Semih Çelenk: Ülkemizde destek "inayet"e dönüyor

“Bizim ülkemizde 'destek' bir anda 'yardım'a ve 'inayet'e dönüveriyor. Alaturka bir devlet ağa çıkıyor ortaya. Oysa bunun bir 'kamu ödeneği' olduğu vurgulansa ve devletin ya da hükümetin bu kamu ödeneğini yani halkın verdiği parayı sanat, edebiyat, fikir üretenlere vermede aracı olduğu gerçeği kabullenilse bu mesele daha sorunsuz olacaktır.”

Prof. Dr. Semih Çelenk, (Yazar, Yönetmen, Şair)

-Sizce devlet, edebiyatçıları ücret karşılığında desteklemeli midir?

Devlet'in sanatla edebiyatla ilişkisi çağlar boyu hep sorunlu olmuştur. Antik Yunan'da tragedya sanatının ortaya çıktığı zamanlarda, tragedya yazarlarının çoğu aynı zamanda devletin doğrudan ya da dolaylı çalışanıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da büyük yazarların çoğu üst düzey bürokratlık, milletvekilliği yapmışlardır. Bu bir realite. Fikir ve sanat üretenleri devletler elaltında, yani kibar deyişiyle "himayelerinde" tutmak ister. Bunun yanında sanat ve edebiyat ağzı bozuk bir serseri gibidir. Kıyafetlerini değiştirsen de, terbiye etsen de olmadık yerde olmadık bir şey söyleyiverir ve oyunu bozar. Sanat, edebiyatla devlet arasındaki ilişki tek boyutlu, şıpın işi tanımlanacak bir ilişki değildir. Çünkü sanat da edebiyat da desteğe ihtiyaç duyar. Yazarların, sanatçıların, bilim insanlarının fikirlerini, hayallerini somut üretime geçirmeleri için "zaman"a ihtiyaçları vardır. Ancak bizim ülkemizde "destek" bir anda "yardım"a ve "inayet"e dönüveriyor. Alaturka bir devlet ağa çıkıyor ortaya. Oysaki bunun bir "kamu ödeneği" olduğu vurgulansa ve devletin ya da hükümetin bu kamu ödeneğini yani halkın verdiği parayı sanat, edebiyat, fikir üretenlere vermede aracı olduğu gerçeği kabullenilse bu mesele daha sorunsuz olacaktır. Örnekse, batıda yerel yönetimlerin ya da kültür bakanlıklarının ya da fonların sanatçılarla kurduğu ilişki "özgürlük" ve "nesnellik" ölçütlerinden milim şaşmıyor. Bana kalırsa sanat ve edebiyat doğrudan devlet tarafından değil, ama "nesnel" ve "özgürlükçü" ve bağımsız kamu fonları tarafından desteklenmelidir.

- Siz Kültür Bakanlığı’nın  Edebiyat Eserlerini Destek Projesine başvurur muydunuz?

Ben de birçok yazar gibi bu desteği dağıtıldığı aşamada duydum. Ancak bu türden alaturka bir bakış ve değerlendirmeye tabi olacağımı bilsem, tabii ki başvurmam. Sanat ve edebiyatın tek ölçütü kendisidir. Yani hiçbir ölçütü yoktur. Bundan ötürü de tehlikelidir. Ne yazdığını göreyim, yazdığın katkı sağladı mı sağlamadı mı bakayım ona göre yardım yaparım anlayışı sanat ve edebiyatın yaratıcı ruhu ile bağdaşmaz. Sanıyorum bu değerlendirme ölçütleri ve bu politik ortam içerisinde başvurmazdım diyebilirdim. Genel olarak sanatçılar, edebiyatçılar bu desteklere ihtiyaç duymakla birlikte özgürlüklerini en azından fikren kaybedecekleri kuşkusu ya da nesnel olarak değerlendirilmeyecekleri inancı bu destekler için başvurmalarını engellemektedir.

-Sizce bu durum edebiyatçının özgünlüğüne ve yazma özgürlüğüne bir müdahale olarak yorumlanabilir mi?

Önce de belirttiğim gibi sanatçının, edebiyatçının özgürlüğüne mutlak olarak kimse dokunamaz, müdahale edemez, belirleyemez. Sanatın edebiyatın doğası buna izin vermez. Ancak gerçekte sanatçı, edebiyatçı olmayan biri manipüle edilebilir. Ve hayat boyu da kupkuru, asla okunmayan saçmalıklar yazabilir. Bir yazarın, sanatçının inancıdır ona yön veren. Yazarlar, sanatçılar inandıkları dünya görüşleri, felsefeleri ile bağlanabilirler. Partiler, kurumlar, devletler yazarları sanatçıları, gerçek edebiyatçıları ve gerçek sanatçıları bağlayamaz.

-Sizce Edebiyat Eserlerini Destek Projesi verili hükümetin kültür/edebiyat alanına bir müdahalesi olarak okunabilir mi?

Dediğim gibi, fikren yazarların, sanatçıların, düşünce dünyasının, bilimin desteklenmesi ve özgürce yaratabilmesi, bu yaratım için "zaman" satın alabilecek desteği bulması olmazsa olmazdır. Çağdaş ülkelerde bunlar bağımsız, özerk fonlar aracılığıyla yapılmakta ve bu ölçütlerden kimse rahatsız olmamaktadır. Ancak bizde son yıllarda hâkim olan anlayış doğulu, alaturka bir hale sokuyor bu destekleri. Osmanlı ruhu hâkim oluyor. Uslu olanlara keseyle altın fırlatılıyor sanki. Bence bu türden desteklerin kalkması, olmaması için değil, bağımsız özerk fonlar tarafından yapılması için bastırılmalıdır.  Şu anki durum, fazlasıyla politik bir müdahale gibi duruyor.

-Sizce böylesi büyük parasal teşviklerden yararlanmak yazarlığın doğasına ve etiğine ne kadar uygundur?

Bu çok ciddi bir tartışmadır. Ancak ilk başta verdiğim yanıtta da olduğu gibi ben sanatın ve edebiyatın son kertede müdahale kaldıracağını düşünmüyorum. Goya'nın yaptığı tabloları düşünelim. Nâzım'ın “Kuvayı Milliye Destanı”nı düşünelim. Daha böyle yüzlerce, binlerce yazdırıldığı, yaptırıldığı söylenen sanat ve edebiyat yapıtı vardır. Niye hâlâ yaşıyor bu tablolar, bu şiirler, bu romanlar? Demek ki manipüle edilemeyen, çağlar ötesine kalan bir ruhu var bu yapıtların. Kimi yazar ve sanatçı bu türden bir bağdan ve destekten büyük rahatsızlık duyuyor ve asla yaşamı boyunca böyle bir yardım, destek ilişkisine girmiyor. Kimi yazarlar, sanatçılar ise bunda bir sakınca görmüyor. Bu kısmen de olsa algıyla ilgilidir diye düşünüyorum. Yineliyorum, sanat ve edebiyat temiz pak giydirilip, terbiye edilerek bir salon efendisi yapılamaz. O ağzı bozuk bir serseridir, sokağın ve hayatın endemik bir ürünüdür. Bu metafor üzerinden düşünürsek, uzun vadede terbiye edilebilir mi ya da terbiye edildiğinde doğallığını ve organiğini yitirmez mi? Tarih boyunca yaşanan sanatçı-mesen ilişkileri hep bunu kanıtlamıştır bize.

İlgili haberler

İleri, edebiyata bakanlık desteği dosyasını açıyor: Edebiyata "örtülü ödenek" mi?

Pelin Buzluk: Bu düzen bir zaman sonra sizi esir alır

Ahmet Cemal: Edebiyatçıyı satın alma denemesidir

DAHA FAZLA