Termik Santral için görevlendirilen bilirkişi şirkete çalışmış
Alpu Termik Santrali’nin iptali için açılan davada bilirkişi raporunu geciktiren Harun Tanrıvermiş, daha önce en az dört ayrı projede santrali planlayan EÜAŞ için çalışmış. Tanrıvermiş’in üstlendiği işler arasında termik santral proje alanlarındaki kamulaştırma ve arazi değerleme faaliyetleri de bulunuyor.
17-11-2018 12:32

Eskişehir’in Alpu Ovası üzerine kurulmak istenen Alpu Termik Santralı’nın Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararının iptali için açılan davada görevli bilirkişinin daha önce, dört farklı Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) çalışmasında görev aldığı belirlendi.
Medyascope’dan Doğu Eroğlu‘nun haberine göre, 28 Ağustos 2018’de gerçekleştirilen bilirkişi keşfi üzerine hazırlanacak rapor, Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nin alacağı kararda etkili olacak. Bilirkişi raporunun hazırlanmasından sorumlu heyet üyesi Prof. Harun Tanrıvermiş’e uzun süre ulaşamayan Eskişehir 1. İdare Mahkemesi, Tanrıvermiş’in görev yaptığı Ankara Üniversitesi’ne 9 Kasım 2018’de yazılı bildirim yaptı.
BİLİRKİŞİ HEYETİNE DOSYAYI GÖNDERMEMİŞ
Mahkemenin rektörlüğe gönderdiği yazıya göre, raporun hazırlanması için dava dosyasının teslim edildiği heyet üyesi Tanrıvermiş, henüz dosyayı bilirkişi heyetinin diğer üyelerine göndermemişti. Bu gelişme üzerine bilirkişi heyetinden bir başka uzman, 12 Kasım 2018’de mahkemeye başvurarak bilirkişi raporunun hazırlanması için üç aylık ek süre istedi. Üç aylık süre talebi, dava dosyası Tanrıvermiş tarafından diğer üyelere gönderilmediği için bilirkişi raporu hazırlanmasına daha hiç başlanmadığını teyit ediyor.
EÜAŞ, TERMİK SANTRALIN PLANLAYICISI
Raporun ve davanın sürüncemede kalmasının sorumlusu Tanrıvermiş’in kişisel özgeçmişinde belirttiği araştırma ve uygulama projeleri deneyimlerine göre, Tanrıvermiş 2015 ve 2016’da dört farklı EÜAŞ çalışmasında görev yapmış. Bu çalışmalar arasında, termik santral proje sahalarındaki kamulaştırma ve arazi değerleme faaliyetleri de bulunuyor. Bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ, Alpu Termik Santralı projesinin de planlayıcısı.
TMMOB İTİRAZ ETMİŞTİ
Bilirkişi raporu sürecinin Tanrıvermiş tarafından tıkanması, Alpu Termik Santralı Projesi’ne dava açan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB), bilirkişi heyeti için belirlenen isimlere yaptığı itirazı tekrar gündeme getirdi. Bilirkişi heyetinde yer alan uzmanların belirlenmesinin ardından TMMOB vekilleri 26 Temmuz 2018’de, bilirkişi keşfinden yaklaşık bir ay önce mahkemeye itirazda bulunmuş, Tanrıvermiş’in hem uzmanlık alanı hem de enerji ve maden şirketleriyle ilişkilerinden ötürü ‘bilirkişilik yapmaya uygun olmadığını’ ifade etmişti. TMMOB’ye göre, tarım alanları üzerine kurulmak istenen santral projesi davasında belirlenecek “ziraat bilirkişisinin” Alpu’nun toprak yapısı ve verimliliği konusunda değerlendirme yapabilecek bir isim olması, “toprak ve bitki besleme” alanında uzmanlığının bulunması gerekiyordu. TMMOB, ziraat bilirkişisi olarak belirlenen Tanrıvermiş’in ise kıymet takdiri ile gayrimenkul geliştirme ve yönetimi konularında uzmanlaştığını, dolayısıyla dava konusunu değerlendirmekte eksik kalacağını ileri sürdü. Eskişehir 1. İdare Mahkemesi, “ileri sürülen iddiaların objektif rapor hazırlanmasına ve tarafsızlığa engel olmadığını” belirterek bu itirazı 3 Ağustos 2018 tarihinde reddetmişti.
KAMULAŞTIRMA, ARAZİ DEĞERLENDİRME…
TMMOB’nin itiraz gerekçeleri arasında, Tanrıvermiş’in üniversite internet sitesinde yer alan biyografisinden bir alıntı da bulunuyordu. TMMOB’ye göre Tanrıvermiş’in biyografisinde, “enerji ve madencilik firmaları ile gayrimenkul ve inşaat şirketleri dahil özel kişi ve kuruluşlarca desteklenen birçok araştırma ve uygulama projesinde araştırmacı ve yürütücü olarak yer aldığı” belirtiliyordu. TMMOB, bu durumun olası bir çıkar çatışmasına yol açabileceğini ve bilirkişinin tarafsızlığı hakkında şüphelere yol açtığını ifade etmişti. Mahkeme bu itirazı geri çevirdi fakat bilirkişi raporu yazım sürecinin hiç başlamadan durması üzerine yapılan daha detaylı bir inceleme, Tanrıvermiş’in Alpu Termik Santralı projesinin sahibi EÜAŞ için 2015 ve 2016 yıllarında pek çok görev üstlenmiş olduğunu gösteriyor. Tanrıvermiş’in üstlendiği işler arasında termik santral proje alanlarındaki kamulaştırma ve arazi değerleme faaliyetleri de bulunuyor.
İLGİLİ HABERLER
AİHM Hasankeyf'in korunma talebini reddetti
AİHM, Ilısu Barajı'nın önümüzdeki aylarda su tutmaya başlamasıyla birlikte sular altında kalacak Hasankeyf'te, kültürel mirasın korunması için yapılan şikayet başvurusunu reddetti.
21-02-2019 14:28

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ilısu Barajı'nın önümüzdeki aylarda su tutmaya başlamasıyla birlikte sular altında kalacak Hasankeyf'te, kültürel mirasın korunması için yapılan şikayet başvurusunu reddetti.
AİHM, Hasankeyf'te, kültürel mirasın korunması için Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Oluş Arık, Prof. Dr. Metin Ahunbay, Özcan Yüksek ve avukat Murat Cano’nun 22 Şubat 2006'da yaptığı başvuruyu bugün karara bağladı.
AİHM üyelerinin çoğunlukla aldığı kararda, başvurunun "kabul edilemez " olduğu bildirildi.
Gerekçeli kararda, başvurunun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hükümlerine uygun olmadığı belirtilirken, üye ülkeler arasında evrensel kültür mirasının korunmasının AİHS'nin hükümlerine dahil edilmesi konusunda şu ana kadar fikir birliği ve ortak eğilim olmadığı kaydedildi.
Başvuru sahipleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel yaşama saygıyla ilgili 8. maddesinin, eğitim hakkıyla ilgili 1. protokolün ikinci maddesinin Türkiye tarafından ihlal edildiği şikayetinde bulunarak, baraj inşaatının durdurulmasını talep etmişti. Ayrıca, Hasankeyf’te bulunan tarihi unsurların parça parça, taşınarak başka bir alanda bir araya getirilmesinin bir yarar sağlamayacağı, tarih ve kültürel mirasın zarar görmesi dışında çevre açısından da büyük olumsuzluklar yaşanacağı şikayetinde bulunmuştu.
Hasankeyf höyüğünde yapılan arkeolojik çalışmalarda 3500 yılından 12 bin yıl öncesine kadar arkeolojik bulgulara rastlanmıştı.
Karbondioksit emisyonunun azaltılması için 1,2 trilyon ağaç dikilmeli
Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'nden çevre bilimcilerin araştırmasına göre karbondioksit emisyonunun azaltılması için 1,2 trilyon ağaç dikilmesi gerekiyor.
20-02-2019 16:22

Bilim insanlarına göre karbondioksit emisyonunun azaltılması için 1,2 trilyon ağaç dikilmesi gerekiyor. Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'nden çevre bilimci Thomas Crowther ve ekibinin yürüttüğü çalışmada ağaçların iklim değişikliğiyle mücadelede en güçlü silah olduğu belirtildi.
Yürüttükleri yeni çalışmada dünyada 1,2 trilyon yeni ağacın dikilmesi için yer olduğunu ifade eden Crowther, bu sayıda ağacın insan kaynaklı karbon emisyonunu önemli miktarda azaltacağını söyledi.
'TRİLYONLARCA YENİ AĞAÇ DİKİLİRSE ZARARLI GAZLAR TAMAMEN TEMİZLENEBİLİR'
Crowther, 3 trilyon ağaçta 400 gigaton karbon depolandığını belirterek, trilyonlarca yeni ağaç dikilirse, son 10 yılda insandan kaynaklanan zararlı gazların tamamen temizlenebileceğine dikkat çekti.
The Independent gazetesinde yer alan habere göre, Küresel Karbon Projesi'nin (GCP) raporunda, yollardaki araç sayısının ve kömür kullanımının artmasıyla küresel karbondioksit emisyonunun büyük ölçüde arttığı ve rekor seviyelere ulaşacağı açıklanmıştı.
İstinye'de istinat duvarı çöktü!
Sarıyer'e bağlı İstinye'de bir inşaatın istinat duvarı çöktü. Olay tanıkları, "Bunun altına püskürtme beton yaptılar ama sağlıklı bir şey yapmadılar. Normalde kazık çakıyorlardı, bu maliyetli olduğu için yapmadılar" dedi.
20-02-2019 09:26

Sarıyer'e bağlı İstinye'de bir inşaatın istinat duvarı çöktü. Çökmeyle birlikte yol kenarındaki bir konteyner inşaat alanına yuvarlandı. Olayda ölen yada yaralananın olmadığı bilgisi aktarılırken, itfaiyenin incelemesi ise devam ediyor.
Edinilen bilgiye göre yapımı devam eden bir inşaatın istinat duvarı, henüz bilinmeyen bir nedenle büyük bir gürültüyle çöktü. Çökmeyle birlikte inşaat alanının hemen bitişiğinde bulunan bir otomobil galerisine ait konteyner ofisi de çöken alana yuvarlandı. Olayda ölen yada yaralanan olmazken haber verilmesi üzerine olay yerine itfaiye, polis ve zabıta ekipleri sevk edildi.
Çöken alanda aralıklarla toprak kaymaları da yaşanırken, belediye ekipleri sokağa şerit çekerek yolu trafiğe kapattı. Oto galerisinde bulunan araçlar ile park halindeki diğer araçlar yeni bir göçme ihtimaline karşı daha güvenli alana götürüldü. Öte yandan olay yerine Sarıyer Kaymakamı Gürsoy Osman Bilgin de yetkililerden bilgi aldı.
'MALİYETLİ OLDUĞU İÇİN ALTINA KAZIK ÇAKMADILAR'
Otomobil galerisi ortaklarından Metin Ay, daha önce de istinat duvarında çökme yaşandığını belirterek, "Bunun altına püskürtme beton yaptılar ama sağlıklı bir şey yapmadılar. Normalde kazık çakıyorlardı, bu maliyetli olduğu için yapmadılar" dedi. Çökme İstinye Nadide Çıkmazı Sokak'ta saat 08.00 sıralarında meydana geldi.
DAHA ÖNCE DE ÇÖKME YAŞANMIŞ
İnşaat alanının hemen bitişiğinde bulunan otomobil galerisinin ortaklarından Metin Ay, daha önce de istinat duvarında çökme yaşandığını belirterek, "Bizim burada iş yerimiz vardı, iş yerimiz çöktü. Daha önce de burada istinat duvarı oldu toprak çöktü. Biz kendilerini ikaz ettik. Sadece burayı kapattılar. Sarıyer Belediyesi'ne şikayet ettik ama sonuç alamadık. Daha önce iki ay önce burası çökmüştü bugün de komple çöktü. Toprakla birlikte çöken konteynerde Allah'tan kimse yoktu. Normalde 10 dakika erken gelirlerdi, bugün geç gelmişler. Bunun altına püskürtme beton yaptılar ama sağlıklı bir şey yapmadılar. Normalde kazık çakıyorlardı, bu maliyeli olduğu için yapmadılar" dedi.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Belediye ekipleri çöküntü alanında ve yan tarafıtaki iki binada incelemelerde bulundu.
Özel koruma alanı içindeki Eğirdir Gölü plajına otel inşaatı!
Türkiye’nin ikinci en büyük tatlı su gölü olan ve özel koruma alanı içindeki Eğirdir Gölü'nün özel koruma alanındaki plajında otel inşaatı başladı.
20-02-2019 09:01
Isparta’da bulunan ve Türkiye’nin ikinci en büyük tatlı su gölü olan Eğirdir Gölü'nin plajında yapımına başlanan otel inşaatı ile göl, son günlerde büyük bir tehdit altında. Gölün ve kıyısının özel hükümlerle korunduğuna vurgu yapan akademisyen Erol Kesici “Kapadokya’daki otel inşaatı nasıl durdurulduysa, bu inşaata da acilen el atılmalı ve durdurulmalı” diye konuştu.
Tehdit altındaki Eğirdir Gölü, doğal içme suyu havzası olmasının yanı sıra biyolojik çeşitlilik değerleri bakımından uluslararası öneme sahip bir sulak alanken; gölün hemen kıyısında otel inşasına başlandı. Üstelik söz konusu alan, özel koruma alanı içerisinde kalıyor.
Halkın daha geçen yaza kadar plaj olarak kullandığı, koruma hükümlerine göre de sadece “günübirlik sosyal faaliyetlerin” yapılmasına izin verilen, zemini tamamen kum olan yerde yapılan inşaata hem bölge halkı hem de yaşam savunucuları tepki gösteriyor.
'İNŞAATIN ACİLEN DURDURULMASI GEREK'
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Isparta-Eğirdir Temsilcisi Yard. Doç. Dr. Erol Kesici, bu inşaatın acilen durdurulması gerektiği çağrısını yaptı. İnşaatın, 5 katlı apart oteller için yapıldığını kaydeden Kesici, geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gündeme gelen ve tepkiler sonucu bakanlık tarafından durdurulan peri bacalarının yanındaki otel inşaatına değindi.
'İNŞAATIN YÜZEYİNDE TOPRAK VAR GİBİ GÖRÜNÜYOR AMA TAMAMEN KUM'
Birgün'den Demet Sargın'ın haberine göre, Kesici sözlerini şöyle sürdürdü, “Göreme’deki inşaat nasıl durdurulduysa buradaki de aynı özenle durdurulmalıdır. Kıyı kanununa da özel koruma hükümlerine de ters olan bu inşaat için izinlerin olduğu söyleniyor. Bu izinler kanunlara rağmen nasıl çıkarılmıştır, bunun cevabını büyük bir açıklıkla almalıyız. Zemini daha önceden farklı topraklarla doldurdular. İnşaatın yüzeyinde toprak var gibi görünüyor ama orası tamamen kum. Biz burada 30 yıl geçirdik.”
'OTELİN KANALİZASYON SİSTEMİNİ KALDIRACAK BİR ALTYAPI YOK'
Kıyıların halkın kullanımına açık olması gerektiğini söyleyen Kesici, otel sebebiyle bu hakkın da gasp edileceğini ifade etti. Koruma alanı içerisinde arsası bulunan yurttaşların, inşaat yapmalarına izin verilmediğini ve o parsellerin devlet tarafından satın alındığını kaydeden Kesici, “Bu göl uluslararası öneme sahip. Tatlı su gölü. Küresel ısınma diyoruz, kuraklık kapıda… Bu kaynakların korunması lazım. O otelin kanalizasyon sistemini kaldıracak bir altyapı yok orada” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.
1. derece doğal sit alanı ormanın talan edilmesi protesto edildi
Bodrum Kargıcak Koyu'nda 1. derece doğal sit alanındaki 25 hektarlık ormanlıkta bir gece yarısı ağaçların kesilerek, ormanın talan edilmesine karşı eylem yapıldı.
18-02-2019 11:47

Bodrum'un Yalı Mahallesi Kargıcak Koyu'nda yer alan birinci derece doğal sit alanındaki 25 hektarlık ormanlıkta, ardıç ve zeytin ağaçları, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce geçen hafta gece yarısı kesildi.
Ağaçların kesilmesi, çevreciler ve yöre halkının tepkisine neden oldu. Koyda, Bodrum Kent Konseyi'nce 'Ormanıma dokunma' adıyla eylem düzenlendi. CHP Bodrum İlçe Başkanı Halil Karahan ile CHP'nin 31 Mart yerel seçimi için Bodrum Belediye Başkanı adayı Mustafa Saruhan'ın da aralarında bulunduğu eyleme, Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncuları ile Gümüşlük Çevre Sanat Derneği üyeleri de destek verdi. 'Yaşanabilir bir Bodrum istiyoruz' yazılı pankart ve bölgenin sit alanı olduğunu gösteren dövizler taşıyan köy halkı, koydaki ağaçların kesilmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.
'BİR GECE YARISI TALAN EDİLDİ'
Bodrum Kent Konseyi adına basın açıklamasını yapan Çiğdem Erko, “Milas'tan getirilen işçilerle bir gece yarısı birinci derece doğal sit ve ormanlık alanda zeytin ve ardıç ağaçlarının talan edildiğini duyunca şoke olduk. Yaptığımız incelemede, ağaç katliamını boyutunu görünce şaşkınlığımız bir kat daha arttı. Bodrum Orman İşletme Şefliği, haberlerinin olmadığını söyledi. Kent Konseyi olarak Bodrum Kaymakamlığı'na şikayetçi olup, Bodrum Cumhuriyet Savcılığı'na katliamı yapanların bulunması için suç duyurusunda bulunduk” dedi.
CHP'nin Bodrum Belediye Başkanı adayı Saruhan da ağaçların kesildiği bölgeye 1000 zeytin fidanı dikeceklerini belirterek, “Doğanın bütünlüğünü sağlayan ve hepimizin bir parçası olan doğal sit ve ormanlık alanlarımızı atalarımızdan miras aldık. Bugüne kadar koruduk ve çocuklarımıza aynı şekilde miras bırakmak için her türlü mücadeleyi verdik. Vermeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Cerattepe mücadelesinin 3. yılında basın açıklaması yapıldı
Cerattepe direnişinin 3. yıl döneminde Cerattepe'liler basın açıklamasında bulundu.
16-02-2019 20:52

Artvin Cerattepe'de doğayı tahrip eden madencilik faaliyetlerine karşı başlatılan mücadelenin üçüncü yıl dönümünde basın açıklaması düzenlendi.
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, konuşmasında Artvin halkının Cerattepe mücadelesini sürdürdüğünü belirterek, "Hukuksal olarak halen 730 kişi ile başvurduğumuz Anayasa Mahkemesi'nde başvurumuz inceleniyor. Maden şirketinin 32 hektarlık alan için ÇED izni almış olmasına rağmen 240 hektarlık alanı kapsamına aldı. Rize İdare Mahkemesi'nde açmış olduğumuz dava ise 2018 yılı Aralık ayında sonuçlanmış olup bu yasa dışı izin verilmesi işleminin iptaline karar verilmiştir. Bu karar başından bu yana maden şirketinin ÇED izni alınan alanla yetinmeyeceği, bir kanser hücresi gibi yayılacağı ve bütün Artvin coğrafyasını işgal ederek bize yaşam alanı bırakmayacağı yönündeki söylediklerimizin ne kadar haklı olduğunu göstermesinin yanı sıra mücadelenin bitmediğini, mücadele edenlerin mutlaka kazanacağını, yaşam hakkı mücadelesinin kutsal bir mücadele olduğunu göstermesi açısından büyük önem taşımakta olup bütün halkımız için bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur" dedi.
Cerattepe direnişinin 3. yılında yapılan basın açıklaması şu şekilde:
Ülkenin her yerinde yaşam mücadelesi veren değerli Artvinliler,
Uzunca bir süredir Cerattepe konusunda gelişmeler ile biriken sorunları, 16 Şubat olaylarının yıldönümünde yine bütün ülkedeki hemşerilerimizle ve doğa dostları ile paylaşmak, bilgilendirmek gerekli olmuştur. Her durumda başvuracağımız ve sığınacağımız tek yer sizlerin tertemiz vicdanı, Cerattepe için çarpan yüreğinizdir.
Öncelikle günün önemini bir kez daha hatırlıyoruz. 16 Şubat 2016 günü, tek suçu iyilik olan sadece “Cerattepe varsa Artvin var, yoksa biz de yokuz” diyen Artvin halkının, şiddete, zulme uğradığı gündür. 25 yıla yaklaşan bu mücadele tarihinde toma’lar, plastik mermiler, robot kılıklı binlerce polis-jandarmayla ilk kez karşılaştığımız gündür. Biber gazının beyazının da turuncusunun da görüldüğü, hastanenin çocuk servisine de, ciğerlere de bol keseden doldurulduğu gündür. UNUTMAYACAĞIZ! Zalimi de, halka yapılan şiddetin acımasızlığına isyan edip ağlayan polisleri de, Anadolu’nun hamuruyla yoğrulmuş, kahramanca toprağını koruyan halkımızı da. Bizler yaşam alanlarımızın yok edilmesine, ülkeyi teslim alan bir avuç küfürbaza peşkeş çekilmesine karşı durmaya devam edeceğiz. Yapılan zulmü reddediyoruz. Halen alanda her türlü bilimsel faaliyetlere bile izin vermeyenleri vicdanları ile baş başa bırakıyoruz. “Zulmü her kabul edişin, daha büyük zulümleri doğuracağını” iyi biliyoruz. UNUTMAYACAĞIZ ! Yaşama hakkımızı yürüttüğümüz mücadele ile elde edebileceğimizi, biz direndikçe haramilerin direncinin nasıl düştüğünü hatırdan çıkarmayacağız. “Zulüm ile abad olanın akıbetinin berbat olacağını” sözde hemşehrilerimize hatırlatmaya devam edeceğiz. Her Artvin’li için varlığını borçlu olduğu ormanı merası, ağacı kuşu ne kadar kutsalsa, korumak için mücadele de o denli kutsaldır. Bir gün hak, hukuk elbet ülkemizde, dağlarımızda ve Artvin’imizde de bir bahar esintisi gibi esecek, hiç bir kuşun sonsuza dek uçamayacağını herkes görecektir. Biz Cerattepe doruklarındaki ladin ağaçları gibi dik durmaya devam ediyoruz. Artvin’e ve Artvin’liye bu zulmü reva görenlerin de işbirlikçilerin de unutulmamasını diliyoruz. 3 yıl önce 16 Şubatta biz devletin kamu idaresinin ve güvenlik güçlerinin bir şirketin çıkarlarına kul edildiğini gördük. Ve üç yıl önce devletin acımasız zulmünü gördük. UNUTMUYORUZ.
Cerattepe mücadelesinin bittiğini söyleyenler, böyle olmasını isteyenler, bu yağmadan pay almaya çalışanlar, ihanetlerine ortak arayanlar var elbette. Ancak Artvin halkının çeyrek asırdır büyük azim ve kararlılıkla sürdürdüğü Cerattepe mücadelesinin aynı azim ve kararlılıkla sürmekte olduğunu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Hukuksal olarak halen 730 kişi ile başvurduğumuz Anayasa Mahkemesi başvurumuzun incelenmesi devam ediyor. Maden şirketinin 32 hektarlık alan için ÇED izni almış olmasına rağmen 240 hektarlık alan için işletme izni almış olmasına karşı Rize İdare Mahkemesinde açmış olduğumuz dava ise 2018 yılı Aralık ayında sonuçlanmış olup bu yasadışı izin verilmesi işleminin iptaline karar verilmiştir. Bu karar başından bu yana maden şirketinin ÇED izni alınan alanla yetinmeyeceği, bir kanser hücresi gibi yayılacağı ve bütün Artvin coğrafyasını işgal ederek bize yaşam alanı bırakmayacağı yönündeki söylediklerimizin ne kadar haklı olduğunu göstermesinin yanı sıra mücadelenin bitmediğini, mücadele edenlerin mutlaka kazanacağını, yaşam hakkı mücadelesinin kutsal bir mücadele olduğunu göstermesi açısından büyük önem taşımakta olup bütün halkımız için bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Yine hukuksal olarak Cerattepe bölgesindeki su kaynaklarımızın Artvin halkına sorulmadan, duyulmadan, el altından maden şirketine verilmesi ile ilgili olarak önümüzdeki pazartesi günü davamızı açıyoruz. Yine askıya çıkarılan ama planları gizlenen uygulama imar planı ve mevzi imar planı ile ilgili davalarımızı da açmak üzere olduğumuzu duyuruyoruz. Planlama yapıp ta planı gizleyen bir belediyeye sahip olduğumuz için ne desek bilemiyoruz. Gerek hukuksal yollardan gerekse sivil mücadele anlamında hiçbir mücadeleden vazgeçmiş değiliz, aynı inanç ve kararlılıkla mücadeleye devam ediyoruz.
Bu vesile ile su kaynaklarının maden şirketine verilmesine ilişkin davamızla ilgili kısa bilgi vermek gerekli olmuştur. Hatila vadisi köylerinin kadim sularından olan büyük dere suları geçmiş belediye döneminde köy halkının izni ile alınarak şehir isale hattına 4.5 km hat ile bağlanmış, Hatila köylüleri şehir merkezinin su ihtiyaçları nedeniyle büyük özveri göstermiştir. Bu su kaynaklarının yeni dönemde önce belediye başkanlığı tarafından terk edildiği ve bu suların DSİ ve Artvin Valiliği tarafından maden şirketine verildiği öğrenilmiştir. Asıl önemlisi maden şirketinin ÇED raporunda maden alanında yer altı ve yerüstü sularının kullanılmayacağı, içme sularının damacanalarla, kullanma sularının tankerlerle taşınacağı taahhüt edilmesine rağmen, Artvin halkının kullanımına sunulmuş olan su, bu suda kadim kullanım hakları olan Hatila köylülerine sorma gereği bile duyulmadan maden şirketine kamu idaresi tarafından, hukuk ve adalet çiğnenerek verilmiştir. Bu basın açıklaması ile bir kez daha Artvin Valiliğinden bu hukuksuzluğa bir son vermesini talep ediyor, bir maden şirketinin değil Artvin Halkının yanında yer alması gerektiğini hatırlatıyoruz. Yapılan yasa dışıdır ve bu yasadışılığa valilik makamının alet edilmesi kamu idaresine bakışımızı ve güvenimizi tümüyle sarsacak niteliktedir. Nitekim bundan az bir zaman önce de Mersivan kayak tesislerinin sularının yine maden şirketine verilmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Yarın başka hangi değerlerimizin maden şirketine habersiz ve gizlice peşkeş çekileceğinin kaygısını yaşamak istemiyoruz.
Yine merkezi idarenin talimatı ile hareket eden valilik makamının yanı sıra Artvin halkının kendisinin seçtiği ve aynı zamanda en büyük sivil yönetim birimi olan Artvin Belediyesinin hangi hakla kadim hak sahibi köylüleri ikna ederek ve büyük masraflarla 4.5 km isale hattı döşedikten sonra alınıp Artvin Şehir merkezine kazandırılan bu suyu terk ettiğini merak ediyoruz. Acaba suyumuz mu fazla geldi, fazla ise su kalitesi giderek düşmüş olan ve iki ayrı beton şirketinin çimento artıkları ile sürekli kirletilmekte olan ve şehir merkezine basılması için büyük paralar harcanan Çoruh’taki keson kuyulardan alınan sudan vazgeçilmeyip neden öncelikle bu Büyükdere suyundan vazgeçilmiştir. Suyun alınmasından vazgeçildiğine göre terk edilmek yerine köylülere iade edilmişmidir. 4.5 km isale hattı nasıl bir anlaşma ile maden şirketine verilmiştir. Bütün bunları merak ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak yazdığımız bilgi edinme dilekçesine neden halen cevap verilmemiş olduğunu da merak ediyoruz. Yine hergün onlarca en olmadık mesajları bile anons sistemi ile duyuran Belediyenin, bu gün yapılan bu basın açıklamasını yazılı başvurumuza rağmen hangi sebeple duyurmadığını da merak ediyoruz.
Esasen yeni bir yerel yönetim seçimlerinin yapılacağı bu günlerde aday olan ayrımsız bütün siyasi partileri yöneticileri ve adaylarını ilimizin çevre sorunları ve çözüm önerileri, şehir planları, planlama ve yönetim anlayışları ve ilimizin gelecek vizyonu ile ilgili düşüncelerini açıklamaya davet ediyoruz. Bütün partilerin düşüncelerini açıklaması halinde bunu kamuoyu ile paylaşmayı planlıyoruz.
Maden şirketinin dava konusu edilen işlerinden başka halen Hatila Milli Parkına ulaşan derelerdeki kirlenmelerin olağanüstü boyutlara ulaştığını, bu alanda tarım ve hayvancılığın yapılamaz hale geldiğini, ÇED raporlarında atık suların sızdırmaz kuyularda tutularak vidanjörlerle alınacağının taahhüt edilmesine rağmen vadiye bırakıldığını, yakında galerilerin havalandırma borularının Kafkasör üzerinden şehir merkezine verileceğini ilgili kamu kurumlarına duyuruyor, çözüm bulunmasını istiyoruz. Bütün bu kirliliğin ülkemizin en önemli milli parklarından birisini hedef aldığını defalarca duyurmamıza ve şikayet etmemize rağmen bu ilde görev yapan Milli Parklar Müdürünün ne iş yaptığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Çevre İl Müdürlüğü ile DSİ Bölge Müdürlüğünü göreve davet ediyoruz. Bu şikayetlerimizi söylememize rağmen Valilik makamının sessizliğini anlamıyor ve kabul etmiyoruz. Yine ruhsat alanı dışında Cerattepe kavşağında maden şirketi güvenlik güçleri ile ülkenin güvenlik güçlerinin aynı kulübelerde nöbet tutarak bölgede yaşam alanları olan köylülerin geçişini bile engelleyen bir tutumla bir hukuksuzluğu 3 yıldır sürdürdüklerini defalarca söylememize rağmen bunun düzeltilmemiş olmasını kabul etmiyoruz. 1750 m kodunda ülkenin jandarmasını maden şirketinin karavanasına mahkum eden anlayışı kamuoyunun taktirine sunuyoruz.
Valilik makamının sessizliği demişken, Artvin’e atandığı gün elinde yasak kararnamesi ile gelen önceki valinin gidişi ile bir nefes alacağımızı düşünerek yeni atanan valimizin gelişini sevinçle karşılamış ve bu düşünce ile yaklaşık 1 ay önce kendilerinden randevu istemiş olmamıza rağmen 1 aydır halen randevu verilmemiş olmasını üzüntüyle karşıladığımızı belirtmek istiyoruz. Daha üç yıl önce ülkenin Başbakanının 5 bakanı ile karşılayıp 5 saat düşüncelerini dinlediği ülkemizin en saygın sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Yeşil Artvin Derneğinin randevu talebinin kabul edilmemesinin bize bir şey kaybettirmeyeceğini kamuoyunun taktirine sunuyoruz.
Mücadeleyi bütün illerdeki Artvinlilerin katılımı ile oluşturulan Artvin Çevre Platformunun öncülüğünde sürdürüyoruz. Bu gün bu basın açıklaması ülkemizin bir çok ilinde aynı saatte yapılmakta olup ülkenin her yerinde yaşayan bütün Artvinlilerin ve çevre dostlarının ortak mücadelesi olarak büyüyerek devam ediyor. Bu mücadelede hukuk ve adaleti yanımızda görmeyi de çok bekledik. Anayasanın 56. Maddesinde sağlıklı bir çevrede yaşamak bir hak olarak, ancak çevreyi korumak her yurttaşa aynı zamanda görev olarak verilmiş olmasına rağmen gerek Artvin’de bu görevi yerine getiren ve mücadele edenler ve gerekse bir çok illerde yaşayan Artvin’liler yargılanma ve cezalandırılma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor. Üç yıl geçmiş olmasına rağmen halen 2016 Şubat olayları ile ilgili yeni davalar açılıyor. Bu kapsamda Ankara’daki eylemlerde yargılanan ve cezalandırılmasına karar verilen Artvinliler Vakfı Başkanı Demir Akın’a sevgiler gönderiyoruz.
Bu mücadele bir özveri, yaşam mücadelesi ve vatan sevgisi olarak devam ediyor. Yine bu mücadele üç kuruş çıkarları için maden şirketi ile işbirliği yapanlara rağmen 80 yaşında bile dimdik bu mücadelede yer alan ve bir adım gerilemeyen Hacı Ali Keklik’lerin ve Erzade Teyzelerin omuzlarında ve daha minicik çocukların yüreklerinde yükseliyor. Ülkenin her yerindeki yıkım projelerine karşı dayanışma ile bu yağma düzeninden kurtulacağımıza inanıyoruz. Bu anlamda bu gün uzun bir çaba ve emekle hazırladıkları dergiyi bizlere ulaştırarak bu mücadeleye katkıda bulunan Homur Dergisi’ne, çalışanlarına, bu yayını ücretsiz basanlara teşekkür ediyoruz.
Cerattepe mücadelesi 25 yıldır süren bütün dünyada örnek olmuş bir sivil toplum hareketi ve eşsiz bir mücadeledir. Yaşamı yok eden bu gözü dönmüş doğa katliamına karşı Artvin halkının mücadelesi her zorluğa karşı sürecektir. Bu mücadeleye bütün Artvinlileri, çevre dostlarını, ülkenin gerçek yurttaşlarını bekliyor, Artvin Çevre Platformu adına Yeşil Artvin Derneği olarak saygılar sunuyoruz.