TİP Genel Başkanı Erkan Baş: AKP'nin ülkeyi yönetecek bir meşruiyeti kalmadı

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: AKP'nin ülkeyi yönetecek bir meşruiyeti kalmadı

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, "Partimiz bu hafta yeni bir kampanyaya başlıyor. Özellikle ekonomik yıkıma karşı başlattığımız bu kampanyada 'Kriz var, çözüm var' diyoruz ve her başlıkta işçi, işsiz, emekli yurttaşlarımızın karşı karşıya kaldığı sorunların nasıl çözülebileceğini anlatıyoruz" dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Her gün bir başka emekçi kardeşimizin, borçları, geçim sıkıntısı nedeniyle canına kıyma noktasına geldiği bu tabloda AKP'nin ülkeyi yönetemediği açıktır” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını yanıtladı. Erken seçim tartışmaları, ittifaklar konusu ve TİP’in Meclis çalışmalarına değinilen röportajın tamamı şu şekilde:

Bursalı: HDP'nin yaptığı erken seçim çağrısını destekliyor musunuz?

Baş: Sanıyorum Türkiye’de yaşayan insanların önemli bir çoğunluğu özellikle geride kalan 1,5 yılda -Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılan ucube sistemin sözde işlemeye başladığı dönem- yaşadıklarımızdan sonra bu saçmalığın bir an önce bitmesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Erken seçim, bu sorunun çözümü için bir seçenek olarak elbette değerlidir.

Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.AKP, geride kalan 17 yıl boyunca, devlet katında kendisine verilen görevleri veya hedeflerini diyelim büyük ölçüde gerçekleştirmiş durumda. Devlet mekanizmasıyla bütünüyle AKP’nin hatta daha doğru bir ifadeyle Saray’ın inisiyatifine girmiş durumda. Büyük bir dönüştürme işlemi gerçekleşti ve yeni bir rejim inşaa edildi. Ancak, devlet katındaki bu “başarıya” rağmen Türkiye halklarının önemli bir bölümü ise inatla ve ısrarla AKP/Saray rejimine karşı mücadeleye devam ediyor, direniyor, teslim olmuyor. Bu nedenle AKP, elindeki devlet olanaklarını sonuna kadar ve herhangi bir meşruiyet kaygısı da gütmeden kullanarak halkı sindirmek, baskı altına alıp susturmak için sistematik bir devlet şiddeti kullanıyor. 

Kendince düşmanlar tarif edip, bütün gücüyle bu düşmana saldırırken siyasal taraflaşmayı kendi istediği gibi dizayn etmek istiyor. Aslında tüm toplumu teslim almak için uyguladığı bu saldırıların güncel olarak en fazla muhatabı olan parti HDP. Büyük bir saldırıyla karşı karşıya. Yalnız bu tek başına HDP'nin sorunu değil. Faşizm kendisini, kayyımlarla, tutuklamalarla, savaş politikalarıyla gösteriyor. Oluşan baskı ortamı, ülkenin tüm ilerici güçlerini, emekçileri etkiliyor. 

HDP geçen hafta 'demokratik mevzilerimizi terk etmeyeceğiz' kararını verdi. Buna saygı duyuyoruz. Doğrusu budur. Dahası, erken genel seçim çağrısı yaptılar. Bu kendi karar organlarında bağladıkları kendi tasarruflarıyla aldıkları bir karar. Ama bizim açımızdan da, gerek özgürlükler ve gerek emekçiler üzerindeki yıkım nedeniyle AKP'nin ülkeyi yönetecek bir meşruiyeti kalmamıştır. Her gün bir başka emekçi kardeşimizin, borçları, geçim sıkıntısı nedeniyle canına kıyma noktasına geldiği bu tabloda AKP'nin ülkeyi yönetemediği açıktır. Bunu biz sokakta da sandıkta da göstermeye hazırız.

"Kimi solcuların kendi dar gruplarındaki tartışma..."

Bursalı: Türkiye'de solun bir kısmının HDP'yle, bir kısmının da CHP'yle hareket ettiğine yönelik bir eleştiri var. Bu eleştiriye katılıyor musunuz? Solun ana akım siyasetten bağımsız bir hat çizmesi mümkün mü?

Baş: Bu daha çok kimi solcuların kendi dar grupları arasında yaptığı ve toplumsal alanda gerçekliği olmayan bir tartışma gibi görünüyor. Bize daha çok, sesinizi daha fazla duyurmanız, sorunlarımıza çözüm üretmeniz gerek gibi sahici eleştiriler geliyor. Biz bu sahici eleştirileri dikkate alıyoruz. Dahası, halkımızı bu sorunlara karşı nasıl örgütleyeceğimizi, hangi örgütlenme mecralarını yaratabileceğimizi düşünüyoruz. Bize göre halkımız 'Hangi sosyalist örgüt, CHP ve HDP ile ne kadar mesafelendi?' değil de, 'Emekçilerin uğradığı yıkıma karşı kim gerçek bir duvar örüyor? Ben bu cendereye karşı nasıl ve kiminle mücadele edebilirim?' sorularını soruyor. 

Dünya geneline baktığımızda, her yerde emekçilerin neoliberal sömürü düzeninden kaynaklanan dertleri olduğunu, bunu sokağa taşımaya çalıştıklarını görüyoruz. Ama bu hareketlerin sorunu şu anda örgütlenme ve öncülük sorunu. Öncülük yapacak partiler veya örgütler ortada görünmüyor. Ayrıca halk örgütlü kılınabilmiş değil. Türkiye İşçi Partisi, ülkemizde emekçiler için bıçağın kemiğe dayandığını görüyor. Öncülük, örgütlenme ve seslenme gibi konularda kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. 

"Emekçilerin, gençlerin, kadınların sesinin yükseltilmesine olanak sağlayan ittifaklar meşru ve mümkündür"

Bursalı: HDP erken seçim çağrısı yaptı. Olası bir erken seçimde Türkiye İşçi Partisi olarak ittifak planınız var mı? Yeniden milletvekili adayı olacak mısınız?

Baş: Türkiye İşçi Partisi, geçen seçimlerde HDP ile bir ittifak yaptı. Bu ittifakın her iki taraf için de olumlu sonuçları olduğunu düşünüyoruz. Yeni bir seçim durumunda ne olabileceği hakkında konuşmak için ise henüz erken. Genel bir doğru olarak, bizim için işçi sınıfının çıkarlarının savunulabileceği, emekçilerin, gençlerin, kadınların sesinin yükseltilmesine olanak sağlayan ittifaklar meşru ve mümkündür. O yüzden, vekillik, ittifak vb. bizler için kişisel bir mesele olmaktan ziyade halkın taleplerini dile getirebilecek olanaklar yaratıp yaratmayacağı ile ilgilidir. Vekillik döneminde sesi olmaya çalıştığımız EYT'lilerin, ülkenin dört bir yanında mücadele eden işçilerin, kadınların, gençlerin, baskıya maruz kalan gazetecilerin ve aydınların, Türk ve Kürt emekçilerin talebi ve isteği neyse, parti olarak ona göre davranırız. 
Şu anda ise önceliğimiz, sosyalistlerin birlikte Türkiye'nin her yerinde işçi sınıfının, emekçi halkın kendi adaylarını çıkarmalarını sağlayacak bir etkinliğe ulaşmasına sağlayacak bir örgütlenme yaratmak. Dostlarımızla birlikte iyi bir yolda ilerliyoruz.  

"Sorunların sanki sadece Meclis'te çözülebileceği algısının oluşması dezavantaj" 

Bursalı: Türkiye İşçi Partisi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki varlığı, halkın gözünde 'daha meşru' görünmenizi sağlıyor mu? TBMM'nin sağladığı imkanlar ya da dezavantaj yarattığı olaylarla karşılaşıyor musunuz?

Baş: Samimi bir şekilde halkın çıkarlarını savunuyorsanız, meşruiyet sorununuz bulunmuyor. Meşruiyet sorunu varsa bu Saray'ındır. Biz mecliste olsak da olmasak da, "aslında işsizlik sorunu yok, çok iş arayan var" diyen ve bunu da her gün yeni bir emekçi intiharıyla karşı karşıya olduğumuz bir dönemde utanmazca söyleyebilen bir Saraylıyı bu ülkenin tarihi ve birikimi kabul etmez. 

Öte yandan, meclis kürsüsünün çok daha geniş kesimlere ulaşmak için, düzen siyasetinin kirli yüzünü daha fazla insana anlatabilmek için bir olanak olduğunu tespit etmek lazım. Dezavantaj ise sorunların sanki sadece Meclis'te ya da vekiller aracılığıyla çözülebileceği algısının oluşması. Böyle değil... Halk mücadele etmeden, sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı durmadan hiçbir şey değişmeyecek. Mücadele görevi kimseye devredilemez. Sen benim adıma mücadele et denemez. Bir şey değişecekse, hep birlikte yapacağız. 

"Saray ve baş müttefiki Feyzioğlu, el ele faşizmin taşlarını döşüyor"

Bursalı: Türkiye İşçi Partisi'nin Türkiye'nin ekonomideki, yargıdaki sorunlarına yönelik kısa, orta ve uzun vadede ne gibi çözüm önerileri var?

Baş: Partimiz bu hafta yeni bir kampanyaya başlıyor. Özellikle ekonomik yıkıma karşı başlattığımız bu kampanyada "Kriz var, çözüm var" diyoruz ve her başlıkta işçi, işsiz, emekli yurttaşlarımızın karşı karşıya kaldığı sorunların nasıl çözülebileceğini anlatıyoruz. Vergi adaletsizliği, örneğin asgari ücret, örneğin hanehalkının borçları... Tüm bunlara ilişkin elbette ancak mücadeleyle kazanabileceğimiz çözüm önerilerimizi sıralıyoruz.  Ama hepsinin başında, tek görevi yandaşlara ihale dağıtmak olan bu Saray Rejimi'nin yıkılması ve üretime, eşitliğe, adalete sımsıkı sahip çıkan bir iktidarı kurmamız gerekiyor. Bütçe döneminde, Meclis kürsüsünden çarpık düzenin foyalarını ve çözüm önerilerimizi bir bir sıralayacağız. 

Yargı ise başlı başına büyük bir yara. Burada da önceliği Saray'dan ve yandaşlarından kurtulmaya vermemiz gerekiyor. Saray ve baş müttefiki TBB Başkanı Feyzioğlu, el ele faşizmin taşlarını döşemekle meşguller. Buna karşı, çok sayıda baroda oluşan tepkiyi ve avukatların mücadelesini destekliyoruz. Öte yandan, mecliste çok sayıda vekil arkadaşımızla birlikte, adil yargılama için bir tasarı üzerine çalıştık. Bunların sonuçlarını da paylaşacağız. 

"Hedefimiz birleşip barajı yıkmak"                                                   

Bursalı: Türkiye İşçi Partisi'nin ilk seçimde hedefi ne? Tek başına seçime girerseniz yüzde kaç oy almayı hedefliyorsunuz?

Baş: Türkiye İşçi Partisi'nin hedefi, tüm ülke sathında örgütlenmek. Siyaset alanının dışına itilen veya sözünü-eylemine ortak olacağı bir parti bulamadığı için siyasal mücadeleye dahil olamayan milyonların örgütü ve temsilcisi olacağız. Seçimlerde hedefimiz birleşip kendi sözünü oluşturan, bu sözü söyleyen emekçilerin temsilcilerinin aday olmasını sağlamak ve barajı yıkmaktır. Bu mümkündür, gerçekçidir.

Sadece seçimlerle sınırlı olmayan hedefimizi özetle ifade etmek gerekirse, bir taraftan işçilerin, emekçilerin örgütlü gücünü büyütüp yeni mevziler kazanacak, siyaset alanının dışına itilen, sesi duyulmayan milyonların sesini yükselten, siyasal alanında kalıcılaşan güçlü-kitlesel bir sosyalist partiye dönüşeceğiz. Bununla eş zamanlı olarak da dün olduğu gibi bugün ve yarın da ülkemizin AKP/Saray rejiminin karanlığından kurtulması için halkın en geniş kesimlerinin güç ve eylem birliğinin ortaya çıkmasına vesile olacak ittifakların oluşması için üzerimize düşeni yapacağız.

"İttifakların oluşması gerektiği çok açık"

Bursalı: Yeni sistemde birliktelikler ittifak olarak adlandırılıyor. Ufukta yeni bir ittifak mı var?

Baş: Henüz bunları konuşmak için çok erken. TİP açısından söylenebilecek olan, kendi hedeflerimiz ve ilkelerimiz ile Türkiye’nin acil ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi en ileri düzeyde kurmak için yoğun bir çaba içinde olacağımızdır. İşçi sınıfının çıkarlarının savunulabileceği, emekçilerin-gençlerin-kadınların sesinin yükseltilmesine olanak sağlayan ve AKP/Saray rejimininin yıkılmasını sağlayacak geniş ittifakların oluşması gerektiği ise son derece açık.