Stonewall’un 60’lardaki gazeteleri, ana akım medyanın protestoları ele alırken her zaman sorun yaşadığını gösteriyor

Stonewall’un 60’lardaki gazeteleri, ana akım medyanın protestoları ele alırken her zaman sorun yaşadığını gösteriyor

Yerel ve ana akım gazetelerini okuyan New Yorklular, yeni bir sivil hak hareketinin yaklaşmakta olduğunu bilemezlerdi.

Yazar: Chad Painter

Çeviren: Mert Dayıoğlu

Stonewall ayaklanmaları, 28 Haziran 1969 yılının sabahında başlayan ve New York’ta bir gaybar olan Stonewall Inn çevresi etrafında gerçekleşen 6 gecelik bir protesto dizisiydi.

4 gün önce, 24 Haziran’da,komiser yardımcısı Seymour Pine önderliğinde Stonewall Inn’e baskın düzenlendi, bar çalışanlarını tutuklamaya ve alkollü içkilere el koymaya başladılar. Ama 28 Haziran’da Pine ikinci bir baskın yapınca insanlar kendilerini savunmaya başladı. Yaklaşık 150 kişi kaçtı, sokakta tekrardan toplanmaya başladı ve polisi içeride hapsederek bara saldırdı. Protestocular etraflarında buldukları tuğla, şişe ve çöpleri polise atmaya başladı ve barı yakmaya çalıştı.

Protestocular altı gün boyunca Christopher sokağında ve etrafında yürüyüp tezahürat yaparken bir yandan da polisle çatıştılar.

Bugün birçok insan, bu protestoların LGBTQ+ hakları hareketini tetiklediğine inanıyor.  Ancak; o zamanlarda eğer yerelana akım sayfalarını okuyan bir New Yorkluysanız şehirde yeni bir sivil hak hareketinin yaklaşmakta olduğunu bilemezdiniz.

Tarih ve alternatif basının görevlerini araştıran birisi olarak, Stonewall ayaklanmalarının New York ana akım medyasında ve alternatiflerinde nasıl rapor edildiğini araştırdım.

Stonewall ayaklanmalarından sonraki günlerde, okuduğunuz gazeteye bağlı olarak, olayların oldukça değiştirilmiş olanlarına maruz kalabilirsiniz. Büyük gazeteler sözü polislere verirken diğerleri kendilerini protestocuların arasına koymuşlardı.

BASIN İNSANLARI KASITLI OLARAK YOK SAYDIĞINDA

Medyanın yayın alanındaki değişiklikleri anlamak için eşcinsellerin, basının ve Stonewall öncesi polislerin ilişkilerini hatırlamak oldukça önemlidir.

1969 yılında Illinois dışında bütün eyaletlerde eşcinsel hareketleri illegaldi. Amerika’daki en büyük eşcinsel topluluğuna ev sahipliği yapan New York’ta polis saldırganca ve sistemli olarak eşcinsel erkeklerin sık sık gittiği mekanları hedef gösterdi.

Eğer tutuklanırsa; tutuklanan kişinin adı, yaşı, nerede yaşadığı ve sabıkası bütün Amerika boyunca karakol kayıt defteri olarak genellikle yerel gazetede yayınlanırdı. Örneğin, eğer bir adam Dayton, Ohio’da bir eşcinsel hareketinde bulunduğu için tutuklanırsa bilgileri Dayton günlük gazetesinde yayınlanırdı. Bunun gibi baskı içeriğinde yer alan kişi yıkıcı problemlerle karşılaşırdı.    

Birçoğu aileleri tarafından reddedildi, iş yerlerinden kovuldu ya da ordudan onursuzca tasfiye edildi. Bazıları cinayete ya da suikasta hedef gösterildi.

Eşcinsel erkekler bu yüzden gizli örgütlenmek zorunda kaldılar. Manhattan’daki Greenwich köyünün Christopher sokağı LGBTQ+ müşterilere gizlice hizmet veren bar ve kafeleriyle tamamen güvenli bir yer haline geldi. Bu sigara satış makinelerini ve müzik kutularını barındıran ve su katılmış likör satan barlar genellikle mafyalar tarafından yönetilirdi.

Çoğu kulübün aksine 1967 yılında açılan Stonewall Inn, bir ara sokak yerine bir cadde üzerindeydi. Müşterilerinin çoğunluğu erkek olmasına rağmen LGBTQ+ topluluğundaki diğer gruplar da iki tane dans pistinden dolayı barda sık sık bulunurlardı.

Genel olarak polis barlara ayda bir baskın düzenlerdi ama barın işlerini aksatmamak için bir baskın yapacaklarını ve baskının zamanıyla ilgili sık sık uyarıda bulunurdu. Polis baskınları genellikle bar çalışanları ve müşterileri tarafından kabullenilmişti.

Ama bu sefer olaylar farklıydı. Stonewall destekçileri zaten 24 Haziran baskınıyla ilgili huzursuz hissediyorlardı, bu yüzden bir kişi tutuklanmamaya direndiğinde diğerleri de katıldı. Bu durum çabucak yayıldı.

BÜYÜK GAZETELER SÖZÜ POLİSE VERDİ

Yaşananlar gerici ve karmaşıktı.

Pine, polis memurlarına Stonewall içindeyeni bir ayaklanmanın büyük çaplı bir katliama sebep olacağı korkusuyla ateş açmamaları emrini verdi. Stonewall dışında ise, yüzlerce protestocu ellerine ne gelirse polislere fırlatıyor, diğerleri ise Stonewall’u polislerde içerisindeyken ateşe vermeye çalışıyordu.

Ama yine de ana akım medya protestoları layıkıyla göstermeyi yeterince başaramadı. The New York Times, The New York Daily News ve The New York Post olan 3 şehir gazetesi, özellikle polis kaynaklarından alıntılanan ve çok az kaynak sunan yüzeysel hikâyeler yayınladı. Durum neredeyse sebepsiz bir ayaklanma olan yasaya aykırı gençliğin çılgınlığa dönmesinin bir örneği olarak çerçevelendi.

Örneğin, Times dergisinin ilk Stonewall makalesi şöyle başladı: “‘Köy’ baskınında 4 polis yaralandı.” ve “Sivil polis kuvvetleri, polislerin eşcinsel müşterileriyle oldukça tanınmış olduğunu söylediği bir bara baskın yaptıktan sonra dün gece yarısı üçten hemen sonra yüzlerce genç erkek Greenwich köyünde saldırıya devam etti.”

Ana akım gazeteleri en azından Stonewall hakkında yazmışlardı. Yerel televizyon istasyonları Manhattan’ın kalbinde yaşanan ayaklanmaları rapor etmeyi bile başaramamıştı.

Tam tersine, en popüler yerel alternatif bir gazete, The Village Voice, yayın bölgesinde isyanları ilk sayfasında tutmuştu. Protestoculardan polis memurlarıyla beraber barın içerisinde mahsur kalan Voice gazetesinin muhabirlerinden Howard Smith ve protestocularla beraber dışarıda olan Lucian Truscott IV’ün de bizzat verdiği röportaj ve alıntıları içeriyordu.

Her iki muhabir de ilk başlarda isyana Stonewall ayaklanmalarının olduğu Christopher sokağından biraz uzakta olan The Voice ofislerinden tanık olmuşlardı.

ALTERNATİF BASIN HER ZAMANKİNDEN ÇOK DAHA İYİ BİR PERFORMANS SERGİLİYORDU

The Voice gazetesinin yayın alanı, alternatif basınların pek çok ayırıcı özelliğini ön plana çıkarmıştı. 

Hem protestocuların hem de polisin düşüncelerini dahil ederek daha karmaşık ve çok az farklılık gösteren bir hikâye ortaya çıkarttılar. Gazete, Stonewall ayaklanmalarını Smith’in protestocuların ‘maruz kaldıkları davranış biçimine karşı çıktıklarını’ yazmasıyla birlikte bir isyandan çok özgürlüğün bir ifadesi olarak ele aldı. 

Yine de The Voice gazetesinin yayın alanı mükemmelden çok uzaktaydı. Truscott’un bölümündeki eşcinsel karşıtı yorumu, gazetenin uzun süredir devam eden aynı cinsiyetten kişisel reklamlara karşı editörlük politikalarının bir kısmında olduğu protestocuları kızdırdı.

The Voice gazetesi genellikle politik olarak merkezde bırakılırken, Stonewall ayaklanmaları hakkında ayrıca yazan The Rat, The East Village Other ve The Berkeley Barb gibi daha gizlice çalışan gazetelerinin bazıları kadar radikal değildi.

Yine de The Voice, hem Stonewall ayaklanmaları hem de gazetenin 60 yıllık varoluşu sürecinde ana akım medyada sessiz bırakılanlar için önemli bir platform olarak görev yaptı. The Voice; Boston, Baltimore, Philadelphia ve San Franciscoda benzer basınların kepenkleri kapatmaya devam etmesiyle 2018 yılında kapandı.

Devletin ilk günlerinden beri alternatif bir basın ana akım medyayla beraber zaten vardı. Bu gazeteler ana akım medyadaki diğer gazetelerin rapor etmediği hikâye ve konular hakkında yazarak Amerika’daki medyanın şekillenmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Genellikle aktivizm uğruna nesnellik iddiasındanvazgeçtiler; devlet büyükleri ve iş insanlarından alıntı yapmak yerine olay yerindeki halktan alıntılar yaptılar. 

Stonewallayaklanmalarından 50 yıl sonra, LGBTQ+ hareketinin kazançları üzerine düşünmek önemlidir. Ancak; alternatif gazetelerin de yayın yapmayı durdurduğu zaman ve böylece rapor edilmemiş, rapor edilme imkânı olmamış ya da yanlış rapor edilmiş hikayeler de ele alınmadığında, kaybedilen şeyler hakkında da düşünmek oldukça önemlidir. 

Kaynak: Vox

DAHA FAZLA