Satılık insanlık: Geçmişten bugüne köle pazarları

Satılık insanlık: Geçmişten bugüne köle pazarları

Köleliğin kaldırılmasının üzerinden iki asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, geçtiğimiz günlerde Libya’da ortaya çıkan köle pazarı acı bir gerçeği bir defa daha insanlığın yüzüne vurdu.

Köleliğin tarihi, artık ürünün ortaya çıktığı sınıflı toplumun ilkel dönemine kadar dayandırılırken; kölelik insanlık tarihinde de uzun bir süre bir toplumsal sınıf olarak yer aldı. Burjuva devrimleriyle birlikte “yurttaş” kavramının ortaya çıkmasının ardından 19 yy’da uluslararası toplumun mahkum ettiği kölelik, fiilen hiçbir zaman ortadan kalkmadı.

Kapitalistlerin sömürü mekanizmasını sürdürebilmeleri için çıkardığı savaşlar ve sömürü mekanizmasının kendisi dünyada birçok bölgede emekçi halklara ölüm, yoksulluk, ırkçılık ve cinsiyet eşitsizliğinin artması gibi kölelik benzeri durumlarla geri dönüyor.

Kölelilik şartlarında çalışan milyonlarca insanın yaşadığı “modern” dünyada ortaya çıkarılan köle pazarları ise kapitalizmin köleliğe ihtiyaç duyduğunu gözler önüne seriyor.

Her dönem savaş ve yoksulluk gibi kaynaklara bağlı olan köleliğin, her dönem değişmezlerinden biri olan köle pazarlarını sizler için derledik.

OUIDAH: KÖLE YOLU

Eski çağlardan itibaren köle ticaretinin en önemli merkezleri sayılan köle pazarlarının en büyüklerinden olan ve bugün Benin Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan Ouidah kasabası 17 ve 19. yy arasında dünyadaki köle ticaretinin önemli bir uğrağı olarak biliniyor.

Tüccarlar tarafından savaşlarda esir düşen ve Afrika’nın iç bölgelerinden kaçırılarak Ouıdah’a getirilen 1 milyondan fazla Afrikalı, gemilerle Avrupa ve Amerika kıtalarındaki İngiliz, Fransız, İspanyol ve Hollanda kolonilerine götürülüyordu.

Ouidah’ta bulunan ve bugün restore edilerek Ouidah Tarih Müzesi’ne dönüştürülen bir kale “Köle Yolu” denilen ve kölelerin gemilere bindirilerek diğer kıtalara gönderilmesine kadar geçen sürecin başlangıcını oluşturuyordu.

Birbirine zincirlenmiş şekilde günlerce yürütülerek bu kalenin ortasında bulunan avluya getirilen esirler, burada köle olarak tek tek açık arttırmayla satılırlardı. Bunun ardından, bugün bir anıtın dikili olduğu “Unutma Ağacı” denilen yere gelen köleler cinsiyetlerine göre 9 ve 7 kez bu ağacın etrafında dolaştırılarak, kendilerine geçmişi unutmaları ve isyan etmemeleri söylenirdi. Bunun ardından 4 kilometre yürütülen köleler, “Dönüşü Olmayan Kapı” adı verilen bir kumsala getirilerek, buradan teknelerle gemilere götürülürlerdi.

Kölelerin gemideki korkunç şartlara alışması adına oluşturulan kulübelere ise içerisindeki karanlığı ifade eden “Zomie” kulübeleri denirdi. Bu karanlık kulübelere tıka basa doldurulan köleler, bazen bu kulübelerde çok uzun süre tutulur ve bu işkenceye dayanamayarak ölürlerdi.

 

OSMANLI’NIN ÜSKÜDAR KÖLE PAZARI

Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren köle ticareti, devlet politikası olarak görülmüş ve kurumsal bir yapıya bürünmüştür. Ticaret, “esirci taifesi” denilen kişiler tarafından yapılmış ve köle pazarlarının başında bulunan kişiler, “Esirciler Kethüdası” denilen kişiye bağlanmıştır.

Ayrıca Osmanlı’nın birçok yerinde de köle pazarları yer almıştır. İskenderiye, Kahire, Hicaz, Edirne, Midilli, Kefe gibi yerlerde yer alan köle pazarlarının yanında, başkent İstanbul da köle ticaretinin yapıldığı önemli merkezlerden biridir.

İstanbul’daki köle ticaretinin en önemli merkezi ise Üsküdar’da bir handa kurulan esir pazarıdır. 1840’lara kadar faaliyet gösteren hana getirilen kadın köleler, hanın ortasında dikdörtgen şeklinde olan avluya çıkarılır ve burada satılırdı.

Kölelerin fiyatları ise cinsiyetleri, yaşları, güçleri, yetenekleri ve fiziki özelliklerine göre belirlenirdi.

 

MODERN KÖLE PAZARI: NEPAL

Nepalli göçmenlerin yoğun olduğu Katar’da ise 2022 Dünya Kupası hazırlıkları kapsamında ülkede resmen “şantiye”ye döndürülmüş ve göçmen işçilerin altyapı inşaatlarında köle gibi çalıştırıldığı ortaya çıkmıştı.

Nepalli işçilerin aylarca ücret almadıkları, kaçmalarını önlemek için maaşlarının verilmediği, bazı işçilerin pasaportlarına ve kimliklerine el konularak kaçak işçi konumuna sokuldukları, bazı işçilerin 24 saat çalıştırıldığı, çöl sıcağında su verilmediği, Doha'daki 30 Nepalli işçinin dayanılmaz çalışma koşullarından kaçarak Nepal elçiliğine sığındığının ortaya çıkması, bu duruma “Modern kölelik” nitelemesinin yapılmasına yol açmıştı.

 

MODERN ZAMANLARDA İNSANLIĞIN UTANÇ KAYNAĞI: GÜNEY ASYA’DA KURULAN ÇOCUK KÖLE PAZARLARI

Güney Asya’da bulunan ve yoksul ülkelerden biri olan Nepal’de 2015 yılında yaşanan deprem, ülke çapında büyük bir yıkıma yol açmış ve binlerce Nepalli aile komşu ülkelere göç etmişti.

Depremin ardından ortaya çıkan köle tacirleri ise Hindistan ve Nepal’de kaçırdıkları çocukları hapsederek, belgelerinde tahrifatlar yapmış ve çocukları 7 bin Dolar civarı ücret karşılığında satışa çıkarmıştı.

Çocukların İngiltereli zenginler tarafından ev işlerinde çalıştırılmak, istismar etmek yada organlarından yararlanmak için yaklaşık 7 bin Dolar karşılığında satın alındığı iddia edilmişti.

 

LİBYA: BİRKAÇ YÜZ DOLARLIK İNSANLIK

Köleliliğin en eski kaynaklarından olan savaş ve yoksulluğun kol gezdiği Afrika ve Orta Doğu gibi bölgelerde sıkça karşılaşılan kölelik uygulamalarına geçtiğimiz günlerde Libya’da görüntülenen köle pazarları da eklendi.

Libya’da kurulan köle pazarlarında esir alınan Afrikalı göçmenler, tarlalarda çalıştırılmak üzere açık arttırma yöntemiyle 300 ve 800 dolar arası bir bedelle satılıyor. Afrikalı göçmenler bu pazarlarda, açlık ve hastalığın yanında kölelere eski çağlardan beri uygulanan işkenceye de maruz kalıyor.