TİP Hatay İl Örgütü’nün yaptığı basın açıklamasında, Barış Atay’a yapılan saldırının, ülkenin karanlık politik tarihinde devrimcilere aydınlara ve sanatçılara yönelik gerçekleştirilen sabotaj ve kumpasların bir örneği olduğu belirtildi. Açıklamada Türkiye’de bir korku imparatorluğu yaratılmaya çalışıldığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:

Dün, Saray tarafından atanmış İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hakaretler yağdırarak hedef göstermesi sonucunda Barış Atay, İstanbul Kadıköy'de bir grubun saldırısına uğramıştır. Muhalif olan tüm kesimleri baskı ve zor ile sindirilmeye çalışan sistemden beslenenlerin hedef göstermesiyle; birkaç saat içerisinde her dönemde olduğu gibi bu dönemde de karanlık odaklar, paramiliter güçler ve kendilerine vazife çıkartılanlar harekete geçmiş/ geçirilmişlerdir

Yaşanan bu alçak saldırı ülkemizde yükseltilmeye çalışılan faşizm ortamının bir tezahürüdür. Bu saldırı Barış Atay nezdinde bütün topluma verilmek istenen bir mesajdır. Bir korku imparatorluğu yaratılma çabasıdır. İktidarı eleştirmek devletin yönetenlerce hedef gösterilmek, tehditlere ve saldırıya uğramak anlamına geliyor. Milletvekiline bu yapılıyorsa, sade vatandaşların başına neler geleceğini varın siz düşünün!

Bu ortam, siyasi erkin kullandığı  hedef gösteren dilin, ayrımcı ve ötekileştirici politikalarının bir sonucudur. Türkiye,  politik, ekonomik ve sağlık olarak batırılmıştır.  Ülke savaş ve nefret dili ile yönetilmektedir. Türkiye’yi kadın katillerinin, tecavüzcülerin ve  çetelerin sokaklarda elini kolunu sallaya sallaya dolaştığı bir ülke haline getirmişlerdir. Ülkeyi yönetememek yeni bir yönetim biçim olmuştur. Yönetemedikçe saldırganlaşmakta tehdit etmekte, cezaevlerine atıp susturmaya çalışmaktadırlar.

Bunu yapanlar ve yaptıranlar bilsinler ki geçmişte bu karanlığa boyun eğmediğimiz gibi bugün de boyun eğmeyeceğiz. Bu ülkenin ilericileri, yurtseverleri, devrimcileri olarak geçmişte de olduğu gibi bu faşist saldırılara her daim karşı koyacak, sisteme ve sistemin beslemelerine hiçbir zaman boyun eğmeyeceğiz.  Zira buna ne tarihsel birikimimiz ne de mayamız izin verir.