Pandemik grevi

Pandemik grevi

Wallace’ın İngiltere'de sağcı hükümetin virüse karşı önlem almama kararı ve İtalya'daki duruma ilişkin görüşlerini açıkladığı röportajı okurlarımıza sunuyoruz...

Çeviri: Umut Devrim Çelik

Kaynak: http://unevenearth.org/2020/03/pandemic-strike/

Büyük Çiftlik Büyük Grip Getirir kitabının yazarı ve epidemiyolog Rob Wallace, koronavirüs salgınına ilişkin merak edilenleri yanıtlamasının ardından iki soruya daha yanıt verdi.

Wallace’ın İngiltere'de sağcı hükümetin virüse karşı önlem almama kararı ve İtalya'daki duruma ilişkin görüşlerini açıkladığı röportajı okurlarımıza sunuyoruz:

İngiliz yetkililerin yakın zamanda sunduğu, virüsü kontrol altına almak adına sert önlemler almak yerine toplu bağışıklılığın gelişimine bel bağlama önerisi hakkında yorumunuzu merak ediyorum. “Bu, çözüm kisvesi altında bir sorundur,” demiştiniz. Bunu açıklayabilir misiniz?

Muhafazakarlar da ABD gibi özünde sağlık sisteminin en iyi tedavi yolu olduğunu reddediyor. Hükümet geç tepki vermiş olmasını, Covid-19’un nüfus içinde yayılması ile en zayıf kesimleri koruyacak bir toplu bağışıklık oluşmasını sağlama şeklinde pazarlamaya çalışıyor.

Bu, doktor yeminindeki “zarar vermeyeceğim” prensibinin tam tersi. Bu “hadi olabildiğince zarar verelim” demek.

Toplu bağışıklık salgın sürecinde en iyi tabirle salgının pahalıya mal olmuş, yararlı bir ek ürünüdür. Yeterince insanın son salgından kalma antikorları taşıması sonucu hastalanabilir nüfusun yeterince düşük olmasından ötürü yeni bir enfeksiyonun varlığını sürdürememesi, bu sayede hastalığa daha önce yakalanmayanların bile korunabilmesidir. Ama bu çoğunlukla, söz konusu patojenin nüfus dışında evrimleştiği durumlarda, geçici bir etkiden ibaret olarak kalır.

Bunun yerine söz konusu bağışıklığı aşı kampanyalarıyla sağlarız. Çoğu zaman bunun etkili olması için nüfusun çoğunluğunun aşılanmış olması gerekir. Bu da aşı üretiminin piyasaya kazanç sağlamıyor olması dışında bir sorun teşkil etmez, zira neredeyse hiç kimse aşıdan ölmez.

Ölümcül bir pandemik söz konusu olduğunda hiçbir kamu sağlık sistemi post-hoc bir ikincil yan etkiyi işlevsel bir hedef olarak görmez. Nüfusun bizzat hayatını korumakla yükümlü hiçbir hükümet böyle bir patojenin kontrolsüzce yayılmasına izin vermez. İstedikleri kadar yayılımı “geciktirmekten” bahsedebilirler; sanki tepki vermekte çoktan geç kalmış bir hükümet böyle sihirli bir kontrol sağlayabilirmiş gibi… Fiili ihmal kampanyası, Muhafazakarların korumaya çalıştıklarını iddia ettikleri en zayıf kesimden yüzbinlerce insanın ölümüne yol açar.

Ancak köyü “kurtarmak” için yıkmak, devletin sınıf karakterinin son derece ölümcül olduğunun en temel göstergesidir. Bu zayıflamış, Çin ve diğer ülkelerin aksine savaşacak gücü kalmamış bir imparatorluğun, daha önce de yazdığım gibi, başarısızlıklarını çözüm olarak pazarlama çabasıdır.

İtalya’da karantinaya rağmen ve evlerinden çalışan bir azınlık dışında işçilerin çoğu hala işe gidiyor. Pek çok dükkan kapalı ama elzem ürünler üretmeyenler dahil tüm fabrikalar açık. Yakın zamanda sendikalar ve İtalyan işveren federasyonu işyeri güvenlik önlemleri üzerine bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşma şirketlere yalnızca mesafe, temizlik ve maske kullanımı üzerine çok da net olmayan bazı “öneriler” sunuyor. Bu önerilere uyulmayacağını düşünmek için yeterince sebebimiz var. Sizin buna dair görüşleriniz nelerdir? İşçilerin gücü epidemiyolojik bir değişken midir?

Emekçilere harcanabilir asker muamelesi yapılıyor. Bu sadece cephede değil ülke içinde de geçerli. Ortada İtalyan nüfusunu Çin’dekinden daha beter bir şekilde kırıp geçen bir virüs var ve sermaye sanki işler -kendi işleri- yolundaymış gibi davranıyor. İşin biyoloji laboratuvarı düzeyinde önlemler olmaksızın devam etmesine müsaade eden bir uzlaşmaya varmak hem işçilerin konumuna zararlıdır -zira ne derlerse onaylayacağınız anlamına gelir- hem de tüm ülkenin sağlığına.

Sendikanızın meşruiyeti için olmasa da hem kendinizin hem de iş arkadaşlarınız ve toplumunuzun en zayıf üyelerinin hayatı için bu fabrikaları kapatmanız gerek! İtalya’da vakalar o kadar baş döndürücü bir hızla artıyor ki bireysel karantina ve çalışma koşulu pazarlıklarının salgını durdurmaya yetmeyeceği çok açık. Covid-19 fazlasıyla bulaşıcı ve böyle bir tıbbi kördüğüm içinde yarım yamalak önlemlerle geçiştirilemeyecek kadar ölümcül. İtalya ülkeyi mahveden bir virüs işgaliyle kapıdan kapıda, evden eve savaş veriyor.

Demek istediğim şu ki İtalya’nın artık kendini toparlaması lazım!

Evet, işçiler tehlikeli dönemlerde, ölümcül salgınlarda bile, çoğu zaman göğün başımıza yıkılmasını engeller. Ama eğer söz konusu iş toplu karantina döneminde gerekli olan gündelik işlerin yürümesi değilse durdurulmalıdır. Dünyanın dört bir yanındaki diğer ülkelerde de görüldüğü gibi, ulusun kamu sağlığı adına işi bırakan işçilerin maaşlarının ödenmesi de hükümetin sorumluluğu olmalıdır.

Bu benim vereceğim bir karar değil ve kendi ülkem de pandemik müdahalesini beceremiyor ama eğer sermaye milyonların hayatını kurtarma çabalarına direniyorsa, o halde İtalyan emekçileri de, diğer ülkelerdeki emekçiler de gurur dolu emekçi militanlığı geçmişlerine inmeli ve fiili komutayı açgözlü ve beceriksizlerin elinden çekip almanın bir yolunu bulmalıdır. Eğer temel ihtiyaç harici üretim yapan fabrikalar hala çalışıyorsa bunun sebebi idare ve arkalarındaki para babalarının sizi umursamıyor olmasıdır. Şimdi bile üst kattaki mali işler müdürü, paçayı sıyırabildiği sürece ölü işçileri üretim bedeli olarak kağıda dökmekten memnun olduğunu kanıtlıyor.

Bu, bölge halkının salgın esnasında direndiği ilk örnek olmaz. Tarihçi Sheldon Watts, erken dönem afet kapitalizmindeki beklenmedik bir alt-üst oluşa işaret eder:

“Floransalı yöneticiler, kendileri kaçarak vebadan kurtulma telaşı içindeyken arkalarında bıraktıkları tebaanın şehrin kontrolünü ele geçireceğinden endişe ediyorlardı ve bu makul bir endişe de olabilirdi. 1378 yazında, hizip anlaşmazlıkları Floransa seçkinlerini geçici olarak felç ettiğinde, asi yün işçileri hükümetin kontrolünü ele geçirip aylarca iktidarda kalmışlardı.”

Bugün birkaç ay binlerce hayatı kurtarabilir. Pek çok ülke İtalya’nın bulunduğu durumdan sadece 10 gün uzaktayken, İtalyan emekçileri dünyanın kalanına sıradan insanın hayatının, başkasının kârından daha değerli olduğunu gösteren bir örnek sunabilir.