Özlem Yıldırım yazdı | Bir milyarderin 'saadet zinciri': Jeffrey Epstein Korkunç Zengin

Özlem Yıldırım yazdı | Bir milyarderin 'saadet zinciri': Jeffrey Epstein Korkunç Zengin

Özlem Yıldırım

“Jeffrey Epstein Korkunç Zengin”, 27 Mayıs itibariyle Netflix aracılığıyla izlenebilen 4 bölümlük bir belgesel. 

James Patterson’un “Filthy Rich” adlı kitabından uyarlanan bu belgesel, Jeffrey Epstein’in, kaynağı belirsiz bir zenginlik içinde yaşarken, reşit olmayan kızları taciz etmek üzere kurduğu “saadet zincirini”; mağdurların anlatımları ve belgeleri temel alarak gözler önüne seriyor.

Toplamda 3 saat 45 dakika olan belgeseli izlediğimizde; üniversite diploması olmadığı halde özel bir okulda öğretmenlik yapmasının ardından, akademik geçmişi hakkında yalan söyleyerek, bankacılık ve finans alanında çalışmaya başlayan Epstein’in; pervasızlığını, şantaj ve tehditte de göstermekten geri durmadığını ve uluslararası bir ahlaksızlık zincirinin en temel halkası olduğunu anlıyoruz. 

Araştırmacı gazeteci Vicky Ward’ın röportajıyla açılan belgeselde, hakkında hoşlanmayacağı bir haberin çıkması olasılığında, anne adayı olan gazeteciyi doğmamış çocuklarıyla tehdit ettiğini öğrendiğimizde “Korkunç Zengin” tanımının hiç de hafif kalmadığından emin oluyoruz. Bu zengin adamın, paraya ihtiyacı olacağını düşündüğü -çoğunlukla travmatik bir çocukluğu olan- ortaokul ve lise öğrencilerini manipüle ederek nasıl bir istismar sistemi kurduğunu bizzat taciz ettiği kadınların anlatımıyla öğreniyoruz. Bu yönüyle izleyici olarak etkilenmemek ve öfkelenmemek oldukça güç hale geliyor.

Belgesel, Jeffrey Epstein’in güçlü bağlantılarını da vurgulamayı ihmal etmiyor. Her ne kadar Epstein’in suçluluğu artık üstü kapatılamayacak kadar alenileştikten ve kendisi cezaevine girdikten sonra; bu üst düzey bağlantıları, arkadaşlıklarını reddetse de fotoğraflar ve belgeler aksini kanıtlıyor. Bu güçlü arkadaşlardan bazıları ise; Donald Trump, Alexander Acosta, Prens Andrews ve Bill Clinton. Özellikle Alexander Acosta ile olan bağı Jeffrey Epstein’in ziyadesiyle işine yaramış; hakkında açılan ilk soruşturmada savcı olan Acosta, Epstein’in sadece 18 ay hapis cezası almasını sağlamış. Epstein bu hapis cezasını da haftanın 6 günü, günde 12 saat cezaevi dışında çalışma izninde geçirmiş. Bu ödül gibi cezayı sağlayan Acosta ise, 2017’de Trump bağlantısıyla ABD’nin Çalışma Bakanı olmuş.

2019 Temmuz’unda yeniden tutuklanan Epstein’in bu kez cezası göstermelik olmuyor, ancak Epstein 10 Ağustos 2019’da, hücresinde kendini asmış olarak bulunuyor. Epstein’in ölümü kayıtlara intihar olarak geçse de belgesel, soru işaretlerini görmezden gelmeyip adli patoloji uzmanı Dr. Cyril Wecht’in adli tıp raporunu incelediği ve intihara dair şüphelerinden bahsettiği röportajı da bizlere sunuyor ve suikast olasılığına dikkat çekiyor.

Jeffrey Epstein, kız çocuklarını gözlerden uzakta istismar edebilmesine olanak sağlayan bir ada satın almış ve o adada Prens Andrews ve Bill Clinton gibi insanları ağırlamış, zenginliği ve yüksek statülü dostlarının yardımıyla bu istismar sistemini uzun süre ayakta tutabilmiş biriydi (ancak yalnız değildi) ve Netflix’in en çok izlenenler listesine de giren, Lisa Bryant yönetmenliğindeki bu belgesel, onun hakkındaki bu korkunç gerçekleri gözler önüne sermede oldukça etkileyici bir iş çıkarıyor.

DAHA FAZLA