Şiltenin dengesi bozulmasın diye...
21-03-2021 01:11

Öznur Özkaya
Yaşlılık, "İş yerinde sizi hiç sevmeyen ve durmadan arkanızdan konuşan biri gibidir." der Gorki. Gençlik döneminde insana hiçbir şey ifade etmez. Yaşamın ikinci yarısına girdiğinizde arada bir zihninize konuk olur ve çoğunlukla korkutur. Salt fiziksel olarak yavaşlamak, çökmek demek değildir yaşlılık. Günbegün yalnızlaşmak, ıssızlaşmaktır... Ölümlere doğumlardan daha fazla tanık olmak, usul usul eksilmektir. Annemden biliyorum; yaşlılık, "idare etmek" demek oluyor bir süre sonra. Eve kapanıp çocuktan, torundan telefon beklemek; sabahtan akşama televizyon izlemek; dayanamayacak noktaya gelindiğinde "Börek yaptım, keşke gelseniz." diyerek telefona sarılmaktır. Bir yerinden hayata tutunmaya çabalamaktır ama yaşlılık illaki yalnızlıktır.
Yazının devamı için tıklayınız
İLGİLİ HABERLER
Gerçeğin önemsizleşmesi, yalanın egemenliği
23-04-2021 00:49

Güray Öz
Postmodernistler “büyük anlatılara” asıl olarak da Marksizme düşmandırlar. Çünkü onların parçalanmış dünyasında bir bütünlük gösteren sistemler, teoriler, paradigmalar temel tezlerini daha baştan çürütür. Doğru ya da yanlış boşluk bırakmayan sistemleri, kendilerine hayat hakkı tanımayan paradigmaları bu nedenle yok saymayı, onlarla tartışmamayı tercih ederler.
Yazının devamı için tıklayınız
Cümleleri kazanmak
23-04-2021 00:48

Akın Olgun
Hayat cümlelerden oluşur, cümlelerin kafi gelmediği yerde ise ifade kısırlaşır, tekrara düşer ve her tekrara düşen şey gibi sıradanlaşır.
Uzun zamandır bu kısırlığı yaşıyor siyaset. Kitleler, kendine seslenen siyasetçilerin kısır cümleleri içinde kayboluyor. Kitlelerin, kendilerinin bile ikna olmadığı şeyleri, bir başkasına taşıyarak derdi anlatmaya çalışması ise büyük bir bozgun olarak geri dönüyor.
Yazının devamı için tıklayınız
Kıbrıs ve yakın tarih - II
22-04-2021 09:26

Nurettin Abacıoğlu
Tefrika yazıların okunmasının en zor tarafı, okuyucu açısındandır.
Başını kaçırdığı bir yazının devamı mahiyetindeki ikinci veya sonraki yazılarda, öncekilerin bilinmezliği, okunan metnin anlaşılmasını da zorlaştırır. Bu zorluk, yazıların devamını hiç okunmaz da kılabilir. Onun için kısa bir özetleme sanki zorunludur.
Bunu sağlayacak bir ortam yoksa yazı kendi kaderiyle baş başa kalır. Bu yazıya başlarken, işte bu açmazın taşıdığı riskler baş köşede durmaktadır.
***
Kripto varlıklar (paralar) ve Ponzi Oyunu
21-04-2021 00:51

Mustafa Özer
Geçen haftaki “Minsky Ânı ve Türkiye Ekonomisi: Saadet Zincirinin Sonuna mı Geliyoruz?” başlıklı yazımızda Hyman Minsky’nin Finansal İstikrarsızlık Hipotezi’ni (FİH) kullanarak başlangıç nedeni ne olursa olsun, finansal piyasalarda oluşan “lale devirlerinin” eninde sonunda çok maliyetli bittiğini ve bedelinin de ezilenlere fatura edildiğini anlatmaya çalıştık. Bu haftaki yazımızda ise kripto varlıkları (paraları) ve bu varlık piyasalarında oluşan lale devrini anlamaya çalışacağız.18 Nisan 2021 itibariyle sayısı nerdeyse 5000’i bulmuş, toplam piyasa değeri 2.036.486.714.085 ve işlem hacmi 278.842.183.882 ABD dolarına ulaşmış devasa bir piyasadan söz ettiğimizi unutmayalım.
Yazının devamı için tıklayınız
Metin Lokumcu için adalet
20-04-2021 08:04

Özgür Urfa
Başta Metin Lokumcu olmak üzere polis şiddeti sonucunda kaybettiklerimizin anılarına saygıyla…
31 Mayıs 2011 tarihinde dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan seçim gezileri kapsamında Hopa’da miting yapma kararı almıştı. Miting öncesinde Hopalı vatandaşlar HES’lere karşı basın açıklaması yapmak için meydanda toplandıkları sırada polisin biber gazlı ve coplu saldırısına maruz kalmış, dakikalarca süren polis saldırısında kent gaz bulutlarının arasındayken yüzlerce insan polisler tarafından darp edilmişti. Metin Lokumcu da basın açıklamasına katılmak için orada bulunduğu sırada özellikle gençlere yönelik sert saldırıya sessiz kalmamış, polislerin önüne geçerek “yeter be, yeter bunalttınız beni” diyerek hem tepkisini göstermiş hem de kendini siper etmişti. Gözü dönmüş saldırı karşısında “Hayde alın, beni alın da kurtarın memleketi” diye haykırdıktan bir süre sonra yoğun biber gazı sebebiyle fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.
***
Neden inat etmeye ihtiyacımız var?
20-04-2021 01:07

Ebru Pektaş
Belirli bir perspektiften bakıldığında, üzerinde gri bulutların dolandığı bir “insanlık manzarası” ile karşı karşıyayız.
Sevmediğimiz işlerde ömür tüketiyoruz. Yetmeyen uykuları göz kapaklarımıza saklayıp, metrolara, otobüslere, servislere koşturuyoruz. Can sıkıcı resmi ilişkileri berbat öğle yemeklerine bandırarak ve ruhumuzu unutup aklımızı kandırarak, zamanı yamultuyor, hayatı kanırtıyoruz.
Yazının devamı için tıklayınız