TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Bu iktidar, Hrant'ın katilinin taktığı beyaz bereyi, beyaz bere iklimini çok sevdi
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis’te haftalık basın toplantısı düzenledi. Konuşmasında dikkat çeken değerlendirmelerde bulunan Baş, erken seçim çağrısını yinelerken, “AKP’nin dişine göre rakip seçme, Türkiye’yi seçeneksiz bırakma dayatmasına teslim olmayalım” dedi.
19-01-2021 15:20

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Baş, basın toplantısında Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de tetikçi Ogün Samast tarafından öldürülmesinin üzerinden 14 yıl geçtiğini hatırlatarak başlayan TİP Genel Başkanı, “Bugün basın toplantısına, 14 yıl önce planlı ve kalleşçe bir saldırı sonucunda yitirdiğimiz Hrant Dink’i anarak başlamak istiyorum. Hrant Dink, bu topraklarda büyümüş çok değerli Ermeni bir gazeteciydi, bir aydındı, bir fikir insanıydı.
Hrant Dink’i sadece bu sıfatlar tanımlamıyor. O aynı zamanda bu topraklarda kardeşçe bir arada yaşayabilmenin simgesiydi. Ermenilerin yaşadığı acıları hatırlamanın simgesiydi. O acıları bir gün ortak sevince, yaşama çevirebilme umudunun, inadının simgesiydi.
Ve Hrant, çok değerli eşi Rakel Dink’in sözleriyle, ‘Bir bebekten bir katil yaratan karanlığın’ kurbanı oldu. Hrant’ı kaybettik. Keşke geri getirebilsek… ama bu mümkün değil” dedi.
‘BU ÜLKENİN BAŞINA ÖRÜLEN BEYAZ BEREYİ ÇIKARIP ATACAĞIZ’
Erkan Baş şunları söyledi:
“Öyleyse şunu düşüneceğiz. Bebekten katil yaratan karanlık bulutu ülkemizin semalarından def edebildik mi?
Def etmek için ne yapacağız?
Örneğin, Devletin bütün birimleriyle bildiği bu siyasi cinayetin hukuki sürecinde neden MİT’e hiç dokunulmadı diye soracağız.
Demek ki halen o karanlığa dokunmak istemeyen güçler egemen.
‘Af edersiniz Ermeni’ diyen, ülkemizdeki Ermenileri sınır dışı etmekle tehdit eden bir Cumhurbaşkanı bulunuyor.
Kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist olarak suçlayan bir iktidar var.
Onun yandaşları var, medyası var, polisi var.
Ve benim açımdan en acısı, Hrant’ı öldüren katilin giydiği beyaz bereyi kendisi için bir siyasi sembol haline getirmiş kişiler vardı, bugün bunlar iktidarda veya iktidarı destekliyor.
Beyaz bereliler, faili meçhullerin faili, gazetecilerin, aydınların öldürülmesinin, tutuklanmasının müsebbibi.
Şunu açıkça söylememiz gerekiyor:
Bu ülkenin başına beyaz bereyi örenler bu iktidar sahipleri belki değil.
Ama bu iktidar, beyaz bereyi, beyaz bere iklimini çok sevdi!
Hrant’ı yaşatacaksak, bu ülkenin başına örülen beyaz bereyi çıkarıp atacağız. Başka çaresi yok!”
📌 TİP Genel Başkanı Erkan Baş (@erkbas) TBMM'de basın toplantısı düzenledi:
— İleri Haber (@ilerihaber) January 19, 2021
💬 "#HrantDink, bu topraklarda kardeşçe bir arada yaşayabilmenin simgesiydi"
💬 "Bu iktidar, Hrant'ın katilinin taktığı beyaz bereyi, beyaz bere iklimini çok sevdi"#BuradasınAhparig
‘MASKENİN ALTINDAKİ İKTİDARDIR’
Basın toplantısının devamında Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu ve KRT’de program yapan eski Ülkü Ocakları Başkanı Afşin Hatipoğlu’nun saldırıya uğramasına da değinen Baş, üç ismin de evlerinin önünde saldırıya uğradığına dikkat çekti.
Erkan Baş şu ifadeleri kullandı:
“Saldırılardan hemen önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gazetecileri tehdit niteliğinde açıklamalar yapmıştı.
Dahası, saldırılardan sonra da MHP’li isimlerden savunan açıklamalar geldi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, her gün başka bir gazeteciyi veya muhalifi terörist ilan ediyor.
Şiddeti önlemekle görevli Süleyman Soylu, yine her gün haklı, muhalifleri, gazetecileri tehdit ediyor.
Şimdi böyle bir ülkede bu saldırılar tesadüftür denebilir mi?
Çıksın iktidar, açıklasın!
Bunların sorumluları şunlardır desin.
Öğrencileri yaşadıkları gecekondudan kapıları kırarak, işkenceyle, darp ederek gözaltına alan polis, çıksın bu saldırganlar kimlermiş açıklasın!
Saldırganlar maskeliymiş.
Maskeler düşünce kimlerin suratının ortaya çıkacağını ben size söyleyeyim:
Maskenin altındaki iktidardır!
‘EN BÜYÜK AHLAKSIZLIK ALIN TERİYLE YAŞAYAN İNSALARA KARŞI YAPILANDIR’
Konuşmasında işçilerin yurdun dört bir yanında hak arama mücadelesi verdiğini söyleyen Erkan Baş, dün Çorum’da Ekmekçioğlu işçilerini ziyaret ettiğini belirtti. Baş, işçilerin sendikal haklarının patronlar tarafından gasp edildiğini söylerken, “Buradan bir kez daha ifade ediyorum, en büyük ahlaksızlık işçiye, emekçiye, alın teriyle çalışan insanlara karşı yapılanlardır” dedi.
TİP Genel Başkanı sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ülkenin dört bir yanında işçi direnişleri devam ediyor ve maalesef genellikle sessizlikle, görmezden, duymazdan gelinerek geçiştirilmeye çalışılıyor.
Dün Çorum’daydık. Ekmekçioğlu adında bir fabrika var. Bu fabrikanın işçileri Anayasal haklarını kullanmak, sendikalı&toplu sözleşmeli çalışmak üzere sendikaya üye olmuşlar. En doğal haklarını kullanmışlar çünkü çoğu asgari ücretle ve kanser riskiyle yoğun sömürüye uğrarken patronları her geçen gün işçilerin canından, kanından, alın terinden gasp ettikleriyle zenginleşiyor.
Bakın olay özetle şu:
-İşçiler asgari ücrete, kuralsız ve sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor.
- Pandemi döneminde sözde işten çıkarma yasak
- İşçiler sendikalı oluyor.
- Patron işçileri kod29 denilen iş kanunun 25-2 maddesinden işten çıkarıyor. Bu madde ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller’ olarak tanımlanıyor.
- Sonuçta bu kış günü sadece haklarını istediler diye işçileri sokağa atıyor, açlığa, ölüme mahkûm ediyor. Üstelik tazminatını bile vermiyor ve başka bir yerde bile işe giremesin diye kod29 ile işten atıyor…
‘AHLAK, ASGARİ ÜCRETTEN VERGİ ALMAK MI?’
Buradan soruyoruz.
Nedir sizin ahlak ve iyi niyet kuralınız?
Ücretleri düşürmek mi, asgari ücreti açlık sınırının altında tutup, örgütsüz işçileri buna mahkûmsun demek mi?
Üstelik açlık sınırının altındaki asgari ücretten bile vergi almak mı ahlak
Yoksa yılın 122 günü işçiyi vergi için çalışmaya mahkûm etmek mi ahlak
Ahlak ve iyi niyet sözde işten çıkarma yasağı getirirken işçilerin sokağa atılmasını seyretmek mi mesela?
Ahlak ve iyi niyet kuralınız, insanlar işsizlik ve yoksullukla boğuşurken işçiye ait olan tazminat hakkını gasp etmek mi yoksa işsizlik sigortası fonunu kaynaklarını patrona peşkeş çekmek mi?
Buradan bir kez daha ifade ediyorum, en büyük ahlaksızlık işçinin, emekçinin alın teriyle çalışan insanlara karşı yapılanlardır.”
‘OSMAN ÇUR, DAVUL ZURNA İLE KARŞILANDI!’
Basın toplantısının devamında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde amcası Osman Çur’un sistematik istismarına maruz kalan Z.Ç.’nin, Çur’un tahliye olması üzerine ikinci kez intihara kalkışmasına ilişkin de konuşan TİP Genel Başkanı, “17 yaşındaki yeğenine tecavüz ettiği DNA raporuyla kanıtlanan Osman Çur, tahliye edildiği cezaevi önünde davul zurna ile karşılandı!” dedi.
Baş, şunları kaydetti:
“İsviçre’de yaşayan ve akraba ziyareti için Mardin Kızıltepe'ye gelen 17 yaşındaki Z.Ç.'nin öz amcası Osman Çur tarafından iki gün boyunca tecavüze uğradığı iddiasıyla açılan davada, mahkeme, tecavüzü DNA raporuyla kanıtlanan sanık Osman Çur'un tutuksuz yargılanmasına kararı verdi.
Tahliye kararını duyan akrabaları davul ve zurna ile cezaevine gelerek Çur'un tahliyesini kutladı. Mahkeme çıkışında Osman Çur’u, zılgıtlarla karşıladı, evinin önüne davulcu ve zurnacı çağırıp kutlama yapmışlar, silahla havaya ateş etmişler.
Osman Çur’un ailesinin, insanlara Çur’un suçsuz bulunduğunu söylediklerini dile getiren Şişman, ‘Böyle bir şey yok. Sosyal medyada da bizi iftiracı olarak göstermeye çalışıyorlar. Benim, kız kardeşimin ve annemin fotoğraflarını paylaşarak bizi hedef gösteriyorlar. Kardeşim Osman Çur’un serbest bırakıldığını öğrendikten sonra yeniden intihar teşebbüsünde bulunmuş. Annem bir an olsun bile onu yalnız bırakamıyor’ dedi. Şişman ayrıca, halası yani Osman Çur’un ablası tarafından tehdit edildiğini söyledi.
‘İKTİDARIN GÜNDEMİ KADIN ÜNİVERSİTELERİ’
İktidarın gündeminde ise Kadın üniversitesi var!
Tayyip G20 zirvesi için gittiği Japonya’da yaptığı açıklamada kadın üniversitelerini inceliyoruz ve ülkemde bunun adımını atacağız” şeklinde açıklama yaptıktan sonra YÖK’e verdiği talimatla çalışmaları başlattı. Kadın üniversitesi projesi kadınların erkek egemenliğinde ve tahakkümünde olan üniversitelerde biz de varız deyip hem akademik kadroda hem de öğrenci olarak yer aldıkları üniversitelerin yeniden erkek egemenliği ve tahakkümüne sokulması hamlesidir. Tayinin hayalini kurduğu bu düzen çok geride kaldı, söyleyin kendisine kadınlar eşitlik mücadelesi yolunda çok yol kat ettiler ve geriye dönmeye hiç niyetleri yok. Bunu AKP’nin bugüne kadar ki onlarca kadın düşmanı projesine gösterdikleri dirençle gösterdiler. Pembe otobüs gibi kadın üniversitesi de cinsiyet kimliklerini hem ikili cinsiyete indirgeyen hem de kadınları ikincilleştiren, dışlayan, “makbul” kadın söylemi ile kadınları suçlayacak bir projedir.”
‘İKTİDARIN OYUNU BOZULMALI’
Basın toplantısında Siyasi Parti Kanunu ve Seçim Kanunu’na ilişkin de konuşan Erkan Baş, AKP ve küçük iktidar ortağı MHP’nin daha az oyla TBMM’de nasıl daha çok temsil edilebiliriz diye düşündüğünü kaydetti.
Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de iktidar tarafından açılmış bir demokrasi tartışması mı var? Temsilde adalet sorunu olduğuna dair en ufak bir söz duyduk mu, iktidar cephesinden? Bu Türkiye’de muhalefet dışında dillendirildi mi? Demek ki AKP’nin ajandasında eğer Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu konusunda bir hazırlık varsa, bunun bir demokrasi ve temsil adaleti sorunuyla ilişkili olmadığını anlayabiliyoruz.
Tek bir gerekçesi var:
AKP ve MHP, daha az oyla TBMM’de nasıl daha çok temsil edilebiliriz diye düşünüyor. Ve bildiğimiz kadarıyla en az 6-7 aydır bir ekip sadece bunun üzerine kafa yoruyor.
Edindiğimiz bilgilere göre üzerinde düşünülen senaryolar şunlar:
- MUHALEFETİN VEKİL SAYISINI DÜŞÜRECEK YAPAY BÖLGELER YARATMAK
Daraltılmış bölgeler oluşturarak, AKP-MHP’nin yoğun oy aldığı ilçe ve mahallelerin yanına muhalefetin çok oy aldığı bölgeler uygun bir oranla birleştirilerek, muhalefetin meclise gönderdiği vekil sayısı azaltılmak isteniyor. Çok ince bir çalışma yapıldığını biliyoruz.
- BARAJI İKİYE ÇIKARMAK
Türkiye’de zaten garabet olan seçim barajını şimdi ikiye çıkarmak istiyorlar. İttifakın yüzde 10 ya da 7 baraj alması kurtarmayacak bir de ittifak içindeki partilerin de diyelim yüzde 5 gibi bir barajı aşması gerekecek.
- İSTEMEDİKLERİ PARTİNİN SEÇİME KATILMASINI ZORLAŞTIRMAK
Biliyorsunuz, seçimlere katılabilmek için Türkiye genelinde 41 ilin üçte bir oranında ilçesinde örgütlü olmak gerekiyor. Ayrıca TBMM’de grubu olan partiler de seçime girebiliyor. İşte hazırlıklardan birinin de bu yeterlilik koşullarını ağırlaştırmak olduğu söyleniyor. İlçe sayısını artırmak veya grup koşulunu ortadan kaldırmak gibi...
Bu saydıklarımda hiç demokratik bir adım, temsili artıracak bir niyet görüyor musunuz?
YOK!
AKP’nin amaçlarından biri AKP-MHP gerici ittifakının önünü açmak, anayasa değiştirebilecek bir çoğunluğu, aynı ya da daha az oyla sağlamak.
Ama daha önemlisinin şu olduğunu düşünüyorum:
AKP, SİYASETTE DİŞİNE GÖRE RAKİP İSTİYOR. SOLA İŞARET EDEN, GERÇEK BİR MUHALEFET YAPAN KİM VARSA ONU TASFİYE ETMEK VE SADECE KENDİSİYLE GENELDE MUTLU MESUT GEÇİNECEK BİR MUHALEFETE ALAN AÇMAK İSTİYOR.
Bu oyun bozulmalı.”
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Konuşmasının son bölümünde AKP hükümetinin meşruiyetinin kalmadığı söyleyen TİP Genel Başkanı, “AKP’nin dişine göre rakip seçme, Türkiye’yi seçeneksiz bırakma dayatmasına teslim olmayalım” şeklinde konuştu.
Erkan Baş, erken seçim çağrısını yinelerken şunları söyledi:
“Erken seçim konusunda daha önce de söylemiştim şimdi tekrarlıyorum.
Bu iktidarın hiçbir meşruiyeti kalmamıştır.
Tek hesabı, iktidarda kalmasına yetmeyecek toplumsal desteğine rağmen koltuğa yapışmaktır. Pandemi dönemi bunu net bir şekilde göstermiştir. Açıklanan asgari ücret, kamu emekçilerine yapılan zam miktarı, emeklilerin durumu, kadınlara ve öğrencilere reva görülenler, muhalefet temsilcilerine edilen hakaretler...
Terör ve darbe bağımlısı bir iktidar var karşımızda.
Birilerini terörist ilan ettikçe koltukta kalabileceğini düşünen, darbe korkusu yaydıkça kazanacağını düşünen zavallı bir iktidar var.
‘TİP HALKIN DESTEĞİNİ İSTİYOR’
Yalnızca son bir iki ayın aşı tartışmasına dahi bakmak bu zavallılığın ve ülkemizi içine düşürdükleri utancın düzeyini görmeye yeter de artar bile.
83 milyonluk Türkiye’ye 3 milyon doz aşı getirebildiler! İhtiyacımız olanın neredeyse yüzde 2’si.
İKTİDARIN MEŞRUİYETİ NEYLE ÖLÇÜLÜR? Bizim ÖLÇÜT BUDUR: YÜZDE 2!
KAMU EMEKÇİLERİNE YAPILAN ZAM %7. Bizim ÖLÇÜTÜM BUDUR: YÜZDE 7!
İşte tüm bu nedenlerle derhal seçime gidilmelidir.
Ve tüm seçmenlere sesleniyorum.
AKP’nin dişine göre rakip seçme, Türkiye’yi seçeneksiz bırakma dayatmasına teslim olmayalım.
Hep birlikte kim bu iktidarla dişe dişe mücadele edebiliyorsa, kim aklı, bilimi emeği savunuyorsa ona güç verelim.
Türkiye İşçi Partisi bu nedenle halkın desteğini istiyor. Daha güçlü bir Türkiye İşçi Partisi’ne olan ihtiyaç her geçen gün daha fazla hissediliyor.”
İLGİLİ HABERLER
İçişleri Bakanlığı'ndan açıklama
Vergi daireleri yeniden yapılandırma için bugün 00.00’a kadar açık kalacak. Ödeme yapacak vatandaşlar ve vergi dairesi çalışanları saat 21.00’de başlayacak kısıtlamadan muaf olacak.
01-03-2021 17:46

Vergi daireleri yeniden yapılandırma için bugün 00.00’a kadar açık kalacak. Ödeme yapacak vatandaşlar ve vergi dairesi çalışanları saat 21.00’de başlayacak kısıtlamadan muaf olacak.
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
Yapılandırma kapsamındaki borçların son ödeme süresi bugün saat 24.00’te sona ereceğinden, ödeme yapmak üzere vergi daireleri ile diğer kamu idarelerine gidecek vatandaşlarımız ile ödemelerin yapılması için açık bulundurulacak vergi dairelerinde ve kamu idarelerinde görevli personel, bugün 21.00’de başlayacak sokağa çıkma kısıtlamasından gece saat 24.00’e kadar muaf tutulacaktır.
'Yerinde karar' döneminin ilk kabine toplantısı başladı
Koronavirüs salgını tedbirlerinin gevşetilmesini içeren ‘normalleşme’ adımlarının görüşüleceği Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı başladı. Erdoğan, toplantının ardından alınan kararları açıklayacak.
01-03-2021 16:29

Kademeli normalleşme çerçevesinde bugün uygulamaya geçen “yerinde karar” döneminin ilk kabine toplantısı, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında saat 15.55'de Saray'da başladı.
Bazı illerde kafe ve restoranların HES kodu- müşteri sınırı ve saatlik oturma düzeni ile açılması bekleniyor. Turizm mevsimi de yaklaşırken, turizm tesisleri ve turistik bölge esnafına yönelik adımlar da gündeme gelecek.
Öte yandan normalleşme adımları, Mavi- Sarı- Turuncu ve Kırmızı iller olarak değerlendirilecek. Kırmızı ile turuncuda yer alan illerde kısıtlamalar devam edecek. Renkler şu bilgileri içeriyor: Mavi Düşük Risk: Yüz binde 10’un altında vaka görülen iller, Sarı Orta Risk: Yüz binde 11-35 arası vaka olan iller, Turuncu Yüksek Risk: Yüz binde 36-100 arası vaka olan iller. Kırmızı Çok yüksek Risk: Yüz binde 100’ün üstünde vaka olan iller.
Erdoğan başkanlığında yapılan bir önceki kabine toplantısında 1 Mart’ta başlayacağı açıklanan normalleşme çerçevesinde yüz yüze eğitimin hangi illerde nasıl uygulanacağı da kabinede ele alınacak en kritik başlıklar arasında olacak. Buna göre vaka sayısına göre düşük riskli illerde yerinde karar dönemi uygulaması kapsamında yüz yüze eğitimin tedbirlere uyulması şartıyla kademeli başlatılması öngörülüyor.
İç ve dış gelişmelerin de ele alınacağı kabinede yeni anayasa çalışmaları, son aşamaya gelen ekonomik ve hukuki reform süreciyle Erdoğan’ın yarın Beştepe’de açıklayacağı İnsan Hakları Eylem Planı’nda da son rötuşlar yapılacak.
Toplantıda, ekonomide yaşanan son gelişmelerin yanı sıra Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Gara, ABD ve AB ile yeni dönem diplomasisi de değerlendirilecek. Kabinede alınan tüm kararları Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millete Sesleniş konuşmasıyla açıklayacak.
Avrupa Birliği’nden aşı sertifikası için yeni adım
AB aşı sertifikası için yasa teklifi sunacak. 'Dijital Yeşil Geçiş Kartı' adlı belgenin sadece tıbbi bilgiler içermesi, AB içinde iş ve turistik seyahatleri kolaylaştırması öngörülüyor.
01-03-2021 16:05

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısı olanların AB içinde serbest dolaşımını sağlamak üzere hazırlanması planlanan "aşı sertifikası" için yasa teklifi verecek.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sosyal medyadaki paylaşımında, "Dijital Yeşil Geçiş Kartı" için yasal düzenleme teklifini mart ayı içinde sunacaklarını bildirdi.
Von der Leyen, dijital belgenin kişilerin aşı olup olmadığı, aşı olmamış kişilerin PCR test sonuçları ve Covid-19 geçirmiş kişilerin antikor geliştirip geliştirmediği bilgilerini içereceğini belirtti.
Dijital kartın tıbbi bilgiler temelinde AB vatandaşlarının AB içinde iş veya turistik amaçlı seyahatlerini kolaylaştırması hedefleniyor.
YASA TEKLİFİNİN DETAYLARI BEKLENİYOR
Sertifikanın AB dışında kullanımı veya AB üyesi olmayan ülkelerle nasıl çalışılacağı konusunda henüz netlik bulunmuyor. Bu konudaki bilgiler için yasal düzenlemenin detaylarının ortaya çıkması bekleniyor.
AB Komisyonu'nun sunacağı yasal düzenleme teklifini, Avrupa Parlamentosu ve AB üyesi ülkelerin onaylaması gerekiyor.
AB liderlerinin geçen hafta video konferans yöntemiyle yaptığı zirve toplantısında da aşı sertifikası konusu geniş şekilde tartışılmıştı. Von der Leyen, sertifika için çalışmaların uzun süreceğini ve en az 3 ay alacağını söylemişti.
Von der Leyen, "Yaza kadar bu tür bir sertifikayı uygulamaya sokmak istiyorsak üye ülkeler, prensipler ve kullanılacak teknoloji üzerindeki mutabakattan ziyade bunun sağlık ve sınır kontrol sistemlerine dağıtımında hızlı davranmalı" demişti.
AB Komisyonu yetkilileri, sertifikanın yasal ve teknik zeminin hazırlanıp sonuçlandırılmasının 3 ayı bulabileceğini belirtiyor. Sertifikanın teknik standartlarının belirlenmesi ve üye ülkelerin hem sağlık hem de sınır kontrol sistemlerinde birlikte kullanılabilirliğinin sağlanması gerekiyor. AB Komisyonu, sertifikanın sistemlere entegrasyonu için üye ülkelerin hızlı davranmasını istiyor.
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında beraat kararı
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın bir televizyon programındaki söylemleri nedeniyle Cumhurbaşkanına alenen hakaret iddiasıyla yargılandığı davada beraat kararı verildi.
01-03-2021 15:45

Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla hakim karşısına çıkan usta sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkındaki karar belli oldu.
Uğur Dündar’ın sunduğu programdaki sözleri nedeniyle Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in Cumhurbaşkan’ına hakaret iddiasıyla yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, sanatçıların 4’er yıl 8’er ay hapisle cezalandırılmasını istemişti.
Davanın bugün görülen karar duruşmasında iki usta isim beraat etti.
Kılıçdaroğlu'na linç girişimi davası 21 Haziran'a ertelendi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik Çubuk'taki linç girişimi davasının ikinci duruşması yapıldı. Hakim, bakanların tanıklık talebini daha sonra değerlendireceğini belirterek duruşmayı 21 Haziran'a erteledi.
01-03-2021 15:23

Ankara'nın Çubuk ilçesinde Er Yener Kırıkçı'nın 21 Nisan 2019 tarihindeki cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşması devam etti.
Sanıklar Engin Üce ve Halis Daştan’ın ifadelerinin ardından CHP aracına taş atan sanıklara zararı ödemeyi kabul edip etmedikleri soruldu. Sanıklar bu öneriyi kabul etti.
ANKA'daki habere göre CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya şikayetçi olarak duruşmada ifade verdi. Kaya “Öldürmeye tam teşebbüsün olduğu bir davanın küçük duruşma salonunda yürütülmesini eleştiriyorum. Ben lebalep demeyeceğim, salon hınca hınç dolu” dedi. Kaya, cenazeye katılacaklarının önceden belli olduğunu ve bir gün önce ilgili makamlara koruma ekibi tarafından bildirildiğini söyledi. Sanıklar, Kaya’nın konuşması sırasında sözlü müdahalede bulununca hakim sanıkları uyardı.
Sanıklardan Vahit Delibaş, “Sayın hakimim bizim yalana tahammülümüz yok” dedi. Avukat Celal Çelik’in hakimi uyarması üzerine Delibaş’ın “Yalana tahammülümüz yok” sözü tutanağa geçildi. Sanık avukatlarından Fatih Atalay, Kaya’nın sanık Delibaş’a “Hadsiz” sözünün de tutanağa geçmesini istedi. Bunun üzerine Atalay ile Kaya arasında gerilim yaşandı.
'AKP GENEL SEKRETERİ BİRİLERİYLE FISILDAYARAK KONUŞTU'
İfadesini sürdüren Kaya, “Protokol karşılamasının ardından birileri işaret vermişçesine protestolar başladı” dedi. Kaya, cenaze namazı öncesinde AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmadığını ve namaza durmadan önce birileriyle fısıldayarak konuştuğunu aktardı. AKP Genel Sekreteri’nin konuşmasının ardından kendilerine yönelik protestonun sürdüğünü belirten Kaya, imamın uyarısına rağmen protestoların devam ettiğini kaydederek, “Sanıklar şehide saygı diyorlar ama şehidin cenaze namazının kılınmaması için ellerinden gelenleri yapıldı” dedi.
Kaya, cenaze top arabasına konulduktan sonra saygı duruşunda bulunduklarını, arabanın arkasından yürümeye başladıklarında protokolün diğer unsurlarının aracı takip etmediğini vurguladı. Kaya, “Burası şunun için kritik. Biz arabanın arkasından yürürken bir güruh araya set ördü” dedi.
Kaya ‘güruhun’ Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlü saldırılarının fiili saldırıya dönüştüğünü belirterek, “Yumruk, tekme, sopa, bıçak. Bıçakla kimin saldırdığını isim olarak hatırlamıyorum. Genel Başkanımıza vurulmasın diye kendisine siper oldum. Benim iki kaburgamın kırıldığını akşam hastanene öğrendim. Sanıklar Genel Başkanımıza uluşamadıklarında yumruk, tekme bizi geldi. Sanıkların ve Genel Başkanımızın düşmemesi için çaba gösterdik. Sanıklardan birisi de düşse yerde linç olurdu” diye konuştu.
Kaya olaya çok az sayıda askerin müdahale ettiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Genel başkanımızı eve yönlendirdik. Levent Gök de oradaydı. Genel Başkan eve yönlendirildiğinde Gök, yalnız kaldı. Ona da saldırılar yapıldı. Ben de onu kurtarmak için aldım, bir araca bindirdim. Evin etrafındaki öldürme hırsını alamayan kabalık beklerken, biz de bir kenarda bekledik. Bu organize bir harekettir. Tepki veya kızgınlık sonucu meydana gelmiş bireysel olay değildir. Bu olayda sanıkların şehidi en ufak saygısının olmadığı cenaze namazının kıldırılmamasıyla ortada.”
'SLOGANLAR ATILDIĞI BİLGİSİ GELDİ'
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de şikayetçi olarak duruşmada dinlendi. Emir, soruşturma aşamasındaki ifadelerin tekrarlayarak, şunları söyledi:
“Şehit cenazesini Çubuk İlçe Başkanımdan bir gün önce öğrendim, saat 18.00 civarıydı. Sayın Genel Başkanı bilgilendirdim. Sayın Genel Başkanın cenazeye katılacağı bilgisi geldi. Cenazeye katılacağımızı Genel Başkanın koruma ekibi ilgili daireye bildirildi.... Genel Başkanımızla aynı araçtaydık. Koruma görevlilerinden sloganlar atıldığı bilgisi geldi. (Hakim ‘sizden önce giden belediye başkanına ilişkin olabilir mi?’ diye sorunca) Belediye Başkanına mı olduğunu bilemem. Biz devletin gerekli güvenliği aldığını düşünerek, cenaze yerine gittik. O sırada her an bu taşkınlıkların sonlandırılacağını ve cenaze namazının kılınacağını düşünüyordum. Olaylar gittikçe şiddetlendi.
Dikkat çekici bir olay oldu. Her şehit cenazesinde katılan bütün erkan protokol gereği şehidin konulduğu top arabasının arkasından yürür. Burada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı ve protokolü göremedik. Top arabasının arkasından yürümeden ayrıldılar. Başta Hulusi Akar olmak üzere diğer bakan ve görevlilerin neden top arabasının arkasından yürümediğini ve devlet protokolüne uymadığını mahkemenizin araştırması gerekir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve diğer yetkililerin tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Kendilerini bundan neyin alıkoyduğu sorulmalı. Biz bir anda azgın kalabalık ile baş başa bırakıldık. Ondan sonra sizin etrafımızdaki mülki erkanın korumaları da çekilince Genel Başkanın korumaları ve bizler o kalabalıkla baş başa bırakıldık. Bana da vuruldu ama kimin olduğunu göremedim. Özellikle tekme şeklinde. Dizimden yaralandım ve yaralandığıma ilişkin raporu mahkemeye ilettim.”
'O 40 DAKİKA ARAŞTIRILMALI'
“Uzun bir yürüyüş yaptık, nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Genel Başkanın sığındığı eve gidinceye kadar ‘Öldürün, vurun, bırakmayın’ şeklinde tehditlere maruz kaldık. Evde geçirdiğimiz süre 1,5 saat. Saldırganlar yaklaşık 40 dakika evin etrafında bekleyebildiler. Eve de girebilirlerdi. Oradaki fiziksel olanaklar düşünüldüğünde özellikle güvenlik çemberinin alınmadığı ve bizim ‘Yakın’ diye tehdit edildiğimiz o 40 dakikanın araştırılması lazım. Bilinçli olarak güvenlik tedbiri alması gerekenlerin almadığını düşünüyorum. Mahkemeniz Akar ve yanındakilerin top arabanın arkasından neden yürümediğini, eve sığınana kadar yapılan yürüyüşte niye etkin önlem alınmadığını, biz evin içindeyken 40 dakika kadar niye güvenlik çemberi oluşturulmadığını araştırmadan mahkemeniz görevini yapmış sayılmaz.”
Şikayetçi olarak ifade veren CHP Genel Başkan Başdanışmanı Deniz Demir şöyle konuştu:
“Genel Başkanımız vatansever olduğu için bütün şehit cenazelerine katılmaya özen gösterir. Sabah cenaze törenine katılmak için yola çıkmıştık. Özel Kalem ve koruma müdürü emniyete ve ilgili yerlere katılacağımızı bildirmiştir. Araçtan indiğimizde kalabalığın yuhaladığını duydum. Genel Başkanın protokolü selamlaması sırasında AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin elini sıkmadı. ‘Bay Kemal burada ne işin var’ diye slogan atıldı. Kalabalık elini sıkmadığını gördü ve cenazenin ön tarafında bulunan kalabalığın provoke olduğunu düşünüyorum. Top arabası geçtikten sonra Genel Başkanımıza saldırı oldu. Genel Başkanımızın gözlüğünü çıkardığını gördüm. Ben alarak cebime koydum. Yumruk ve sopalarla saldırı oldu. Amaç bizi düşürüp Genel Başkana ulaşmaktı. Öldürme kastıyla yapıldı.”
'DEMİR SOPALI GENÇLER VURMAYA ÇALIŞTI'
“Genel Başkanımız eve girerken ellerinde demir sopalar ve keser olan gençlerin çıktığını, vurmaya çalıştığını gördüm. Genel Başkanımızla eve girdim, dışarıdan gelen bağırtılar üzerine Genel Başkanımızın bulunduğu hole geçiş olmasın diye evin bazı kapılarını kilitledim. Ev sahibi evden ayrılmamız gerektiğini ve bu olaydan sonra kendisini yaşatmayacaklarını söyledi. Sonra eve giren bir bayan ‘Çık buradan, ne işiniz var. Siz PKK ile iş birliği yaptınız’ dedi. Genel Başkanımız Artvin’de PKK’nın saldırdığını ve liderler arasında tek kendisine saldırıda bulunduğunu söyledi. Oğlunun Sivas’ta askerlik yaptığını ve diğer siyasi parti genel başkanları gibi bedelli askerlik yapmadığını belirtti. Kadın bunları bilmediğini söyledi ve yumuşadı. Oradan ayrıldı.... Olay öldürmeye teşebbüs ve linç girişimiydi.”
CHP çalışanı Barış Bozkurt, Akkuzulu köyüne araçla geldiklerinde bir güruhun slogan atarak bağırmaya başladığını söyleyerek, araçtan indiklerinde yürüyüş alanı ile kalabalığın arasındaki bariyerlerin olduğu protokol yolundan cenaze namazına geçtiklerine söyledi. Bozkurt, namaz başlamadan sloganların devam ettiğini aktararak, “Görevim gereği çok şehit cenazesine katıldım. Ben hiçbir imamın 55 saniyede şehit cenazesinin namazını kıldırdığını görmedim” dedi.
Bozkurt, cenaze top arabasına konulduktan sonra arkasından giderken sloganların devam ettiğini vurgulayarak, “45 dakika gibi bir süre tekme, tokatlar arasında sürüklendik. Koruma müdürünün ‘Karşımızdaki eve gidelim’ dedi ve eve girdik. Eve girene kadar geçen sürede üzerimize çamur atıldı. Taş birikintileri vardı, bize doğru atıldı” diye konuştu.
Eve girdiklerinde atılan taş sonucu salon camının kırıldığını vurgulayan Bozkurt, ne olduğunu anlamak için telefonları çekmediği için televizyonu açtığını ve A Haber Televizyonu’nun canlı yayınında dışarıda “Yakın bu evi” diye bağıran kadının görüntüsünü gördüğünü söyledi. Bozkurt bu kadar hızlı yayın yapılmasını “(Saldırının) Organize olduğunu ifade ediyor” diye yorumladı.
Bozkurt, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kalabalığı sakinleştirmek için “Amacınıza ulaştınız” diye seslenildiğini belirterek, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarıldığı zırhlı araca taş atılmaya devam edildiğini ekledi. Bozkurt, “Devletin aracına taş atıldı” dedi.
'NAMAZI KILDIK MI, KILMADIK MI ANLAYAMADIM'
CHP Genel Başkan Başdanışmanı Kenan Nuhut, cenazeye katılacaklarını önceden bildirdiklerini söyledi. Nuhut cenaze törenine Kılıçdaroğlu geldiğinde yuhalamalar olduğunu belirterek, “Cenaze töreninin yapılacağı alana geldik. Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler vardı. İmamlar cenaze namazını kıldırmak istiyordu fakat kalabalığın sesinden dolayı kılınamıyordu. Namaz başladı, kıldık mı kılmadık mı anlayamadım” dedi.
Top arabasının arkasından giderken zor yürüdüklerini söyleyen Nuhut, kendilerine yönelik demir çubuklar ve sopalarla yapılan saldırı nedeniyle sırtında morarmalar olduğunu kaydederek, “Sayın Genel Başkana yönelik öldürme kastıyla bir saldırı vardı. Birinin bıçak çektiğini gördüm. CHP Spor Kurulu üyesi Mustafa Yavuz, şahsın eline vurarak bıçağı düşürdü. Kalabalık arasında Osman denilen zatın yumruk attığını da gördük” diye konuştu.
Nuhut, Kılıçdaroğlu eve sığındığında bir kadının “Yakın bu evi” diye bağırdığını söyleyerek, “Osman isimli şahsın da Genel Başkan evin içerisindeyken gençlere ‘Girin içeri’ diye bağırdığını gördüm” diye ekledi.
Nuhut, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarılması için Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Sizi çıkarmak için polis parkası giydirelim” dediğini ancak Kılıçdaroğlu’nun bunu “Nasıl girdiysem öyle çıkarım” diye reddettiğini anlattı. Nuhut, Kılıçdaroğlu zırhlı araçla evden çıkarılırken gençlerin çöp varilleriyle taş sürüklediğini belirtti.
CELAL ÇELİK: TAHRİK DEĞİL ADAM ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS
Avukat Celal Çelik, sanıkların “Yakın, gömün” diye bağırdığını ve ‘adam öldürmeye tahrikten’ dava açıldığını vurgulayarak, “Suç adam öldürmeye teşebbüs kapsamında kalıyor. Bu nedenle mahkeme görevli değildir. Önümüzdeki duruşma görevsizlikle ilgili taleplerimizi açıklayacağız. Milli Savunma Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü, sayın genel başkanımızın koruma müdürünün dinlenmesi gerekecek” dedi.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, sanık Sevim Gölyeri’nin savunmasında kendine isnat edilen suçların bir bölümünü kabul ettiğini ancak “Evi yakın” şeklindeki sözü kabul etmediğini hatırlatarak kriminal inceleme yapılmasını; CHP Ankara Murat Emir’in Milli Savunma Bakana Hulusi Akar’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin reddini; sanıkların adli kontrol hükümlerinin devamını istedi.
DURUŞMA 21 HAZİRAN'A ERTELENDİ
Hakim, usulüne uygun duruşmaya katılmayan tanıkların zorla getirilmesine, CHP’li Emir’in Bakan Akar ve protokoldeki diğer kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin ileri aşamada değerlendirilmesine, geçen duruşma hakkında zorla getirilme kararı çıkarılan sanık Niyazi Altuntaş’a yeniden zorla getirme emri çıkarılmasına karar vererek duruşmayı 21 Haziran’a erteledi. Hakim, duruşma tarihi verirken “Suça sürüklenen 10 çocuk o tarihte reşit oluyor, onlarla birleştirmek için ileri tarih verdim” dedi.
Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılanan davanın ilk duruşması 30 Kasım 2020’de yapıldı. Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün “Unuttum, çok zaman geçti” demişti. Sanık Vahit Delibaş ise “Kılıçdaroğlu’nu öldürmek isteseydik, zaten çıkamazdı. O kadar kalabalık vardı” diye kendisini savunmuştu. Davada 6’sı kadın 36 sanık 1 yıl 8 ay 15 gün ile 28 yıl 10 ay arasında değişen hapis cezası istemi ile yargılanıyor.
Bakan Karaismailoğlu: İstanbul'da iki raylı sistem hattı yapılacak
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, ''İstanbul'a (Altunizade-Çamlıca ve Kazlıçeşme-Sirkeci hatları olmak üzere) iki raylı sistem hattı daha kazandırıyoruz'' dedi.
01-03-2021 12:10

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Halkalı-İstanbul Havalimanı Metrosu 2TBM'nin kazıya başlaması törenine katıldı.
Bakan Karaismailoğlu, törende yaptığı konuşmada, ''İstanbul'a (Altunizade-Çamlıca ve Kazlıçeşme-Sirkeci hatları olmak üzere) iki raylı sistem hattı daha kazandırıyoruz'' dedi.
Karaismailoğlu, İstanbul Havalimanı-Gayrettepe metro hattını 2021, İstanbul Havalimanı-Halkalı hattını ise 2022 yılı sonunda tamamlamayı hedeflediklerini belirtti.