Halk Toplantısı düzenledi. Yeşilkent Mahallesi Muhtar Adayı ve Avcılar Belediyesi Meclisi Üyesi Adaylarının da katıldığı toplantıya Yeşilkent'liler yoğun ilgi gösterdi.
'İNSANCA YAŞAM SİSTEMİ KURABİLİRSEK SORUNLARIMIZ HIZLICA ÇÖZÜLÜR'
Barış Atay'ın katıldığı halk buluşmasında gündeme dair değerlendirmelerin yanı sıra, halk meclisi kurmak adına nelerin yapabileceği, Yeşilkent'te kentsel dönüşüm adı altındaki imar sıkıntıları ve kaçak yapılanmalar gibi yerel sorunlar konuşuldu.
Yereldeki sorunlar hakkında konuşan Barış Atay, "Bu ülkede ne kadar çabuk insanca yaşam sistemi kurabilirsek bu gibi sorunların çözümüde o kadar kısa sürede olacaktır" dedİ.
'EMEKÇİLER SORUNLARINI SADECE YAN YANA GELEREK, ÖRGÜTLENEREK AŞABİLİR'
Toplantıda emekçilere dönük hak gasplarına, işten çıkarmalara ve ülkedeki genel kriz ortamında nasıl bir yol izleneliceği de konuşuldu.
Taşörenleşmenin emekçilerin bütün haklarını ellerinden aldığını dile getiren Atay, emekçilerin, işçilerin sorunlarını örgütlenerek, yan yana gelerek aşabileceğini ifade etti. Atay, "Her ne kadar sendikalar ya da bir çok siyasi parti güven vermiyor olsa da oraların güvenilir olmasını sağlayacak olanlar da sendikalarda siyasi partilerde örgütlenecek emekçilerdir" dedi.
'BU EKONOMİK KRİZ SÜRDÜRÜLEMEZ'
İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin konuşulduğu toplantıda Atay, bu krizin elimizde üretecek bir şey kalmaması yönüyle diğer krizlerden ayrıştığını, tarım, hayvancılık, sanayi gibi alanlarda üretimin bitme noktasına geldiğini ifade etti. Ülkedeki ekonomik yapının inşaat sektörüne ve Körfez ülkelerinden gelen sıcak paraya dayandırıldığını söyleyen Atay, bu ekonomik gidişin özellikle seçimlerden sonra sürdürülebileceğine düşünmüyorum dedi.
Bu krizden tek çıkışın İMF gibi kurumlardan gelen paralarla değil üretim araçlarının tekrar halka verilmesiyle gerçekleşeceğini dile getiren Atay, "İMFgibi kurumlardan gelen yardımlar sadece kısa vadeli geçici çözüm üretir ve o ülkeyi uzun vadede kendine bağımlı kılar" dedi.
Toplantının ardından Atay, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nde Sosyalist Devrimci Gençlik (SDG) üyesi öğrencilerle sohbetlerine devam etti.