Resimle, şiirle, edebiyatla bir başka faşizme direniş

Resimle, şiirle, edebiyatla bir başka faşizme direniş

Yazar Mieville, bu romanında esasen sürrealizm (gerçeküstücülük) akımını merkeze alan bir yazınsal üretim tasarlamış diyebiliriz. Sürrealizmin, 20. Yüzyılın başlarından bugüne psikanaliz yöntemine dayanarak kullanılan bir sanat akımı olması edebiyat hanesinde de ses getirmiş ve birçok üretimin kapısını aralamıştır. Sürrealizmin, bilinçaltının bilinç alanına olan egemenliği olarak tasviri bahsi geçen romanımızda da ana karakter Thibaut aracılığıyla güçlü bir şekilde işleniyor.

Şilan Geçgel

Çocukluğumda en büyük eğlencem mahalle bakkalından aldığım portakallı bisküviydi ve bakkala gönderilmenin kendisi heyecan dolu bir maceraydı benim için. Özellikle hafta sonları uyandığımızda bakkala kim gidecek kavgası yaşanmadan yıllar geçti.

O zamanlar bakkala gitme merakım tüm aile bireylerinin şaşkınlıkla gözlemlediği bir durumdu. Kardeşlerim saf, annem-babam ise uyumlu bir çocuk olduğumu düşündüler epeyce.

Ancak normal bir çocuk olarak, -hele ki- soğuk sabahlarda bakkala gitme isteğimin güçlü bir gerekçesi vardı elbette, yoksa ne saf, ne de uyumlu değildim. Bakkal amca korsandı!

Çocukken sağ gözünü bazen beyaz bantla kapalı, bazen açık olarak gördüğüm bakkal amcanın korsan olduğuna çok emindim. Çok ağır kutuları üçer beşer taşıyor, meyvesini değişik bir bıçakla on saniyede kesip ikram ediyordu. Bakkal amcanın, gizli işler çevirip, iyi denizcileri depoda sakladığını hayal ederek epey zaman geçirdim. Bakkala düzenlenen her sefer, düşmana bir adım yaklaşmaktı…

Ancak zaman yerinde saymadı elbette. Biraz büyüyünce bakkal amcanın korsan değil, göz hastası olduğunu ve ameliyat olduğu için ara ara gözünü bantla kapatmak zorunda kaldığı acısıyla yüzleşmek zorunda kalacaktım. Bu o zamanlar dünyamdaki sayılı acıdan biri sayılabilirdi, tabii en sevdiğim portakallı bisküvinin üretimin durması acısı kadar zor olmamıştı… Kim demiş büyümek güzel diye!?

Yıllar yılı soğuk havalara aldırış etmeden tuttuğum bakkal yolunun da böylece sonuna gelip, bakkala kim gidecek kavgasının başlatıcısı olarak hanede yerimi aldım. Korsak yoksa bakkala gitmekte yoktu ve mesele tartışmaya kapalıydı benim için.

Neyse ki hala hayal kurmak bedava ve bunun yaşla pek ilgisi yok…

Kuşkusuz birçok insanın çocukluğunda yer bulan süper kahramanları, hayalleri, kurguları, gerçeküstü bir dünyası vardır. Çocuk kitapları ile yetişkin kitapları arasında bir fark var mıdır deseler, -en azından yakın geçmişe kadar-  yetişkin kitaplarında aşırı gerçekliğin kendine yer bulduğunu ve az miktarda hayalperestliğin ise çoğunlukla aşk romanlarında karşılığı olduğundan söz edebiliriz. Hani şu her yere yetişen, aşırı tutkulu ve kırmızı kar yağdıran zamane prensleri evet evet, onlardan bahsediyorum.

Hal böyleyken imdadımıza hayallere, gerçeküstü öğelere, tuhaf bir gizemin peşine düşme heyecanlarına bizi sürükleyecek yeni kitaplar yetişti. Fantastik/ Bilimkurgu/ Tuhaf kurgu kitapları…

Daha önceleri hak ettikleri yeri bulamayan ama günümüzde güçlü bir okura ve takipçiye sahip olan hatta gelen taleplerle birçok kitabın beyazperdeye uyarlandığı güzel ve sıra dışı kitaplar silsilesi.

Bugün bahsedeceğimiz kitap, Yordam Kitap etiketiyle çıkan Yeni Paris’in Son Günü isimli tuhaf kurgu romanı…

Yazar Mieville, bu romanında esasen sürrealizm (gerçeküstücülük) akımını merkeze alan bir yazınsal üretim tasarlamış diyebiliriz. Sürrealizmin, 20. Yüzyılın başlarından bugüne psikanaliz yöntemine dayanarak kullanılan bir sanat akımı olması edebiyat hanesinde de ses getirmiş ve birçok üretimin kapısını aralamıştır. Sürrealizmin, bilinçaltının bilinç alanına olan egemenliği olarak tasviri bahsi geçen romanımızda da ana karakter Thibaut aracılığıyla güçlü bir şekilde işleniyor.

Yeni Paris’in Son Günleri, İkinci Dünya Savaşı’nda biri eski, biri yeni olan iki Paris’te birden geçiyor.

Faşizm rüzgârının aman vermediği Paris’te bir sürrealist savaşçı olan Thibaut, Nazilerin ve Direniş’in sonu gelmeyen bir şekilde sürekli birbiriyle savaştığı, canlı sokak yazıları ortasında bir arayış içerisinde.

Paris’ten kaçmak için Amerikalı bir fotoğrafçı olan Sam ile güçlerini birleştirmek zorunda kalan Thibaut, bir yandan kafasındaki sorulara cevap ararken, bir yandan da Sam ile girdiği yolda dostluğunu sınıyor.

Roman boyunca Thibaut ve Sam arasındaki bir takım olmamışlıkları içeren bağ, arayışları, kaçışları ve önlerine çıkan manifler derken kitap bir solukta bitiyor.

Yazarın kendi politik duruşunu da yansıtmaktan çekinmediği hissedilen birçok noktası varken kitabın, özellikle Thibaut’un yalnızlığı ve bir yoldaş arayışı bizlere tanıdık gelecek...

Verdiği bir röportajda eserlerinde yaptığı politik atıflar ve dünya görüşü sorulan yazar China Mieville;

“Sosyalist olmanın anlamlarından biri de yaygın biçimde, aynı anda hem karamsar hem de iyimser durumlar içinde kalmaktır. Bu yüzden sol kanattaki insanların aynı anda hem çok heyecanlı, hem de çok perişan olduğunu düşünüyorum” diyor.

Mieville’nin Yeni Paris’in Son Günleri’nden önce Yordam Edebiyat’ta dokuz romanı daha yayımlanmış. Yeni Paris’in Son Günleri’nin çevirisi ise daha önce Elçilik Kenti, Demirdenizi gibi kitapların da çevirilerini üstlenmiş Betül Çelik imzası taşıyor.

Hayal dünyası geniş okur, kitabı keyifle okurken, hayal kurmayı unutanlara da belki yardımcı olabilir.

 

KÜNYE:

China Mieville-Yeni Paris’in Son Günleri- 222 Sayfa

Çeviri: Betül Çelik- Yordam Edebiyat

DAHA FAZLA