Selahattin Demirtaş'ın avukatlarından Benan Molu: Tahliye dilekçesi için yola çıktık

Selahattin Demirtaş'ın avukatlarından Benan Molu: Tahliye dilekçesi için yola çıktık

AİHM'nin HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında derhal serbest bırakılması kararını almasının ardından İleri Haber'e konuşan Demirtaş'ın avukatlarından Benan Molu, dikkat çeken açıklamalarda bulundu

İleri Haber

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş'ın derhal tavsiyesini hükmeden kararı hakkında Demirtaş'ın avukatlarından Benan Molu ile görüştük. Karar açıklandığı sırada Edirne'de Demirtaş'ın yanında bulunan Molu, sürecin bütün detaylarını ve beklentilerini anlattı.

Bu, bağlayıcı bir karar mıdır? 

"Karar bağlayıcı. Büyük Daire kararları kesin. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 46. maddesi uyarınca bağlayıcı. Sadece ihlal ve tazminat kararı vermedi mahkeme ayrıca yine 46. madde altında Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasına da karar verdi. Biliyorsunuz 4 Kasım 2016 tarihindeki ilk tutukluğuyla ilgili dosya için de tahliye kararı çıkmıştı fakat AİHM kararının uygulanmaması ve tahliye edilmemesi için 20 Eylül 2019 tarihinde ikinci kez tutuklanmıştı. AİHM, Osman Kavala’nınkiyle aynı durum olmaması, hükümet buna itiraz edemesin, “AİHM’in kararıyla ikinci tutukluluğa konu süreç birbirinden farklı diyemesin” diye adeta hükümetin bu argümanını boşa düşürmemek için kararda hiçbir boşluk bırakmamış. Sürekli, ilgili yerlerine ikinci tutukluluğun ilk tutukluluğun devamı olduğu, ikinci tutuklukla ilkindeki dayanılan olaylar ve delillerin aynı olduğu, sadece suç isnatının değiştiği yani ceza kanununun farklı maddelerine atıf yapıldığı vurgusu yapılıyor. Bu da Demirtaş’ın ikinci tutukluluğuna neden olan soruşturmasında da bir an önce serbest bırakılması anlamına geliyor. Biz şimdi Edirne’den çıktık. Bir an önce tahliye dilekçesi yazmak ve bu kararı uygulatmak için çalışmaya başlayacağız."

Böyle bir kararın AİHM tarihi açısından uygulanmaması örneği var mı? 

"Var. Daha önce Azerbaycan’a karşı olmuştu. Azerbaycan’ın Selahattin Demirtaş’ı diyebileceğimiz bir muhalif isim (Ilgar Mammadov davasından bahsediliyor – DE) yine susturulmak ve cezalandırılmak üzere tutuklanmıştı. Mahkeme orada da AİHS’in 18. maddesinin 5. maddeyle birlikte, yani özgürlük hakkıyla birlikte ihlal edildiğine karar vermişti. Azerbaycan bu kararı uygulamayınca Avrupa Konseyi tarihinde ilk kez bir devlete, AİHS’in 46. maddesi uyarınca bir yaptırım uygulanmasına karar verildi ve Azerbaycan’daki sistematik hak ihlalleri de dikkate alınarak ilk defa bir devlet AİHM kararını yerine getirmediği için tekrar AİHM’e şikayet edildi. Bunun sonucunda Avrupa Konseyi’nden çıkarmaya kadar varabilecek bir yaptırım öngörülüyordu. Fakat Azerbaycan daha fazla direnemeyip bu kişiyi serbest bırakıp ve daha sonra da beraat ettirince bu yaptırım ihtimali ortadan kalktı. Fakat böyle bir yola başvuruldu. Selahattin Demirtaş hakkındaki ilk karar yani 20 Kasım 2018 tarihli AİHM kararı uygulanmadığında ve tekrar Demirtaş tutuklandığında Avrupa Konseyi Türkiye’yle ilgili de bu yola gidilebileceği şeklinde bir açıklama yapmıştı. Osman Kavala kararının da uygulanmadığını görüyoruz. O yüzden hem Kavala hem de Demirtaş’ın süreçleri böyle ederse ve tahliye edilmezse, ki beraat de edilmesi gerekiyor bu karara göre, beraatle de sonuçlanmazsa, bu yaptırıma Türkiye açısından da başvurulmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz."

Demirtaş’la birlikteydiniz. Kendisinin ve sizin beklentiniz nedir?

"Açıkçası ilk kararda da Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasına karar vermişti mahkeme. Biliyorsunuz bunun ardından Cumhurbaşkanı “Karşı hamlemizi yaparız” dedi. Demirtaş başka bir dosyadan tutuklu hale getirildi. Daha sonra serbest kalacakken yine Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve Demirtaş ikinci kez tutuklandı. Bütün bunlar, Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla Demirtaş’ın serbest bırakılmamasının birbirleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bu kararın da uygulanmaması ihtimaline karşı az önce de söylediğim boşa düşürecek argümanlarda bulunmuş AİHM kararı. Açıkçası uygulanmasını bekliyoruz. Ama içinde bulunduğumuz durum ve başka kişilerin yaşadığı örneklerden de gördüğümüz üzere her şey olabilir. Yine de çok güçlü bir karar ve pek çok yönüyle, yani sadece siyasi sebeplerle tutukluluk bakımından değil, serbest seçimler, ifade özgürlüğü bakımından ve Avrupa Konseyi tarihi bakımından ilkleri barındıran bir karar. O yüzden bu ağır ve tarihi kararın gereğinin yerine getirileceğine inanıyoruz. Müvekkilimiz de aynı inançta. Çok güçlü bir karar olduğu için eninde sonunda uygulanmak zorunda kalınacak."