Thomas Piketty: "Batılı seçkinler Rus milyonerlerinin mal varlıklarının peşine düşülmesine engel oluyorlar"
"Avrupa´da ve Birleşik Devletler´de her şey, değerli ve işe yarar batılı 'girişimcilerin', kötü ve asalak Rus, Çinli, Hintli veya Afrikalı 'oligarklardan' ayırt edilmesi adına yapılıyor."
Deniz Schulze'nin çevirisi
Neden şimdiye kadar uluslararası bir mali kayıt sistemine geçilmedi? Tek bir nedenle: Zengin batılılar bunu istemiyorlar.
Ukrayna krizi eski bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Rusya gibi bir ülkeye etkin bir şekilde yaptırım uygulamak nasıl mümkün olabilir? Baştan belirtelim: Rejim sayesinde zenginleşen oligarklara odaklanan yeni türden bir yaptırım hakkında düşünmek gerekir. Bu da, uluslararası bir mali kayıt sisteminin hayata geçirilmesini şart koşacaktır. Ama böyle bir hamle, çıkarları Rus ve Çinli oligarklar ile sanıldığından çok daha ortak olan batılı servet sahiplerinin pek de hoşuna gitmez. Böylesi bir hamlenin bir bedeli olacaktır elbette. Fakat batılı ülkelerin otokrasilere karşı verdikleri siyasal ve ahlaki savaşımın başarıya ulaşmasını sağlayacak, ayrıca demokrasi ve adaletin boş sözcükler olmadığını dünyaya kanıtlayacaktır.
Öncelikle şunu hatırlamak gerekiyor ki, Putin´e ve akrabalarına ait olan mal varlıklarını dondurma fikri, zaten yıllardır süregiden bir yaptırımlar arşivinden çıkarıldı. Mesele, somut olarak dondurulan mal varlıklarının şimdiye kadar sembolik bir anlam taşımasıdır. Finansal portföy veya taşınmaz malların sistematik ve çapraz karşılaştırma sistemleriyle takip edilmediği göz önüne alınırsa, bu yaptırımlar paravanlar üzerinden önlenebilir ve sadece birkaç düzine insanı endişelendirir.
ABD ve müttefikleri şimdilerde Rusya´yı Swift finans ağından bütünüyle çıkartmayı düşünüyor. Böylesi bir hamle Rus bankalarının uluslararası sistem üzerinden finansal işlem ve para transferi yapmalarını engellemek anlamına gelir. Fakat sorun şu ki, böyle bir yöntem hiç de hedef odaklı olmayacaktır. Tıpkı 2014 krizi sonrasında hükümeti dizginlemek için bir hayli araçsallaştırılan geleneksel ticari yaptırımlarda olduğu gibi, böylesi bir yaptırım sıradan Rus ve batılı ticari kuruluşlar ve çalışanlar açısından olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Bu türden bir hamle alternatif bir mali aracı kullanabilecek en zenginleri teğet geçerken, çifte vatandaşları ve farklı uyruklu çiftleri etkileyecektir.
Rus devletini dize getirebilmek için yaptırımların hedeflemesi gereken kesimler, rejimin dayanağı olan küçük bir toplumsal katmandaki multimilyonerlerdir: bunlar birkaç düzine insandan daha fazladır ama Rusya´daki toplumun çok dar bir kesimini oluşturur. Size bir fikir vermesi açısından, yaptırımlar örneğin -eldeki son verilere göre- 10 milyon Euro´dan (11 milyon $) fazla taşınamaz mal ve mali varlığı olan 20.000 civarındaki kişiyi hedefleyebilir. Bu toplam 110 milyon nüfuslu Rusya´daki yetişkinlerin %0.02´sini oluşturur. Limitin 5 milyon Euro´da tutulması 50.000 kişiyi etkileyecektir; 2 milyon Euro´ya çekilmesi ise 100.000 kişiyi (toplumun %0.1´ini)…
10 milyon Euro veya daha fazla sermayesi olan kesimler hedeflenseydi, şu ana kadar dikkate değer bir gelişme kaydedilebilirdi. Bütün veriler ışığında görülüyor ki, 1999´da iktidara geldiği günden bu yana Putin rejiminden en çok çıkar sağlayan bu 20.000 kişinin mali varlıklarının dikkate değer bir yüzdesi (yaklaşık yarısı ile dörtte üçü arasında) batı ülkelerinde bulunmaktadır. Batılı ülkeler kolay bir şekilde bu varlıkların bir kısmını önlem olsun diye dondurup, söz gelimi %10 veya %20´den başlayan oranlarla vergilendirmeye tabi tutabilirler. İflas ve batı ülkelerine seyahat yasağı tehlikesiyle karşı karşıya kalacak bu kesimin Kremlin´e seslerini duyurabilmek için şevkle çalışacaklarına iddiaya girerim.
Aynı yöntem Hong Kong gerilimleri sırasında elinde 10 milyon Euro´dan fazla mali varlığı veya taşınmaz malı bulunan 200.000 civarı Çinli´ye de uygulanabilirdi. Çinli sermayedarların varlıkları Ruslara göre çok daha az uluslararasılaşmış olsa da, böylesi önlemler etkili olur ve rejimi destabilize edebilirdi.
Bu tür bir önlemi devreye sokabilmek için, batılı ülkelerin uluslararası bir mali kayıt sistemine (aynı zamanda "küresel mali kayıt" ya da GFR olarak adlandırılır) geçmesi yeterlidir. Böylece kimin, hangi ülkede, nelere sahip olduğunu takip etmek mümkün hale gelir.
Zaten 2018 Dünya Eşitsizlik Raporu´nun gösterdiği gibi, böylesi bir proje teknik olarak mümkündür ve bu kamu yetkili makamlarının yalnızca tahvilleri ve sahiplerini kaydetmekte olan özel merkez menkul kıymetler muhafaza sistemlerinin (Clearstream, Euroclear, Depository Trust Corporation vs.) kontrolünü sağlamasını gerektirir. Böylesi bir kamusal kayıt sistemi, aynı zamanda yasa dışı döviz hareketleri, uyuşturucu ticareti ve uluslararası yolsuzluklar ile mücadele etme yolunda çok önemli bir adımı ifade edecektir.
Öyleyse, şimdiye kadar bu yönde neden bir ilerleme kaydedilmedi? Basit tek bir sebeple: batılı zenginler böylesi bir şeffaflığın önünde sonunda kendilerine zarar vereceklerinden korkuyorlar. Günümüzün temel çelişkilerinden biri budur. "Demokrasiler" ve "otokrasiler" arasındaki yüzleşme fazla abartılır. Unutulan, batılı ülkelerin Rusya ve Çin ile dizginsiz bir hiper-kapitalist ideolojide paydaş oldukları ve yasal, mali ve siyasal sistemin artan oranda, servet sahiplerinin çıkarlarına hizmet ettiğidir.
Avrupa´da ve Birleşik Devletler´de her şey, değerli ve işe yarar batılı “girişimcilerin", kötü ve asalak Rus, Çinli, Hintli veya Afrikalı "oligarklardan" ayırt edilmesi adına yapılıyor. Ama gerçek şu ki, hepsi pek çok konuda ortaklar. Bu ortaklık özellikle, 1980´lerden ve 90´lardan bu yana multimilyonerlerin bütün kıtalar üzerinde sürdürdükleri muazzam refah düzeyinden de görülebilir. Bilhass,a kendilerine verilen destek ve ayrıcalıklarla da... Sermayenin hareket serbestisi mali ve kolektif telafiler olmadan uzun vadede sürdürülemez. Otokrasilere karşı etkin yaptırımlarda bulunmak ve başka bir kalkınma modelini teşvik edebilmek için yukarıda ele alınan türden yaygın fikir ve kanaatlerin sorgulanması gerekiyor.