TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün, ittifakın oy oranı ve vekil sayısını artırma önerilerini anlattı…

TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün, ittifakın oy oranı ve vekil sayısını artırma önerilerini anlattı…

TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün ile yeni seçim kanununun seçimlere nasıl etki edeceğini ve TİP’in “liste” tartışmalarına ilişkin yaklaşımını konuştuk.

Ersan Kınık - @ErsanKinik

Türkiye İşçi Partisi (TİP), geçen hafta sonu yayımladığı Parti Meclisi Sonuç Bildirgesi ile seçimlere yönelik politik tutumunu açıkladı. Sonuç bildirgesinde dikkat çeken maddelerin başında ise TİP’in milletvekili seçimlerine kendi adı, amblemi ve adaylarıyla girecek olması geliyor.

Yeni seçim kanununun, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan seçimlere olası etkilerini, aday listelerinde başvurulması öngörülen adımları ve çözüm önerilerini TİP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün ile konuştuk.

İlk olarak yeni seçim kanununun, öne çekilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde uygulanamayacağını ifade eden Ergün, TİP Hukuk Bürosu’nun bu konu hakkında Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) başvuruda bulunduklarını söyledi.

Ergün, her ihtimale karşı yeni seçim kanununu ile seçimlere gidilmesi durumunda ise Emek ve Özgürlük İttifakı için en yüksek sayıda milletvekili kazandırabilecek formülleri anlattı. 

Türkiye İşçi Partisi’nin Parti Meclisi toplantısının sonuç metni dün yayımlandı. Seçimlerde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın izlemesi gerektiğini düşündüğünüz stratejiye ilişkin yaklaşımınızı ortaya koydunuz. Bu stratejinin seçim kanunundaki değişikliğin bu seçimlerde uygulanıp uygulanmayacağı henüz net değil ama yine de sormak isterim, yeni seçim kanunu ne öngörüyor?

YSK seçimlerin başlangıç tarihini, 18 Mart olarak duyurdu. Kanunlarımıza göre Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklikler en erken bir yıl sonra yapılan seçimlerde yürürlüğe girebiliyor. Seçim Kanunu’ndaki değişiklik 2022 Nisan tarihli olduğuna göre bu seçimde eski kanunun geçerli olması gerekir. Bu bizce yoruma kapalı bir durum.

Partimizin Hukuk Bürosu YSK’ye bugün dilekçeyle başvuruda bulunuyor. YSK’nin yapması gereken bu konuda kamuoyunda yapılan spekülasyonları bitirecek şekilde kanun neyi emrediyorsa o şekilde kararını bildirmek olmalı. 

Yine de yeni seçim kanununun ne söylediğine bakalım. Bir kere seçim barajı yüzde 10’dan 7’ye indirildi. Yani sizin ittifakınızın toplam oyu yüzde 7’yi geçiyorsa, ittifaka dahil olan tüm partiler ülke barajını geçmiş sayılıyor. Dolayısıyla bir seçim bölgesinde milletvekili seçilebilecek kadar oy alabiliyorsanız ülke barajı engeline takılmıyorsunuz, milletvekili çıkarabiliyorsunuz. 

Yeni seçim kanunundaki değişikliğin ittifaklara en büyük etkisi de tam olarak burada başlıyor. Eski kanuna göre; milletvekillikleri önce ittifaklar arasında alınan toplam oy sayısına göre bölüştürülüyor, daha sonra ittifak içindeki partilerin getirdikleri oy sayılarına göre ittifakın milletvekili sayısı partilere dağıtılıyordu. Eski kanuna göre; bir x ilinde 100 bin kişinin oyuyla bir vekil seçiliyorsa, eski kanun ittifakta a ve b partilerinin toplam oyuyla vekil hakkı veriyordu. Yani yaklaşık 100 bin kişinin oyunun bir milletvekili çıkarmaya yettiği x ilinde a ve b partileri ittifak halinde seçime girse ve diyelim ki a partisi 60 bin ve b partisi 40 bin oy alsa, ittifak bir vekil hakkına sahip oluyor ve bu vekillik de oyu daha fazla olduğu için a partisine gidiyordu. 

Yine eski kanuna göre, aynı x ilinde diğer ittifak ve partilerin oy dağılımına göre 185 bin oyla ikinci vekil, 260 bin oyla da üçüncü vekil hakkına sahip olduğunuzu varsayalım. Bu örnekte de a partisi 160 bin, b partisi ise 110 bin oy almış olsun. Bu durumda toplam 270 bin oyunuz üç vekil hakkı veriyordu ve a partisi, b partisinin artık oylarını da değerlendirerek 2 vekilliği, b partisi ise 1 vekilliği kazanmış oluyordu.  

Yeni seçim kanunu, seçim bölgesi bazında ittifaktaki partilerin birbirlerine güç vermesini engellemek üzerine kurulu. Yeni kanun özetle diyor ki, senin ittifaktaki a ve b partilerinin toplam oyları milletvekili çıkarma hesabında beni ilgilendirmiyor. X ilinde 100 bin oyu alan parti vekili çıkarır. Yani a partisi 60 bin ve b partisi 40 bin oy alsa da vekil çıkaramazsınız ama ittifaktaki bir partiniz 100 bini geçerse vekil hakkınız olur. 

Yeni seçim kanununa ilişkin gördüğünüz bu tablonun politik ve sahadaki karşılığı nedir? 

AKP önceki seçimlerde ittifaktaki partilerin birbirlerine destek vermesinden rahatsız oldu. İktidarın tek derdi ittifakları nasıl dağıtırız, farklı toplumsal kesim ve güçlerin birbirlerine desteğini nasıl engelleriz… Bir kere bu oyuna düşmemek gerekiyor. Onların aklı kötülüğe çalışıyorsa, bizim aklımız da iyiliğe, dayanışmaya çalışacak.
Yeni seçim kanunuyla seçimlere gitmek gibi hukuk dışı bir adım atılırsa, yapılması gereken pek çok ilde tek liste oluşturmaya gayret etmek olmalı. Burada temel mesele, elbette vekil ve oy sayısını artırmaktır.
 
İşin teknik kısmına birazdan gireceğim ama önce politik bir değerlendirme yapmamız gerekir. Siyasette ittifak neden kurulur? Tabii ki, farklı toplumsal kesimlerin gücünü toplamak tek bir hedefe yöneltmek, genişlemek, büyümek için…

Örneğin CHP neden İyi Parti ve Deva Partisi ile ittifak kuruyor? Tek başına seslenemediği kesimleri de ortak hedefte buluşturmak, farklı sosyolojik ve ideolojik tabanlara seslenebilmek için. Yani bir havuz oluşturuyor, bu havuzu doldurmak için kendi musluğunun şimdilik yetmeyeceğini biliyor ve farklı muslukları da devreye almak istiyor. Bunun için bu yeni kanuna göre ne yapmalı?
 
Bir kere bazı illerde ortak liste oluşturmalı. Yani diyelim ki CHP’nin baskın şekilde çok güçlü olduğu bir seçim bölgesinde CHP listesini daha çok sosyal demokrat adaylar, ve bir miktar da örneğin İYİP veya Deva Partisi ile istişare ederek onların tercih ettiği adaylar olmak üzere oluşturmalı. Böylece baskın bir CHP seçmeni olan bölgede bile iktidara sırt çevirmiş ve gidecek yer arayan seçmenleri de etkileyebilecek bir aday listesi oluşturmalı. 

İkinci olarak, görece dengeli bir seçmen dağılımının olduğu ve ittifaktaki pek çok partinin vekil yeterliliği sağlayabilecek oranda oy alabileceği bazı seçim bölgelerinde farklı partiler de seçime girebilmeli. Böylece örneğin İYİP seçmen ve kadrolarının ittifak fikrinden küsmesi engellenir ve herkese gücü oranında temsiliyet hakkı verilir.

Üçüncü olarak da, tek liste mantığı, Türkiye genelinde görece küçük görünen veya mevcut haliyle az seçmene sahip ama belli bir bölgede güçlü veya genelde gelecek için potansiyeli olan partiler için işletilir. Küçük görünen parti bazı hedef illerde ittifakın ortak listesinin adresi olur. O seçim bölgesinde o partiden seçime girilir ama aday listesine diğer partilerin adayları da eklenir…

Bizim gördüğümüz kadarıyla Millet İttifakı tüm bu yöntemleri kullanacak. Böylece ne yapılmış olacak?

1- Toplam oy ve vekil sayısı artacak.

2- Müttefik partiler arasında ve tabanda bir sinerji yaratılmış olacak.

3- Her parti kendi hedef illerinde potansiyeline ulaşmaya çalışacak.

4- İttifak bir bütün olarak çok daha geniş bir tabana seslenme imkanını ve onların oy ve gönüllü çalışma desteğini kazanmış olacak.

5- İktidar partilerinin hitap edebileceği, etkileyebileceği kesimler ittifakta tutulmuş veya ittifaka kazanılmış olacak. 

Peki, Emek ve Özgürlük İttifakı bu yöntemi nasıl değerlendirebilir? Somut örneklerle açıklayabilir misiniz?

Bir kere şunu kabul ederek başlayalım. İttifaktaki partiler aynı tabana seslenmiyor. İyi ki böyle… Yani ittifak partileri seçim çalışması yaparken aslında birbirleriyle değil başka ittifaklarla, başka partilerle rekabet ediyor. 

Bu neden önemli?

1- Orta Anadolu’daki, Karadeniz’deki, Ege’deki veya Trakya’daki kentlerin çoğunda bugünkü koşullarda HDP ile TİP’in seslenebileceği kesimler birbirinden ayrışabiliyor. Yaptığımız saha araştırmalarında bugün TİP’e oy vereceğini söyleyen yurttaşlarımız arasında bir önceki seçimlerde HDP’ye oy vermiş olanlar küçük bir azınlığı oluşturuyor. Dahası yine bu kentlerin birçoğunda HDP seçmenleri ile TİP seçmenlerine siz hepiniz tek parti olarak şuraya oy vereceksiniz şeklinde bir zorlamada bulunmak iyi sonuçlar vermiyor. Öyleyse bu kentlerde ittifaktaki partilerin kendi adları ve amblemleriyle seçimlere katılması ittifakın bütünü açısından da, partilerin kendi motivasyonlarını yaratmak açısından da önem taşıyor. Dikkat ederseniz bu kentler daha önce HDP’nin zaten vekil çıkarmakta da zorlandığı bölgeler. Belki de bu bölgelerin bazılarında diyelim ki TİP, ortaya koyduğu aday profiliyle bir sürpriz yapacak ve daha önce vekil çıkarılamayan ilden ittifak yeni bir vekillik kazanmış olacak. Ve bu vekillik de muhtemelen iktidar blokundan çalınmış olacak. Demek ki bu kentler için farklı partilerin kendi musluklarıyla havuzu doldurması fikri her yönüyle akla ve mantığa uygun. 

2- Ama örneğin Bursa’nın bir seçim bölgesi gibi HDP’nin son seçimde vekil çıkarmayı küçük bir farkla kaçırdığı, veya Kocaeli, Gaziantep gibi  vekil çıkardığı iller söz konusu olduğunda ittifak partileri vekil olanağını değerlendirmek için tek parti listesinde anlaşabilir ve aday listesini herkesin katkı koyabildiği hale getirip vekil çıkması sağlanabilir. Gerekirse TİP de buralarda pusulaya girmez ve ittifakın oradaki çatı partisini destekleyebilir. 

3- Bir başka örnek olarak HDP’nin çok ciddi bir başarı sağladığı ve ittifak partilerinin dahil olması halinde AKP’ye vekil kaybedilebilecek illeri sayabiliriz. Bu illerde de ittifak anlaşıp hep birlikte tek parti olarak HDP’ye işaret etmeli. Tersinden aynı şeyi örneğin Hatay özelinde TİP için söyleyebiliriz. Hem Genel Başkan Yardımcımız Barış Atay’ın etkisiyle hem de deprem sonrasındaki faaliyetler nedeniyle TİP’in Hatay, Hatay’ın da TİP için çok özel bir yeri var. Öyleyse, nasıl Kürt illeri için HDP’ye asla zarar vermeyecek bir yol bulunacaksa, TİP için de aynı yol Hatay’da bulunabilir. 

4- Gelelim, batıda HDP’nin birden çok vekil çıkardığı veya çıkarabileceği, ittifaktaki diğer partilerin de güçlü olduğu, potansiyele sahip olduğu kentlere. Bu iki şartı karşılayan kentlerin sayısı toplamda oldukça az (İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya vb). Burada da iki yol düşünülebilir.

a) İlk olarak, ittifak partilerinin seçmen tabanlarını küstürmemek, sinerji yaratmak, ittifaka güveni artırmak için elbette ittifakın en büyük partisi HDP gözetilerek ama diğer partileri de düşünerek lehte çekilme yöntemi bulunabilir. Örneğin x seçim bölgesinde HDP’nin listesinde ortaklaşılır ve seçilmesi riskli sıralara diğer partilerin adayları eklenerek herkesin tüm enerjisiyle HDP için çalışması sağlanır. Örneğin y seçim bölgesinde bu kez TİP listesinde ortaklaşılır ve bu kez yine bir fermuar yöntemi ile aday sıraları belirlenir. Böylece hiçbir vekil kaybına neden olunmaz. Hatta çok daha fazla partinin üyesi, gönüllüsü var gücüyle vekil sayılarını artırmak için çaba sarf eder. 

b) İkinci olarak, yine bu bir elin parmaklarını geçmeyen illerin kimi seçim bölgelerinde dileyen ittifak partileri seçimlere katılır. Bu durumda da, diyelim ki üç seçim bölgesinde çoklu modele geçildi, artık oyların ittifaktaki partilerin birbirine desteğini engellemesi nedeniyle kaybedilebilme riski olan vekillik sayısı bir öncekine göre 3 ile sınırlı kalır. Bu risk, ancak iki partiden birinin çok fazla artık oyunun kalması durumunda gündeme gelir. Ama tüm kamuoyu araştırmaları HDP oylarında ne mutlu ki herhangi bir düşüş olmadığını gösterdiğine göre bu risk de sıfıra yakındır. Aksine burada da pekala vekil sayısının artabileceği yerler olabilir. Örneğin bu seçim bölgelerinden birinde tüm partiler seçime girer. HDP bir önceki seçimde aldığı oyu alıp TİP de örneğin yüzde 3 oranında oy alırsa, hem HDP kendi vekil sayısını korumuş olur hem de ittifak toplamda vekil sayısını artırmış olur. HDP oyunu artırır, TİP de yüzde 3 değil de yüzde 5 oy alırsa vekil sayısı 3’ten 5’e çıkar.

Bu yöntemle de hem partiler arasında vekillik adaylığı, listeler vb konusunda bir sürtünme yaşanmamış hem de tüm partiler yine güçleri oranında vekil kazanmış olur.

Öyleyse:

- HDP’nin bundan önceki seçimlerde vekil çıkarmaya uzak kaldığı illerde, doğru adaylarla ve alternatifler artırılarak yeni vekillikler kazanılabilir.

- Tek liste girilecek yerlerde birden fazla partiden vekillerin listelere uygun şekilde yerleştirilmesiyle ortak bir enerji yaratılabilir ve vekil sayısı artırılabilir.

- Batıdaki az sayıdaki büyük ilde ya tek liste yöntemiyle ya da bir seçim bölgesinde birden çok partinin pusulaya girmesiyle vekil sayısı artırılır.

- Bütün bunların sonucunda bütün partilerin birikimi ve enerjisi, farklılaşan toplumsal tabanları doğru bir strateji ile birleştirilmiş olur.

Görüldüğü gibi, milletvekili seçimlerinde yukarıda Millet İttifakı’nın kendisi için öngördüğü çoklu modelin hiç de vekil veya oy eksiltmeyeceği, tam aksine herkes için en doğru model olduğu açık.

Yeter ki, Erdoğan’ı yenmeye, ittifakımızı güçlendirmeye, Cumhur İttifakı’nın vekil sayısını azaltmaya odaklanalım.