Şiddetsizlik zayıfların silahı mıdır?

Şiddetsizlik zayıfların silahı mıdır?

“Sistemin kendisi de hasımlardan biri olabilir. Nasıl fiziksel ve psikolojik şiddeti saptamak yapısal şiddeti saptamaktan daha kolaysa dönemin istismarcı ekonomik düzenini anlamak ve bu düzene karşı çıkmak da geleneksel kampanyaların siyasal baskıya ya da bariz ekonomik eşitsizliğe karşı mücadele etmesinden daha zordur.”

Şilan Geçgel

Şiddet sarmalının günümüz dünyasını kasıp kavurduğu; şiddete karşı şiddet uygulayan kişinin güçlü, şiddetin kendisinin bir iktidar alanı olduğunun propaganda edildiği böylesi bir tabloda şiddetsizliği savunmak kulağa biraz ütopik geliyor olabilir, doğru.

En sıradan hak taleplerinin bile baskı ve şiddetle bastırıldığı, farzımisal engelli bir milletvekilinin bir basın açıklamasında yerlerde sürüklendiği bugünler özellikle “Ne yapacağız?” sorusunu kişilerin en derininde sorgulamasına sebep oluyor. "Şiddetsiz bir direniş mümkün mü?" diye soramadan edemiyoruz ve hatta “Sana tokat atana öteki yanağını çevir.” diyen dini görüşleri ısrarla savunan insanların gerçek olup olmadığını sorguluyoruz.

Şiddetin, hayatımızın doğal bir unsuru gibi bizi bazen şiddetin muhatabı olarak mağdur eden, bazen de bizzat şiddetin uygulayıcısı olarak suçlu konuma taşıyan ikircikli hali aslında en çok birey olarak kendimize yabancılaşmamızla sonuçlanıyor. Bu nedenle bu yazımızın konusu olan kitap, şiddeti anlama ihtiyacına yönelik bir referans eser olma görevini üstleniyor diyebiliriz.

Ayrıntı Yayınlarından çıkan Siyaset Felsefecisi ve Yazar Todd May’in, çevirisini Can Kayaş’ın üstlendiği “Şiddetsiz Direniş ‘Felsefi Bir Giriş’” isimli eseri, bizleri geniş bir çerçeveden şiddetsizlik hali ve şiddetsiz direniş örnekleri üzerine düşünmeye davet ediyor.

Aslında felsefeye ilgi duyan birçok okur, bu kitaptan evvel yazar Todd May’in 2000 yılında Ayrıntı Yayınları etiketiyle çıkan ve çevirisinde Rahmi Öğdül imzası taşıyan “Postyapısalcı Anarşizmin Siyaset Felsefesi” eserini hatırlayacaktır. May, bu eserinde postyapısalcı bir anarşizm kuramı geliştiriyor; postyapısalcılığın kuramsal öncüllerini devlet, erk, toplumsal alan, siyasal pratik gibi bağlamlarda ele alıyordu.

“Şiddetsiz Direniş ‘Felsefi Bir Giriş’” kitabı ise şiddetsizliğin ve şiddetsizlik örneklerinin geniş çerçeveli bir sunumunun ele alındığı 6 temel başlıktan oluşuyor. Dünyadaki çeşitli direnişlerden şiddetsiz eylem örnekleri vererek işe başlayan yazar, şiddetsizliğin felsefi bir tarifini yapmanın zorunlu olduğunun altını çiziyor. Şiddetsizliğe dair bilinen en genel yanlışın ise şiddetsizliğin pasif bir halde kalmak olduğunun sanılması olduğunu belirten May, ekliyor: “Şiddetsizlik aktif olmaktır.”

Akademinin aksine şiddetsizlik meselesinde felsefenin geriden geldiği tespitine de yer verilen bu değerlendirmede şiddetsizliğin felsefi açıdan ele alınışına en önemli katkıların Martın Luther King Jr., Mohandas Gandi ve onları izleyen aydınlar tarafından yapıldı aktarılıyor. 2. başlık olan “Şiddetsizlik Nedir?” kısmında, yazar, şiddetsizliğe dair değişik fikir ve görüşlerin olduğunu aktarırken Gandhi ve King’in şiddetsizlik deneyimlerine geniş yer veriyor. Bu bağlamda Marksist sosyolog Slavoj Žižek’in “Şiddet: Altı Alışılagelmedik Tefekkür” isimli eserine de atıfta bulunan May; bu eserde, Žižek’in şiddeti 3 ana başlığı ayırdığını aktarıyor: Öznel, sistemik ve simgesel şiddet… Şiddetsizlik için dili doğru kullanmanın önemli olduğu vurgusu ise belki de en çok bu başlıkta önümüze çıkıyor. ‘Şiddetsizlik bir sessizlik meselesidir midir?’ sorusunu zihnimizin geri planında hazır tuttuğumuz bu sıralarda, yazar, bekletmeden okuru yanıtlıyor: Şiddetsizlik sessizlik demek değildir.

Todd May, şiddetsizlik terimini “şiddetsiz politik eylem” anlamında kullandığını ifade ederken esasen birbirinden ilginç şiddetsizlik örneklerini sıralıyor ve örneğin psikolojik şiddet uygulanmasının da şiddetsizlik özelinde kabul edilemez olduğunu savunuyor. May’e göre; şiddetsizlik içeren bir protestoda, protestocuların muhataplarına aşağılayıcı sözler söylemesi, hakaret etmesi yapıcı değil; yıkıcı bir eylemdir, yanlıştır. Bu bağlamda düşünür Robert Audi’ye başvuran yazar, Audi’nin psikolojik şiddet olarak tanımladığı bir tutumdan uzak olmanın önemli olduğu kayda düşmeyi ihmal etmiyor.

Bununla birlikte şiddetsizliğin hem ilkeli hem pragmatik olabilmesinin en önemli nedeninin kullandığı araçlar olduğu özel olarak vurgulanırken; şiddetsizliğin diğer eylem türlerinden farklı olarak hedeflerinin değil, araçlarının farklı olduğu aktarılıyor. Şiddet tercih eden yaklaşımlara göre şiddetsizliğin daha başarılı sonuçlar elde ettiğini yazan May, buna kanıtlanabilir bir referans sunmasa da şiddetsizliğin nihai hedefe ulaşmada daha başarılı olduğunu savunarak şiddetsizliği iki temel değere yaslandırıyor: eşitlik ve haysiyet.

“Diktatörlük rejimine, işgal durumuna, bariz şekildeki ayrımcı yasalara ya da şirketlerin tarımsal arazilerin çoğunu mülk edinmesine karşı durmakla, insanları sinsice istismar eden bir ekonomik düzene karşı durmak arasında fark vardır. İlk durumda hasmı tanımlamak çoğu kez güç değildir. Direnilen kişiler diktatör, işgalci güçler, ayrımcı siyasetçiler, halk tabakası ya da toprak sahipleridir. Diğer durumda ise hasımlar çeşitlidir ve kimliklerini saptamak zordur. Sistemin kendisi de hasımlardan biri olabilir. Nasıl fiziksel ve psikolojik şiddeti saptamak yapısal şiddeti saptamaktan daha kolaysa, dönemin istismarcı ekonomik düzenini anlamak ve bu düzene karşı çıkmak da geleneksel kampanyaların siyasal baskıya ya da bariz ekonomik eşitsizliğe karşı mücadele etmesinden daha zordur.”

Yazar, neoliberal düzende, düzeni ayakta tutan güçlerin (patronların) silahsız olduğunu ve aslında onları koruyan şeyin bir silahlılar ordusu( devlet, polis, asker) olduğunu bu nedenle, bu düzene karşı mücadelenin mutlaka şiddetsiz olması gerektiğini netlikle ifade ediyor ve ekliyor:

“Bu kurumların potansiyel şiddetiyle boy ölçüşmek imkânsızdır. Yani sırf pragmatik sebeplerden ötürü, neoliberalizme karşı mücadelede neoliberal kurumları yok etmeyi amaçlayan şiddet içeren bir başkaldırı girişimi ‘donkişotvari’ olacak ve süratle bertaraf edilecektir.”

Yazara birçok itirazın da geliştirilebileceği bu fikirler, bizi sıklıkla yıkıcı - yapıcı eylem tartışmaları ve bir direniş hattı kurmanın idealleri üzerine düşünmeye sevk ediyor. Yakın belleğimiz sanki bir fotoğraf albümüymüşçesine -hemen- bazı kareleri hatırlatmakta gecikmiyor elbette… 

Peki, ne yapalım? Bize saldırana taş mı atalım, çiçek mi?

KÜNYE: Şiddetsiz Direniş- Felsefi Bir Giriş, Todd May, Çev. Can Kayaş, 2016, Ayrıntı Yayınları, 222 Sayfa.

DAHA FAZLA