Sera Kadıgil'den AKP'ye 'Paris İklim Anlaşması' tepkisi: Bu yükümlülüklere uyulacağına inanan varsa en kibar tabiri ile saftır

Sera Kadıgil'den AKP'ye 'Paris İklim Anlaşması' tepkisi: Bu yükümlülüklere uyulacağına inanan varsa en kibar tabiri ile saftır

Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil, Paris İklim Anlaşması hakkında TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı.

İleri Haber

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de dile getirdiği ve çok geçmeden Meclis’in onayına sunulan Paris Anlaşması ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda söz alan TİP Milletvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil, anlaşmanın onaylanmasının tek başına yeterli ve iklim krizi karşısında samimi olmayacağını belirterek, “Bu anlaşmanın ilk imzacıları karbon salımında hala ilk sıralarda yer alıyor.Demek ki sermayedarların, onları koruyan uluslararası hükümetlerin söz vermesi yetmiyor. Yeryüzünü bir avuç uluslararası tekellerin ve politikacıların sözde iyi niyetlerine, boş vaatlerine bırakamayacağımız açık” dedi.

Kadıgil'in konuşmasından satır başları şöyle: 

Öncelikle, Yemen, Libya, İran, Irak ve Eritre ile birlikte bu anlaşmayı onaylayan sondan beşinci ülke olmanın haklı gururunu bizlere bahşeden saray rejimini yürekten tebrik ediyorum.                          

Bugüne kadar bu kürsüden ne zaman ağzımızı açıp iklim krizi desek, çevre desek “bırakın bu boş romantik hippi işlerini” diyen cahil cesaretlileri unutmuş değiliz.

O yüzden siz değil ama geçtiğimiz yaz sarayın basiretsizliği yüzünden cehenneme dönen Manavgat’ta arıları için gözyaşı döken Muhammed abi, yangın sıçramasın diye gece gündüz nöbet tutan Ahmetler köyünün şahane kadınları,

Karadeniz’deki sel felaketlerinde sevdiklerini yitiren acılı aileler, Sinop Babaçay köyünde tanıştığım, evi yıkılan Haşim Amca,

Akdeniz’in küle dönen koylarına, Karadenizin sellerine, katledilen derelerine ağlayanlar, lütfen 5 dakika dinleyin, beni en iyi siz anlayacaksınız.

Çünkü başımıza gelenlerin kaderden, fıtrattan falan değil, para uğruna doğanın dengesini yok sayan bu leş sistemden ve yarattığı iklim krizinden doğduğunu en iyi siz biliyorsunuz.

Çünkü dünya insanın açgözlülüğü yüzünden 6. Büyük yok oluşun içinde.

Önümüzde ise bir çıkış umudu olarak şu anda görüştüğümüz ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmayı hedefleyen Paris İklim Anlaşması var. Ama hiçbir yaptırım gücü olmayan, kirliliğin esas sorumlusu sermayeyi ve askeri faaliyetleri sınırlamayan bu anlaşmayı onaylayarak biz sadece iyi niyetimizi beyan etmiş oluyoruz. Güzel edelim, biz de kabul edeceğiz.

Ancak bilin ki bu anlaşma asla tek başına yeterli değil. Çünkü yeryüzünün niyetten öte somut adımlara ihtiyacı var. Somut adımları ise ne yazık görebilmiş değiliz. Bu anlaşmanın ilk imzacıları karbon salınımında hala ilk sıralarda yer alıyor.

Demek ki sermayedarların, onları koruyan uluslararası hükümetlerin söz vermesi yetmiyor. Yeryüzünü bir avuç uluslararası tekellerin ve politikacıların sözde iyi niyetlerine, boş vaatlerine bırakamayacağımız açık.

Ya dünyamız tüm canlılar için yaşanmaz bir yer haline gelecek ya da sadece çevreye dair iyi niyet ve temennilerimizi değil, bizi bu noktaya neyin getirdiğini konuşacak ve gerçek düşmanla açıkça yüzleşeceğiz.

Tavan akmaya devam ederken yerleri silerek hiçbir yere varamayız.

Çünkü bu kritik eşiğe durduk yere gelmedik. 200 yıldır kârdan başka bir şey bilmeyen, insanı sömürdüğü gibi doğayı da sömüren, tüm kaynakları köküne kadar tüketen, elinde tuttuğu kömürü, petrolü, doğalgazı istediği gibi satabilsin diye tertemiz yenilenebilir enerji kaynaklarını elinin tersiyle iten kapitalizm bizi bu noktaya bile isteye getirdi.  

Patronlar öyle istedi diye fosil yakıtları tükete tükete bugünlere geldik. Dünyanın en zengin yüzde biri, en yoksul yüzde ellinin iki katından fazla kirliliğe neden oluyor.

Şimdi AKP de bugün buraya sözde bir niyet koyuyor ama biz gerçek niyetini çok iyi biliyoruz. Zaten hiçbir zaman da saklamıyor.

Cumhurbaşkanı BM’de yaptığı “iklim mühim” konuşmasından bir hafta sonra Putin’e sizinle iki nükleer santral daha yapalım diyor.

Çevre Bakanlığı Paris Anlaşmasını müjdeledikten bir hafta sonra Enerji Bakanlığı ““Yerli kömür, yerli enerji, yerli kaynak” diye paylaşım yapıyor.

Saray’ın gözü elbette kömürden, petrolden, inşaattan, termik santralden başka bir şey görmüyor.

İklim krizini durdurmak için niyetiniz gerçekten ciddi mi?

Öyleyse cevap verin;

O bayıldığınız beşli çetenin doğa katili projelerini iptal edip ve tüm varlıklarını kamulaştıracak mısınız?

Türkiye’nin coğrafi değerlerini talan etmekten, şirketlere peşkeş çekmekten vazgeçecek misiniz?

Karadeniz de metalik madenciliği yasaklayacak mısınız?

Kanal İstanbul gibi deli saçmalığı projeleri sonlandıracak mısınız?

Vanaları kapatıp Marmara’yı kurtaracak mısınız?

Koca Avrupa’nın çerini çöpünü ithal edip memleketi devasa bir çöplüğe dönüştürmekten vazgeçecek misiniz?

Nükleer enerjiyi alternatif diye yutturmaktan, yenilenebilir enerji adı altında daha fazla HES yapmaktan, bulduğunuz her metrekareye bir beton dikmekten, şehirde kalan üç beş yeşil alanı millet bahçesi gibi dahiyane buluşlarla talan etmekten, tüm bunları savunmaya çalışan köylüyü, kadını, erkeği genci terörist ilan etmekten vazgeçecek misiniz?

Uzatmaya gerek yok.

Çünkü yapmazsınız. Hatta isteseniz de yapamazsınız.  

Yapamazsınız çünkü siz havamızı suyumuzu, toprağımızı, toprağımızın altını para için şirketlere peşkeş çeken o şirketleri pamuklara sararken,

İkizdere’de, Bergama’da, Cerattepe’de, Kazdağları’nda doğası için direnen halka saldırmayı marifet sanan bir düzenin neferlerisiniz.

Ayrıca eklemek isterim ki biliyorum kapanışta buraya çıkıp meclise teşekkür edecek, oybirliğiyle geçti harika oldu biz zaten hepimiz aşırı çevreciyiz yüz bin milyon fidan diktik diye anlatacaksınız. Böyle uluslararası sözleşmede meclis mutabakatına sevindik falan diye konuşacaksınız ya lütfen işte onu sakın yapmayın. En son böyle övüne böbürlene getirdiğiniz ve burada oybirliği ile kabul edilen başka bir uluslararası sözleşmeden, milyonlarca kadının canının teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’nden, tek bir adamın lafıyla tek bir gecede çıktığımızı unuttuk sanmayın sakın.

Sizin çevreyi bir tırnak başı kadar düşündüğünüze ya da uluslararası hukuka saygı duyup da yükümlülüklerinizi olması gerektiği gibi yerine getireceğinize ihtimal veren biri varsa hala, bilin ki en kibar tabiri ile saftır.

Bu nedenle bugün biz bu sözleşmeyi onaylayacak,

Sonra da akıbeti diğer sözleşmelere benzemesin diye, ilan edilen niyetlere riayet edilsin diye ve çok daha radikal tedbirler alınabilsin diye tez vakitte bu saray rejiminden de temsil ettiği düzenden de kurtulmak için hem mecliste, hem sokakta, var gücümüzle çalışmaya döneceğiz.