TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay: Bu bütçe halkın değil, on sekiz yılda yarattığınız bir grup seçkinin sefahat ve şatafat bütçesi

TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay: Bu bütçe halkın değil, on sekiz yılda yarattığınız bir grup seçkinin sefahat ve şatafat bütçesi

TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay Meclis'te devam eden 2020 yılı bütçe görüşmeleri sırasında konuştu. Atay, "Bu bütçe halkın değil, on sekiz yılda yarattığınız bir grup seçkinin sefahat ve şatafat bütçesi" ifadelerini kullandı.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinin yapıldığı Meclis Genel Kurulu'nda konuştu.

Barış Atay burada yaptığı konuşmasında görüşmeler sırasında teklif olarak verilen her maddenin altında AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'yetkili' olarak isminin geçtiğine dikkat çekti. Atay, "1,1 trilyon değerinde bir bütçeyi Cumhurbaşkanının tek yetkisine bırakmış durumdayız ama burada tartışıyor gibi yapıyoruz." diye konuştu.

Konuşmasına tüm emekçileri selamlayarak başlayan Barış Atay, "Bu bütçe halkın değil, on sekiz yılda yarattığınız bir grup seçkinin sefahat ve şatafat bütçesi. Bu ülkenin emekçilerini, bu ülkenin ötekilerini, bu ülkenin işsizlerini ezip bu deniz manzaralı villalarda, yalılarda yeni yandaş müteahhit sınıfınızın semirmesini sağlamaya çalışacaksınız ama biz de buna engel olacağız." ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN SÖYLÜYOR AKP'LİLER YAPIYOR

Barış Atay Genel Kurul konuşmasında, "Bütçe teklifini incelerken fark ettim ki her maddenin altında 'Cumhurbaşkanı yetkilidir.' yazıyor. Cumhurbaşkanı aslında tek yetkilidir. 1,1 trilyon değerinde bir bütçeyi Cumhurbaşkanının tek yetkisine bırakmış durumdayız ama burada tartışıyor gibi yapıyoruz. Aslında, Cumhurbaşkanı sadece bu konuda tek yetkili değil tabii. Örneğin, termik santrallerle ilgili yasa teklifi getirdiniz buraya, canhıraş bir savaş içinde kabul ettirdiniz; ondan sonra, Cumhurbaşkanının içine sinmedi, sonra davulla zurnayla teklifinizin reddedilmesini kutladınız.

Mesela, bir haftadır Ziraat Bankasıyla ilgili tartışılıyor burada. Ziraat Bankasının, aslında, söylenildiği gibi bir paraya yatırım yapmadığı, batık bir şirketi kurtarmadığı iddia ediliyor. Bir hafta sonra Cumhurbaşkanı diyor ki: 'Vallahi benim içime sinmedi.' Genel Müdürü arıyor, diyor ki: 'Vazgeçtik zaten.' ve şu an Ziraat Bankasıyla ilgili hiçbir tartışma yapmıyorsunuz." dedi.

HALKIN PARASI SARAY'I DOYURMUYOR

"Kanal İstanbul için de aynı şeyleri yaşayacağınızın garantisi verebilirim." diyen Atay, "75 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyorsunuz. 'Deprem riskini artırır.' deniyor, 'Şehirleşmeyi artırır.' deniyor, her şey söyleniyor ama hiç dinlemiyorsunuz. Neden çünkü tek yetkili kişi şu an Kanal İstanbul'un iyi olduğunu söylüyor. Çok parlak bir fikir var, Kanal İstanbul için en az 1 milyon ağaç kesilecek, şehirleşmeyle milyonlarca ağaç daha kesilecek. Kolaysa kessinler! Her ağaca bir partiliyi bağlarız, mâni oluruz buna. Mâni olamıyorsak çıkan toprakla bir ada yaparız, adanın üzerine de bir devlet başkanlığı sarayı daha inşa ederiz. Buna itirazınızın olacağını düşünüyorum arkadaşlar çünkü bu, Genel Başkan Vekiliniz Numan Kurtulmuş'un teklifi. Bu teklif herhâlde hoşunuza gider diye düşünüyorum.

Bu 1,1 trilyon bütçenin içerisinde 14 milyar lira Cumhurbaşkanlığına ayrılmış. Üzerine, tanıtım için 92 milyon lira daha ayrılmış. Üzerine, Cumhurbaşkanına maaş veriyoruz. Üzerine, Cumhurbaşkanına emekli maaşı veriyoruz. Üzerine, saraylarının maliyetini karşılıyoruz hem yüzen hem yürüyen hem uçan hem kaçan hem yazlık hem kışlık. Üzerine, kâr amacı gütmeyen kurumlara transfer veriyoruz ama bunu hem Cumhurbaşkanlığından veriyoruz hem Diyanet İşlerinden veriyoruz, hatta Diyanet İşlerinin 11 milyar lira da ayrı bütçesi var; bir de ayrıca belediyelerden veriyoruz bunu ama yetmiyor." ifadelerini kullandı.

'YOKSULLAR İÇİN AYRILAN PARALAR YANDAŞ MÜTEHİTTLERE VERİLİYOR'

Hatay Milletvekili Barış Atay konuşmasına şöyle devam etti:

"İçişleri Bakanlığına 76 milyar lira bütçe veriyoruz, bekçiler kovboy gibi 3'lü, 4'lü caddelerde dolaşıyor ama hapishaneden kaçmış birinin işlediği cinayet için Süleyman Soylu diyebiliyor ki: 'Bize hesap sormayın, eleştirmeyin; sonuçta, ölen geri gelmez.'

Bunların yanında, Kültür Bakanlığına 5 milyar lira bütçe veriyorsunuz. Kültür Bakanlığı da o sırada Hasankeyf'in dinamitlerle patlatılmasını izlemekle meşgul, camilerin taşınmasını izlemekle meşgul, üzerine, hazine aramak için boşaltılan Dipsiz Göl'ü doldurmakla meşgul. Ya, arkadaşlar, küvet mi doldurursunuz? Gölü boşalttılar; ya, bundan daha absürt bir şey olabilir mi?

Bugün iki yurttaşın daha intihar haberi geldi, iki yurttaşın daha. Bu yurttaşlara şu açıklamayı yapabiliriz: 'Arkadaşlar, 1,1 trilyon lirayı bir kişinin eline verdik ama sizin intihar etmenizi engelleyecek bir çözüm, ne yazık ki hiçbirimiz bulamıyoruz.' Hâlbuki 'hane halkına transfer' adı altında yoksullara, öğrencilere bütçe ayrılmış, 62 milyar lira; bunun için de Ulaştırma Bakanınız ne diyor: 'Şirketlere verilen garanti ödemelerini hane halkına transfer bütçesinin içine yerleştirdik.' Siz yoksullara ayırdığınız paradan, yandaş müteahhide vereceğiniz paranın garantisine harcıyorsunuz aynı zamanda.

'BU BÜTÇE BİR GRUP SEÇKİNİN SEFAHAT BÜTÇESİ'

Şimdi, bu bütçe halkın değil, on sekiz yılda yarattığınız bir grup seçkinin sefahat ve şatafat bütçesi. Bakın, buna çok uygun bir şey söylemiş Karl Marx, demiş ki: 'Sermaye, doğanın boşlukta dehşet duyması gibi, kâr olmaması ya da çok az kâr olması durumunda dehşete kapılır, uygun bir kâr olsun, aslan kesilir, yüzde 10 emin bir kârla her işe girer, yüzde 20'yle canlanır, yüzde 50'yle cesareti mutlaklaşır, yüzde 100'le bütün yasaları ayaklar altına alır, yüzde 300 için işlemeyeceği suç yoktur, asılmayı bile göze alır." Bunu müteahhitlere hatırlatmak lazım. "Kentinizdeki finans dehaları, polisin çevre mahallelerdeki açık ara daha kalabalık olan yoksul çocukların tepesine bindiğini bilmenin gönül rahatlığı olmasa yeni lüks, deniz manzaralı dairelerinde semiremezler.' Ben eminim ki bu İçişleri Bakanlığına verdiğiniz 76 milyar lira bütçeyle de bu ülkenin emekçilerini, bu ülkenin ötekilerini, bu ülkenin işsizlerini ezip bu deniz manzaralı villalarda, yalılarda yeni yandaş müteahhit sınıfınızın semirmesini sağlamaya çalışacaksınız ama biz de buna engel olacağız."