TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Dünyada salgının en kötü yönetildiği ülkeyiz, rakamlar bunu söylüyor...

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Dünyada salgının en kötü yönetildiği ülkeyiz, rakamlar bunu söylüyor...

TİP Genel Başkanı Erkan Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunurken, Türkiye’nin koronavirüs salgınının en kötü yönetildiği ülke olduğunu söyledi. Erkan Baş “Salgını en kötü yöneten iktidarla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de düzenlediği haftalık basın toplantısında Türkiye gündeme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Konuşmasına basın emekçilerini ve yurttaşları selamlayarak başlayan Erkan Baş, “Direnen işçi kardeşlerimize ve 17 Kasım Uluslararası Öğrenciler Günü’nde tüm Türkiye’de sokaklarda olan geleceğin işçileri Öğrenci Sendikası üyesi arkadaşlarımıza özel selamlarımızı iletmek istiyoruz” dedi.

Konuşmasının devamında Türkiye’yi etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının kontrolden çıktığını belirten Baş, “Dünyada, salgının en kötü yönetildiği ülkeyiz” ifadelerini kullandı.

Kolombiyalı yazar Marquez’in meşhur romanı ‘Kırmızı Pazartesi’den örnek veren Erkan Baş, “Kasabadaki herkesin işleneceğini bildiği bir cinayetin anlatıldığı bir romanın içindeyiz sanki…” şeklinde konuştu.

TİP Genel Başkanı şunları kaydetti:

‘SALGINI EN KÖTÜ YÖNETEN İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ’

“Açıklanan ölüm rakamları doğru değil ve bunu herkes biliyor.

Açıklanan hasta sayıları doğru değil ve bunu herkes biliyor.

Vaka sayıları açıklanmıyor ama bunun da çok yüksek olduğunu herkes biliniyor.

Bakın çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum:

Koronavirüs sürecini çok kötü yönettiği söylenen, hükümet yetkililerinin kötü örnek diye gösterdiği ABD’de günlük vakalar şu anda 150-180 bin aralığında değişiyor. Diyelim ki, 175 bin yeni vaka var.

ABD’nin nüfusu 328 milyon. Türkiye’nin nüfusu 83 milyon. Yani ABD nüfusunun yaklaşık dörtte biri.

Peki Türkiye’deki vaka sayısı?

Bakanlık açıklamıyor ama Türk Tabipleri Birliği dün açıkladı: 87 bin yeni vaka var.

Yani ABD’de günlük vaka sayısının yaklaşık yarısı.

Nüfusta dörtte bir oranında düşüğüz ama vakada yarısı kadar!

Yani dünyada koronavirüs salgını sürecini en kötü yönettiği iddia edilen ABD’nin oran olarak iki katı vakamız var. 

Sevgili yurttaşlar, yalnız TTB’nin rakamlarına bakmadım.

Daha düşük açıklanan verilerde de 30-40 binin altında söylenen bir sayı yok.

Ve değerli kardeşlerim…

Romanda bir adam ölecekti ve bunu herkes biliyordu.

Gerçek hayatta biz ölüyoruz ve bunu herkes biliyor.

İktidar biliyor. Patronlar biliyor. Medya biliyor. Maalesef biz de biliyoruz

Salgını en kötü yöneten iktidarla karşı karşıyayız.”

‘DEVLETİN OLANAKLARI SARAY İÇİN DEĞİL, HALK İÇİN KULLANILMALI’

AKP hükümetinin salgın koşullarında sermayenin çıkarları yerine yurttaşları düşünmesi gerektiğini belirten Erkan Baş, “Bu devletin olanakları Saray için değil, halk için kullanılmalı” dedi.

Baş şunları söyledi:

“Çalışması zorunlu olmayan tüm işletmeler acilen kapatılmalı ve buradaki işçilere yoksulluk gelirinin altında olmayan bir ödeme devlet olanakları kullanılarak yapılmalı.

Biliyorum birçoğunuz, iş yerim kapanmasın, evime ekmek götürebileyim diyor.

Çok da haklısınız. Ama talebimiz çok net olmalı.

Bu devletin olanakları Saray için değil, halk için kullanılmalı.

Çalışması zorunlu olmayan tüm işletmeler acilen kapatılmalı ve buradaki işçilere yoksulluk gelirinin altında olmayan bir ödeme devlet olanakları kullanılarak yapılmalı.

Yandaşlara, 5’li çeteye, patronlara, iktidar çevresinde kümelenenlere akan kaynakları kapatırsak bunlar yapılabilir.

Yurttaşlarımızın dertsiz tasasız evinde kendini güvencede hissederek oturabilmesinin koşulları yaratılmalıdır.

Elektrik, su, internet, doğalgaz tüm yurttaşlara şartsız, bedelsiz olarak ulaştırılmalı.

Zorunlu olmayan sektörlerde, sadece para kazanmak için insanların hayatlarının tehlikeye atılması saçmalığına son verilmeli, tüm işçiler tam maaşlarıyla evlerinde izin yapmalıdır.

Çalışması zorunlu sektörlerde, mümkün olan en ileri önlemlerin alınması zorunlu olmalıdır.

Yapılacak şey çok net ve basittir.

Gecikmeden, bugün yapılmalıdır.”

‘TBMM’NİN OLANAKLARINI KULLANARAK KANAL İSTANBUL’A KARŞI ÇIKIYORUM’

Basın toplantısına İçişleri Bakanlığı’nın Kanal İstanbul Projesi’ne karşı çıktığı için İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlatmasına ilişkin açıklamalarda bulunarak devam eden Erkan Baş, “Alın işte tam şu anda ben de TBMM’nin olanaklarını kullanarak Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorum” derken, İmamoğlu’na da uyarılarda bulundu.

Erkan Baş şu ifadeleri kullandı:

“Dün kamuoyuyla paylaşılan bir bilgi sonrasında şaşkınlıkla bir tartışmayı izliyoruz.

Haber şöyle; İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Kanal İstanbul’a karşı hazırladığı afişler için inceleme başlatıldığı ortaya çıktı. 

Gerekçe ne? “Kamu kaynağı kullanarak devlet projesine karşı çıkmak”.

Bu saçmalıktır değerli arkadaşlar!

Alın işte tam şu anda ben de TBMM’nin olanaklarını kullanarak Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorum. 

Hodri meydan, isteyen inceleme isteyen soruşturma başlatsın!

Devletin bütün olanaklarını kendi şahsi menfaati ve rakiplerini alt etmek için kullanan bir cumhurbaşkanının olduğu bir ülkede böyle bir inceleme başlatılması trajikomik.

Dahası, inceleme başlatan kurumun başındaki Bakan Süleyman Soylu, daha birkaç ay önce yine devletin olanakları ile bir devlet kurumu olan Anayasa Mahkemesi’ne savaş açmadı mı? 

O müfettişler, bir inceleme başlattı mı, bakanları hakkında?

Ama bu konuda söyleyeceğimiz sözler tabii ki bunlarla sınırlı değil.

Birincisi bu kamu yararına bir devlet projesi değil.

Bu bir rant projesi. Bu bir talan projesi.

Bu proje, kanalın geçeceği bölgelerden ucuza arazi kapatanların projesi.

Bu proje, ihaleyi alacak çete firmaların projesi.

İMAMOĞLU’NA UYARI

İkincisi, bir şey akla, bilime aykırıysa, bir şey yanlışsa yanlıştır. İsterse devlet projesi olsun. Bu Kanal İstanbul projesi de baştan aşağı yanlış. Halka tek bir yararlı yanı yok.

Kanal İstanbul, İstanbul ve çevresine ekolojik yıkım getirecek. Su kaynakları yok olacak. Ormanlar tahrip edilecek. Marmara Denizi’nin doğal dengesi bozulacak. Deniz çürük yumurta gibi kokacak. Milyonlarca İstanbullu yapay bir adaya hapsedilecek. Deprem sonrasında yurttaşların kaçacak yeri olmayacak.

Dahası, bir hiç uğruna bütçeden 140 milyar lira kaynak harcanacak. Bu parayla, asıl öncelikli meselemiz olan depreme karşı, İstanbul’un riskli yapı sorunu tamamen çözeriz.

Ekrem İmamoğlu’na bir uyarı yapmak istiyorum. Ekrem İmamoğlu’na oy veren yurttaşlar, bu projeye karşı olduğunu söylediği için oy verdiler. Dolayısıyla herhangi bir biçimde bu projeye karşı faaliyetlerinden geri adım atarsa suç işler. Halka yalan söylemiş olur.

CHP içinden ‘Gerekirse referanduma gidelim’ gibi akıl dışı önerileri olanları da uyarıyorum. Halk kararını vermiştir zaten. Akıl dışı bilim dışı uygulamaların referanduma götürülmesi gibi bir uygulama yoktur.”

‘ERDOĞAN ULUSLARARASI GÜÇLERE GÜVENCE VERDİ’

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta grup toplantısında değindiği ‘hukuk ve ekonomideki reformlara’ ilişkin de açıklamalar yapan Baş, “Özeti şudur; nasıl darbeciler Türkiye’de ilk iş olarak, NATO’ya ve patronlara güvence verirse, Tayyip Erdoğan da iki gün önce aynısını yaptı. Uluslararası patronlara, emperyalistlere, yerli yandaşlarına ve Batı’ya güven vermek istedi” dedi.

Erkan Baş, “Adalet reformundan söz edildiğinden bugüne yaşananlara bakmak bile yeter.

Veli Sacılık, Kemal Kurkut’u vuran polis, Van’da işkence sonucu yaşamını kaybeden yurttaş…

Damat’ını ve Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alan Erdoğan, eldivenimi değiştiriyorum ama size hizmet etmekten geri durmayacağım diye patronlara seslendi. Erdoğan’ın şeffaflık, güven ortamı” gibi sözlerine çok odaklanıldı ama yalnız bunları söylemiyor” ifadelerini kullandı.

‘ACI REÇETEYİ UYGULAMAYA SARAY’DAN BAŞLA ERDOĞAN’

TİP Genel Başkanı şunları söyledi:

“Üstüne bir de ‘Gerekirse acı reçete uygulayacağız’ diyor.

Halkın artık acı reçete uygulayabilecek hali kaldı mı Erdoğan? Gel, tasarrufa önce Saray’dan başlayalım!

Yani, ‘Ey patron sınıfı, dostlarım, beni buralara kadar getiren sınıf kardeşlerim, size istediklerinizi vereceğim ama sopayı halkın üzerinde tutmaya devam edeceğim merak etmeyin’ diyor. 

Erdoğan bu konuşmasında açıkça büyük sermayeye ve uluslararası yatırımcılara seslenerek, ‘uluslararası yatırımcıların kazancını kendi kazancımız olarak görerek, yatırımcılara her türlü kolaylığı gösterecek, desteği vereceğiz’ dedi.

Ardından da aynı günün akşamına Uluslararası Yatırımcılar Derneği’ni kabul etti.

Yani bütün iş güç, patronlara sözler vermek… Halka gelince de ‘acı reçete’

Saray’ında yılda milyarlarca ödeneğe sahip Tayyip Erdoğan, ‘acı reçete’ den bahsediyor.

Günde 39 liraya mahkûm edilen bu halk!

Dünyanın en yüksek vergilerini ödeyen bu halk!

Borç içinde yaşayan, yüzde 40 varan oranlarla işsiz kalan bu halk.

Başka acı reçete kaldı mı Erdoğan?

Öyleyse, tasarrufa Saray'dan başlayalım.

Hazine garantili projelerden başlayalım.

İşsizlik fonundaki paraları emekçilere iade ederek başlayalım.”

‘YETKİLİLERİN İŞİ GÜCÜ MADEN PATRONLARINA KOLAYLIK YAPMAK OLMUŞ’

Basın toplantısında AKP’nin Meclis’e taşıdığı yeni ‘Torba Kanun’a ilişkin de konuşan TİP Genel Başkanı, “Türkiye maden işçilerinin haklarının ödenmediğini konuşurken, yetkililerin işi gücü maden patronlarına kolaylıklar yapmak olmuş” dedi.

İktidar vekillerini uyaran Baş şunları söyledi:

“Kanun teklifini komisyona getiren AKP’liler ne diyor?

‘3213 sayılı Maden Kanunu’nun 5 ayrı maddesinde yapılan düzenlemeler ile tamamen, yatırımcı ve işletmecilerimiz lehine birtakım kolaylıklar getirmeye çalıştık…”

Evet gerçekten de öyle...

Türkiye maden işçilerinin haklarının ödenmediğini konuşurken, yetkililerin işi gücü maden patronlarına kolaylıklar yapmak olmuş.

Hiç utanmadan bunu da söylüyorlar…

Bu düzenlemeler, faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen 4 milyon yurttaşı değil dağıtım şirketlerini gözetiyor.

Bu düzenlemeler hakkını arayan maden işçisini değil, maden patronlarını gözetiyor. 

İKTİDAR VEKİLLERİNE ÇAĞRI

Bu düzenlemeler doğayı değil, kârı öne çıkarıyor.

Maden şirketlerine, ruhsat alanı dışında tesis kurma imkânı veriliyor.

Maden şirketlerinin kamu alacaklarının takibinden vazgeçiliyor.

Biokütle adı verilen santrallerin önü açılarak, kimyasal ve zehirli gazı havaya salan lastik, çöp gibi maddelerin yakılması teşvik ediliyor. 

İktidar vekillerini uyarıyorum;

Bu kanun derhal geri çekilmelidir.

Yalnızca bu yıl faturasını ödeyemediği için yüz binlerce vatandaşımızın elektriği kesilmişken, gelin bu kanundan vazgeçin.

Maden patronları için ormanlık alanlarda yeni tesis yapılması için uğraşacağınıza maden işçisinin hakkını bir an önce vermenin yol ve yöntemlerini halledin.

Elektrik dağıtım şirketlerini değil, borcunu ödeyemediği için elektrik kalan yurttaşımızın sıkıntılarına çare olalım. "