Tarih yapıcılar

Tarih yapıcılar

Şimdi toplumun ahlaki eleştirisinin, ekonomik nedenlerin geleneksel analizinden çok daha doğrudan cazibe taşıdığı bir nesil yükselmektedir. Bu nesil için Morris’in yazıları, yılların akışı içinde, keskinliğinden ve gücünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Ve sosyalistlerin Marx’ın dehasını, İngiliz ekonomi teorisinin ve Alman felsefesinin geleneğini değiştirmesinde görmeleri gibi, Morris’in toplumun liberal ve insani eleştiri geleneğini nasıl dönüştürdüğünü ve bunu genel devrimci sistemin içine nasıl yerleştirdiğini görmeleri gerekir. Eğer bu kazanımın daha geniş çapta farkına varılmış olsaydı kapitalist sınıf gücünün devrilmesiyle üretim ilişkilerinin kendiliğinden komünist bir topluluğun yeşermesine yol açacağını, yani ekonomik mülkiyet biçimleri doğru olursa her şeyin onu izleyeceğini, belki de çok daha az sayıda Marksist savunacaktır. Morris’in bütün çalışmalarında beyan ettiği komünist bir topluluğun kurulmasının muazzam bir devrimi, ekonomik ve sosyal iktidarda olduğu kadar ahlaki alanda bir devrimi gerektirdiğinin farkına varacaklardı.

Ufuk Akkuş

 

E. P. Thompson işçi sınıfı tarihini sıradan insanların günlük yaşamlarına odaklanarak, onların işyerlerinde ve her türlü yaşam alanlarındaki mücadelelerini izleyerek anlatan bir tarihçi. “İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu” adlı hacimli eserinde işçilerin kültürel, dini, sosyal yaşamlarını ve mücadele içinde nasıl sınıf haline geldiklerini anılar, öyküler, halk şarkılarının yardımıyla okura sunmuştur. Thompson’ın “aşağıdan tarih” diye nitelenen tarih anlayışı ülkemizde özellikle son yıllarda pek çok tarihçinin akademik çalışmasına da esin kaynağı olmuştur. Bu yöntem, tarihi; kurumlar, liderler, büyük hareketler ile anlatmak yerine aşağıdakilerin gündelik yaşamlarına eğilerek onların bakış açısından ve nesnel koşulların ve yapısal dönüşümlerin payını da ihmal etmeksizin açıklamaya dayanır.

Thompson’ın çeşitli dergilerde yazdığı makaleler kendisi tarafından ölümünden 15 gün kadar önce derlenmiştir. “Tarih Yapmak Tarih ve Kültür Tarihi Üzerine Yazılar” kitabında yer alan bu makaleler; "Kişilikler" ve "Polemikler" olarak iki bölüme ayrılmıştır. Kişilikler bölümünde; Eleanor Marx, Tom Maguire, William Morris, Christopher Caudwell’in tarihsel rolleri incelenmiş ayrıca 18. yüzyılın söz hakkı bulunmayan tarımdaki protestocularından tarihin unutulmuş ya da yanlış yorumlanmış figürlerinin yeniden incelenmesi ve itibarlarının iade edilmesi amaçlanmış; öte yandan farklı görüşteki tarihçi ve yazarlara yönelik parlak ve unutulmaz polemik saldırılar yer almaktadır.

Thompson, Eleanor Marx, başlıklı yazısında; “Eleanor Marx: Family Life, (1855-1883)” adlı kitaptan yola çıkarak Marx’ın kızı Eleanor Marx ile Engels’in çevresi hakkında daha önce yapılandan çok fazla yayımlanmamış yazışmalara yer verdiği esere dikkat çekiyor. Akademik olmayan bu biyografide Eleanor’un ve Engels’in mektuplarından serbestçe aktarmalar yapılmıştır. Yvonne Kapp, bu biyografisinde dünyayı onların gözüyle görür. Britanya ve Avrupa sosyalist hareketlerinin Eleanor ve Engels’in onları gördükleri şekliyle (genellikle siyaseten her zaman geri, beceriksiz ve güvenilmez bir kadro olan oyucularını ele alır ve onlardan zevkle ve mizahla söz eder. İngiltere’de “Bağımsız İşçi Partisi”nin yolunu açmada olağanüstü rol oynayan Tom Maguire da Thompson’un emek mücadelesine katkı açısından önemli gördüğü bir figürdür. Maguire, 20’li yaşlarının sonlarında olan Leeds’den İrlandalı fotoğrafçı idi. Maguire, 1899 yılında “Leeds Terziler Sendikası”nı kurmuştur. 3000 dikimevi işçisi greve gittiklerinde Maguire onların danışmanı, örgütleyicisi ve onlar için yazan şairleriydi. Thompson’a göre, eğer Yorkshire’ın pek çok genç insanı kendi içlerinde sosyalizmi bulmuşlarsa o zaman onun cinsiyet eşitliğinin sıcak kabulü, zengin enternasyonalizm gibi niteliklerine çok şey borçludurlar.

Bir diğer önemli figür de Thompson’ın büyük bir ahlakçı ve manevi öğretmen olarak gördüğü  William Morris’tir. Thompson’ın Morris’i İngilizlerin en büyüklerinden biri olarak kabul etmesinin nedeni; onun arada sırada iyi bir şair olması, tipografi alanındaki etkisi, dekoratif sanatlardaki büyük ustalığı, pratik bir öncü sosyalist oluşu gibi faaliyetlerin tümünü birden özümseyen bir nitelik ve bunlara belli bir nitelik kazandırmasıydı. O devrimi olmayan bir devrimciydi. Daha önemlisi devrimci bir ortamda yaşamadığını biliyordu. Cromwell gibi devrimin zorla sahip olunan bir şey ve Lenin gibi devrimci potansiyeli belli olan bir toplumda adanmış bir parti inşasını istemiyordu. Karşıtlarının gözünde tipik bir ortalık karıştırıcı ya da uyumsuz bir entelektüeldi. İsyanın olmadığı yerde isyan çıkarmak istiyordu. Üstlenmediği hiçbir görev yoktu. Sağlığı bozulana kadar her Pazar açık alanlarda konuştu. Madencilerin ve işsizlerin gösterilerine hitap etti. Sayısız komite toplantılarına katıldı. Commonweal’i yayımladı ve sokaklarda sattı. Tutuklu ve tanık olarak polis karakollarında boy gösterdi. En yakın arkadaşının bir serzenişine, “elimde değil” diye cevap veriyordu.” Beni ele geçirmiş olan düşünceler rahat bırakmıyor. İnsan umuda yüzünü dönmelidir ve ben bunu yalnızca bir yönde -Devrim yolunda görüyorum: başka her şey bitmiştir…” Morris, Marx’ın ekonomik ve tarihsel çözümlemelerini toptan kabul etmişken, devrimci bir sosyalist olmaktaki ‘özel yönlendirici güdüsünün’, ‘modern toplumdan nefret edişi olduğunu’ her zaman açıkça ilan etmişti. Ekonomik ilişkilerin aynı zamanda ahlaki ilişkiler olduğu görüşünü savunan Thompson’a göre Morris’in keşifleri Marx’ınkileri zorunlu olarak tamamlamaktadır.

Ekonomik üretimin kültürel olduğunu öne süren Christopher Caudwell de Thompson’ın unutulmaması gerektiğini düşündüğü kişiliklerindendir. Caudwell, 29 yaşında iken 12 Şubat 1937’de İspanya İç Savaşı’nda öldürüldüğünde entelektüel dünyada hatta solda bile tanınmıyordu. 15 yaşından önce okulu bırakarak doymak bilmez okumalarla kendini yetiştirmiş ve 1930’ların edebiyatçı solunun bütün klişelerine kafa tutmuştu. Tüm önemli eserleri; Hayal ve Gerçek, Ölen Bir Kültür Üzerine İncelemeler, Daha İleri İncelemeler, Fiziğin Bunalım, Romantizm ve Realizm ölümünden sonra yayımlanmıştır. Bütün bu eserle iki yıl içinde, 1935-1936’da yazılmıştı. Aynı yıllar içinde ürünleri arasında şiirler ve kısa hikayeler, serbest gazetecilik ve dedektif romanları vardı. Ayrıca 1935 yılında Komünist Parti’ye katılmış ve aktif görev almıştı. Sevgi kavramını toplumsal ilişkiler içine katan Caudwell bize, ekonomiyi kavramsal bir temele ve bilinçlilik ile duygusal kültürü kavramsal bir üstyapıya oturtma izni vermiyor. İhtiyaçlar, normlar ve bilgi de insanın özel birliktelik biçimleri içinde (üretim biçimi) hem şeyleri hem de kültürü ürettikleri üniter bir sürecin parçası olarak onlarla birlikte ele alınmalıdır. Caudwell’e göre; “Burjuva, insanın insanla arasındaki yegane toplumsal ilişkinin piyasa olduğuna inanmakta olduğunda kararlıdır. Bu, onun sevginin toplumsal ilişkinin ayrılmaz bir parçası olduğuna inanmayı reddetmesi anlamına gelir. Bu duyarlılığı toplumsal bilincinde bastırmıştır.” Bütün kendine özgü burjuva ilişkilerinde o duyarlılık tümüyle dışlanmıştır, çünkü duyarlılık ancak insanlar arasında var olabilir ve kapitalizmde bütün ilişkiler insanla meta arasında var görünmektedir.   

Emek tarihi yazımında kültürel değerlere önem veren Thompson, Ekonomik bir temel ve kültürel üstyapı gibi keyfi bir teorik ayrımın ancak zihinlerde yapılabileceğini ve bunun kağıt üzerinde bir süre için iyi görünebileceğini belirtir. Ancak bu yalnızca zihinlerdeki bir argümandır. Herhangi bir toplumu incelemeye döndüğümüzde bu tür ayrımları zorlama girişiminin nafile olduğunu hızla keşfederiz ya da keşfetmeliyiz. Marksist antropologlar da dahil antropologlar, uzun zamandan beri ilkel toplumların ekonomisinin tanımlanmasının, ihtiyaçlar tarafından olduğu kadar normlar tarafından da desteklenen ve zorlanan ve bunların dayandığı akrabalık sistemlerinden bağımsız olarak yapılmasının imkansız olduğunda ısrar ediyorlar. Ancak feodal ya da kapitalist toplumda bile güç ve egemenlik ilişkileri, kullanım hakkı ve özel mülkiyet kavramları kültürel olarak desteklenen normlar ve üretim tarzına uygun kültürel olarak biçimlenen ihtiyaçlardan bağımsız olarak ekonomik terimlerle tanımlamaya başlayamayız.

Toplumsal tarih alanına yaptığı katkılarla pek çok kişiyi etkileyen Thompson’un tarihsel kişilikleri ve konuları ele aldığı makalelerden oluşan “Tarih Yapmak Tarih ve Kültür Üzerine Yazılar” kitabı onun tarihe ve politikaya ve Marksizm'in teorik sorunlarına bakışını anlamanın yanı sıra diğer eserlerinin masalsı dünyasına girmek için de güzel bir kaynak niteliğinde.

KÜNYE: Tarih Yapmak Tarih ve Kültür Üzerine Yazılar, E. P. Thompson, Çev. Uygur Kocabaşoğlu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2020, 375 Sayfa.

 

DAHA FAZLA