Tekirdağ İl Sağlık Platformu: Meslek hastalığı için oyalama değil, gerçek yasa istiyoruz
Tekirdağ İl Sağlık Platformu, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle Covid-19'un meslek hastalığı sayıldığı yönünde bir algı oluşturulduğunu belirtilirken, "Oyalama taktiklerle kamuoyunu yanıltmak kabul edilemez. Sanki Sağlık çalışanlarına meslek hastalığı hakkı tanınmış gibi bir algı yaratma çabası boşunadır" açıklaması yaptı.
24-12-2020 21:42

İleri Haber
Tekirdağ Tabip Odası, Tekirdağ Dişhekimleri Odası, Tekirdağ Eczacı Odası, Trakya Bölge Veteriner Hekimler Odası, Tekirdağ Aile Hekimleri Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Tekirdağ Temsilciliği ve Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası Tekirdağ Temsilciliği'nden oluşan Tekirdağ İl Sağlık Platformu, Sağlık Bakanlığı'nın genelgesiyle Türkiye'yi etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının meslek hastalığı sayıldığı yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldığını belirtti.
Tekirdağ Tabip Odası'nda yapılan basın açıklamasında "Meslek hastalığı için oyalama değil, yasa istiyoruz" denilirken, "İstediğimiz meslek hastalığı yasası Sağlık çalışanlarının en doğal hakkıdır. Bu hakkı talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. Oyalama taktiklerle kamuoyunu yanıltmak kabul edilemez. Sanki Sağlık çalışanlarına meslek hastalığı hakkı tanınmış gibi bir algı yaratma çabası boşunadır. Bizler ilimizde Sağlık platformunu oluşturan tüm Sağlık meslek örgütleri olarak size mesajımız nettir. Biz bu algıyı yok edip gerçekleri söylemeye devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.
Basın açıklamasında sağlık emekçilerinin talepleri şu şekilde sıralandı:
-Yasa tüm sağlık çalışanlarını kapsamalıdır
- Çıkarılacak yasada illiyet bağı aranmamalıdır. İlliyet bağı olarak Sağlık Bakanlığı'nın HSYS kayıtları yeterli olmalıdır
- Sağlık çalışanlarının tüm kayıtları SGK'ya direkt bakanlık tarafından gönderilmelidir. 4A,4B,4C, taşeron vb. tüm sağlık çalışanları için eşit SGK protokolü uygulanmalıdır
Tekirdağ Sağlık Platformu'nun basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Önlenebilir bir hastalık olan COVID-19'dan her gün en az bir sağlık çalışanı yaşamını yitirmektedir. Her gün yüzlerce sağlık çalışanı enfekte olmakta, hastalanmakta, malul kalmaktadır. COVID-19 130 dolayında ülke tarafından sağlık çalışanları için meslek hastalığı kabul edilmesine rağmen Ülkemizde halen resmi olarak meslek hastalığı kabul edilmemektedir. Sağlık çalışanları olarak çalışma koşullarından ve çalışma ortamlarından kaynaklı bu risk göz ardı edilemez. Son günlerde Başta TTB olmak üzere çok sayıda sağlık meslek örgütünün konuyu ısrarla gündeme taşıma girişimleriyle hükümet konuya ilişkin kimi adımlar atmıştır. Ancak bu durum Kamuoyunda sanki COVID-19’un meslek hastalığı olarak sayıldığı yönünde bir algı oluşturmuştur. Buna ek olarak çıkartılan genelge bu algının daha da oturmasını sağlamıştır. Yayımlanan Genelgenin COVID-19’‘un meslek hastalığı sayılması ile hiçbir ilgisi yoktur. Bizler bu durumu Sağlık çalışanın bu hakkını aramaya kalkması durumunda önünü çıkarılan hukuki bir engel olarak değerlendiriyor ve bunu değerli Basın ve kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
BU DURUM KABUL EDİLEMEZ…
Pandemi başladığı ilk günden bu yana bütün sağlık çalışanları canları pahasına bu mücadeleye girmiş ve çok sayıda kayıp vermiştir. Bu salgın eğer bugün hala ülkemizde görece yönetilebilir bir durumda seyrediyorsa bunun en önemli nedeni sağlık çalışanlarının özverili gayretidir. Yaşamlarını yitirdiklerinde aile ve çocuklarının gelecek güvencesi için istedikleri bu yasadan daha haklı, daha insani bir talep olabilir mi?
COVİD-19’DAN DEĞİL KORKUMUZ, ÖLÜRSEK AİLE VE ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN
KORKUYORUZ VE BU YASAYI DAHA KORKUSUZ MÜCADELE EDEBİLMEK İÇİN İSTİYORUZ
Bu yasa ile ilgili 3 net talebimiz var. Bunu tüm kamuoyuna duyurmak istiyoruz.
1. YASA TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARINI KAPSAMALIDIR:
Doktor, hemşire, eczacı, diş hekimi, veteriner hekimleri, sağlık işçileri, taşeron olarak sağlık alanında çalıştırılan personelin tümü, eczacı teknikerleri, diş teknikerleri, hastane temizlik personelleri, idari personel de dahil sağlık alanında çalışan tüm emekçileri kapsamalıdır.
2. ÇIKARILACAK YASADA İLLİYET BAĞI ARANMAMALIDIR. İLLİYET BAĞI OLARAK SAĞLIK BAKANLIĞININ HSYS KAYITLARI YETERLİ OLMALIDIR:
Sağlık personeli COVID-19’u sağlık kuruluşunda kaptığını ispatlamak zorunda olmasın. Her COVID-19 tanısı alan sağlık personeli için bu hastalık “ama”sız, “fakat”sız meslek hastalığı olarak sayılMALIDIR.
3. SAĞLIK ÇALIŞANLARININ TÜM KAYITLARI SGK’YA DİREK BAKANLIK TARAFINDAN GÖNDERİLMELİDİR. 4A,4B,4C, TAŞERON vb. TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN EŞİT SGK PROTOKOLÜ UYGULANMALIDIR .
Bu amaçla yapılması gereken mevzuat değişikliklerine hızla başlanmalıdır.
İstediğimiz meslek hastalığı yasası Sağlık çalışanlarının en doğal hakkıdır. Bu hakkı talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. Oyalama taktiklerle kamuoyunu yanıltmak kabul edilemez. Sanki Sağlık çalışanlarına meslek hastalığı hakkı tanınmış gibi bir algı yaratma çabası boşunadır. Bizler ilimizde Sağlık platformunu oluşturan tüm Sağlık meslek örgütleri olarak size mesajımız nettir. Biz bu algıyı yok edip gerçekleri söylemeye devam edeceğiz.
OYALAMA DEĞİL GERÇEK İCRAAT İSTİYORUZ, GENELGE DEĞİL YASA İSTİYORUZ."
İLGİLİ HABERLER
Acun Karadağ tahliye edildi
Yüksel Direnişçisi Acun Karadağ tahliye edildi.
27-01-2021 20:03

Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimizi geri istiyoruz” eylemini sürdüren Acun Karadağ, Alev Şahin, Armağan Özbaş, Mahmut Konuk, Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt 13 Ağustos’ta evlerine düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı. Bugün görülen duruşmada Acun Karadağ hakkında tahliye kararı verildi.
DİSK, TBMM'yi göreve çağırdı: 'Asgari ücret en az 750 lira artırılabilir'
Partilerle yapılan görüşmelerde, DİSK’in konuya dair raporu sunularak, TBMM’de gerekli düzenlemelerin yapılması talebi dile getirildi.
27-01-2021 18:23

İleri Haber
İşçilerin talep ve ihtiyacından düşük belirlenen asgari ücretle ilgili DİSK, TBMM’yi göreve çağırarak, asgari ücretin yükseltilmesi için yasal düzenlemenin yapılmasını istedi. Konuyla ilgili Meclis’te grubu bulunan partilerle görüşmeye başlayan DİSK heyeti, HDP ve CHP’ye ziyaretlerde bulundu.
2021 yılı asgari ücret görüşmeleri sonrası patronlar ve hükümet emekçiyi yine açlığa mahkum etmiş ve asgari ücret brüt 3 bin 577 lira 50 kuruş, net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak belirlenmişti. Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını öncesi AKP iktidarının ekonomi politikaları sonucu derinleşen halkın krizi, salgınla birlikte daha da derinleşirken, belirlenen asgari ücret tepkilere neden olmuştu.
Konuyla ilgili Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından yapılan açıklamada, ücretin vergiden tamamen muaf tutulması ve asgari ücrete sağlanacak SGK prim desteğiyle asgari ücretin ve tüm işçilerin eline geçen nakit miktarının 750 lira artabileceği belirtildi.
Konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) de çağrı yapan DİSK, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için grubu bulunan partilerle görüşeceğini duyurdu.
HDP VE CHP İLE GÖRÜŞÜLDÜ
Bu kapsamda DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ve DİSK Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çalışkan’ın yer aldığı heyet bugün görüşmelerde bulundu.
TBMM’de önce Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile sonrasında ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi’nde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüldü.
‘İŞÇİNİN ELİNE GEÇEN MİKTARIN YÜZDE 25 ARTIRILMASI MÜMKÜN’
Görüşmelerde DİSK’in konuya dair raporu sunularak, TBMM’de gerekli düzenlemelerin yapılması talebi dile getirildi. DİSK’in konuya dair raporunda özetle şu görüşlere yer verildi:
- 2021 yılı asgari ücreti Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından saptanmış olsa da TBMM tarafından yapılacak yasal değişiklikler ile asgari ücretlilerin ve tüm işçilerin eline geçen nakit miktarın en az 750 lira artırılması mümkündür.
- Asgari ücretin tümüyle vergiden muaf tutulması ve asgari ücrete sağlanacak SGK prim desteği ile asgari ücretli işçinin eline geçen miktarın yüzde 25’ten fazla artması mümkün olacaktır.
- TBMM’yi pandemi koşullarında asgari ücretle çalışan işçiler başta olmak üzere tüm işçilerin gelirinin iyileştirilmesi için harekete geçmeye ve gerekli yasal değişiklikleri yapmaya çağırıyoruz.
Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'a 'gerçek dost' mesajı
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Mollaoğlu’nun açıklamaları arasında son dönemde gündeme gelen AKP ile ittifak konusu da vardı.
27-01-2021 15:43

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, son dönemde gündeme gelen AKP ile ittifak konusuna ilişkin, “Sayın Erdoğan’a çağrım. Biz sizi incitmek için değil, yanlışların ortadan kalkması için acı söylüyoruz. Gerçek dostlar birbirinin hatasının üstünü örten değil, uyarıda bulunup hatırlatma yapanlardır” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Mollaoğlu’nun açıklamaları arasında son dönemde gündeme gelen AKP ile ittifak konusu da vardı. "İttifak konusu ancak seçim sathı mahalline girildiği zaman konuşulacak bir konudur" değerlendirmesinde bulunan Karamollaoğlu, ayrıca şunları söyledi:
"Bu kadar farklılıkların olduğu bir ortamda, dostluklara daha çok ihtiyaç var ama unutulmamalıdır ki dost acı söyler. Sayın Erdoğan’a çağrım. Biz sizi incitmek için değil, yanlışların ortadan kalkması için acı söylüyoruz. Gerçek dostlar birbirinin hatasının üstünü örten değil, uyarıda bulunup hatırlatma yapanlardır. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum. İttifak konusu ancak seçim sathı mahalline girildiği zaman konuşulacak bir konudur. Saadet Partisi şahısları değil, ilkeleri konuşur. İttifak konusunda da zamanı geldiğinde bu ilkeler çerçevesinde karar veririz."
NE OLMUŞTU?
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmişti. Erdoğan görüşmenin ardından bir cuma namazı sonrası “Sayın Asiltürk ile geçmişte birlikte olduğumuz büyüğümdür. Benim bu ziyaretim hem nezaket hem de bu ittifak meselesinde seçim ittifakı mı olur geleceğe yönelik terörle mücadelede her türlü desteğin bizim yanımızda olması lazım. Biz yalnızlığı hissetmemiz lazım” diyerek “ittifak” işareti vermişti.
Asiltürk ise görüşmede konuşulanlara ilişkin “Bunu açıklarsam bir bölünme meydana gelir. Ben bunu açıklamam” demişti.
Özgür Özel'den Süleyman Soylu'ya: 'Hadi oradan hadsiz Süleyman'
CHP'li Özgür Özel, konuşmasında "Bu Nazi ağzından kurtulmak lazım" diyerek Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Ömer Çelik'e Adolf Hitler'i örnek vererek yanıt verdi.
27-01-2021 15:21

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
Özel Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulunurken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'militan' söylemine "Bu Nazi ağzından kurtulmak lazım" yanıtını veren AKP Sözcüsü Ömer Çelik'e sert tepki gösterdi.
Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya ilişkin ise şu ifadeleri kullandı
"Taç giyecek ki baş akıllanacak. Bu tacı giydi giyeli iyice zırvaladı. Ülkenin ana muhalefet liderine söylediği sözü de kendisine iade ediyoruz. Hadi oradan hadsiz Süleyman. FETÖ söyledi diye 50 bin il gezmiş, altına arabayı arabanın benzinini ceketi FETÖ vermiş. En yakınındaki arkadaşı FETÖ’ye iltisaklanmış Fethullah Gülen’in dizine diz çökmüş hadsiz Süleyman çıkıp Gülen ile alakası olmayan, mücadele içindeki partinin genel başkanına hadsizlik ediyor. Hadi oradan!"
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"Dün 40 dakika boyunca esnaf için, işsiz için konuşmayıp CHP’ye saldırdığını Ömer Çelik’in ağzından dinledik. Bunun siyasetteki anlamı Türkiye’de psikolojik iktidar el değiştirmiş durumdadır. CHP’ye 60 dakikanın 40 dakikasını ayırıyorlarsa görülen şudur: Artık Türkiye’de psikolojik olarak üstünlük muhalefetin ve ana muhalefetin elindedir. Kendi yarattıkları kirli gündeme muhalefet partilerini çekmeye çalışıyorlar. Ömer Çelik’in kendine has kibri dağları delen yüzündeki sırıtışın çaresizliğinden kaynaklandığını biliyoruz. Her gün eriyen Cumhur İttifakı ve karşısında güçlenen CHP güçlenen muhalefet var. Suçluların psikolojisi şöyledir: Kendinde gördüğü en önemli kusuru karşıda varmış gibi söylerler. Ömer Çelik, Nazi ağzından bahsedeceksek o konuda elim güçlü. Hitler iktidarda kömür dağıtımıyla, bölünmüş yollarla övünmüş. Sonra demiş ki "Her Alman 3 çocuk yapacak". Kendi işaretini yapmış sonra yapmayanları suçlamış. Hatırlayın, bu kadar yerli ve milli iktidarın işareti İhvan'dan. Tek millet, tek devlet, tek lider, Adolf Hitler. Tek millet tek bayrak tek devlet tek vatan ile kimsenin bir derdi yok. Bir ara Türk milleti diyemeyen sendin. 10. Yıl Marşı faşist bir marştır dediler. Andımızı okutmadılar, MHP dava açtı ama geldiğimiz noktada hepsi sulh oldu. Devlete söz söylemeyen biziz devleti şirket gibi yönetip batıran sensin.,
NUMAN KURTULMUŞ'A YANIT
Numan Kurtulmuş diyor ki: Türkiye’de iki farklı siyaset yolu var. Biri genç Türkler, İttifak ve Terakki ile bugünkü CHP’ye kadar gelmiş siyasi çizgi. Diğer yol ise milletin hizmet yoludur AKP o yolun temsilcisidir diyor. İttihak ve Terakki’nin karşısında Sevr’i imzalayan Damat Ferit var. Bu ülkenin paylaşılmasını imzalayan Damat Ferit o zaman İttihak ve Terakki’nin karşısında. Hem orduyu toplamaya hem kurulacak devletin hazırlıklarını yapmaya çalışıyorken onlar bizim karşımızdaymış doğrudur. Saflar netleşti. Onlar Vahdettin’in temsilci. Biz Vahdettin’in idama mahkum ettiği Atatürk’ün temsilcisiyiz.
'HADİ ORADAN SÜLEYMAN'
Soylu, vali ve kaymakamlara suç duyurusunda bulunun diye gayrıresmi bilgi notu yolluyor. Biz üstünlük sağlayamadık ama devletin kamu görevlileri CHP’ye suç duyurusunda bulunursa belki milletin zihni bulanır yaklaşımındadırlar. Bu ülkede işe girmek için AK Parti’ye üye olmak gerekiyor mu gerekmiyor mu? Bugün CHP üyesi olanlar devlet memuru sınavına girmeden korkup kaydını sildirelim diyor. İşe girmek için AKP üyeliği avantaj mı değil mi? AKP üyeliği avantajsa tayinde terfide kolaylık sağlıyorsa millet yalan söyleyenle doğru söyleyeni ayıracaktır.
Taç giyecek ki baş akıllanacak. Bu tacı giydi giyeli iyice zırvaladı. Ülkenin ana muhalefet liderine söylediği sözü de kendisine iade ediyoruz. Hadi oradan hadsiz Süleyman. FETÖ söyledi diye 50 bin il gezmiş, altına arabayı arabanın benzinini ceketi FETÖ vermiş. En yakınındaki arkadaşı FETÖ’ye iltisaklanmış Fethullah Gülen’in dizine diz çökmüş hadsiz Süleyman çıkıp Gülen ile alakası olmayan, mücadele içindeki partinin genel başkanına hadsizlik ediyor. Hadi oradan!
PARLAMENTER SİSTEM YANITI
Mehmet Uçum ‘Parlamenter sisteme dönüş mümkün olmayacaktır’ diyor. Bu millet parlamentoya 600 tane vekil yolluyor. Bunlar senin gibi düşünmüyorsa sistemi değiştirir. Bu milletin verebileceği bir karara kafa tutma mı yoksa dilinin altında başka bir şey mi var? Darbeci misin sen? Bu millet Meclis’e kaç vekil yollayacağını da bilir o vekilin vereceği kararı da bilir. Bunu sarayın atanmışından öğrenecek değiliz. Millet anayasayı değiştirecek de geriye dönmek nasıl mümkün olmayacak?
Birinci 100 günlük planda hayvan hakları yasası dediler. Bugün, rejime kast eden anayasa değişikliğinden sonra kurulan tek adam rejiminin 949. günü. İlk 100 günde hayvan hakları yasası çıkacaktı, ne oldu? Gelin bu hayvan hakları yasasını çıkaralım.
'BAHÇELİ REKOR GELİŞTİRİYOR'
Bahçeli siyasi nezaketsizlikte kendine ait rekoru geliştirdi. Bundan önce kendisine geçmiş olsun diyen ana muhalefet liderinin elini havada bırakmıştı. Bu rekoru ana muhalefet partisi liderine linç girişimi yapıldığında geliştirmişti. Devamında bir mafya örgütü liderinin genel başkanımızı tehdidine susmuştu. Partisini Selçuk Özdağ’a saldırıdan sıyırmaya çalışan bir anlayış. Partiyi oradan sıyırmanın yolu sen kendi kendini dövdürdün demek değildir, samimi bir geçmiş olsun telefonu yeterdi. Bahçeli siyasi nezaketsizlikte rekor geliştiriyor.
KISITLAMALAR
10 aydır sadece alkollü olduğu için kapalı olan mekanlar var. Bu yaşam biçimine müdahaledir. Godomanların AVM’si açık garibanın kuru fasulye pilavcısı kapalı. Devasa marketler açık, tekel bayii kapalı. Madenlerde kan ter içinde birlikte çalışmak serbest, kıraathanede bir çay içmek yasak. Mitinglerde vatandaşın kafasına çay atmak serbest, bir yaşlı amcanın kahvede nefeslenmesi yasak. 11 aydır canı çıkmış kahveciye 2 bin lira verecek."
10 Ekim Katliamı Davası'nda skandallar bitmiyor: İhmaller ortaya çıktı, suç duyurusunda bulunuldu!
Avukatların açıklamasında, "Hakkındaki ihbar dikkate alınarak Yakub Şahin yakalansaydı 10 Ekim Ankara katliamı belki de hiç yaşanmayacaktı" denildi.
27-01-2021 14:35

İleri Haber
10 Ekim Ankara Katliamı’na ilişkin o dönem Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bulunan ve görev ile sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
10 Ekim 2015 günü Ankara Tren Garı önünde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından organize edilen Emek, Barış ve Demokrasi mitingine düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucunda 103 insan yaşamını yitirmiş, yüzlercesiyse yaralanmıştı. Katliamdan sonra açılan davada, 2018 yılında tutuklu sanıklar hakkında çeşitli mahkumiyet kararları verilirken, firari sanıklarla ilgili yargılama halen devam ediyor.
Konuyla ilgili mitingi organize eden kurumlar, katliamda yakınını kaybeden bir kısım aileler ve yaralananlar adına, o dönem Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bulunan ve bu konuda görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
‘HUKUK SKANDALI NİTELİĞİNDE GELİŞMELER YAŞANIYOR’
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’ndan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
Firari sanıklarla ilgili bu yargılama devam ederken adeta hukuk skandalı niteliğinde gelişmeler yaşanmış ve katliamdan tam 4 yıl sonra soruşturmaya ilişkin 9 klasör evrak, kimliği belirsiz kişilerce Ankara Adliyesi’nin savcılık katına bırakılmıştır.
‘SORUŞTURMA SAVCILARI BİLİNÇLİ ŞEKİLDE GİZLEDİ’
Mahkeme’ye ulaşan söz konusu “kayıp” 9 klasörün içeriğine bakıldığında, katliamın nasıl organize edildiğine ve kamu görevlileri tarafından katliam faillerine nasıl yol verildiğine dair çok önemli deliller ve bilgiler bulunduğu görülmektedir. Nitekim klasörlerin içeriğinin soruşturma savcılarının yaptıkları yazışmalardan ve soruşturmayla ilgili çok önemli delilerden oluşması ve ancak yargılama başladıktan yıllar sonra ortaya çıkması, bunların soruşturma savcıları tarafından bilinçli bir şekilde gizlenerek davaya özellikle dahil edilmediğini göstermektedir. Bu gelişmeler sonucunda, soruşturma savcılarının delilleri gizledikleri ve kararttıklarının anlaşılması üzerine haklarında bir süre önce ilgili mercii olan HSK’ya tarafımızca gerekli şikayetler yapılmıştır.
‘TESPİT EDİLMESİNE RAĞMEN HİÇBİR İŞLEM YAPILMADI’
Esasen bu klasörler içindeki en önemli deliller, katliamın önemli sanıklarından olan ve canlı bombaların Gaziantep’ten Ankara’ya gelişinde escortluk yapan Yakub Şahin’in katliamdan 10 gün önce bomba malzemesi olan amonyum nitrat satın almaya çalıştığını gösteren Nizip Cumhuriyet Savcılığı’nın yaptığı soruşturmaya dair evraktır. Nizip Cumhuriyet Savcılığı, o dönemde Nizip’te gübre bayiliği yapan ve kendisinden gübre almak isteyen şahıslardan şüphelenen bir kişinin, 30 Eylül 2015 tarihinde yaptığı ihbarı ciddiye alarak, konuyla ilgili hemen soruşturma başlatmış ve Yakub Şahin ile onunla birlikte hareket eden Hüseyin Tunç’u ve olayda kullandıkları araçları kısa sürede tespit etmiştir. Bunun üzerine Nizip Emniyet Müdürlüğü, 02/10/2015 tarihinde (katliamdan 8 gün önce) kimliğini tespit ettikleri Yakub Şahin’i, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüklerine bildirerek hakkında gerekli araştırmanın yapılmasını istemiştir.
Ancak dosyaya gelen bilgi ve belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Gaziantep Emniyet Müdürlüğü bu ihbarla ve Yakub Şahin’le ilgili hiçbir işlem yapmamıştır. Oysaki o dönem, IŞİD’in arka arkaya canlı bomba eylemleri düzenlediği ve bu eylemlerin Gaziantep’ten organize edildiği bilinmekte olup böyle bir ihbarın ciddiye alınmaması, katliam faillerine özellikle dokunulmadığını düşündürmektedir. Üstelik dava dosyasında bulunan ve katliama dair İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan rapora göre Yakub Şahin hakkında o dönem iletişim tespiti kararı bulunmaktadır. Yani aynı esnada Yakub Şahin, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü tarafından bilinmekte ve izlenmektedir. Dolayısıyla Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nün hakkında ihbar bulunan, kimliğini ve faaliyetlerini bildiği ve izlediği Yakub Şahin hakkında hiçbir işlem yapmaması açıkça suç teşkil etmektedir. Nitekim hakkındaki ihbar dikkate alınarak Yakub Şahin yakalansaydı 10 Ekim Ankara katliamı belki de hiç yaşanmayacaktı.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
Tüm bu gerekçelerle o dönemde (2015 yılında) Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bulunan ve bu konuda görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen tüm sorumlular hakkında TCK 83. maddesinde düzenlenen “ kasten ihmali davranışla insan öldürme”, TCK 281. Maddesinde yer alan “suç delillerini yok etme” ve TCK 257. Maddesinde yer alan “görevi kötüye kullanma” suçlarından gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılmalarının sağlanması için 10 Ekim mitingini düzenleyen kurumlar olan KESK, DİSK, TMMOB ve TTB ile katliamda yakınlarını yitiren bir kısım aileler ve yaralılar adına savcılığa suç duyurusuna ilişkin dilekçemizi vererek suç duyurusunda bulunduk.
‘IŞİD’LİLERE FARKLI YARGI UYGULAMASI YAPILIYOR’
Soruşturmanın en başından bu yana, katliamı gerçekleştirenlerin sadece mahkemede yargılananlardan ibaret olmadığını, katillerin katliam faillerine yardım eden, yol veren ve görmezlikten gelen kamu görevlileri sayesinde bu kadar rahat bir şekilde katliamlar gerçekleştirdiklerini söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Nitekim bu olay, bu iddiamızın en somut örneklerinden biri olup, bugüne kadar hiçbir kamu görevlisinin bu katliamdan dolayı yargılanmaması ise maalesef dava dosyasından da tespit ettiğimiz üzere IŞİD’lilere farklı hukuk uygulayan yargı pratiğinin bir başka tezahürüdür.
Katliamın gerçek faillerinin bulunması ve bu katliamda şu veya bu biçimde sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlilerinin yargılanmasının sağlanması için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü hukuki yollara başvurmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz.
Mecliste ziyaretçi yasağı bir ay daha uzatıldı
TBMM Başkanlığından yapılan duyuruda, Meclis yerleşkesi ve eklentilerine, Covid-19 ile ilgili alınan tedbirler doğrultusunda, 1-28 Şubat tarihlerinde Genel Kurul çalışmalarının yapıldığı günlerde ziyaretçi kabul edilmeyeceği bildirildi.
27-01-2021 13:54

TBMM'de, yeni tip koronavirüs (Covid-19) tedbirleri kapsamında uygulanan ziyaretçi yasağı, 28 Şubat'a kadar uzatıldı.
TBMM Başkanlığından yapılan duyuruda, Meclis yerleşkesi ve eklentilerine, Covid-19 ile ilgili alınan tedbirler doğrultusunda, 1-28 Şubat tarihlerinde Genel Kurul çalışmalarının yapıldığı günlerde ziyaretçi kabul edilmeyeceği bildirildi.
TBMM'de ziyaretçi yasağı daha önce de iki kez bir aylığına uzatılmıştı.