Suruç Katliamı’nın yıl dönümünde avukatlara yapılan kötü muameleye hukukçulardan suç duyurusu
Suruç Katliamı eylemlerinde avukatlara karşı yapılan işkence ve engellenmeye karşı hukukçular suç duyurusunda bulundu.
Ersan Kınık
Suruç Katliamının 8. yıldönümü için gerçekleştirilen anma eylemlerinde 1'i 18 yaş altında toplam 155 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar saatlerce gözaltı otobüsünde ters kelepçe ile bekletildi, avukatlarıyla görüşmesi engellendi. Ayrıca haber takibi esnasında gözaltına alınan gazeteci Umut Taştan’ın gözaltı otobüsünde gördüğü işkence nedeniyle parmağı kırıldı.
Gözaltına alınan kişilere hukuki destek vermek için emniyete giden avukatlar ise binadan içeri alınmadı ve saatlerce oyalandı.
Avukatlar, emniyet müdürlüğünde karşı karşıya kaldığı kötü muameleye karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Adalet İçin Hukukçular, Avukat Dayanışması, Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Yurtsever Hukukçular yaşanılan işkenceye ve engellenmeye karşı ortak basın açıklaması düzenledi.
GÖZALTINA ALINANLARA İŞKENCE EDİLDİ, AVUKATLAR SAATLERCE İÇERİ ALINMADI
Açıklamayı avukatlar adına Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Çiğdem Akbulut okudu. Akbulut şu sözlere yer verdi:
“20 Temmuz 2015'te Urfa'nın Suruç ilçesinde bir araya gelen gençlere yönelik IŞİD terör örgütünün bombalı saldırısı sonucu 33 gencin yaşam hakkı elinden alınmış, gençler hayatlarının en güzel çağında katledilmiştir. Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan Suruç Katliamı'nın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen faillerinin yargılanmasına dair süren davada devlet eliyle ‘cezasızlık politikası’ uygulanmış, davada kayda değer hukuki bir ilerleme kaydedilmemiştir.
20 Temmuz 2023 tarihinde, Suruç Katliamı’nın 8. yıl dönümünde yaşanan katliamı unutturmamak adına anayasal haklarını kullanmak isteyenlere, polis tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı saldırı sonucu 154 kişi çembere alınarak işkenceyle gözaltına alınmıştır. Müvekkilleri ile görüşmek ve hukuki destek sunmak üzere İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne giden 46 avukat sürekli ‘10 dakika sonra ifadelere başlanacak’ ‘20 dakika sonra ifadelere başlanacak’ gibi bahanelerle havalandırması olmayan cam bir odada saatlerce bekletilmiştir. Avukatlar kolluk tarafından alıkonulan müvekkilleri ile yakalama anından itibaren her an görüşme sağlama haklarının olduğunu, gözaltı araçlarında saatlerce aç/susuz ve ters kelepçeli bir şekilde bekletilen müvekkillerin durumunu öğrenmek, gözaltı sırasında basına da yansıdığı üzere kaşı patlayan, vücudunun çeşitli yerleri kanayan müvekkillerinin durumundan endişe duyduklarını, gözaltındaki kadın müvekkillerinin varsa ped ihtiyacının giderilmesi, gözaltı sırasında kıyafeti yırtılan müvekkillerinin kıyafet ihtiyacı gibi gereksinimlerini gidermek istediklerini belirtmiş ancak buna rağmen, ‘Burası hassas bölge’ benzeri gerekçelerle avukatlar emniyet bahçesine dahi alınmamış, öyle ki emniyetteki tuvaleti kullanmak isteyen avukatlar, emniyetin dışındaki camiye yönlendirilmiştir.
‘KOLLUK TARAFINDAN AÇIKÇA SUÇ İŞLENMİŞTİR’
Hastaneye sevk sırası dahil alındıkları andan itibaren ters kelepçe ile emniyet bahçesindeki gözaltı araçlarında tutulan kişilerin, avukatları ile görüştürülmesi ve hiçbir yasal dayanağı olmadan avukatların görevini yapması engellenmiş, kolluk tarafından açıkça suç işlenmiştir.
Uzun bir süredir İstanbul Emniyetin'de benzer uygulamaların olması, o gün gözaltına alınanlar arasında avukat meslektaşlarımızın olması ve aynı zamanda işkence ve kötü muameleyi tespit etmek üzere gözlemci olarak emniyete gelen İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Merkezi üyesi meslektaşlarımızın da emniyete girmesi ve görevlerini ifa etmesi engellenmiştir.
SARHOŞ POLİS GÖZALTINA ALINANLARA KÜFÜR ETTİ
Dokuzuncu saatin sonunda insanlık dışı ve onur kırıcı uygulamalara maruz bırakılan avukatlar müvekkillerinin de yaşamından endişe duyarak dayanaksız, gerekçesiz bekletilmeyi kabul etmeyerek görevini yapmakta ısrarcı olunca, orada bulunan polis amiri tarafından "bunları atın dışarı" talimatıyla onlarca polisin işkencesine maruz kalmıştır. Yaklaşık 40 avukat arkadaşımız darp edilmiş, kadın meslektaşlarımızın bazıları saçları çekilerek sürüklenmiş, bazı meslektaşlarımız döner kapının arasına sıkıştırılmış, yerlere yatırılarak tekme tokatla dövülmüş, sarhoş olduğu da anlaşılan Fırat isimli polis tarafından ‘Burası Vatan a**na koyduğum, siz hayırdır’ şeklindeki sinkaflı küfürlerle ağır bir şekilde darp edilmiş, insanlık dışı muameleye maruz bırakılmıştır.
İşkence ile emniyetin dışına atılan meslektaşlarımız, dosyanın savcısı ile görüşmek için İstanbul (Anadolu) Adliyesi’ne gitmiş ve o sırada savcının avukat görüşü ile ilgili bir talimatının olmadığını öğrenmiştir. İşlenen bu suçlar ile ilgili avukatlar olarak darp raporları ile birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyuruları yapılmıştır.
‘HAK VE HUKUK KURUMLARINI DAYANIŞMAYA DAVET EDİYORUZ’
İstanbul Emniyeti'nde, özellikle toplu gözaltıların olduğu politik dosyalarda, kolluk tarafından uzun bir süredir avukatlara yönelik görevi yaptırmama, emniyet bahçesine alınmama, hakaret ve tehdide varan söylemler ve bazı durumlarda fiziki saldırıya varan hukuk ve insanlık dışı yöntemler uygulanmıştır. Kolluğun bu gücü cezasızlık politikasından, hukuk devleti ilkesinin işletilmemesinden aldığını biliyoruz. İdari makamlar tarafından avukatın görevinin yalnızca ifade alma işlemine eşlik etmek olarak görüldüğünü ya da en azından bu beklentide olunduğunu biliyoruz. Ama avukatın görevi aynı zamanda yakalandığı andan itibaren müvekkiline hukuki bilgilendirme yapmak ve hukuki destek sunmak, işkence ve kötü muamelenin ve her türlü hak ihlalinin önünde durmak, bu suçu işleyen görevlilerin yargılanarak cezalandırılması için gerekli işlemleri yapmaktır.
Bizler burada toplanan hukuk kurumları olarak, hukuki sürecin takipçisi olacağımızı yineleyerek meslektaşlarımıza işkence ve kötü muamele uygulayan kolluk görevlilerinin derhal açığa alınarak cezalandırılmasını ve benzer durumların yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz. Bizler mesleğimizi ve mesleğimizin gereklerini yapmaya, her daim hak ve hukuk ve savunma susturulamaz demeye devam edeceğiz. İşkence ve kötü muameleye karşı bütün hak ve hukuk kurumlarını dayanışmaya davet ediyoruz.”
EKİM: BAROLAR TEPKİ KOYMAKTAN GERİ DURUYORLAR
Adalet için Hukukçulardan Ahmet Ekim de şöyle konuştu:
“Müvekkillerimizle görüşmek için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gittiğimizde sürekli oyalanarak ve sürekli kötü muameleye maruz bırakılarak görüşmemiz engellendi. Müvekkillerimiz yalnızca Suruç’ta katledilen 33 arkadaşımızı anmak için bir araya gelmişti. Uzun süredir avukatlar Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde müvekkilleri ile görüştürülmüyor ve biz bu konuda barolar ile görüştüğümüzde tepki koymaktan geri duruyorlar. Ancak bunun bir sonraki aşaması gözaltındaki kişilerin kaybolması olacaktır. Bu yüzden biran önce hukuk kurumlarının harekete geçmesini talep ediyoruz.”
BİLEN: İSTANBUL BAROSU’NU GÖREVİNİ YAPMAYA DAVET EDİYORUZ
İstanbul Barosu’na seslenen ÖHD İstanbul Şubesi Eş Başkanı Esra Bilen ise şu sözlere yer verdi:
“Genel olarak Barolardan bunlara karşı ses çıkarmasını bekleriz ama aynı zamanda mensubu olduğumuz İstanbul Barosu’ndan tweet dışında bir açıklama yapılması, bizler adına bir suç duyurusu yapılmasını beklerdik. Bunu sadece mesleki dayanışma olarak beklemiyoruz. Avukatlık Kanunu’nda, baroların görevi sayılırken, ‘Barolar; avukatların mesleğini geliştirmek, meslek sahiplerinin birbirleri ve iş sahipleriyle olan güveni ve dürüstlüğü sağlamak, meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak amacıyla görev süren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları’ diye tanımlanmış. Yani aslında barolardan beklediğimiz bir mesleki dayanışma değil, İstanbul Barosu’ndan beklediğimiz Avukatlık Kanunu gereğince görevini yapması ve hukukun üstünlüğünü, insan haklarını korumak olan asli görevini yerine getirmesi. O gece avukat Hakları Merkezi’nden gelen birkaç meslektaşımızın rapor tutması ya da İstanbul Barosu’ndan atılan tek tweet bu görevi yerine getirmeye yetmiyor. O yüzden başta İstanbul Barosu’nu görevini yapmaya ve bu göstermelik açıklamalar dışında bu saldırılara karşı durmaya davet ediyoruz.”