SSCB döneminde 5 adet üretilen ‘nükleer kıyamet tankı’ bulundu
Rusya’nın Rostov bölgesinde Sovyetler Birliği döneminde sınırlı sayıda üretilen ve ‘nükleer kıyamet aracı’ olarak adlandırılan bir Ladogatankının bulunduğu bildirildi.
14-08-2019 12:12

Rusya’nın Rostov bölgesinde Sovyetler Birliği döneminde sınırlı sayıda üretilen ve ‘nükleer kıyamet aracı’ olarak adlandırılan bir Ladogatankının bulunduğu bildirildi.
Haberrus'un Rossiyskaya Gazeta’dan aktardığı habere göre Rusya’nın güneyindeki Rostov bölgesinde yer alan Kamensk-Şahtinski kentinde, Sovyetler Birliği döneminde sadece 5 adet üretilen ve ‘nükleer kıyamet aracı’ olarak adlandırılan Ladoga tanklarının biri bulundu.
80’li yıllarda sadece 5 adet üretilen bu tanka, ‘en ağır limuzin’ de deniyordu, zira bu araçlar olası bir nükleer savaş durumunda kullanılmak üzere geliştirilmişti.
42 ton ağırlığında ve 6 yolcu alacak şekilde tasarlanan bu tanklar, kitle imha silahlarına karşı güvenli bir koruma sağlaması öngörülerek üretilmişti.
Leningradlı tasarımcılar tankı güçlü bir filtreleme-havalandırma ünitesi, ek hava tüpleri ve klima sistemiyle donatmıştı. İçleri oldukça konforlu olan Ladoga tanklarında ayrıca o dönemin en modern iletişim ve gözlem sistemleri, televizyon kameraları ve dış ortam kontrol cihazları bulunuyordu.
İlki 1980’li yılların başında üretilen ilk tank, T-80 tankının şasisi üzerinde geliştirildi, enerji kaynağı olaraksa 1100 beygir gücünde GTD-1000TF marka türbinli motor seçildi. Daha sonra Ladoga’lara daha güçlü olan GTD-1250 motoruyla donatıldı. Her iki motorun da radyoaktif tozdan otomatik arındırma işlevi bulunuyordu.
Ladoga’lar otoyolda 70 kilometre/saat hıza ulaşabiliyor ve tek depoyla 350 kilometre mesafe kat edebiliyordu.
Ladoga tankı 1986 yılında Çernobil’de arazi keşif çalışmalarında test edildi. Daha sonra bu testlerden edinilen deneyim, uzmanlar tarafından daha modern tankların geliştirilmesi için kullanıldı.
İLGİLİ HABERLER
Erkan Baş: Ekonominin büyüdüğünü söylüyorsanız emekçiye pay verin
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu.
10-12-2019 09:08

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, FOX Tv'de yayınlanan ve İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat'e konuk oldu.
Erkan Baş'ın konuşmalarından öne çıkanlar şu şekilde:
-Devletin resmi kurumlarının açıkladığı rakamların bizim açımızdan herhangi bir güvenilirliği kalmamış durumda. Hepimiz yüzde 10'larla ifade edilen bir enflasyonun gerçek olmadığını görüyor ve yaşıyoruz.
-Dün bütçe görüşmelerinde sosyal yardımların arttığı söylendi. Bununla, insanların yardıma ihtiyaç duymasıyla övünüyorlar.
-Tayyip Erdoğan Şehir Üniversitesi için bir açıklama yaptı. Davutoğlu'nun, Babacan'ın, Şimşek'in ismini verdi, hırsızlık var dedi. Daha sonra çıkarttık bu belgeyi, orada 5 imzacının olduğunu ve AKP'li bir ismi saymadığını gördük.
-Türkiye'de paranız yoksa, yoksul bir ailedeyseniz imam hatipe gideceksiniz gibi bir sistem var. Zengin çocukları koleje, yoksul çocukları imam hatipe... Eğitim ya dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek için, ya da paranın satın alabileceği bir mal olarak görülüyor. Dolayısıyla sürekli patlaklar meydana geliyor ama olan bizim çocuklarımıza oluyor.
-İktidar Türkiye'nin büyüdüğünü, ekonominin büyüdüğünü söylüyor. Madem öyle, artan ekonomiden emekçiye pay verin. Bir refah, bir zenginleşme varsa bundan emekçiye neden bir pay düşmüyor? DİSK'in çalışmasını değerli buluyorum, asgari ücretten vergi alınmaması ve en az 3 bin 200 lira olmasının arkasındayım.
-Maliye Bakanı çeşitli zamanlarda çıkıp "bu çok önemli" vurgusuyla ekonomik programlara çıkıp halkla resmen dalga geçiyor.
-Erdoğan bir belge çıkardı ve dedi ki 'kamu arazisine çökmüşler'. AKP'nin en çok övündüğü şey, özelleştirme yapmaları. Yani halkın malını aldılar, birilerine sattılar, peşkeş çektiler.
-AKP, açık, şeffaf, meşru bir siyasi parti gibi Türkiye'yi yönetmiyor.
-Neyi merkeze alacağız? İnsanı mı parayı mı? Aramızdaki fark bu. AKP doğaya, insana, ağaca, çevreye her şeye para gözüyle bakıyor.
Erkan Baş: En büyük suç halka yalan söylemektir
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin Genel Kurul görüşmelerinde konuştu. Baş burada yaptığı konuşmasında, "Bana göre en büyük suç halka yalan söylemektir" dedi.
10-12-2019 00:43

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin Genel Kurul görüşmelerinde söz aldı.
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerine emekçilere saygı ve sevgilerini ileterek başlayan Erkan Baş, "Halka yalan söylemek en büyük suçtur. Sanki bir bütçe tasarısı üzerine konuşuyormuşuz gibi yapmayalım" ifadelerini kullandı.
Genel Başkan Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda şunlara değindi:
"Türkiye İşçi Partisi Parlamentoda çok az sayıda milletvekiliyle temsil edilen bir parti ama gördüğünüz gibi Mecliste de emekçi yoldaşlarımız sayesinde ağırlıkları kaldırıp kürsüye büyük bir yükle gelebiliyoruz. Onlara da son derece saygıyla, sevgiyle teşekkür etmek istiyorum.
"OKUMADINIZ AMA OKUMADIĞINIZ BU BÜTÇEYİ SAVUNUYORSUNUZ"
Değerli arkadaşlarım, bugün kürsüye gördüğünüz gibi biraz yüklü geldik. Bütçeyi tartışıyoruz, vatandaş da izliyor, benim de beş dakika bir konuşma sürem var. Bu süreyi de binbir zorlukla aldığımızı halkımızın bilmesini istiyorum, kayıtlara da böyle geçsin. Şimdi, halkımız bizim ne tartıştığımızı bilsin diye böyle geldim. Şu gördüğünüz kitaplar, değerli arkadaşlar, 18 cilt ve 13.506 sayfadan oluşuyor. Bizim burada tartıştığımız, bugün hani "Bütünü üzerinde tartışıyoruz." diyoruz ya, işte bunların üzerinde tartışıyoruz aslında.
Ben, cuma günü öğleden sonra saat dörtte bunları teslim aldım, oturdum, bir hesap yaptım -pazartesi günü saat on ikide Mecliste bunları görüşmeye başlayacağız- cuma günü dörtten pazartesi günü on ikiye kadar hiç uyumasam, yemesem, içmesem, masanın başından hiç kalkmasam altmış sekiz saat vaktim var ve bu altmış sekiz saat içerisinde şu gördüklerinizi okuyabilmem için değerli arkadaşlar, saatte tam 200 sayfa okuyabilmem gerekiyor; bu, takdir edersiniz ki mümkün değil. Şimdi, bu, imkânsız ve herkes bunu bilsin istiyorum, halkımız bunu bilsin istiyorum. Çok merak ediyorum gerçekten, var mı arkadaşlar okuyan? "Ben okudum." diyebilecek bir kişi var mı? Bence yok, mümkün değil, bilimsel olarak bu mümkün değil. Dolayısıyla kimse okumadı. Yalan yok, ben de tümünü okuyamadım, önemli gördüğüm bölümlerini incelemeye çalıştım.
Şimdi, ben size şunu söylemek istiyorum: Okumadınız, ama okumadığınız bu bütçeyi savunuyorsunuz. İçinde ne olduğunu bilmiyorsunuz ama savunuyorsunuz, sonra yarın öbür gün geleceksiniz, diyeceksiniz ki "Kandırıldık." Dememek için değerli arkadaşlar, bunları okumamız lazım, bunların okunabileceği sürelerin hazırlanması lazım.
Bakın, değerli arkadaşlar, 13 bin sayfa diyorum. Bundan en 600-700 tane basıldı, hepimize dağıtıldı. Yazık ya, memleketin ağacına yazık yani boşu boşuna o ağaçları katlediyoruz. Hiç kimse bunları okumuyor. Şimdi, böyle bir tartışma bence olmaz.
"HALKA YALAN SÖYLEMEK EN BÜYÜK SUÇTUR"
Şimdi, değerli arkadaşlar, bana göre en büyük suç halka yalan söylemektir, halka yalan söylemek en büyük suçtur ve burada sanki bir bütçe tasarısı üzerine konuşuyormuşuz gibi yapmayalım. Maalesef okumuyorsunuz ve maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı diyor ki: 'Parmak kaldırma makinesi.' Ben buna sadece üzülüyorum ve sizleri uyarıyorum, siz okumuyorsunuz, bakın, başkalarının okumasına da izin vermiyorsunuz çünkü bu bütçeyi kaçırmak istiyorsunuz, bu bütçeyi milletvekillerinden kaçırmak istiyorsunuz. Daha önemlisi, bu bütçeyi işçilerden, emekçilerden kaçıyorsunuz, halktan kaçıyorsunuz, saklıyorsunuz. Niye saklıyorsunuz biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bakın, burada, dünya şampiyonlukları kazanıyorsunuz. Ne de kazanıyorsunuz? Dünyada en çok kamu ihalesi alan 10 şirketi -Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon, MNG- siz yaratmışsınız. Bu bütçe bunları yaratıyor değerli arkadaşlarım. Bakın, sonra ne oluyor biliyor musunuz? Atanamadığı için insanlar üzüntüden kanser oluyor, bunalım kurbanı oluyor, canına kıyıyor, inşaatlarda amele oluyor, çorbacılık yapıyor, lokantacılık işine girmek zorunda kalıyor. Sonra, annelerin canına tak ediyor, hayatlarına son veriyorlar, ondan sonra çocuğuna kıyafet alamadığı için babalar intihar ediyorlar, ondan sonra maddi sıkıntı nedeniyle aileler kendilerini topyekûn intihar ediyorlar.
"İŞÇİYE ATILAN TEKMEYLE SUNULAN BÜTÇE ARASINDA FARK YOK"
Sonuçta değerli arkadaşlar, şunu bilmenizi istiyorum: Sizin hazırladığınız bu bütçe ne biliyor musunuz? Şu Yusuf Yerkel var ya sizin kadronuz, işçiye tekme atan Yusuf Yerkel, aslında siz bu kitapları işçilerin, emekçilerin, yoksulların kafasına atıyorsunuz. Ya, buradaki tekmeyle sizin sunduğunuz şu bütçe arasında işçiye sunulanlar açısından bir fark yok. Niye yok biliyor musunuz arkadaşlar? Çünkü, Tayyip Erdoğan'ı hepimiz tanıyoruz değil mi? Kasımpaşalı, civanmert, delikanlı; öyle bildik, öyle tanıdık. Bu arada geçen dönemde ne oldu? Bakın, önce bir kaçak saray oldu, o Kasımpaşa'daki gecekondudan çıktık, bir kaçak sarayımız oldu. Yetti mi? Yetmedi. Bir tane yazlık saray yaptık. Yetti mi? Yetmedi. Uçan saray yaptık. Yetti mi? Yetmedi mi? En son bir tane de yüzen saray yaptık, geldik. Kasımpaşa'dan çıktık, saraylar şahı olduk, saraylar padişahı olduk.
"DAVUTOĞLU DOLANDIRICILIK YAPTI, SANIRSINIZ ERDOĞAN MUHALEFETTİ"
Değerli arkadaşlarım, bakın, geçen gün bir şey oldu, Tayyip Erdoğan beraber yürüdüğü, beraber ıslandığı arkadaşlarıyla ilgili konuşmaya başladı ve dedi ki: "Davutoğlu ve Babacan dolandırıcılık yaptılar." TEKEL özelleştirilirken rantçılık yaptıklarını söyledi. Sanırsınız kendisi o zaman muhalefetteymiş ha, öyle şey yapıyor.
Şimdi, bu TEKEL bizim yüreğimizin yarası. Niye biliyor musunuz? Siz belki yine buralarda oturuyordunuz, ben TEKEL işçileriyle beraber şu Sakarya Caddesi'nde çadırda yatıyordum, bu TEKEL özelleştirilmesin, TEKEL satılmasın, TEKEL işçileri işsiz kalmasın diye. Şimdi öğreniyoruz ki işler bozulunca öğreniyoruz ki TEKEL aslında peşkeş çekilmiş. Yani biz bunları söylediğimiz için polisten dayak yerken aslında bunlar yapılmış.
DOLANDIRICI AKP'DEN AYRILMIŞSA SUÇLU, AYRILMAMIŞSA MASUM
Çok ilginç bir şey var değerli arkadaşlar, orada ben dikkat ettim, Tayyip Erdoğan 1 Başbakan ve 3 Bakanın ismini saydı: Davutoğlu, Babacan, Mehmet Şimşek ve Feridun Bilgin'in ismini saydı. Ben gittim o kararı buldum ve aldım. O kararda bir imza daha var, Tayyip Erdoğan hiç adını anmadı. "Acaba niye?" diye düşündüm. Niye biliyor musunuz? Çünkü hâlâ AK PARTİ'li. Ne demek bu? Yani hırsız, üçkâğıtçı, dolandırıcı, milletin malına çöken AK PARTİ'li olursa, o suçlu değil ama AK PARTİ'den ayrılmışsa hemen suçlu hâle gelecek.
Keşke daha çok vaktim olsa, daha çok konuşsak ama bence bütçede şunu konuşmamız lazım değerli arkadaşlar: Bu yoksulluğu nasıl aşacağız? Halkın sefalet içinde yaşamasını nasıl engelleyeceğiz? EYT'lileri nasıl emekli edeceğiz? Emekliler nasıl insan gibi yaşayacaklar? Bu bütçe konuşmasında bunları konuşmamız lazım.
"HALKIN MALINA ÇÖKENDEN HALKIN MALINI ALALIM"
Hani hep soruyorsunuz ya "Kaynak nerede? Kaynak nerede?" Bakın, sizin Genel Başkanınız itiraf etti, dedi ki: "TEKEL'in arazisini şahıslar kendilerine peşkeş çekmişler." Ben başka sayayım mı? Paşabahçe, Erdemir, İsdemir, TEKEL, Sümer Holding, şeker fabrikaları. Yani siz özelleştirme rekoru kırdınız; bu memleketin işçisinin, emekçisinin alın teriyle, babalarımızın, dedelerimizin alın teriyle yapılan her şeyi sattınız. Kaynak mı arıyorsunuz? Hadi gelin, kaynak bulalım. Hadi şu, halkın olanlara, o peşkeş çektiklerinizin hepsine yeniden halk adına el koyalım, bakalım o zaman memlekette emeklilikte yaşa takılanlar için kaynak çıkıyor mu, yoksullar için kaynak çıkıyor mu, asgari ücreti artırmak için kaynak çıkıyor mu. Varsa cesaretiniz biz hazırız. Bu bütçeyi gerçekten tartışmak istiyorsanız, kaynak yaratmak istiyorsanız, halkın malına çökenlerden halkın malını geri alalım, hepsini kamulaştıralım diyorum."
İstanbul'da binlerce yurttaş 'insanca yaşamak istiyoruz' diyerek Bakırköy'de buluştu
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri'nin çağrısıyla binlerce kişi, bugün Bakırköy'de "İnsanca yaşamak istiyoruz" diyerek Pazar Alanı'nı doldurdu.
08-12-2019 13:45

İleri Haber
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri bugün Bakırköy'de "İnsanca yaşamak istiyoruz" sloganıyla Pazar Alanı'nı doldurdu. Saat 13.00'da başlan mitingde, binlerce yurttaş vergi adaletsizliğine, zamlara ve ekonomik krize karşı taleplerini haykırdı.
"Geçinemiyoruz, insanca yaşamak istiyoruz" çağrısıyla düzenlenen miting DİSK, KESK, TTB gibi emek örgütleri ve siyasi partilerin de katılımıyla gerçekleşti.
TALEPLER
Yapılan mitingde ise emek örgütlerinin, siyasi partilerin ve yurttaşların talepleri şunlar:
- Vergi adaletsizliğine son verilsin
- Elektrik, su ve doğalgazdan alınan vergi kaldırılsın
- Emekçiden alınan gelir vergisi yüzde 15 ile sınırlandırılsın
- Temel tüketim mallarına yapılan zamlar geri alınsın
- İşsizlik Fonu işçilere verilsin
- KHK ve OHAL uygulamaları kaldırılsın
- Kayyumlar çekilsin
MİTİNGDEN KARELER
TİP Sancaktepe İşçi Bürosu'ndan 'Kriz Var Çözüm Var!' etkinliği
TİP Sancaktepe İşçi Bürosu, "Kriz Var Çözüm Var!” kampanyası kapsamında “Kıdem tazminatı, işsizlik, EYT mücadelesi" üzerine söyleşi gerçekleştirdi.
07-12-2019 23:01

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş'ın katılımıyla etkinlik düzenleyen TİP Sancaktepe İşçi Bürosu, "Kriz Var Çözüm Var!” kampanyası kapsamında “Kıdem tazminatı, işsizlik, EYT mücadelesi" üzerine söyleşi gerçekleştirdi.
Etkinlikte bir süredir emekçilerin örgütlenmesine yönelik başlatılan sağlık, eğitim, mavi yaka ve İşçi TV çalışmalarından örnekler aktarılıp, katılım sağlayan herkesin bu çalışmaların bir parçası olması davetinde bulunuldu.
Ülkenin kanayan yaralarından olan; işsizlik, kıdem tazminatı ve EYT mücadelesi üzerine konuşan TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş; işçilerin bir kurtarıcı beklemesi yerine, kendilerini kurtarması gerektiğini dile getirirken, planlı bir işsizliğin yaratılıyor olmasına dikkat çekti. Baş, "Daha az ücrete daha fazla emek sömürüsü patronların işini kolaylaştıracaktır" ifadelerini kulladı.
Ülke de yaratılan bir kriz var ve bu krizin faturasını yoksullar, emekçiler üzerinden sağlanmaya çalışılıyor olmasını her şeye ödenen vergilerle örneklendiren Erkan Baş, asgari ücretli çalışan bir vatandaşla daha üst seviyede olanların aynı ekmeğe aynı vergiyi veriyor olmasının da kabul edilemezliğini ve insanın, çalışmak için bir canlıya dönüştürüldüğü gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzun acı gerçekliğine değindi.
Son olarak “Yoksulluğun, işsizliğin, hayat pahalılığının düşük yaşam kalitesinin” bir isyana dönüşmesi ve sokağa çıkılması için 8 Aralık da düzenlenecek olan "İnsanca Yaşamak İstiyoruz" mitingine çağrı yapıldı.
Erkan Baş: Patronlar için değil emekçiler için bütçe
TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda konuştu. Baş haftaya başlayacak bütçe görüşmeleri için, "Sadece patronlar için para babaları için değil, emekçi ve yoksul halkımız için bütçe yapma sorumluluğumuzu hepimiz açısından değerlendirileceğini umuyorum" dedi.
03-12-2019 18:36

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda, haftaya başlayacak bütçe görüşmelerine, İstanbul'da Emek ve Demokrasi Güçleri'nin bütçe görüşmeleri öncesinde yapılacağı mitinge, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) Derneği'nin taleplerine ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın veto ettiği yasaya ilişkin konuştu.
Erkan Baş konuşmasına, Edirne Cezaevi'nde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a geçmiş olsun dileklerini ileterek başladı.
İŞÇİ VE EMEKÇİLER İÇİN BÜTÇE
Genel Başkan Erkan Baş şu ifadeleri kullandı:
"Bu hafta yoğun bir gündemimiz var ama galiba kamuoyu da bizler de önümüzdeki hafta başlayacak bütçe görüşmelerine ilişkin bir hazırlık içerisindeyiz. Ben önemli bir yoğunlukla geçecek görüşmeler sırasında Meclisimizin komisyonlarda göz ardı edilen, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, yoksul halkın çıkarlarını merkeze alan bir bütçe konusunda çalışmalar yapacağını, bu sorunu en azından Genel Kurul'da bütün açıklığıyla değerlendirip, sadece patronlar için, para babaları için değil, emekçi ve yoksul halkımız için bütçe yapma sorumluluğumuzu hepimiz açısından değerlendirileceğini umuyorum.
ERKAN BAŞ'TAN MİTİNG ÇAĞRISI
Tabii bu açıdan önemli olduğunu düşündüğüm bir gelişme de, İstanbul Emek ve Demokrasi Güçleri tam bütçe görüşmelerinin bir gün öncesinde 8 Aralık Pazar günü İstanbul Bakırköy Meydanı'nda bütçeye dair emekçilerin taleplerini dile getirecekleri bir miting gerçekleştirecekler, hem tüm halkımızı hem de vekil arkadaşlarmızı o mitingde emekçilerle olmaya onların taleplerini doğrudan yerinde dinlemeye davet ediyorum.
'EYT'LİLER İÇİN PARLAMENTO SORUMLULUK ÜSTLENMELİ'
Bugün Emeklilikte Yaşa Taklanlar Derneği yöneticilerini ağırladık, arkadaşlarımız mücadelelerinde kararlı olduklarını ve bu talebin göz kapatılamayacak, duyulmazlıktan gelinemeyecek bir talep olduğunu bir kez daha ifade etme ihtiyacı hissettiler. Biz kendilerinin bu talebine katıldığımızı ve EYT'lilerin sorunlarının çözümü için parlamentonun sorumluluk üstlenmesi gerektiğini bir de Genel Kurul'da ifade etmiş olalım.
'AKP'LİLER PARMAK KALDIRMA MAKİNESİ OLMAKTAN ÇIKMAZLARSA BÖYLE KOMİK DURUMA DÜŞERLER'
Son olarak gerçekten şu geçtiğimiz hafta yasalaşan ve dün Cumhurbaşkanı'nın ilk defa veto etmesiyle tekrar gündeme gelen konu asında anlamak isteyen herkes için bana sorarsanız çok önemli mesajlar içeriyor. Burada komisyon aşamasında pek çok milletvekili arkadaşımız konunun önemini defalarca kez anlatmaya çalıştılar; fakat ne hikmetse AKP sıralarında oturan hiçbir milletvekili altını çiziyorum hiçbir milletvekili bu konuda muhalefet sözcülerinin söylediklerini duymak istemedi, anlamak istemedi ve yaptıklarından çok emin bir biçimde o yasa teklifine evet oyu verdiler. Bunlar kayıtlara da girdi. Büyük bir şevkle her zaman olduğu gibi evet oyu verildi. Şimdi değerli arkadaşlar bakın, bize sürekli şu söyleniyor: 'İktidarın iyi yaptığı şeyleri hiç mi alkışlamayacaksınız?' Ben açık söylüyorum Recep Tayyip Erdoğan'ın veto etmesi doğrudur. Bakın notlarım arasında var, daha önce Recep Tayyip Erdoğan'ın bir sözü var bence o da çok doğru. 2001 yılında diyor ki: 'Milletvekilleri birer parmak kaldırma makinesi olmaktan çıkmalıdır.' Ben de bu sözü bugün aynı şekilde söylüyorum ve diyorum ki: Milletvekilleri birer parmak kaldırma makinesi olmaktan çıkmalılar, çıkmadıklarında böyle komik durumlara düşerler. Ben alkışlamak istiyorum; fakat o kadar hızlı fikir değiştiriyorlar ki hangi fikri alkışlayacağımı bilemiyorum bunu da halkımızın taktirine bırakıyorum."
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'tan, Kaz Dağları'yla ilgili soru önergesi
Baş, Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artış ve Zenginleştirme Projesi'yle ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanıtlaması istemiyle 4 soru yöneltti.
03-12-2019 13:02

İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Kaz Dağları’nda siyanürle altın arayarak on binlerce ağacın katledilmesine ve doğa talanına yol açan Kanada merkezli Alamos Gold şirketinin ruhsatıyla ile ilgili ayrıntıları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e sordu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Kaz Dağları’ndaki doğa katliamının mimarı olan Alamos Gold şirketinin Türkiye’de bağlı kuruluşu olan Doğu Biga Madencilik A.Ş.’ye ait Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artış ve Zenginleştirme Projesiyle ilgili ruhsat yenileme konusunu Meclis gündemine taşıdı.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün internet sayfasında ruhsat tarihi sorgulama kısmında söz konusu ruhsatın tarihinin uzatılmadığının ve hala son tarih olarak 13.10.2019 olduğunu hatırlatan TİP Genel Başkanı, Alamos Gold firmasının resmi internet sayfasında 14 Ekim 2019 tarihinde yapılan açıklamada da, ruhsatın yenilenmediğini ancak ilgili bakanlık ile görüşmelerin devam ettiğini, inşaat faaliyetlerini 2021’e kadar durdurduklarının açıklandığını belirtti.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 2020 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “Kirazlı Dağı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Projesi kapsamında biz de ilgili bakanlıklarla Cumhurbaşkanı Yardımcısı nezdinde bir araya geldik ve burada hakikaten yapılan bir yanlış olup olmadığının tespiti ve gerekirse verilmiş ruhsatların durdurulması dahil her türlü süreci o toplantı çerçevesinde değerlendirdik. Biz de doğamızı, çevremizi herkes gibi korumak istiyoruz. Bize bırakılmış emanetleri çocuklarımıza en iyi şekilde koruyarak aktarmak istiyoruz ki bu çerçevede zaten bu süreci de durdurduk” sözlerini de anımsatan Baş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti:
1- Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. Murat Kurum tarafından yapılan açıklamaya istinaden ve ruhsat verme/uzatma yetkisinin Enerji Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünüzde olması nedeniyle, Firmanın ruhsat yenileme başvurusu ile ilgili olarak Bakanlığınızca ne gibi bir işlem yapılmıştır? İşlemler için herhangi bir ek süre verilmiş midir? Verilmiş ise son süre nedir? Bu süre içerisinde Bakanlığınızca alanda her hangi bir inceleme araştırma yapılacak mıdır?
2- Söz konusu ruhsatın süresi uzatılmış mıdır? Uzatılmış ise tarih ve süresi nedir?
3- Ruhsat uzatılmamış ise gerekçesi nedir?
4- Kirazlı Altın Madeni Ruhsatı’nın başka firmalara devri konusunda herhangi bir başvuru var mıdır? Var ise bu devir işlemi Bakanlığınızca onaylanmış mıdır? Onaylanmış ise hangi firmaya devredilmiştir?