TİP Mersin İl Örgütü: Barış Atay yalnız değildir, Süleyman Soylu düşürülmelidir

TİP Mersin İl Örgütü: Barış Atay yalnız değildir, Süleyman Soylu düşürülmelidir

“Saldırıyı gerçekleştirenlerin emri kimden aldıklarını da saldırının azmettiricilerini de gayet iyi biliyoruz” denilen açıklamada, saldırının sorumlusunun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu vurgulandı.

İleri Haber

TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay’ın, İçişleri Bakanı Soylu’nun hedef göstermesiyle maruz kaldığı saldırıya ilişkin TİP Mersin İl Örgütü tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “Birkaç gündür ortaya çıkan destek tablosu bir kez daha göstermiştir ki asıl güçlü olan bizleriz ve güçsüzlüğünü her geçen gün bir kez daha görüp korkuyla paniğe kapılan Süleyman Soylu’dan başkası değildir” denildi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından sosyal medya üzerinden hedef gösterilen ve hakarete maruz kalan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay, pazar gecesi İstanbul Kadıköy'de sokakta 5 kişilik bir grubun saldırısına uğramıştı. Saldırganlar arasında tespit edilen 4 kişiden 3’ü tutuklanmıştı.

TİP Mersin İl Örgütü bugün parti binası önünde konuya ilişkin bir basın açıklaması yaptı. “Saldırıyı gerçekleştirenlerin emri kimden aldıklarını da saldırının azmettiricilerini de gayet iyi biliyoruz” denilen açıklamada, saldırının sorumlusunun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu vurgulandı.

“Barış Atay yalnız değildir, Süleyman Soylu düşürülmelidir” başlığıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Atanmış memur Süleyman Soylu, seçilmiş bir vekile alçakça sözler sarf edip halkın vekilini açıkça tehdit etmiştir. Ancak bu, hepimizin bildiği gibi, kendisinin ilk vukuatı değildir. Sırtını Saray’a dayadığı için her türlü hukuksuzluğa hakkı olduğuna inanan Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı dönemi tehditler, saldırılar, işkenceler ve kirli ilişkilerle doludur.

Akla gelen ilk örnekleri sıralamak bile yeterli olur:

Pandemi döneminde beceriksizce ve ani bir kararla sokağa çıkma yasağı uygulamalarını hayata geçiren ve böylece halkın sağlığını hiçe sayan kişi Süleyman Soylu’dur.

Kemal Kılıçdaroğlu’na düzenlenen linç girişiminin, CHP Avcılar Gençlik Kolları Başkanı’nın evinin basılmasının, CHP Kırşehir milletvekiline saldırı düzenlenmesinin arkasında parmağı olan isim Süleyman Soylu’dur.

2019 yerel seçimlerinde kolluk kuvvetleri eliyle sandıklarda terör estirilmesinin, hatta bir müşahitin öldürülmesinin  sorumlusu da Süleyman Soylu’dur.

HDP’nin seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, haklarında hiçbir kesinleşmiş karar olmayan belediye başkanlarının hapse atılması, ülkemizde seçmen iradesine vurulmuş en büyük darbe olan kayyum atamaları da yine Süleyman Soylu’nun eserleri arasındadır.

Kendisinin görev yaptığı yıllarda kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet ve taciz vakaları olağanüstü artış göstermekle kalmamış, Soylu’nun desteği sayesinde kadınlara yönelik suçların faiilleri korunmuş, kollanmış, cezasızlıkla ödüllendirilmiştir. Nitekim, Genel Başkan Yardımcımız Barış Atay’ın gündeme getirdiği konu da bir uzman çavuşun sistematik tecavüzüne ve şiddetine uğrayıp intihar ederek hayatına son veren İpek Er’in tecavüz ve katil zanlısı Musa Orhan’a Süleyman Soylu tarafından verilen açık destek olmuştur. Bir kez daha ve en yüksek sesle haykırıyoruz ki, Süleyman Soylu, tecavüzcülerin, katillerin, kadın düşmanlarının koruyucusudur. Soylu Musa Orhan ın tarafında biz İpek Er in tarafındayız.

Ülkenin iç güvenliğini sağlamaktan sorumlu bakanlığa atanmış bir memur olan Soylu, görevini yerine getirmek yerine tehdit ve şiddetle muhalefeti sindirmeye çalışan bir mafya liderinden başka bir şey olmadığını kanıtlamıştır.

Süleyman Soylu gibi, tüm kariyeri reisinin iki dudağının arasında olan ve kendi ikbali için her türlü çirkinliği yapmaktan çekinmeyecek olan bir kapıkulunun bu sözleri ve eylemleri halkımız arasındaki barış ve kardeşlik bağlarını koparmayı, ülkemizin insani değerlerini tümüyle kazıyıp silmeyi amaçlamaktadır. Ancak, biliyoruz ki, Süleyman Soylu’nun temsil ettiği siyasi ve etik anlayış, bizim topraklarımıza yabancıdır. Halkımız bu terbiyesizliği ve hadsizliği hiçbir zaman tasvip etmemiştir ve etmeyecektir. Süleyman Soylu, ülkemizin hak ettiği bir yönetici değildir ve halkımız ilk fırsatta Soylu gibi mafya bozuntularına hak ettiği yanıtı verecektir.

AKP iktidarının ve onun atanmış kapıkulu Süleyman Soylu’nun gerçek derdini ise hepimiz biliyoruz. Bu çırpınışlar, ellerinden kaymakta olan iktidara tutunma çabasından başka bir şey değildir. Şimdiye kadar halka karşı işlenen suçların hesabını tek tek verecekleri günler yaklaştıkça, Saray Rejimi’nin ve onun bekçilerinin korkusu büyümektedir. Bu korkuyu, baskıyla, tehditle, şiddetle, çete operasyonlarıyla, mafya kumpaslarıyla hafifleteceklerini düşünmeye devam etsinler. Halkımızın bu bezirgan saltanatına son vereceği gün, adım adım yaklaşmaktadır.

Ve Süleyman Soylu gibi istifa etmeyi bile beceremeyen basiretsiz bekçiler, o günü bile göremeyeceklerdir. Süleyman Soylu, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, işgal ettiği makamı çok daha erkenden terk etmek zorunda kalacaktır.

Türkiye İşçi Partisi olarak, tüm muhalefet odaklarına, ilerici güçlere, emekçi yurttaşlarımıza çağrımızı yineliyoruz: Ülkeyi çiftliği sanan ve her türlü hukuksuzluğu yapabileceğine inanan, görevini mafya usulleriyle yerine getirmekten ötesini beceremeyen, memleketi baskının, güvensizliğin ve çatışmanın hakim olduğu bir cehenneme çeviren Süleyman Soylu görevinden düşürülmelidir.

Bundan birkaç ay önce, Genel Başkan Yardımcımız Hatay Milletvekili Barış Atay’ın aracına yönelik olarak düzenlenen suikast girişiminde de parmağı bulunan Süleyman Soylu, bu defa yoldaşımıza İstanbul’un orta yerinde pusu kurarak gözdağı vermeye yeltenmiştir. Bu gözdağı, sadece Partimizi ve Barış Atay’ı değil, tüm muhalefeti ve ilerici güçleri hedeflemektedir. Ancak Birkaç gündür ortaya çıkan destek tablosu bir kez daha göstermiştir ki, asıl güçlü olan bizleriz ve güçsüzlüğünü her geçen gün bir kez daha görüp korkuyla paniğe kapılan Süleyman Soylu’dan başkası değildir.

Saray Rejimi’ni hep birlikte, dayanışmayla ve yoldaşça yıkacağımıza olan inancımızı tekrarlıyor, İçişleri Bakanlığı makamını işgal eden bu kifayetsiz zatı koltuğundan düşürmekte de aynı birlikteliği ve dayanışmayı inşa edeceğimize inanıyoruz.

1 Eylül Dünya Barış Günü'nün üzerinden 2 gün geçti. Tüm halkların Barış Günü’nü kutluyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de savaş ve yıkım politikaları halkların özgürlüklerini elinden almakta, ülkeler ve coğrafyalar kan denizine dönüştürülmekte, savaş baronları servetlerine servet katar ve faşist rejimler egemenliklerini güçlendirirken dünya halkları yoksulluğun ve güvensizliğin uçurumuna itilmektedir. Savaş politikalarının hem içeride hem de dışarıda en çok zarar verdiği ülkelerden biri bizim ülkemizdir ve en çok yoksullaştırdığı halklar da bizim halklarımızdır. Saray Rejimi ve onun kapıkulu olan Süleyman Soylu gibi yöneticilerin görevde olduğu ülkemizde, toplumu temelinden dinamitleyen, halkların hak ve özgürlüklerini tırpanlayan ve ülkemizde kardeşlik türküleri yerine ağıtların yükselmesine neden olan savaş ve düşmanlaştırma politikaları bilinçli bir biçimde güçlendirilmektedir. Bu yıkıcı  girişimlere boyun eğmeyeceğimizi, savaş baronlarının bu saltanatına dur diyeceğimizi, ülkemizi kardeşliğin ve huzurun egemen olduğu bir ülke haline getirmek için sonuna kadar mücadele edeceğimizi de bu vesileyle tekrar duyuruyoruz.

Ülkemizin hem içeride hem dışarıda barışa, huzura, özgürlüğe ve kardeşliğe olan ihtiyacının bu kadar acil hale geldiği bu günlerde Türkiye’nin her yerinde halkımızın taleplerini yükseltelim.

Kardeşlik halkındır. Özgürlük halkındır. Huzur halkındır. Barış halkındır.

Halk kendisine ait olanı er ya da geç alacaktır.

Zafer mutlaka bizim olacaktır.