Son Çıkış: Çıkmaz bu yol bir yere...
"Son Çıkış, İstanbul’da eşinin babasının inşaat şirketinde mimar olarak çalışan Tahsin’in traji-komik öyküsünü perdeye getiriyor."
08-12-2018 08:38

Malum, “köprüden önceki son çıkış” ifadesi içinde bulunduğumuz dönemde siyasetin muhalif cenahında sıkça, her seçim ve halkoylaması arifesinde kullanılır olmuştu. Dün (Cuma) vizyona giren yerli yapım Son Çıkış ise isminin bu bağlamda yapabileceği çağrışımlara karşın, toplumsal-eleştirel bir film olmakla beraber doğrudan güncel siyasal süreçlere, siyasal rejimin değişiyor oluşuna ve bu rejim değişikliğine karşı duruş çabalarına gönderme yapan bir çalışma değil. Can Kantarcı’nın yazdığı senaryodan Ramin Metin’in yönettiği Son Çıkış’ın toplumsal-eleştirelliği, ana gövdesinin “kentsel dönüşüm” arka fonunda bir kara mizah filmi olarak şekillenmesinde ve anlatısının son çeyreğinde ise asıl derdinin kapitalist ilişkilerin penetrasyonun yaygınlığına vurgu yapmak olduğunu hissettirmesinde yatıyor.
***
Yazının devamını okumak için buraya tıklayınız.
İLGİLİ HABERLER
İleri gidemeyen geride bıraktığına yanaşır
16-02-2019 00:24

Metin Çulhaoğlu
Tuncay Birkan’ın yeni kitabı (Dünya ile Devlet Arasında Türk Muharriri 1930-1960, Metis) Yayınları 2019), konusuna 150’liklerin affıyla giriyor.
150’likler, 1920 ile 1922 arasında Anadolu’daki milli mücadeleye karşı tutum almış kişilerdir. Bu kişiler, Sevr anlaşmasını imzalayanlardan Vahdettin’in maiyetine, İstanbul basınının kimi simalarından Kuvayı İnzibatiye komutanlarına, askerlerine ve Ankara karşıtı bürokratlara uzanan bir yelpazeye yayılır. Söz konusu kişiler için Ankara 1924 yılında önce sürgün kararı almış, ardından bu kişiler vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
***
Yazının devamını okumak için buraya tıklayınız.
Endüstri 4.0: Kapitalizmin kurtarıcısı mı, mezar kazıcısı mı?
15-02-2019 11:01

İlke Bereketli
Bir önceki yazıda “Günümüzün teknolojik olanakları sayesinde ağır işler tamamen robotlara yaptırılabilir, günlük çalışma süresi yarı yarıya azaltılabilir, işsizlik sorunu tamamen ortadan kaldırılabilir, artan boş saatlerde insanlar yaratıcı kapasitelerini geliştirecek etkinliklerle uğraşabilir” demiş, gündüzlerinde sömürülmeyen ve gecelerinde aç yatılmayan insanca bir yaşamın mümkün olduğunu söylemiştik. Her ne kadar mümkün olduğunu söylesek de işçi sınıfının bu olasılığı gerçek kılması için henüz erken. Öte yandan bugün sermayenin biraz da göz boyamak için hevesle dillendirdiği “tam otomasyona geçiş” iddiası da pek gerçekçi değil. Verili durumda robotlaşmanın bir sınırı var ve %100 otomasyondan söz edilemez.
***
Yazının devamını okumak için buraya tıklayınız.
Direnerek aşmak ve Kürt siyasetinde yeni dönem kodları
15-02-2019 10:58

Onur Emre
Bir yeni evreye adım atıyoruz...
Türkiye Kürtlerinin siyasal mücadele tarihi tartışma konusu edildiğinde ve bu tarih yakın gelecekte yazıldığında; 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası AKP iktidarı tarafından Kürt illerinde hayata geçirilen saldırı (sindirme) planları ve bilhassa Kürt silahlı hareketinin buna karşı izlediği dönemsel savunma stratejisi özel bir ilgiye şayan olmak zorunda.
***
Yazının devamını okumak için buraya tıklayınız.
Metaya dönüşen vicdan
13-02-2019 10:55

Güray Öz
Filozoflar, bilinen tarihin her evresinde paranın ayartıcı, yoldan çıkarıcı özeliği üzerinde durdular, yazıp çizdiler. Belki en eskilerden birisi, ünlü ozan Lucretius’un Türkçeye Tomris Uyar-Turgut Uyar tarafından Evrenin Yapısı adıyla çevrilen De Rerum Natura’sındadır. Şöyle yazar Lucretius: “...Mal tutkusunu altının bulunuşu izledi. / Altın çarçabuk alttetti güzeli, güçlüyü.” (Evrenin Yapısı. Norgunk Yayınları. sf. 206)
Sofokles, Antigone’da daha açık yazar: “Çünkü insanoğlunun hiçbir icadı / para kadar fesat verici değildir, / ülkeleri harap ve yerle bir eden odur: / Dessaslığı (hilebazlığı) öğreterek mertliği bozar ve böylece / asi ruhları fenalığın menfur yoluna saptırır.” (MEB Yayınları, Yunan Klasikleri-5. sf.24)
Konunun bilimsel açıklaması Marx’tadır.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Neoliberal dönüşüm ve men edilmiş toplum
13-02-2019 01:58

Can Soyer
Türkiye’nin neoliberal dönüşümünü ele almanın kaçınılmaz zorlukları var. Her şeyden önce, bu sürecin dünya genelindeki köklerine ve biçimlenmelerine ilgi göstermek gerekiyor. Ayrıca, neoliberal dönüşümün hayata geçirildiği coğrafyada edindiği özgün renge de aynı ciddiyetle eğilmek şart. Dahası, neoliberal dönüşüm sadece ekonomik yapıda değil, devlet, toplum ve yurttaşlar arasındaki ilişkilerde de kalıcı ve çok boyutlu etkiler yaratıyor.
Herhalde, bu kapsamdaki çalışmaların giderek yoğunlaştığı alanın toplumsal yapı ile devlet, toplum ve yurttaşlar arasındaki ilişkiler olması boşuna değil. Çünkü ekonomik program yüzüyle artık çıplak şekilde görünen neoliberal dönüşüm, diğer alanlarda henüz tam anlamıyla çözümlenmiş ve yorumlanmış değil.
Daha derine doğru kazmamız gereken toprak da burada bu yüzden.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Gölköy’den elektrik işçileri, Mohawk kabilesinden çelik işçileri ve diğerleri…
13-02-2019 00:42

Emre Gürcanlı
“Destanımızda yalnız onların maceraları vardır…”
Bazı meslekler, bazı yörelere veya halklara yapışır. Kimi zaman bir zorunluluk, kimi zaman gurur kaynağı olur. Falanca iyi baklava yapar, falancanın kebapçısı iyidir, en iyi zanaatkarlar şuradan çıkar vs. Ama bazı meslekler var ki genelde ölümle anılır, ölüme gidenlerin kimi zaman sırtı sıvazlanır, kimi zaman başka kimse gitmediği için işler onlara kalır.
***
Yazının devamını okumak için buraya tıklayınız.