Rabia Naz'ın babası: Kızımın ölümü intihar değil, cinayet

Rabia Naz'ın babası: Kızımın ölümü intihar değil, cinayet

Şüpheli ölümü hala aydınlatılamayan 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan'ın babası Şaban Vatan, soruşturma sürecini İleri Haber'e anlattı. Suç duyurusunda bulunmak için karakola gittiğinde İlçe Emniyet Müdürü Zekeriya Baran'ın kendisini kolundan sıkarak 'gerizekalı, manyak' gibi hakaretler savurup dışarıya fırlattığını söyleyen Vatan, kızının ölümünün intihar değil cinayet olduğunu ve üzerinin örtülmeye çalışıldığını söyledi.

İzel Sezer - @izelsezer

Giresun'un Eynesil ilçesinde, yaklaşık 10 ay önce evinin önünde yaralı bulunup, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan'ın şüpheli ölümü hala aydınlatılamadı. Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan, kızının şüpheli ölümündeki soruşturma sürecini İleri Haber'e anlattı.

Kayıtlara 'intihar' olarak geçirilmeye çalışılan olayda baba Şaban Vatan, çevreden edindikleri bilgiye göre Rabia Naz'a siyah bir doblo aracın çarptığını ve bu aracın da AKP'li Belediye Başkanı'nın yeğeninin ustasına ait olduğunu; başkanın yeğeninin bu arabayı çok sık kullandığını söyledi. 

'İLÇE EMNİYET MÜDÜRÜ BENİ KOLUMDAN SIKARAK HAKARETLER EŞLİĞİNDE DIŞARI FIRLATTI'

Şaban Vatan, soruşturmaya ilişkin karakola gittiklerini ve bir polisin Rabia'nın olay yerindeki çantasına ilişkin yalan beyanda bulunduğunu, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmak için karakola gitiğinde ise Görele İlçe Emniyet Müdürü Zekeriya Baran'ın kendisini kolundan sıkıp 'gerizekalı, manyak' gibi hakaretler savurarak dışarıya fırlattığını söyledi. Baba Vatan, karakolda yaşadığı olayı şu sözlerle anlattı:

"28 Haziran akşamı saat 21.00 civarında ben eşimle karakola gittiğim zaman olay yeri incelemeye ilişkin Selim Aktaş isimli polisle ilgili bazı durumlar ortaya çıktı, yalanları ortaya çıkmıştı. O akşam nöbetçi polisleri de 'şahit' durumunda tutarak bir görüşme yapmıştık ve o görüşmenin sonucunda yalanları ortaya çıkmıştı. Selim Aktaş, kızımın çantasını bulan bir kişiyle telefonun hoparlöründen görüşerek durumu anlatmıştı. Öncesinde o polisi dinlemiştik ve 'Çantayı ben buldum, şu şekilde, bu şekilde' şeklinde anlatmıştı ama daha sonrasında ben çantayla ilgili bilgisi olan 3 kişiden bir tanesini arayarak hoparlörden görüşme yaptım, o görüşmenin ardından Aktaş 'Şu yakınınızı tanıyorum, bunu tanıyorum' şeklinde konuşmuştu. Ben de bu durumla ilgili yarın savcılığa gideyim, durumları belirteyim, yaptığınızla ilgili suç duyurusunda bulunayım dedim. Birkaç gün bekledik, 4 Temmuz'da tekrar suç duyurusunu bizzat yazıp sunduk. 

28 Haziran akşamı alınan kayıt çok önemliydi. O kayıtla ilgili ben 1 Ağustos tarihinde saat 15.15 civarında tekrar karakola gittim ve orada dedim ki '28 Haziran'dan görüntülerimiz var. Bu kaydın korunmasını istiyorum, yarın silindi demeyin' dedim. Onlar da beni yeni gelen komiserle görüştürdüler, komiser de konuya çok hakim olmadığını söyleyerek Görele İlçe Emniyet Müdürü Zekeriya Baran'ı çağırdı. Zekeriya Baran kolumdan sıkarak beni 'gerizekalı, manyak' diyerek dışarıya fırlattı. Ben bu durumu İl Emniyet Müdürlüğü'ne belirttim ve kimse kılını kıpırdatmadı."

'SÜRECİN YAVAŞ İLERLEMESİ İÇİN ELDEN NE GELİRSE YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR'

"Bizim tek endişemiz kamera kayıtlarının korunmasıydı. Bu bir hukuk sürecidir, dava sürecidir. 28 Haziran akşamı yaşanan olayın kamera kayıtları hala bende yok, olay gündeme alınmamaya çalışılıyor. Emniyet sürekli engellemeye çalışıyor, sürecin yavaş ilerlemesi için elden ne gelirse yapmaya çalışıyorlar" diyen baba Vatan, konuya ilişkin yaptığı suç duyurularıyla ilgili ise "O polislerle ve Belediye Başkanı'yla ilgili ben suç duyurularını savcılığa yaptım. Belediye Başkanı'nın oğlunun bir ifadesi var, hepsi yalan çıktı. Onun da suç duyurusunu yaptım. Hatta o dönem Milli Savunma Bakanı olan, şimdi ise milletvekili olan Nurettin Canikli'yle irtibat halinde olduklarını ve HTS kayıtlarının da incelemeye alınmasını talep ettim. Ama hala hiçbir hareket yok" dedi.

'SAVCILIK BU OLAYI ASKIYA ALMIŞ GİBİ, HİÇBİR ŞEY TAKİP EDİLMİYOR'

Soruşturmayla ilgili son durumda ise aylar önceki Adli Tıp raporu çıktığı zaman üst kurula gönderilmesinin talep edilmesine rağmen belgelerin hala gönderilmediğini söyleyen Şaban Vatan, "DNA karşılaşması durumu söz konusuydu, bu da 1 ay geçmesine rağmen gönderilmemişti. 20 gün sonra tepki gösterdim, tekrar dilekçe yazdım ama yine gönderilmemiş. Savcılık bu olayı askıya almış gibi... Hiçbir şey takip edilmiyor. Bu çocuk öldüyse bunun bir faili var. Savcı bana fail olarak düşündüğünüz isimler kimse belirleyin, üzerine düşeceğiz demişti ama hala bir şey yok" şeklinde konuştu.

'KIZIMIN ÖLÜMÜ İNTİHAR DEĞİL, CİNAYET'

"Adli Tıp raporu sebebi 'bedensel travma' olarak belirlemiş, zaten rapor benim çocuğumun sol ayağındaki atardamarın attığını net beyan ediyor. Bu sol atardamarın atması demek kan boşalması demek. Ve Rabia'nın bulunduğu yerde hiçbir kan damlası yok, bu olay yeri raporunda da net belli. Ayrıca benim çocuğumun ölüm sebebinin 'kan kaybı' olduğu mütalaa sonucunda da belli. Çocuğumun iç kanaması da yok ve çocuğum kansız" diyen Vatan, "Kızımın ölümü intihar değil, cinayet" diyerek soruşturmanın yeterince detaylıca yürütülmemesine tepki gösterdi.

KAZAKTAKİ KİMYASAL MADDENİN NEREDEN GELDİĞİ BELLİ DEĞİL

Rabia Naz'ın kazağında bilinmeyen bir kimyasal madde bulunduğunu söyleyen Vatan, olayın hemen ardından hastanede yaşadığı anları şu sözlerle anlattı:

"Kızımın ayağı temizlenmiş, bizzat gördüm. Kızımın bir hayati tehlikesi yok sanıyordum. Kızım hastanede elimi sımsıkı sıkmıştı. Ayağında kan olmamasına rağmen pantolonundan iki damla kan çıktı ve ayakkabısının içinde de kan çıktı. Ama turkuaz renkli kazağında, sağ omuzda önce yeşil renk, sonra kızıl renge dönen bir kimyasal madde bulundu. Savcı, 'Ambulansta ve hastanede kullanılmayan bu kimyasal maddenin nedendir?' diye de yazmıştı. Bu konunun dahi üzerinde durulmadı."

'BELEDİYE BAŞKANI'NIN YEĞENİ BENİ ARAYIP TEHDİT ETTİ'

"AKP İlçe Başkanlığı önünde bir protesto yaptım, bir süre sonra Belediye Başkanı'nın yeğeni beni telefonla arayarak tehdit etti" diyen Vatan, "Müge Anlı'ya da baskı yapıldı, savcılık makamına da resmen baskı yapıldı. Polislerin delil karartması, önemli bir ekipmana sahip Müge Anlı ekibini gönderip sonra geri çekmesi, bize hiçbir açıklama yapılmadan olayın başka yöne gitmesi, sonrasındaki süreçte de 'intihar' denilerek dosyanın kapatılmak istenmesi bizi düşündürüyor" şeklinde konuştu.

'ÖLDÜRÜLEN BÜTÜN EVLATLARIMIZ İÇİN ÇABALIYORUM'

Vatan, sözlerini "Cinayet hakkında detaylıca çalışma yapılacağına tam aksine üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Burası bir hukuk devletiyse bu cinayetin üstünün kapatılmaması lazım. Ben sadece benim kızım için değil, öldürülen bütün evlatlarımız için çabalıyorum" diyerek sonlandırdı.