Reuters özel raporu

Reuters özel raporu

İçeridekiler, Erdoğan'ın Türkiye'nin haber odalarını nasıl evcilleştirdiğini meydana çıkartıyor.

Kaynak: Jonathan Spicer - Reuters

Çeviren: Sude Özmen

Basın mensuplarının söylediklerine göre Türk yetkililer, Ankara’daki bir ofisten, ulusal haberleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın lehine şekillendiriyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı 2020'nin sonlarında maliye bakanlığı görevinden aniden istifa ettiğinde, Türkiye'nin önde gelen haber merkezlerindeki dört personel, yöneticilerinden net bir talimat aldıklarını söyledi: “Hükümet söyleyene kadar bunu haber yapmayın”.

Berat Albayrak'ın bir pazar akşamı Instagram paylaşımıyla duyurduğu istifası, uluslararası ve bağımsız Türk haber kaynakları tarafından duyuruldu. Lira, felç olmuş ekonominin yeni bir yola gireceği umuduyla yükseldi.

Ancak ülkenin medya ortamına hâkim olan hükümet yanlısı televizyon kanalları ve gazeteler, Erdoğan'ın yaklaşık yirmi yıllık iktidarında yakın çevresinde yaşanmış olan en dramatik çatlak hakkında 24 saatten fazla bir süre boyunca neredeyse tamamen sessiz kaldı.

Durum, bir zamanlar daha canlı bir fikir çatışmasına ev sahipliği yapan ana akım medyanın nasıl hükümet onaylı başlıklardan, manşetlerden ve televizyon tartışmalarından oluşan sıkı bir komuta zinciri haline geldiğini gösteriyor. Medyadaki düzinelerce kaynak, hükümet yetkilileri ve yöneticileriyle yapılan röportajlar, Erdoğan'ın kendi çıkarına uygun hâle getirdiği yargı, ordu, merkez bankası ve eğitim sisteminin büyük bir bölümü gibi geçmişte bağımsız olan kurumlarla aynı kaderi paylaşan bir sektörü açığa seriyor. Reuters'ın röportaj yaptığı kişilere göre, hükümet baskısı ve medyanın otosansürü de bu sürecin parçaları.

Reuters'a konuşan bir düzineden fazla medya çalışanı, haber merkezlerine giden emirlerin genellikle hükümetin medya ilişkilerini yürüten İletişim Başkanlığı’ndaki yetkililerden geldiğini söyledi. Başkanlık, yaklaşık 1.500 kişiyi istihdam eden ve merkezi Ankara'da bir gökdelende bulunan bir Erdoğan eseridir ve eski akademisyen Fahrettin Altun tarafından yönetilmektedir.

Altun'un yetkilendirdiği kişiler, iletişim kurulanların ifadesine ve Reuters'ın incelediği bazı mesajlara göre bazen haber odası yöneticilerine "kardeşim" şeklinde samimi hitaplar içeren telefon görüşmeleriyle veya Whatsapp mesajlarıyla talimat veriyor.

Reuters yorum için Başkanlık ile iletişime geçtiğinde, Altun'un yaklaşımına aşina olan üst düzey bir hükümet yetkilisi, Altun'un haber gündemini belirlemesinin “kesinlikle yanlış bir algı” olduğunu söyledi. Altun, “işi gereği zaman zaman editörlere ve muhabirlere ön talimat veriyor. Ancak bu görevler hiçbir zaman haber kuruluşlarının editoryal bağımsızlığını veya basın özgürlüğünü ihlal edecek şekilde gerçekleştirilmedi.”

Aynı yetkili, Başkanlığın medyaya Albayrak'ın istifasını bildirmemesi talimatını verip vermediği konusunda yorum yapmaktan kaçındı. Albayrak, Reuters'ın basında çıkan haberlerle ilgili bir yan kuruluş aracılığıyla bildirdiği yorum talebine yanıt vermedi.

Erdoğan'ın destekçilerinin haberleri şekillendirmek için başka araçları da var. En büyük medya markaları, 2008'de başlayan bir dizi satın almanın ardından Erdoğan'a ve AK Parti'ye (AKP) yakın şirketler ve kişiler tarafından kontrol ediliyor. Reuters'ın incelediği verilere göre devletin reklam gelirleri büyük ölçüde hükümet yanlısı yayınlara aktarılıyor. Diğer yandan, duruma ilişkin bir Reuters incelemesi gösteriyor ki hükümet tarafından atanan düzenleyiciler (Basın İlan Kurumu), medya kanunlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle verilen cezaların neredeyse tamamını bağımsız veya muhalif haber kaynaklarına yönlendiriyorlar. Cumhurbaşkanını eleştirmek ve yolsuzluk iddiasında bulunmak yetkililerle başınızı belaya sokabiliyor.

Ülkenin en büyük gazetesi Hürriyet'te 2019’a kadar 27 yıl boyunca çalışan ve kamu denetçiliği de yapan gazeteci Faruk Bildirici, "Türkiye'de ana akım medya, haber yapmaktan çok gerçekleri gizleme işlevi görüyor," dedi. 2018'de sahibinin değişmesinden bu yana Hürriyet de hükümet yanlısı bir hal aldı.

MEDYA KODU İHLALLERİ

Reuters, medya etiğini ihlal ettikleri sebebiyle önde gelen beş muhalefet ve bağımsız yayına verilen cezaları analiz etti. Düzenleyici, bir yayının standartları ihlal ettiğine karar verirse devlet reklamlarını askıya alır. Üç yıl içinde bu beş yayın, İstanbul merkezli diğer ulusal gazetelerden gün sayısı bazında daha fazla uzaklaştırma aldı.

Bildirici, "Gazetecilik kaygıları yerini iktidar partisiyle iyi geçinme ve isteklerini gerçekleştirme çabalarına bıraktı" dedi. “Parti, gündemin belirlenmesi için talimat veriyor... ve genel yayın yönetmenleri, Ankara muhabirleri veya televizyon programı yönetmenleri parti ve İletişim Başkanlığı ile ana temas noktaları”.

Reuters, Türkiye medyası üzerindeki baskılarla ilgili soruları Erdoğan'ın makamına, bunun yanı sıra televizyon ve yazılı basın için atanan düzenleyicilere gönderdi.

Erdoğan'ın makamından yanıt gelmedi.

Başkanlığa bağlı kuruluşlardan olan ve basılı medyayı ve web sitelerini denetleyen Basın İlan Kurumu (BiK) Reuters'a yaptığı ilk açıklamada, kurumun hükümet hakkındaki olumsuz haberleri cezalandıran bir sansür aracı haline geldiği yönündeki eleştirileri reddetti. Yayınların “görüşleri veya ideolojisi” ile “sorunumuz yok” dedi. Daha sonra 10 Ağustos'ta BİK, bağımsız gazeteler tarafından kendilerine karşı yapılan birçok şikayeti Anayasa Mahkemesi'nin onaylamasının ardından, etik ihlaller nedeniyle verilen cezaları askıya aldığını duyurdu. Mahkeme, BİK'in “ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğine” karar verdi ve parlamentoyu ilgili yasaları değiştirmeye çağırdı. Hükümet kararla ilgili yorum yapmadı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) sansür görevi yaptığı veya Erdoğan'dan talimat aldığı yönündeki iddiaları reddetti.

Türkiye önümüzdeki yıl yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine yaklaşırken, Erdoğan’ın birçok ankette geriye düştüğü görülüyor. Onun faiz oranlarını düşürme politikası, Ukrayna'daki savaş enerji ve gıda fiyatlarında küresel bir artışa neden olmadan önce bile bir para krizi ve enflasyonist sarmal başlattı. Lira bu yıl değerinin dörtte birinden fazlasını kaybetti ve yıllık enflasyon %80'e ulaştı, Erdoğan'ın ana kitlesindeki işçi sınıfı ve alt orta sınıf destekçileri arasındaki yoksulluğu derinleştirdi.

Siyasi analistler, küresel göç, ticaret ve tarihin kavşağında bulunan bir NATO üyesi ve bölgesel askeri güç olan Türkiye'ye liderlik ettiği süreyi üçüncü bir on yıla uzatmak için cumhurbaşkanının olabildiğince medya yardımına ihtiyacı olacağını söylüyorlar.

Mayıs ayında Erdoğan hükümeti, ne şekilde tanımlandığı belirsiz bir medya “dezenformasyonu” ile mücadele edeceğini söylediği bir yasa önerdi. Bazı ifade özgürlüğü savunucuları bu yasanın eleştirel habercilik üzerinde yıllardır süren baskıyı ikiye katlayacağını söyledi. Önerilen yasa tasarısındaki bir madde, güvenlik veya kamu düzeniyle ilgili yanlış bilgi yayan herkesin üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceğini söylüyor. Parlamento, tasarıyı Ekim ayında aradan döndüğünde tartışacak.

BAŞKANLIK

Medya makinesini yöneten adam Altun, 2018'de Erdoğan tarafından yeni kurulan İletişim Başkanlığı'nın başkanlığına atandığında habercilik endüstrisinde çok az tanınıyordu. 45 yaşındaki Altun, önce üniversitelerde ardından hükümete yakın bir araştırma merkezinde çalıştı.

Yıllık yaklaşık 680 milyon lira (38 milyon dolar) bütçeye sahip olan Müdürlük, hükümet iletişimini koordine etmekle görevlendirildi. Asıl rolü, gazetecilere basın kartları vermek olan eski Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün içinden doğdu. Ancak, sorumlulukları, Türkiye'ye karşı “sistemik dezenformasyon kampanyalarına” karşı koymak da dahil olmak üzere, çok daha geniş kapsamlıdır.

Bu organ, Türkiye içinde ve dışında medya gözlemcileri, çevirmenler, hukuk ve halkla ilişkiler personeli istihdam etmektedir. Dünya çapında 43 ülkede 48 yabancı ofisi bulunmaktadır. İçeriden bir bilgiye göre, bunlar merkeze Türkiye'nin yabancı medyada nasıl gösterildiğine dair haftalık raporlar veriyor.

"Türkiye'de ana akım medya, haber yapmaktan çok gerçekleri gizleme işlevi görüyor." -FARUK BİLDİRİCİ, HÜRRİYET GAZETESİNİN ESKİ GAZETECİSİ.

İsminin açıklanmaması koşuluyla izni olmadan konuşan bir kişi, "Çok büyük bir yapı ama kararlar en tepede Altun ve yardımcıları tarafından alınıyor" dedi.

Aynı şahıs, Erdoğan veya hükümeti için sorun yaratabilecek önemli haberler geldiğinde (özellikle ekonomi veya orduyla ilgili) Altun’un, bir yayın planı hazırlamak için düzenli olarak editörler ve üst düzey muhabirlerle temasa geçtiğini söyledi.

Albayrak'ın sağlık nedenlerini sebep göstererek maliye bakanlığından istifa etmesinin ardından Altun'un medyaya verdiği mesajın, Erdoğan ertesi akşam bir açıklama ile istifayı kabul edene kadar sessiz kalmak olduğu dört kaynak tarafından söylendi. Albayrak'ın istifası büyük Türk televizyonları ve gazeteleri tarafından ancak o zaman duyuruldu.

Devlete ait yayın kuruluşu TRT'de kıdemli bir editör, "Otuz saat boyunca yayın için yeşil ışık bekledik," dedi. TRT, yorum talebine yanıt vermedi. O ve bu makalede adı geçen diğer bazı yayıncılar, Thomson Reuters'dan video ve diğer haber hizmetlerini satın alıyor.

Şubat 2020'de Erdoğan, başkanlığın haber yöneticileriyle iletişime geçmeye sevk eden başka bir krizle karşı karşıya kaldı: Rus jetlerinin faaliyet gösterdiği kuzeybatı Suriye'de bir hava saldırısı 30'dan fazla Türk askerinin ölümüne sebep olmuştu. Bu, son otuz yılda Türkiye'nin silahlı kuvvetlerine yönelik en kanlı saldırıydı.

Ancak ertesi sabah, ana akım TV kanalları farklı bir gündemi işliyordu: Suriyeli göçmenler konusunda Avrupa Birliği ile bir anlaşmazlık. Saldırının kapsamı resmi hükümet açıklamalarıyla sınırlıydı. Konuyla ilgili bilgisi olan üç kişi, haber servisi yöneticilerinin başkanlığın taleplerine yönelik hareket ettiğini söyledi. Tecrübeli bir muhabir olan başka bir kaynak Reuters'e verdiği demeçte, "Bilginin paylaşılmaması için bir talepte bulunuldu" dedi. "Bu durumda resmi açıklamalardan başka bir şey kullanamazsınız."

Üst düzey hükümet yetkilisi bu kaynakların açıklamalarını reddetti. Genel olarak başkanlığın haber servislerine özel talimatlar yollayıp yollamadığı sorulduğunda yetkili, “medya yöneticilerine hiçbir şekilde talimat vermediğini” söyledi. Yetkili, “Ancak, kamuoyunun yanlış yönlendirilmesini önlemek için gazetecilere belirli kamu açıklamalarının bağlamı hakkında bilgi vermenin tamamen doğal olduğunu” açıkladı ve ekledi, ”Bu tür ön talimatlar çeşitli kanallardan veriliyor”.

ANLAŞMALAR VE GÜVENSİZLİK

On yılı aşkın bir süredir gerçekleşen bir dizi satın alma, ana medya gruplarını Erdoğan ve AKP'ye yakın şirket ve kişilerin eline verdi.

Süreç, hükümeti destekleyen Turkuvaz Medya Grubu'nun 2008 yılında Sabah gazetesini ve ATV kanalını satın almasıyla başladı ve bu kaynaklar şimdi hükümetin en sert savunucuları arasında. Turkuvaz, Reuters'ın sorularına yanıt vermedi.

Gülen Cemaati’nin 2016’daki darbe girişiminden sonra devletin medya üzerindeki kontrolü daha da sıkılaştı. Gülen darbeyle herhangi bir ilgisi olduğunu reddediyor. Türkiye hükümeti, olağanüstü hal yetkilerini kullanarak birçoğu Gülen'le bağlantılı olduğu iddia edilen yaklaşık 150 medya kuruluşunu kapattı. Gülen, Türkiye'nin medya ortamı hakkında yorum yapma talebine yanıt vermedi.

Son büyük el değiştirme 2018'de haber devi Aydın Doğan'ın Hürriyet ve diğer habercilik kuruluşlarını enerji, piyango ve gayrimenkul alanlarında faaliyet gösteren hükümet yanlısı Demirören Grubu'na satmasıyla gerçekleşti. Doğan daha önce eleştirmenlerin hükümetin ve Erdoğan destekçilerinin Hürriyet gazetesi ofislerinde yaptığı bir gösterinin baskısıyla gerçekleştiğini söyledikleri varlık satışları da dahil olmak üzere, işi üzerinde yıllarca hükümet baskısıyla karşı karşıya kalmıştı.

Doğan Grubu, 2018'de yeniden yapılanmanın bir parçası olarak medya sektöründen büyük ölçüde ayrıldığını söyledi ve herhangi bir satış baskısı hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Doğan'ın kendisi başka bir yorumda bulunmadı.

Doğan’ın satın alınması, ana akım medyanın Erdoğan'ın arkasına kayması adımını tamamladı. Reuters tarafından incelenen mali belgeler, bu el değişiminin ülkenin en büyük medya sahibi Demirören'e büyük bir yük getirdiğini gösteriyor. Belgelere göre, grubun medya işletmesi 2018'deki anlaşmadan sonra 1,75 milyar lira (bugünün döviz kurlarıyla 97 milyon dolar ve o zamanlar 330 milyon dolar) net zarar kaydetti. Bu, bir önceki yılda yaşanan 468 milyon liralık zarara göre keskin bir artıştı. Belgeler, grubun Şubat 2020'de birçok kredi kuruluşuna toplamda 2,8 milyar dolardan fazla borcu olduğunu gösterdi.

Demirören, Reuters'a yaptığı açıklamada, ajansın kendileriyle ilgili haberlerinin “önyargılı, manipülatif ve kışkırtıcı” tavrını devam ettirdiğini ve “Demirören Medya hakkında kamuoyunu kışkırtmayı ve yanıltmayı amaçlayan manipülatif bir strateji sürdürüyor” dedi. Demirören, anlaşmanın malî etkisi hakkında Reuters'in sorularını doğrudan yanıtlamadı.

MEDYA JOPU

Elazığ Fırat Üniversitesi'nde gazetecilik profesörü Osman Vedud Esidir, ayakta kalan ve hükümeti eleştiren gazete ve yayıncıların medya düzenleyicisinin “jopu” ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Esidir, daha önce düzenleyici BİK için çalışmış, işinin nerede konumlanması gerektiği konusundaki bir anlaşmazlıktan sonra 2018 yılında ayrılmıştır.

BİK, bir makalenin etik kurallarını ihlal ettiğini belirlediğinde, ilgili gazetenin devlet reklamlarını (devlet ve devlet bankaları gibi bağlı kuruluşlar tarafından yapılan reklamları) askıya alarak cezalandırır.

BİK raporlarına ilişkin bir Reuters incelemesi, tam ve ayrıntılı rakamların mevcut olduğu en son yıllar olan 2019 ve 2020'de kurum tarafından hükümeti eleştiren haberlerin ve yolsuzlukla ilgili makalelerin "kamu etiğine aykırı" veya "yanlış algılamaya sebep" olduğuna karar verildiğini gösterdi. BIK raporları bu kategorilere kaç makalenin girdiğini detaylandırmamış ve Reuters da sayıları belirleyemedi.

İstanbul merkezli en büyük ulusal gazetelere uygulanan etikle ilgili reklam askıya alma cezaları, 2020'de bir önceki yıla göre iki kattan fazla artarak 328 güne ulaştı.

Neredeyse tüm askıya almalar en önde gelen beş bağımsız gazeteye uygulandı. Reuters incelemesine göre bu gazeteler, BİK'in diğer gazetelere dağıttığı 2020 devlet reklam ödemelerinde toplamda yaklaşık 4 milyon liradan mahrum edildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından hazırlanan bir raporda, askıya alma cezalarının 2021'de bağımsız gazetelere odaklanmaya devam ettiği belirtildi.

Bu ayın başlarında üç yıllık resmî reklam alma yasağı kalıcı hale gelen gazetelerden Evrensel, “keyfî” cezaların mali durumlarını zorladığını söyledi. Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, "Yazıları hükümeti rahatsız eden gazeteler için AK Parti döneminde BİK tamamen bir sansür mekanizmasına dönüştü,” dedi. Diğer dört gazete (Sözcü, Korkusuz, Cumhuriyet, Birgün) Reuters'ın yorum talebine yanıt vermedi.

Anayasa Mahkemesi, Evrensel'in de aralarında bulunduğu bağımsız gazetelerin BİK’in reklam durdurma cezalarıyla ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin şikayetleri hakkında 10 Ağustos'ta ayrıntılı bir karar yayınladı. Mahkeme, BİK'in eylemlerinin "basın etik değerlerini düzenleme amacının ötesine geçtiğini ve bir ceza aracına dönüştüğünü" söyledi. Parlamentonun ilgili mevzuatı değiştirmesini tavsiye etti. BİK, yanıt olarak basın etiğini değerlendirmeye ara vereceğini söyledi.

Gazetecilik profesörü Esidir, “Hükümetin stratejisi herkesin salt hükümet çizgisini görmesini, duymasını ve okumasını sağlamak” yorumunu yaptı.

“Hükümetin stratejisi herkesin salt hükümet çizgisini görmesini, duymasını ve okumasını sağlamaktır” -DAHA ÖNCE DÜZENLEYİCİ BİK İÇİN ÇALIŞAN FIRAT ÜNİVERSİTESİ GAZETECİLİK PROFESÖRÜ OSMAN VEDUD ESİDİR

BİK, nisan ayında Erdoğan tarafından atanan Cavit Erkılınç tarafından yönetiliyor. BİK aracılığıyla gönderilen sorulara yanıt vermedi.

RTÜK'ün başındaki radyo ve televizyon düzenleyicisi Ebubekir Şahin, AKP ve müttefikleri tarafından atanan mevcut altı meclis üyesinden biri.

Muhalefet partileri tarafından seçilen üç üyeden biri olan RTÜK meclis üyesi İlhan Taşçı, RTÜK'ün geçen yılın ilk altı ayında bağımsız kanallara 5 milyon lira (o dönemde 570.000 dolar veya bugün 275.000 dolar) değerinde 22 para cezası verdiğini söyledi. Taşçı, Reuters'e verdiği demeçte, o dönemde hükümete yakın hiçbir kanala ceza verilmediğini söyledi. Erdoğan'ın ofisine atıfta bulunarak RTÜK'ü “iktidar partisinin ve Saray'ın talimatlarına bağlı” olarak nitelendirdi.

Şahin, Reuters'a verdiği demeçte, düzenleyicinin sansür görevi gördüğü veya Erdoğan'ın ona ne yapacağını söylediği yönündeki iddiaları reddetti. “Sayın Cumhurbaşkanımızın ve çevresindekilerin kanallara verilen cezalarla veya iş süreçlerimizle ilgili cezalar konusunda bir kez olsun talimatı olmadı” dedi.

RTÜK'ün öncelikle bağımsız kanallara para cezası vermesi “yanlış bir algıdır”, diye devam etti. “Her yayıncıya eşit mesafedeyiz. Bizim için sadece kuralları ihlal eden ve kurallara uyan yayıncılar var.”

Tele1'in genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ, Reuters'a verdiği demeçte, "Tele1'e yalnızca geçen yıl verilen para cezalarının yaklaşık altı milyon lira olduğunu" söyledi. Reuters, rakamı bağımsız olarak doğrulayamadı. Yanardağ, kanalın Türkiye'nin dış politikasına aykırı yayın yaptığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son hükümdarlarından Sultan II. Abdülhamid'e hakaret ettiği için para cezasına çarptırıldığını söyledi. Reuters, Tele1'in Aralık 2021'de “Türkiye Suriye ve Libya'da emperyalist maceralar peşinde koşuyor” şeklindeki bir yayın ve Temmuz 2020'de birçok AKP taraftarının hayranı olduğu Sultan II. Abdülhamid hakkında eleştirel yorumlar nedeniyle para cezasına çarptırıldığını doğruladı.

Yanardağ, RTÜK'ü, Tele1 gibi etik ve bağımsız kurumları “ideolojik ve siyasi gerekçelerle” cezalandıran bir “baskı aracı” olarak nitelendirdi.

Yanardağ, “Bu durum finansal olarak son derece zorlu,” eklemesini yaptı.

RTÜK meclis üyesi Taşçı, acil bir durum olduğunda RTÜK yetkililerinin yayınlarda değişiklik talep etmek için haber merkezlerini aradığını söyledi. Geçen yaz Türkiye'nin güneybatısında şiddetlenen ve hükümetin su bombardıman uçaklarının bakımsız durumda olduğunu açıklamasına yol açan ölümcül orman yangınlarını örnek olarak gösterdi.

“RTÜK, kanallara devam eden yangınlar yerine sönen yangınları gösterme talimatı verdi” dedi. Müdahalenin uygun olmadığını, çünkü RTÜK'ün görevinin yayınları yayınlandıktan sonra değerlendirmek olduğunu söyledi. Reuters, kanalların yangınları nasıl haberleştirdiğini ayrıntılı olarak belirleyemedi.

Bu yorumlara yanıt veren Şahin, “Radyo ve televizyon yöneticileriyle her zaman yakın temas halindeyiz. Anlayışımıza göre ceza vermek bizim son tercihimizdir. Önce iletişim kurmayı tercih ediyoruz”.

Şahin, geçen yıl Türkiye'deki yangınlar sırasında RTÜK'ün "çarpıtılmış haberlere" karşı çıkmak için "başarı hikayelerine ve insanî hikayelere dikkat çektiğini" söyledi.

OTOSANSÜR

Reuters tarafından görülen ekran görüntülerine göre Altun'un Başkanlığındaki yetkililer, ana akım medya haber odalarına düzenli olarak Whatsapp mesajları göndererek kabine veya parti üyelerinin belirli yorumlarını öne çıkarmaları veya bunlardan kaçınmaları için yol gösteriyor. Bazı muhabirlere göre, AKP milletvekilleri de düzenli olarak haber odalarını arayıp bazı konuşmaların yer almasını talep ediyor veya anlatım şeklini değiştiriyor. Muhabirlerden birisi, editörlerin gazetecilere rutin olarak İletişim Başkanlığı’nın makalelerin manşetlerini ve ana paragraflarını gözden geçirdiğini, değiştirdiğini ve “onlarla koordineli olmamız gerektiğini” söylediğini belirtti.

Sektörün içindeki çeşitli kaynaklara göre, otosansür artık ana akım medyada yıllardır çoğunlukla otomatik bir biçimde var oluyor.

TRT editörünün ifadesine göre Orhan Pamuk 2006'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığında (bu ödülü alan ilk Türk) o zamanki Başbakan Erdoğan resmî tebriklerini sunana kadar devlet kanalı bu haberi yayınlamadı. Editör, “Bugün bile hatırlayabileceğim netlikte bir rahatlamaydı, çünkü tebrik edilmeseydi haberi asla vermezdik” dedi.

Pamuk, Reuters'e verdiği demeçte medyanın şimdiye kıyasla “nispeten özgür” olduğu bir dönemde 2006 yılında aldığı ödülün haberini TRT’nin geç yayınladığının farkında olmadığını söyledi. Romancı bir e-postada, “50 yıllık yazarlık hayatımda… medya/gazeteler ve habercilik hiçbir zaman şimdi olduğu gibi hükümete boyun eğmemişti” dedi.

Başka bir kıdemli TV muhabiri otosansür hakkında, “Hükümet çocuğunuz veya sevgiliniz gibidir,” dedi. “Onları neyin rahatsız ettiğini veya sinirlendirdiğini çok iyi tahmin edebilirsiniz”.

SEÇİM SINAVI

Anketler, önümüzdeki haziranda yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesinde Millet İttifakı’nın parlamentoda çoğunluğu sağlayacağını ve potansiyel rakiplerin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ı yenebileceğini gösteriyor.

Siyasi analistler, Mart 2019 yerel seçimlerinin gelecekte ne olacağına dair medya adına bir fikir verebileceğini söylüyorlar. Erdoğan'ın aylarca yürüttüğü kampanyaya rağmen Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin AKP'nin İstanbul ve Ankara'daki belediye başkan adaylarını geride bıraktığı oylama, Erdoğan iktidarının en büyük seçim yenilgisi olarak öne çıkıyor.

Oylama akşamı, oyların yüzde 98,8'inin sayılması ve muhalefetteki CHP'li Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'da öne geçmesiyle birlikte devlete ait Anadolu Ajansı sonuçları açıklamayı aniden durdurdu. Seçim sonuçlarını yayınlayacak tek medya kaynağı olan AA, duraklamaya açıklama getirmedi ve kazananı ilan etmedi. Reuters üzerinden İngilizce görsel haberler yayınlayan Anadolu Ajansı haberle ilgili yorum talebine yanıt vermedi.

Dört ana akım haber merkezinde çalışan insanlar, o gece müdürlükten veya diğer yetkililerden ne yapacakları konusunda haber beklerken bir kafa karışıklığı ve felç durumu yaşadıklarını anlattılar. Olaya tanık olan bir kişi, bir gazetede editörlerin bir masanın etrafında toplanıp sonuçları açıklayan manşetleri hükümeti sinirlendirmeyecek şekilde nasıl yazacaklarını tartıştıklarını söyledi. Kıdemli muhabir, "Manşet yazmaya çalışırken kelimenin tam anlamıyla acı içindeydiler," dedi.

Bir televizyon editörü, haber odası yöneticilerinin personele ilettiği mesajın "hiçbir sorun yokmuş ya da olağandışı bir durum yokmuş gibi davranmak" komutunu içerdiğini söyledi. Her iki parti de İstanbul'da zafer ilân ederken, ana akım TV kanalları Erdoğan ve AKP'nin konuşmalarına yer verdiler ancak İmamoğlu'nu büyük ölçüde görmezden geldiler.

Yüksek Seçim Kurulu resmî tam oy sayımlarını ancak ertesi sabah açıkladı. Bu yazı için yorum yapmayan İmamoğlu’nun ucu ucuna kazandığı ilân edildi. AKP sonuca itiraz ederek, yeniden sayımlara ve sonunda İmamoğlu'nun %54 oyla kazandığı bir yeniden seçime yol açtı.


Asıl metin: https://www.reuters.com/investigates/special-report/turkey-erdogan-media/

DAHA FAZLA