Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın yedinci duruşmasında, mahkeme davayı 29 Kasım’a erteledi. Davayı takip eden ve duruşmanın ardından açıklamada bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Tahir Elçi suikastı bir siyasal suikasttı, bu siyasal suikastın ortakları ve arkasındaki güçler bu olayın aydınlatılmasını istemiyorlar” şeklinde konuştu.
Dönemin Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki tarihi Dört Ayaklı Minare'nin tahrip edilmesine tepki göstermek amacıyla düzenlenen basın açıklaması sırasında vurularak öldürülmüştü.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.'nin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi, Uğur Yakışır’ın ise “2 polisi şehit etmek”, “ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmak”, Elçi’yi olası kastla öldürmek”, “polis memuru S.T.’yi öldürmeye teşebbüs” ve “izinsiz silah bulundurmak” suçlarından olmak üzere toplam 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapsi istenmişti.
DAVANIN YEDİNCİ DURUŞMASI GÖRÜLDÜ
ANKA’da yer alan habere göre, Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin firari Uğur Yakışır ile suikastın yapıldığı gün görevli olan tutuksuz sanık polisler S.T., F.T. ve M.S.’nin yargılandığı davanın yedinci duruşması, bugün Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Duruşmayı takip edenler arasında CHP İstanbul Milletvekili ve Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, sivil toplum örgütü temsilcileri, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen baro başkanları, avukatlar ve davaya gözlemci olarak katılan Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan bir heyet yer aldı.
Tutuksuz yargılanan sanık polislerin, bulundukları illerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı duruşmada Mardin Kebap Evi sahibi Cihan E. de tanık olarak dinlendi. Mahkeme başkanı, tanığa dükkânın içerisinde yer alan paravanın fotoğrafını göstererek “ne zaman yapıldı” diye sordu. Paravanın 2012 ile 2013 yılları arasında yapıldığını söyleyen tanık, paravanın sonradan sökülmediğini, kapının halen durduğunu söyledi.
TANIK BEYANLARI DİNLENDİ
Avukat Mahsuni Karaman’ın sorularını yanıtlayan tanık, “Silah sesinden sonra kendimizi üst katlara attık. Görüntü kaydı olan oldu mu, olmadı mı bilmiyorum” dedi. Tanığa, ağabeyinin çektiği görüntü hatırlatıldı. Ağabeyinin olaydan yaklaşık 3-4 ay sonra intihar ettiğini söyleyen tanık, ağabeyinin telefonunun hastanede kendilerine verildiğini, telefon eski olduğu için attıklarını söyledi. Kamera kayıtlarının arızasız olarak çalıştığını söyleyen tanık, dış mekânı gösteren kameranın bulunmadığını ileri sürdü.
Sanıkların ve avukatlarının konuşmadığı duruşmada söz alan CHP Milletvekili ve Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nin avukatı Tuğçe Duygu Köksal, tanığın “dışarıyı gören kamera yoktu” beyanına karşın dosya içeriğinde dış cepheyi gören bir kamera görüntüsünün mevcut olduğunu söyleyerek tanığın ağabeyinin intiharının şüpheli olduğunu dile getirdi.
Tanığın ağabeyinin ölümüyle ilgili dosyanın ve otopsi raporunun intikal ettirilmesini talep eden Köksal, “Elimizde 27 Mart 2020 tarihli hedef süre belgesi var. Diyor ki; 330 günde yargılamanın tamamlanması planlanıyor. Biz yargılamanın otopsisini yaptık. Olaydan tam 7 ay sonra ilk duruşma gerçekleşti. Yılda 2 celse görülüyor. Bir önceki duruşma ile bu duruşma arasında 8 ay süre verildi. Bu 8 aylık süreçte ne yapıldığına bakıyoruz, hala rapor bekleniyor. Keşif taleplerinin değerlendirilmesini istiyoruz. Sorumlu amir Vedat Gönen bugüne kadar neden dinlenmedi? Keşifte tanıklar ve sanıklar hazır bulundurulmalı” şeklinde konuştu.
‘NİTELİKSİZ BİR İDDİANAME ÜZERİNDE ÇIRPINIP DURUYORUZ’
Duruşmada söz alan Avukat Deniz Özbilgin ise, bu celseye çok ciddi bir çelişkiyle başlandığını söyleyerek Mardin Kebap Evi kamerasının olay yerini gördüğünü ve bu cihazdaki görüntülere hala ulaşılamadığını aktardı. Özbilgin, “Mahkeme de cihaz üzerinde oynama olduğunu biliyor. Biz kameranın niye açılamadığını öğrenmek istiyoruz” dedi. Polis kamerasındaki 12 saniyelik boşluğa da dikkat çeken Özbilgin, “8 yıl olacak hala kamera kaydı kovalıyoruz. Niteliksiz bir iddianame üzerinde çırpınıp duruyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KAMUOYU BASKISI OLMASA MAHKEME İDDİANAMEYİ BİLE KABUL ETMEZDİ’
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise mahkeme başkanına seslenerek şunları söyledi:
“Zaman zaman karşı karşıya geldik. Kararlarınızı eleştirme hakkına sahibiz. Sizinle uyuşamadığımız, anlaşamadığımız noktalara vurgu yapmamız gerekiyor. Sizin önünüze Dört Ayaklı Minarenin dışına taşan bir dosya gelmedi. Biz size, ‘savcılığın soruşturma aşamasında yapmadığını kovuşturma aşamasında yapalım’ dedik. Biz bunları size anlattık ama sizin bize karşı bir ön yargınızın olduğunu düşünüyoruz, bunu gidermemiz lazım. Kamuoyu baskısı olmasa mahkeme iddianameyi bile kabul etmezdi. Bu dosyada sanık olan kişinin tapelerini ‘dosyayla ilgisi yok’ diyerek reddettiniz. Her basın açıklamamızda bu cinayetin siyasi olduğunu söyledik. Bizim de dile getirdiğimizi dile getiren dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nu dinlemekten vazgeçtiniz. Dönemin başbakanının bu açıklamayı neden yaptığını merak etmiyor musunuz? Buradan kendisine sesleniyorum. Mademki mahkeme dinlemiyor, o halde kendisi kamera karşısına çıkıp bildiklerini anlatsın.”
Bu dosyanın sıradan bir cinayet davası olmadığına dikkat çeken Eren, sanıkların yüzlerini bile göremediklerini ve sonraki duruşmada hazır olmalarını talep etti. Konuşmaların ardından savcı, Mardin Kebap Evi sahibi Cihan E.’nin ağabeyinin ölümüyle ilgili taleplerin, “dosyayla ilgisi olmadığı” gerekçesiyle reddini, keşif taleplerinin dosyadaki tüm delillerin toplanmasından sonraya bırakılmasını, olay yerinde bulunan polis memuru Vedat Gönen’in “görgüye dayalı bilgisi olmadığı” gerekçesiyle dinlenmesinin reddini talep etti.
DAVA 29 KASIM’A ERTELENDİ
Duruşmaya verilen 2 saatlik aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, TÜBİTAK’tan beklenen raporun akıbetinin sorulmasına, sanıklar hakkındaki adli kontrolün devamına, keşif talebinin TÜBİTAK’TAN rapor geldikten sonra değerlendirilmesine, Mardin Kebapevi sahibi Cihan E.'nin abisinin ölümüyle ilgili soruşturma dosyası ve otopsinin getirilmesiyle ilgili talebin reddine, teftiş heyeti ve istihbaratçılar ile ihbarcıların dinlenmesi talebinin reddine, olay yerinde bulunan polis memuru Vedat Gönen'in keşifle birlikte verilecek nihai kararla değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 29 Kasım'a erteledi.
‘BU DAVANIN ÇÖZÜMÜ AÇISINDAN GÜÇLÜ BİR SİYASİ İRADEYE DE İHTİYAÇ VAR’
Duruşma sonrası adliye önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, davanın çözümü ve maddi gerçeğin açığa çıkması için güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:
“Maalesef 7 duruşmadır her celse bizler hakikatin açığa çıkması açısından zorunlu olan delillerin dosyaya getirilmesi konusundaki taleplerimizin reddedilmesiyle karşı karşıyayız. Bugün de sabah 10’da başlayan duruşmada 6 celse boyunca reddedilen taleplerimizin aslında davayı aydınlatma konusunda ne kadar önemli olduğunu söz alan her meslektaşımız dile getirdi. Ama yine duruşma sonrası alınan kararlarda adeta boş bir salona konuşmuşuz gibi, savunma yapmışız gibi bir pozisyona düşürüldük.
Biz buradan bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz, bu davanın salt yargısal bir makamın bir mahkemenin çözebileceği bir dava olmadığının farkındayız, bu davanın çözümü açısından, maddi gerçeğin açığa çıkması için güçlü bir siyasi iradeye de ihtiyaç vardır. Yani bu ülkeyi yönetenlerin, söz sahibi olanların bu davaya sahip çıkması lazım. Sahip çıkmaktan kastım, hukukun gereğinin icra edilmesi için bir niyet bir beyan bir irade ortaya koymaları lazım. Maalesef biz bunu göremedik. Oysa cinayet ilk yaşandığı andan itibaren bu ülkeyi yönetenler, bu cinayetin aydınlatılması konusunda ne gerekiyorsa yapacaklarını söylediler. Ama gerek soruşturma aşamasında gerekse şu an kovuşturma aşamasında biz bu iradenin mahkemedeki yargılamaya yansımadığını çok rahat bir şekilde gözlemleyebiliyoruz.
Ben bir kez daha buradan Diyarbakır Barosu adına bir çağrıda bulunuyorum, bu dava bütün yönleriyle açığa çıkana kadar, arkasındaki bütün karanlık odaklar duruşma salonlarında sanık kürsüsüne oturtulana kadar biz bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.”
‘TAHİR ELÇİ SUİKASTI BİR SİYASAL SUİKASTTI’
Duruşmanın tamamlanmasının ardından açıklamada bulunan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise Tahir Elçi suikastının siyasi olduğunu ve sanıklar ile arkasındaki güçlerin korunduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bugün yargılamayı Trabzon Milletvekilimiz Sibel Suiçmez ile izleyip takip ettik, kendisi Trabzon Barosu’nun eski başkanı ve Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı. Bugün bir kez daha gördük ki, yargılama adil bir biçimde yapılmıyor ve gerçek anlamıyla olayı aydınlatacak bir süreç mahkemede işlemiyor. Nedeni şu, Tahir Elçi suikastı bir siyasal suikasttı, siyasal suikastlar Türkiye’de ve dünyada siyasal iktidarın koruması ve ortaklığı olmadan gerçekleşmez. Bu koruma ve ortaklık, cinayetin işlendiği anla ilgili değil bir süreçle ilgilidir.
Tahir Elçi’nin öldürüldüğü süreci bir kez daha hafızamızı yoklarsak, adım adım bu cinayete giden yol televizyonlar ve basın vasıtasıyla ve yargının ortaklığıyla adım adım işlendi. Ve sonuç itibariyle de Dört Ayaklı Minarenin altında bir siyasi suikaste kurban gitti. Aradan geçen 8 yıl içerisinde de bu siyasal suikastın ortakları ve arkasındaki güçler maalesef bu olayın aydınlatılmasını istemiyorlar. Yoksa bir mahkeme 8 yıl geçmiş aradan nasıl bir keşif yapmaz, nasıl bir canlandırma yapmaz, nasıl olaydaki istihbarat elemanlarını dinlemez?
‘8 YILDA ALINAN BİR MESAFE YOK, SANIKLAR VE ARKASINDAKİ GÜÇLER KORUNUYOR’
Genel başkanımızla beraber cinayetten hemen sonra Diyarbakır’a geldik, başsağlığına gittik Türkan Elçi’ye, ondan sonra da Diyarbakır Valisi ve Diyarbakır Emniyet Müdürünü ziyaret ettik. Şurası o gün için de soru işaretiydi, bugün için de soru işaretidir, 2 örgüt mensubunun takip edildiği süreç 8 kilometrelik bir yol, Kayapınar’dan Dört Ayaklı Minareye kadar. Bu 8 kilometre boyunca bu iki örgüt mensubunu canlı bir biçimde yakalamaları mümkün iken Dört Ayaklı Minarenin oraya kadar gitmelerine izin verilmiş ve orada 2 polisin şehit olmasından sonra bu cinayet gerçekleşmiş. Şimdi ısrarla arkadaki istihbarat aracındaki memurların dinlenilmesi talebi, sadece Tahir Elçi suikastının aydınlatılmasına dönük değil aynı zamanda ölen iki polisinde öldürülmesini açıklığa kavuşturulması içindir, bu mahkeme bunu bile yapmıyor. Yani istihbarat mensuplarının konuşma tapelerini, istihbarat mensuplarının tanıklığını maalesef kabul etmiyor. Keşif yapmıyor, delilleri toplamıyor, 13 saniyelik görüntünün neden kaybolduğu noktasında aradan geçen 8 yılda alınan bir mesafe yok. O da şundan kaynaklıdır, sanıklar korunuyor, arkasındaki güçler korunuyor.
Bizler buradayız, ben Diyarbakır Barosunun önceki başkanı olarak ve Tahir Elçi’nin çalışma arkadaşı olarak bu davayı sonuna kadar takip edeceğim.”