Referandum sonuçlarının hileli olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı
Referandum'un sonuçlarının hileli olduğu, farklı ülkelerden beş bilim insanının yaptığı bilimsel çalışma ile de kanıtlandı.
04-07-2017 15:20

Nisan 2017 Referandumunun sonuçlarının hileli olduğu farklı ülkelerden beş bilim insanının yaptığı bilimsel çalışmada yaygın mükerrer oy kullanımı ile seçmenlere yönelik baskı ve zorlama bulgularının sonuçları değiştirecek düzeyde tespit edilmesi sonucunda, bilimsel olarak da kanıtlandı.
AKP/Saray Rejimi’nin bir dayatma olarak Türkiye’nin gündemine getirdiği başkanlık sisteminin oylandığı 2017 Nisan Referandumunun YSK tarafından ilan edilen ve geniş toplum kesimleri tarafından hileli olarak görülüp günlerce sokaklarda protesto edilen sonuçlarının hileli olduğu, farklı ülkelerden beş bilim insanının gerçekleştirdiği bilimsel çalışma ile de kanıtlandı.
İleri Hatırlatıyor
FARKLI ÜLKELERDEN 5 BİLİM İNSANI VERİLERİ İNCELEDİ
Viyana Tıp Üniversitesi, Carlos III University of Madrid ve Santa Fe Enstitüsü gibi Avusturya, ABD ve İspanya’da bulunan pek çok üniversite ve bilimsel merkezde görev alan, Peter Klimek, Raul Jimenez, Manuel Hidalgo, Abraham Hinteregger ve Stefan Thurner’ın Nisan 2017 Referandumu’nun ilan edilen resmi sonuçlar üzerinden gerçekleştirdiği bilimsel çalışmada, düzensizlik gösteren oy verilerinin ne ölçüde yaygın olduğu ve bu düzensizliklerin referandum sonuçlarını etkileyecek düzeyde olup olmadıkları incelendi.
Seçim yolsuzluklarını saptamak amacıyla güncel istatistik yöntemlerinin kullanıldığı çalışmada, Türkiye geneline yayılan seçim verileri kullanılarak mükerrer oy kullanımı ve seçmenlere yönelik baskı ve zorlamalar analiz edilirken, ayrıca, referandum sonuçlarındaki sayısal anormallikler de test edildi.
Bilim insanları, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) internet sitesinden elde edilen, 81 ilin 1,057 bölgesinde bulunan 28,447 yerleşim yerindeki 166,679 seçim merkezinin verileri kullanılarak yaptıkları çalışmanın sonucu olarak yayınladıkları raporda, sistematik ve kayda değer oranda yüksek anlamlılık düzeyinde mükerrer (tekrarlanan) oy kullanımı durumu ve seçmenlere yönelik baskı ve zorlama tespit ettiklerini açıkladılar.
MÜKERRER OY KULLANIMI BİLİMSEL MODELLERLE TESPİT EDİLDİ
Seçime katılım oranlarının ve oy sayılarının seçim bölgelerindeki demografik yapı da hesaba katılarak karşılaştırılmasına dayanan model ile yapılan testler sonucunda mükerrer oy kullanımının tespit edildiği belirtildi.
Çalışmada ulaşılan sonuçlara göre seçim bölgelerinin %6’sında mükerrer oy kullanımı tespit edildiği belirtildi.
SEÇMENLERE YÖNELİK BASKI VE ZORLAMA
Seçim merkezlerinin büyük ve küçük yerleşim merkezleri arasındaki değişen dağılımının seçmenler üzerinde oluşabilecek baskı ver zorlamalarda etkisinin değerlendirildiği bir diğer testte ise, seçmenlere yönelik baskı ve zorlamaların söz konusu olduğu saptandı.
İleri Hatırlatıyor
Seçmene yönelik baskının göstergesi olarak kabul edilen büyük ve küçük yerleşim merkezleri arasındaki yerinden etme ve yer değişikliğinin Nisan 2017 Referandumunda standartlaşmış bir uygulama halini aldığı belirtildi.
TESPİT EDİLEN HİLELER SONUÇLARI DEĞİŞTİRECEK BÜYÜKLÜKTE
Nisan 2017’de gerçekleştirilen ve yüzbinlerce yurttaşın ‘Hayır Kazandık!’ sloganıyla günlerce protesto ettiği referandumun sonuçlarına ilişkin, yapılan bilimsel çalışmanın en kritik bulgusu olarak, bilimsel olarak saptanan mükerrer oy kullanımı ile seçmenlere yönelik baskı ve zorlamaların referandum sonuçlarını değiştirecek büyüklükte olması, çalışmanın sonuç raporunda, “Söz konusu oy çarpıklıklarının etkisi,’Hayır’ ile ‘Evet’ arasındaki dengeyi değiştirecek büyüklüktedir” ifadeleri ile ortaya kondu.
İLGİLİ HABERLER
ODTÜ’den Yrd. Doç. Dr. Gökçay, çarpıcı referandum sonuçları araştırmasını yorumladı
Nisan 2017 Referandumunun sonuçlarının hileli olup olmadığının araştırıldığı ve farklı ülkelerden beş bilim insanının yaptığı çalışmayı ODTÜ’den Yrd. Doç.Dr. Didem Gökçay İleri Haber’e değerlendirerek, “Çalışmaya göre küçük sandıklarda normal oy verme sürecine müdahale edilmemiş olması imkansızdır” dedi.
05-07-2017 12:43

AKP/Saray Rejimi’nin bir dayatma olarak Türkiye’nin gündemine getirdiği başkanlık sisteminin oylandığı 2017 Nisan Referandumunun YSK tarafından ilan edilen ve geniş toplum kesimleri tarafından hileli olarak görülüp günlerce sokaklarda protesto edilen sonuçlarının hileli olup olmadığının araştırıldığı çalışmayı ODTÜ’den Yrd. Doç.Dr. Didem Gökçay, İleri Haber’e değerlendirdi.
Sorularımızı cevaplayan Gökçay, yaygın mükerrer oy kullanımı ile seçmenlere yönelik baskı ve zorlama bulgularının sonuçları değiştirecek düzeyde tespit edilen çalışma hakında, “…bu çalışmayı genelleme yaparak özetleyecek olursak, denilebilir ki, küçük sandıklarda normal oy verme sürecine müdahale edilmemiş olması imkansızdır. “ dedi.
Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçları nasıl değerlendirirsiniz?
Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar şaşırtıcı değil, çünkü daha evvel Hayır ve Ötesi raporunda okuduğum sonuçlarla örtüşüyor.
Özeti şudur, sandıkların karakteristik özelliklerine bakıldığıda, özellikle küçük yerel bölge sandıklarında, önceki seçimlerde gözlenen istatistiki dağılıma aykırı oy kaymaları gözlenmektedir.
İleri Hatırlatıyor
Burada kilit terim: istatistiki dağılım. Çünkü sunu hiçbir zaman net olarak bilemeyiz: bir kişi özgür iradesi ile iki seçim arasında taban tabana zıt oy vermiş olabilir. Bir önceki seçimde MHP'ye oy vermiş birinin bir sonraki seçimde HDP’ye oy verme olasılığı mutlak sıfır değildir (böyle birini şahsen tanıyorum üstelik). Ama çok çok düşük bir olasılıktır. Hele bu tarz bir kayma bir sandığın üyelerinin yarısında ya da tümünde gözlenmişse, bunun özgür irade ile gerçekleşmesi sıfıra yakın bir olasılıktır.
Kısacası, olasılıklara bakılarak yapılmış bir gözlemi açıklıyor bu yazı.
Ama güçlü bir sekilde açıklıyor, gayet ikna edici. Ve diyor ki, küçük sandıklarda kasıtlı olarak aldatmaca yapılmıştır, üstelik bu o kadar çok fazla sayıdaki küçük sandıkta yapılmıştır ki, evet ile hayır arasındaki fark, bu aldatmaca sayesinde evet lehine gecmistir.
İleri Hatırlatıyor
Çalışma bunu istatistiki olarak inceliyor, özgür iradeyi yansıtan mutlak sonuç hiçbir zaman bilinemez.
Şöyle bir ornek vereyim: Bugün 5 temmuz 2017. Ankara'da kar yağma olasılığı nedir? Buna sıfır diyebilir misiniz? Önceki mevsim dağılımlarına bakarsınız. Havanın 30 derece üzerinde olma olasılığı yüzde 99.99999999 dersiniz. Kalan çok çok ufak sayı 0.00000001 diyelim, kar yağma olasılığı da dahil olacak şekilde her türlü hava olma olasılığını içerir. Ama biz konuşurken olasılıklardan değil, çoğunluktan çıkarttığımız kestirme sonuçtan bahsederiz her zaman. Dolayısı ile deriz ki ‘5 temmuz 2017'de Ankara'da kar yağması 'imkansızdır'. İşte bu çalışmayı da genelleme yaparak özetleyecek olursak, denilebilir ki, küçük sandıklarda normal oy verme sürecine müdahale edilmemiş olması imkansızdır.
Araştırma ne kadar bilimsel?
Bahsettiğiniz çalısmayı görmüştüm. Bunun yayınlandığı yer, herkese açık bir arşiv, yani çalışmalarımızın sonuclarını hemen açıklamak için kullanılan bir mecra. Değerli çalışmalar, konunun uzmanları tarafından didik didik edilerek, bazen çalışmanın sonuçlarının tekrardan analiz edilmesi zorunlu tutularak, hatta yeni verilerin toplanması istenerek, daha titiz dergilerde yayınlanır. Bu araştırmacılar, bu sureci beklemeden sonuclarını kamuya açmışlar. Bu değerli bir girişim, ama konunun uzmanlarının görüşleri sonrasında bir mesleki dergide çıkarsa, ancak o zaman bilimsel olarak rüştünü ispatlamış olacaktır. Yani ne kadar bilimsel oldugunu ben dahil söyleyemeyiz, konunun uzmanları inceler ve harbi bir dergide çıkarsa, o zaman bilimseldir dememiz daha doğru olur.
Araştırmanın sonuçlarına göre "referandum sonuçlarının hileli olduğu bilimsel olarak kanıtlandı" diyebilir miyiz?
Bilim adamları ketumdur, sizin söylediğiniz şu cümleyi: "referandum sonuçlarının hileli olduğu bilimsel olarak kanıtlandı" hiçbir bilim adamı söylemez. Söylendiğinde de tüyleri diken diken olur.
“Dur bakalım, bir daha ispat etmeye çalısalım”, derler. İşte bu şekilde bir giriş yaptıktan sonra ve makaleyi de okuduktan sonra, ben olsam sunu söylerdim: “bilim adamları referandum sonuçlarının hileli olmadığına dair bir kanıt bulamadı'. Ya da 'bilim adamları, referandum sonuçlarına hile karıştırıldığına dair sayısal izlere ulaştı".
'Yerinde karar' döneminin ilk kabine toplantısı başladı
Koronavirüs salgını tedbirlerinin gevşetilmesini içeren ‘normalleşme’ adımlarının görüşüleceği Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı başladı. Erdoğan, toplantının ardından alınan kararları açıklayacak.
01-03-2021 16:29

Kademeli normalleşme çerçevesinde bugün uygulamaya geçen “yerinde karar” döneminin ilk kabine toplantısı, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında saat 15.55'de Saray'da başladı.
Bazı illerde kafe ve restoranların HES kodu- müşteri sınırı ve saatlik oturma düzeni ile açılması bekleniyor. Turizm mevsimi de yaklaşırken, turizm tesisleri ve turistik bölge esnafına yönelik adımlar da gündeme gelecek.
Öte yandan normalleşme adımları, Mavi- Sarı- Turuncu ve Kırmızı iller olarak değerlendirilecek. Kırmızı ile turuncuda yer alan illerde kısıtlamalar devam edecek. Renkler şu bilgileri içeriyor: Mavi Düşük Risk: Yüz binde 10’un altında vaka görülen iller, Sarı Orta Risk: Yüz binde 11-35 arası vaka olan iller, Turuncu Yüksek Risk: Yüz binde 36-100 arası vaka olan iller. Kırmızı Çok yüksek Risk: Yüz binde 100’ün üstünde vaka olan iller.
Erdoğan başkanlığında yapılan bir önceki kabine toplantısında 1 Mart’ta başlayacağı açıklanan normalleşme çerçevesinde yüz yüze eğitimin hangi illerde nasıl uygulanacağı da kabinede ele alınacak en kritik başlıklar arasında olacak. Buna göre vaka sayısına göre düşük riskli illerde yerinde karar dönemi uygulaması kapsamında yüz yüze eğitimin tedbirlere uyulması şartıyla kademeli başlatılması öngörülüyor.
İç ve dış gelişmelerin de ele alınacağı kabinede yeni anayasa çalışmaları, son aşamaya gelen ekonomik ve hukuki reform süreciyle Erdoğan’ın yarın Beştepe’de açıklayacağı İnsan Hakları Eylem Planı’nda da son rötuşlar yapılacak.
Toplantıda, ekonomide yaşanan son gelişmelerin yanı sıra Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Gara, ABD ve AB ile yeni dönem diplomasisi de değerlendirilecek. Kabinede alınan tüm kararları Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millete Sesleniş konuşmasıyla açıklayacak.
Avrupa Birliği’nden aşı sertifikası için yeni adım
AB aşı sertifikası için yasa teklifi sunacak. 'Dijital Yeşil Geçiş Kartı' adlı belgenin sadece tıbbi bilgiler içermesi, AB içinde iş ve turistik seyahatleri kolaylaştırması öngörülüyor.
01-03-2021 16:05

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısı olanların AB içinde serbest dolaşımını sağlamak üzere hazırlanması planlanan "aşı sertifikası" için yasa teklifi verecek.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sosyal medyadaki paylaşımında, "Dijital Yeşil Geçiş Kartı" için yasal düzenleme teklifini mart ayı içinde sunacaklarını bildirdi.
Von der Leyen, dijital belgenin kişilerin aşı olup olmadığı, aşı olmamış kişilerin PCR test sonuçları ve Covid-19 geçirmiş kişilerin antikor geliştirip geliştirmediği bilgilerini içereceğini belirtti.
Dijital kartın tıbbi bilgiler temelinde AB vatandaşlarının AB içinde iş veya turistik amaçlı seyahatlerini kolaylaştırması hedefleniyor.
YASA TEKLİFİNİN DETAYLARI BEKLENİYOR
Sertifikanın AB dışında kullanımı veya AB üyesi olmayan ülkelerle nasıl çalışılacağı konusunda henüz netlik bulunmuyor. Bu konudaki bilgiler için yasal düzenlemenin detaylarının ortaya çıkması bekleniyor.
AB Komisyonu'nun sunacağı yasal düzenleme teklifini, Avrupa Parlamentosu ve AB üyesi ülkelerin onaylaması gerekiyor.
AB liderlerinin geçen hafta video konferans yöntemiyle yaptığı zirve toplantısında da aşı sertifikası konusu geniş şekilde tartışılmıştı. Von der Leyen, sertifika için çalışmaların uzun süreceğini ve en az 3 ay alacağını söylemişti.
Von der Leyen, "Yaza kadar bu tür bir sertifikayı uygulamaya sokmak istiyorsak üye ülkeler, prensipler ve kullanılacak teknoloji üzerindeki mutabakattan ziyade bunun sağlık ve sınır kontrol sistemlerine dağıtımında hızlı davranmalı" demişti.
AB Komisyonu yetkilileri, sertifikanın yasal ve teknik zeminin hazırlanıp sonuçlandırılmasının 3 ayı bulabileceğini belirtiyor. Sertifikanın teknik standartlarının belirlenmesi ve üye ülkelerin hem sağlık hem de sınır kontrol sistemlerinde birlikte kullanılabilirliğinin sağlanması gerekiyor. AB Komisyonu, sertifikanın sistemlere entegrasyonu için üye ülkelerin hızlı davranmasını istiyor.
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında beraat kararı
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın bir televizyon programındaki söylemleri nedeniyle Cumhurbaşkanına alenen hakaret iddiasıyla yargılandığı davada beraat kararı verildi.
01-03-2021 15:45

Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla hakim karşısına çıkan usta sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkındaki karar belli oldu.
Uğur Dündar’ın sunduğu programdaki sözleri nedeniyle Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in Cumhurbaşkan’ına hakaret iddiasıyla yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, sanatçıların 4’er yıl 8’er ay hapisle cezalandırılmasını istemişti.
Davanın bugün görülen karar duruşmasında iki usta isim beraat etti.
Kılıçdaroğlu'na linç girişimi davası 21 Haziran'a ertelendi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik Çubuk'taki linç girişimi davasının ikinci duruşması yapıldı. Hakim, bakanların tanıklık talebini daha sonra değerlendireceğini belirterek duruşmayı 21 Haziran'a erteledi.
01-03-2021 15:23

Ankara'nın Çubuk ilçesinde Er Yener Kırıkçı'nın 21 Nisan 2019 tarihindeki cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci duruşması devam etti.
Sanıklar Engin Üce ve Halis Daştan’ın ifadelerinin ardından CHP aracına taş atan sanıklara zararı ödemeyi kabul edip etmedikleri soruldu. Sanıklar bu öneriyi kabul etti.
ANKA'daki habere göre CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya şikayetçi olarak duruşmada ifade verdi. Kaya “Öldürmeye tam teşebbüsün olduğu bir davanın küçük duruşma salonunda yürütülmesini eleştiriyorum. Ben lebalep demeyeceğim, salon hınca hınç dolu” dedi. Kaya, cenazeye katılacaklarının önceden belli olduğunu ve bir gün önce ilgili makamlara koruma ekibi tarafından bildirildiğini söyledi. Sanıklar, Kaya’nın konuşması sırasında sözlü müdahalede bulununca hakim sanıkları uyardı.
Sanıklardan Vahit Delibaş, “Sayın hakimim bizim yalana tahammülümüz yok” dedi. Avukat Celal Çelik’in hakimi uyarması üzerine Delibaş’ın “Yalana tahammülümüz yok” sözü tutanağa geçildi. Sanık avukatlarından Fatih Atalay, Kaya’nın sanık Delibaş’a “Hadsiz” sözünün de tutanağa geçmesini istedi. Bunun üzerine Atalay ile Kaya arasında gerilim yaşandı.
'AKP GENEL SEKRETERİ BİRİLERİYLE FISILDAYARAK KONUŞTU'
İfadesini sürdüren Kaya, “Protokol karşılamasının ardından birileri işaret vermişçesine protestolar başladı” dedi. Kaya, cenaze namazı öncesinde AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmadığını ve namaza durmadan önce birileriyle fısıldayarak konuştuğunu aktardı. AKP Genel Sekreteri’nin konuşmasının ardından kendilerine yönelik protestonun sürdüğünü belirten Kaya, imamın uyarısına rağmen protestoların devam ettiğini kaydederek, “Sanıklar şehide saygı diyorlar ama şehidin cenaze namazının kılınmaması için ellerinden gelenleri yapıldı” dedi.
Kaya, cenaze top arabasına konulduktan sonra saygı duruşunda bulunduklarını, arabanın arkasından yürümeye başladıklarında protokolün diğer unsurlarının aracı takip etmediğini vurguladı. Kaya, “Burası şunun için kritik. Biz arabanın arkasından yürürken bir güruh araya set ördü” dedi.
Kaya ‘güruhun’ Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlü saldırılarının fiili saldırıya dönüştüğünü belirterek, “Yumruk, tekme, sopa, bıçak. Bıçakla kimin saldırdığını isim olarak hatırlamıyorum. Genel Başkanımıza vurulmasın diye kendisine siper oldum. Benim iki kaburgamın kırıldığını akşam hastanene öğrendim. Sanıklar Genel Başkanımıza uluşamadıklarında yumruk, tekme bizi geldi. Sanıkların ve Genel Başkanımızın düşmemesi için çaba gösterdik. Sanıklardan birisi de düşse yerde linç olurdu” diye konuştu.
Kaya olaya çok az sayıda askerin müdahale ettiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Genel başkanımızı eve yönlendirdik. Levent Gök de oradaydı. Genel Başkan eve yönlendirildiğinde Gök, yalnız kaldı. Ona da saldırılar yapıldı. Ben de onu kurtarmak için aldım, bir araca bindirdim. Evin etrafındaki öldürme hırsını alamayan kabalık beklerken, biz de bir kenarda bekledik. Bu organize bir harekettir. Tepki veya kızgınlık sonucu meydana gelmiş bireysel olay değildir. Bu olayda sanıkların şehidi en ufak saygısının olmadığı cenaze namazının kıldırılmamasıyla ortada.”
'SLOGANLAR ATILDIĞI BİLGİSİ GELDİ'
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de şikayetçi olarak duruşmada dinlendi. Emir, soruşturma aşamasındaki ifadelerin tekrarlayarak, şunları söyledi:
“Şehit cenazesini Çubuk İlçe Başkanımdan bir gün önce öğrendim, saat 18.00 civarıydı. Sayın Genel Başkanı bilgilendirdim. Sayın Genel Başkanın cenazeye katılacağı bilgisi geldi. Cenazeye katılacağımızı Genel Başkanın koruma ekibi ilgili daireye bildirildi.... Genel Başkanımızla aynı araçtaydık. Koruma görevlilerinden sloganlar atıldığı bilgisi geldi. (Hakim ‘sizden önce giden belediye başkanına ilişkin olabilir mi?’ diye sorunca) Belediye Başkanına mı olduğunu bilemem. Biz devletin gerekli güvenliği aldığını düşünerek, cenaze yerine gittik. O sırada her an bu taşkınlıkların sonlandırılacağını ve cenaze namazının kılınacağını düşünüyordum. Olaylar gittikçe şiddetlendi.
Dikkat çekici bir olay oldu. Her şehit cenazesinde katılan bütün erkan protokol gereği şehidin konulduğu top arabasının arkasından yürür. Burada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı ve protokolü göremedik. Top arabasının arkasından yürümeden ayrıldılar. Başta Hulusi Akar olmak üzere diğer bakan ve görevlilerin neden top arabasının arkasından yürümediğini ve devlet protokolüne uymadığını mahkemenizin araştırması gerekir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve diğer yetkililerin tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Kendilerini bundan neyin alıkoyduğu sorulmalı. Biz bir anda azgın kalabalık ile baş başa bırakıldık. Ondan sonra sizin etrafımızdaki mülki erkanın korumaları da çekilince Genel Başkanın korumaları ve bizler o kalabalıkla baş başa bırakıldık. Bana da vuruldu ama kimin olduğunu göremedim. Özellikle tekme şeklinde. Dizimden yaralandım ve yaralandığıma ilişkin raporu mahkemeye ilettim.”
'O 40 DAKİKA ARAŞTIRILMALI'
“Uzun bir yürüyüş yaptık, nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Genel Başkanın sığındığı eve gidinceye kadar ‘Öldürün, vurun, bırakmayın’ şeklinde tehditlere maruz kaldık. Evde geçirdiğimiz süre 1,5 saat. Saldırganlar yaklaşık 40 dakika evin etrafında bekleyebildiler. Eve de girebilirlerdi. Oradaki fiziksel olanaklar düşünüldüğünde özellikle güvenlik çemberinin alınmadığı ve bizim ‘Yakın’ diye tehdit edildiğimiz o 40 dakikanın araştırılması lazım. Bilinçli olarak güvenlik tedbiri alması gerekenlerin almadığını düşünüyorum. Mahkemeniz Akar ve yanındakilerin top arabanın arkasından neden yürümediğini, eve sığınana kadar yapılan yürüyüşte niye etkin önlem alınmadığını, biz evin içindeyken 40 dakika kadar niye güvenlik çemberi oluşturulmadığını araştırmadan mahkemeniz görevini yapmış sayılmaz.”
Şikayetçi olarak ifade veren CHP Genel Başkan Başdanışmanı Deniz Demir şöyle konuştu:
“Genel Başkanımız vatansever olduğu için bütün şehit cenazelerine katılmaya özen gösterir. Sabah cenaze törenine katılmak için yola çıkmıştık. Özel Kalem ve koruma müdürü emniyete ve ilgili yerlere katılacağımızı bildirmiştir. Araçtan indiğimizde kalabalığın yuhaladığını duydum. Genel Başkanın protokolü selamlaması sırasında AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin elini sıkmadı. ‘Bay Kemal burada ne işin var’ diye slogan atıldı. Kalabalık elini sıkmadığını gördü ve cenazenin ön tarafında bulunan kalabalığın provoke olduğunu düşünüyorum. Top arabası geçtikten sonra Genel Başkanımıza saldırı oldu. Genel Başkanımızın gözlüğünü çıkardığını gördüm. Ben alarak cebime koydum. Yumruk ve sopalarla saldırı oldu. Amaç bizi düşürüp Genel Başkana ulaşmaktı. Öldürme kastıyla yapıldı.”
'DEMİR SOPALI GENÇLER VURMAYA ÇALIŞTI'
“Genel Başkanımız eve girerken ellerinde demir sopalar ve keser olan gençlerin çıktığını, vurmaya çalıştığını gördüm. Genel Başkanımızla eve girdim, dışarıdan gelen bağırtılar üzerine Genel Başkanımızın bulunduğu hole geçiş olmasın diye evin bazı kapılarını kilitledim. Ev sahibi evden ayrılmamız gerektiğini ve bu olaydan sonra kendisini yaşatmayacaklarını söyledi. Sonra eve giren bir bayan ‘Çık buradan, ne işiniz var. Siz PKK ile iş birliği yaptınız’ dedi. Genel Başkanımız Artvin’de PKK’nın saldırdığını ve liderler arasında tek kendisine saldırıda bulunduğunu söyledi. Oğlunun Sivas’ta askerlik yaptığını ve diğer siyasi parti genel başkanları gibi bedelli askerlik yapmadığını belirtti. Kadın bunları bilmediğini söyledi ve yumuşadı. Oradan ayrıldı.... Olay öldürmeye teşebbüs ve linç girişimiydi.”
CHP çalışanı Barış Bozkurt, Akkuzulu köyüne araçla geldiklerinde bir güruhun slogan atarak bağırmaya başladığını söyleyerek, araçtan indiklerinde yürüyüş alanı ile kalabalığın arasındaki bariyerlerin olduğu protokol yolundan cenaze namazına geçtiklerine söyledi. Bozkurt, namaz başlamadan sloganların devam ettiğini aktararak, “Görevim gereği çok şehit cenazesine katıldım. Ben hiçbir imamın 55 saniyede şehit cenazesinin namazını kıldırdığını görmedim” dedi.
Bozkurt, cenaze top arabasına konulduktan sonra arkasından giderken sloganların devam ettiğini vurgulayarak, “45 dakika gibi bir süre tekme, tokatlar arasında sürüklendik. Koruma müdürünün ‘Karşımızdaki eve gidelim’ dedi ve eve girdik. Eve girene kadar geçen sürede üzerimize çamur atıldı. Taş birikintileri vardı, bize doğru atıldı” diye konuştu.
Eve girdiklerinde atılan taş sonucu salon camının kırıldığını vurgulayan Bozkurt, ne olduğunu anlamak için telefonları çekmediği için televizyonu açtığını ve A Haber Televizyonu’nun canlı yayınında dışarıda “Yakın bu evi” diye bağıran kadının görüntüsünü gördüğünü söyledi. Bozkurt bu kadar hızlı yayın yapılmasını “(Saldırının) Organize olduğunu ifade ediyor” diye yorumladı.
Bozkurt, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kalabalığı sakinleştirmek için “Amacınıza ulaştınız” diye seslenildiğini belirterek, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarıldığı zırhlı araca taş atılmaya devam edildiğini ekledi. Bozkurt, “Devletin aracına taş atıldı” dedi.
'NAMAZI KILDIK MI, KILMADIK MI ANLAYAMADIM'
CHP Genel Başkan Başdanışmanı Kenan Nuhut, cenazeye katılacaklarını önceden bildirdiklerini söyledi. Nuhut cenaze törenine Kılıçdaroğlu geldiğinde yuhalamalar olduğunu belirterek, “Cenaze töreninin yapılacağı alana geldik. Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler vardı. İmamlar cenaze namazını kıldırmak istiyordu fakat kalabalığın sesinden dolayı kılınamıyordu. Namaz başladı, kıldık mı kılmadık mı anlayamadım” dedi.
Top arabasının arkasından giderken zor yürüdüklerini söyleyen Nuhut, kendilerine yönelik demir çubuklar ve sopalarla yapılan saldırı nedeniyle sırtında morarmalar olduğunu kaydederek, “Sayın Genel Başkana yönelik öldürme kastıyla bir saldırı vardı. Birinin bıçak çektiğini gördüm. CHP Spor Kurulu üyesi Mustafa Yavuz, şahsın eline vurarak bıçağı düşürdü. Kalabalık arasında Osman denilen zatın yumruk attığını da gördük” diye konuştu.
Nuhut, Kılıçdaroğlu eve sığındığında bir kadının “Yakın bu evi” diye bağırdığını söyleyerek, “Osman isimli şahsın da Genel Başkan evin içerisindeyken gençlere ‘Girin içeri’ diye bağırdığını gördüm” diye ekledi.
Nuhut, Kılıçdaroğlu’nun evden çıkarılması için Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Sizi çıkarmak için polis parkası giydirelim” dediğini ancak Kılıçdaroğlu’nun bunu “Nasıl girdiysem öyle çıkarım” diye reddettiğini anlattı. Nuhut, Kılıçdaroğlu zırhlı araçla evden çıkarılırken gençlerin çöp varilleriyle taş sürüklediğini belirtti.
CELAL ÇELİK: TAHRİK DEĞİL ADAM ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS
Avukat Celal Çelik, sanıkların “Yakın, gömün” diye bağırdığını ve ‘adam öldürmeye tahrikten’ dava açıldığını vurgulayarak, “Suç adam öldürmeye teşebbüs kapsamında kalıyor. Bu nedenle mahkeme görevli değildir. Önümüzdeki duruşma görevsizlikle ilgili taleplerimizi açıklayacağız. Milli Savunma Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü, sayın genel başkanımızın koruma müdürünün dinlenmesi gerekecek” dedi.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, sanık Sevim Gölyeri’nin savunmasında kendine isnat edilen suçların bir bölümünü kabul ettiğini ancak “Evi yakın” şeklindeki sözü kabul etmediğini hatırlatarak kriminal inceleme yapılmasını; CHP Ankara Murat Emir’in Milli Savunma Bakana Hulusi Akar’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin reddini; sanıkların adli kontrol hükümlerinin devamını istedi.
DURUŞMA 21 HAZİRAN'A ERTELENDİ
Hakim, usulüne uygun duruşmaya katılmayan tanıkların zorla getirilmesine, CHP’li Emir’in Bakan Akar ve protokoldeki diğer kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin ileri aşamada değerlendirilmesine, geçen duruşma hakkında zorla getirilme kararı çıkarılan sanık Niyazi Altuntaş’a yeniden zorla getirme emri çıkarılmasına karar vererek duruşmayı 21 Haziran’a erteledi. Hakim, duruşma tarihi verirken “Suça sürüklenen 10 çocuk o tarihte reşit oluyor, onlarla birleştirmek için ileri tarih verdim” dedi.
Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimine ilişkin Çubuk 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılanan davanın ilk duruşması 30 Kasım 2020’de yapıldı. Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün “Unuttum, çok zaman geçti” demişti. Sanık Vahit Delibaş ise “Kılıçdaroğlu’nu öldürmek isteseydik, zaten çıkamazdı. O kadar kalabalık vardı” diye kendisini savunmuştu. Davada 6’sı kadın 36 sanık 1 yıl 8 ay 15 gün ile 28 yıl 10 ay arasında değişen hapis cezası istemi ile yargılanıyor.
Bakan Karaismailoğlu: İstanbul'da iki raylı sistem hattı yapılacak
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, ''İstanbul'a (Altunizade-Çamlıca ve Kazlıçeşme-Sirkeci hatları olmak üzere) iki raylı sistem hattı daha kazandırıyoruz'' dedi.
01-03-2021 12:10

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Halkalı-İstanbul Havalimanı Metrosu 2TBM'nin kazıya başlaması törenine katıldı.
Bakan Karaismailoğlu, törende yaptığı konuşmada, ''İstanbul'a (Altunizade-Çamlıca ve Kazlıçeşme-Sirkeci hatları olmak üzere) iki raylı sistem hattı daha kazandırıyoruz'' dedi.
Karaismailoğlu, İstanbul Havalimanı-Gayrettepe metro hattını 2021, İstanbul Havalimanı-Halkalı hattını ise 2022 yılı sonunda tamamlamayı hedeflediklerini belirtti.
SGK'den AKP referanslı şirkete 4,5 milyon liralık reklam ihalesi
Referansları arasında Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra AKP'nin de yer aldığı şirket, SGK'den 4,5 milyon liralık yapılandırma reklamı ihalesi aldı.
01-03-2021 11:34

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), borç yapılandırması kampanyasının reklamları için 4 milyon 500 bin TL ödediği açığa çıktı. SGK’nin reklam ve tanıtım ihalesini kazanan şirketin referansları arasında ise Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra AKP de yer alıyor.
Elektronik Kamu Alım Platformu’nda yer alan bilgiye göre SGK, “7256 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun” kapsamında tanıtım kampanyası için reklam ve tanıtım hizmeti aldı. Reklam ve tanıtım hizmeti alımı işi için 15 Ocak’ta gerçekleştirilen ihalede, kamu ihalelerinde kayırmacılığa yol açtığı gerekçesiyle tartışılan, “Pazarlık 21B” yöntemi kullanıldı.
İHALEYİ ALAN ŞİRKET EN DÜŞÜK TEKLİFİ VERMEDİ
Birgün'den Mustafa M. Bildircin'in haberine göre, ihalenin amacı, “Borçlulara ulaşmak ve bilgilendirerek ödemeyi artırmak amacıyla ulusal haber kanalları, ulusal gazeteler, sosyal medya, internet sitelerinde reklam ve tanıtım kampanyası hizmet alımı” olarak açıklandı. İhaleye, dört şirket teklif verdi. En yüksek teklifin 5,5 milyon TL, en düşük teklifin ise 4,1 milyon TL olduğu öğrenildi. SGK Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, dört şirketin katıldığı ihaleye gelen teklifleri değerlendirdi. Değerlendirmenin tamamlanmasının ardından TAB Tanıtım Organizasyon Şirketi ile 22 Ocak’ta sözleşme imzalandı. İşi başlama tarihi 22 Ocak 2021, bitiş tarihi ise 31 Ocak 2021 olarak belirlendi. SGK’nin sözleşme imzaladığı şirketin, ihaleye en düşük teklifi veren şirket olmaması da dikkati çekti.
ŞİRKETİN REFERANSI AKP
SGK’nin reklam ve tanıtım ihalesini kazanan şirketin referansları arasında Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra AKP de yer alıyor. Ankara merkezli şirket, tanıtım ve organizasyon alanlarında hizmet veriyor.