Onurunu daha gençken korumaya başla!

Onurunu daha gençken korumaya başla!

Puşkin hakkında Rusya’nın en ünlü yazarlarından Gogol “Puşkin, olağanüstü bir olaydır.” ve Dostoyevski ise “Puşkin bize gelecekten haber veren bir ermiştir.” cümlelerini kullanmışlardır. Puşkin Batı edebiyatı ile Rus halkının ruhu arasında kurulmuş bir köprü görevi görmüştür ve Rus edebiyatında ‘’gerçeklik akımı’’nı başlatan öncü bir isimdir. Eseri “Yüzbaşının Kızı” ise soylu bir aileden gelen Pyotr Andreyiç’in başından geçen olayları ve biricik aşkı Maşa’yı anlatmaktadır.

Zilan Yıldırım

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 1799-1837 yılları arasında yaşamış Rus şair ve yazardır. Moskova’da doğan yazar soylu aileden gelmiş ve çok iyi eğitim görmüştür. Eserlerini Moskova’nın en soylu ailelerinin çocuklarının ancak okuyabildiği Tsarskoya Selo’da henüz on beş yaşlarında yazmaya başlamıştır. Kısa sürede dikkatleri üzerine çeken Puşkin hala Rusya’nın “ulusal şairi’’ ve Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir. Döneminin şairleri arasında bu denli sivrilmesinin bir sebebi de çoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları olmuştur. Puşkin’in eserlerindeki bu politik çıkışla birlikte Rus edebiyatında ilk defa şiir halk arasında yaygınlaşmıştır. Tabi bu askeri yönetime karşı olan duruşu birçok kez sürgün edilmesine sebep olmuştur. Puşkin’in eserlerinde ne klasik şiirin kuralcılığı ne de Romantizm etkileri net bir şekilde çizilebiliyordu. Evliliği sonrası çıktığı bir seyahatte Puşkin’in yolu coğrafyamızdan da geçmektedir. 1829 yılında çıktığı bu yolculukta Osmanlı topraklarından geçen yazarın “Erzurum Yolculuğu’’ adında bir eseri de bulunmaktadır. Çoğu dilimize de çevrilen eserlerinin en bilinenleri; Küçük Trajediler (1830); Poltava (1829); Boris Godunov (1825)(drama); Çingeneler (1827); (öyküsel şiir) ve Yüzbaşının Kızı’dır (1836). Puşkin’in yaşamı kadar ölümü de Rusya’da büyük ses getirmiştir. Georgia Charles d’Anthes adında bir Fransız 1937’nin Ocak ayında hayatına girer ve kendisine gönderilen gizli mektuplarla d’Antes’in karısı Natalya’ya kur yaptığını öğrenir. Bu nedenle iki adam düelloya tutuşurlar ve ikisi de ağır yaralanırlar. Olaydan birkaç gün sonra Puşkin ölür. Şairin ölümü üzerine halkta huzursuzluk hali oluşur ve olayların kontrolden çıkmasından korkan polis şairin cenazesini bir gece ansızın kaçırarak gizlice Mihalyovskaya köyünde toprağa verir. Puşkin hakkında Rusya’nın en ünlü yazarlarından Gogol “Puşkin, olağanüstü bir olaydır.’’ ve Dostoyevski ise “Puşkin bize gelecekten haber veren bir ermiştir.’’ cümlelerini kullanmışlardır. Puşkin Batı edebiyatı ile Rus halkının ruhu arasında kurulmuş bir köprü görevi görmüştür ve Rus edebiyatında “gerçeklik akımı’’nı başlatan öncü bir isimdir. Ayrıca Puşkin Batı edebiyatına damgasını vurmuş yazarlardan Homer, Dante, Petrarca, Shakespeare, Schiller ve Goethe’den de etkilenmiştir. Eserlerinde güzellik ve özgürlük kavramları her zaman yerlerini almıştır. Puşkin’in, hayatında önemli bir dönüm noktası olan Dekabrist Ayaklanması’ndan da etkilendiğini bahsetmek istiyorum. 1825 yılında gerçekleşen bu ayaklanma Puşkin’e getirdiği büyük üzüntülerin yanı sıra ona bir şey daha öğretmiştir. Halkın desteği olmadan otokrasiye karşı savaşmak imkansızdır.

Ah nereye çevrilse bakışlar

Rastlıyor sadece zincirlere, bağlara, ketlere

Kulak sadece acı sesleri dinliyor

“Yüzbaşının Kızı” eseri Puşkin’in 1836 yılında yazdığı Türkçeye en çok çevrilen ve okunan eserlerinden biridir. Puşkin bu eserinde Çar III. Petro’nun ölümü üzerine II. Katerina Dönemi’nde ayaklanan Yemelyan Pugaçov Ayaklanması’nı ele almıştır. Eserde ana karakter Pyotr Andreyiç, orduda uzun süre görev almış ve emekli olmuş soylu bir aileden gelen Andrey Petroviç Grinyov’un oğludur. Eserde Pyotr’la birlikte birçok karakter kurmacadır. Yalnızca bahsi geçen ayaklanma gerçeğe dayanmaktadır ve 1773-1774’lü yıllarda geçmektedir.

Ana karakter Pyotr’un, babasının desteğiyle orduda görev alarak onuruna yakışır bir asker olması beklenir. Gönlünce eğlenebileceğini düşündüğü Petersburg yerine çok uzaklarda, Orenburg kentinin Belogorskaya Kalesi’nde görev yapmaya başlar. Başta o kadar mutlu ve istekli olmasa da kalede görevli babacan yüzbaşı ve eşinin Pyotr’la olan samimi ilişkisi ve tabi ki yüzbaşının kızı Maşa’ya olan ilgisi Belogorskaya’ya alışmasını sağlamıştır. İsyanda bu kaleyi de işgal eden Pugaçov ve etrafındaki hainlerle yaşananların anlatıldığı eserde Maşa’yla olan aşkı ve aşkı için canını hiçe sayan onurlu genci de çok iyi tasvir etmiştir Puşkin.

Eserde bir diğer dikkat çekici kısım ise ana karakter Pyotr ile yazarımız Puşkin’in birbirlerine olan benzerliğidir. Yazının başında yazarımızın soylu bir aileden geldiğini ve iyi eğitim aldığını söylemiştik. İşte Pyotr’da tıpkı Puşkin gibi soylu bir aileden gelir ve Puşkin gibi Fransız mürebbiyeler elinde yetişir. Ayrıca Puşkin gibi, sevdiği için düelloya tutuşması da ilginç bir tesadüftür. Ve tabi ki çıkan isyana bakış açısı da bizlere Puşkin’in politik düşüncesinden izler sunmaktadır. İsyancı Pugaçov’un işgalini kitabın başında kötüleyerek ve sözde çar diye aşağılayarak başta herkes gibi olaya bakarken kitabın sonlarında isyanının haklı gerekçelerle ya da isyancı Pugaçov’un merhametli bir yüreğinin olduğunu küçük ipuçlarıyla göstererek toplumsal olaylara ve ayaklanmalara bakış açısının emarelerini bizlere gösteriyor diye düşünmekteyim. Kitabın sonunda da okuyucuyu heyecanlandıran ancak sonunda çok da üzmeyen olaylarla bitirmiştir yazar.

Son olarak da “Yüzbaşının Kızı” eserine dair yapılmış uyarlamalardan bahsetmek isterim. Rus besteci Cesar Cui’nin Kapitanskaya Dochka adlı operası eserimizin bir uyarlamasıdır. Aynı zamanda La figlia del capitano (Mario Camerini) ve yine eserle aynı isimli Kapitanskaya Dochka (Vladimir Kaplunovsky) filmleri de esere dair uyarlamalardan birkaçıdır.

Künye: Yüzbaşının Kızı, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Çev: Günay Kızılırmak, Bordo Siyah Yayınları, 2012, 187 Sayfa.

DAHA FAZLA