Onur Emre nezdinde gazeteciliğin yargılandığı davada Erdoğan şikayetini geri çekti
İleri Haber'in genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Cumhurbaşkanına hakaret" davası açılan Onur Emre Yağan'ın yargılandığı duruşmada Erdoğan şikayetini geri çekti.
10-09-2020 15:37

Onur Emre Yağan hakkında, İleri Haber'in genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde ikisi 2014, ikisi ise 2015 yıllarına ait toplam 4 sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek "Zincirleme şekilde Cumhurbaşkanına hakaret etmek" suçlamasıyla Erdoğan tarafından 1 yıl 5 ay ile 8 yıl 2 ay arasında hapis istemiyle dava açılmıştı. Bugünkü duruşmada, davacı taraf mahkeme heyetine dilekçe sunarak şikayetini geri çekti.
Yaklaşık 1 saat 20 dakika geç başlayan duruşmada koronavirüs önlemleri sebebiyle salona izleyici alınmadı. Davanın hakimi izinde olduğu içinse yerine başka bir hakim görevliydi.
ERDOĞAN ŞİKAYETİNİ GERİ ÇEKTİ
Davacının mahkeme heyetine şikayetin geri çekildiğine dair dilekçe sunulduğu duruşmada, hakim eksiklerin giderilmesi sebebiyle davanın 22 Ekim 2020 tarihine ertelenmesine karar verdi. Şikayetin geri çekilmesine gerekçe olarak Erdoğan'ın 2016 yılında yaptığı bir konuşmada söylediği "Şu ana kadar şahsıma her türlü saygısızlığı, hakareti yapanları bir kereye mahsus olarak affediyorum ve davalarımı çekiyorum" sözleri gerekçe gösterildi.
İLGİLİ HABERLER
Erdoğan: Bizi eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyor
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin il kongrelerine bağlandı. Erdoğan, "Bizi insan hakları ve özgürlükler konusunda eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyorlar" şeklinde konuştu.
18-01-2021 15:40

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 7. Olağan Manisa, Aydın, Mardin, Adıyaman, Kilis, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Muş İl Kongreleri'ne Vahdettin Köşkü'nden canlı bağlantıyla katıldı.
Erdoğan, "Bu ülkede tatlı su demokratları vardır. Bu ülkede bir de tatlı su siyasetçileri vardır. Onların yüzleri seçimden seçime görülür. Biz şartlar ne olursa olsun millete bağımlılığımızı gösteren bir partiyiz. Kuru kuruya demokratlık yapmadık" şeklinde konuştu.
Erdoğan, söz konusu illerin adını saydıktan sonra "2023'e bu duygu, inanç ve şuurla hazırlanmak durumundayız. Buna hazır mıyız?" diye sordu. Gelen karşılıktan tatmin olmaya Erdoğan, "Sizlerden farklı bir coşku bekliyorum" diyerek tekrar alkış istedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Şubat ayı sonuna kadar tüm il kongrelerimizi bitirerek, hazırlıklarımızı tamamlamayı hedefliyoruz. İl kongrelerimizi çok daha farklı şekilde yapmayı hedefliyorduk. Salgın şartlarından dolayı ekim ve kasım aylarında birkaç il dışında bu ziyaretlere imkan bulamadık. Aldığımız tedbirlerin ve geçtiğimiz günlerde başlattığımız aşı sürecinin başarıya ulaşmasıyla, bahar aylarında sizlerle yüz yüze hasret gidermeyi hedefliyoruz.
AK Parti teşkilatlarının geçtiğimiz yılı 1 milyon yeni üye ile kapatmasından memnuniyet duyuyorum. Üye kayıtları ve diğer çalışmalar vesilesiyle milletimizle ne kadar sık hasbihal içerisine girersek, partimizin misyonunu o derece yerine getirmiş oluruz. Biz yılın 365 gününü, günün 24 saatini milletimizin hizmetine adayan bir partiyiz. AK Parti yöneticisi her gün her an milletimizle birlikte olan kişidir.
Bu ülkede tatlı su demokratları vardır. Bu ülkede bir de tatlı su siyasetçileri vardır. Onların yüzleri seçimden seçime görülür. Biz şartlar ne olursa olsun millete bağımlılığımızı gösteren bir partiyiz. Önümüze hangi engeller çıkarılırsa çıkılsın milli iradeyi el üstünde tutmaktan taviz vermediğimiz gibi icaatları kesintiye uğratmadık. Kuru kuruya demokratlık yapmadık.
Ülkemizin bugünkü fiziki çehresinin sembolü olan eserlerin önemli bölümünü biz inşa ettik. Sel gider kumu kalır insan ölür eseri kalır. Son nefesimize kadar milletimize eser bırakmak için çalışmayı sürdüreceğiz. Bu kutlu çatı altında yapılan vazifenin en büyüğü, milletimizin kalbinden gelen Allah razı olsun ifadesidir.
Geçtiğimiz yılı dünya ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan koronavirüs salgının sıkıntıları gölgesinde kapattık. Bu sıkıntılı dönemi en az kayıpla kapatmanın gayreti içinde olduk. Vatandaşlarımızın kendisini sahipsiz hissetmemesi için ne gerekiyorsa yaptık. Halen süren yatırımları tamamlayarak milletimizin hizmetine sunmaya özen verdik.
Küresel ekonomik düzenin yeniden yapılanma sürecini göz önünde bulundurarak ülkemizi yeni döneme hazırlama çalışmalarına giriştik. Her alanda bu yeni sürece uygun atılımlar içindeyiz. Ekonomide güçlü bir yükseliş için reformları geliştiriyoruz. Yatırım, üretim, büyüme, istihdam ve ihracat odaklı bir yaklaşımla harekete geçiyoruz. Dışarıda da tarihi bir dönüşümün altyapısını oluşturuyoruz. Ortaya koyduğumuz güçlü irade ile bu konudaki kararlılığımızı tüm dünyaya gösterdik.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel gücü yükseldikçe, saldırıların da arttığı bir gerçektir. Türkiye yaptığı hamlelerle zulüm ve sömürü üzerine kurulu bir düzeni sarsıyor. Bölgemizde, başka coğrafyalarda masa başında çizilen haritalar hayata geçirilemiyor. Artık bölgemizde tabii kaynakların yağmalanması için iç savaşlar çıkarılamıyor. Artık ülkeler cendereye alınamıyor.
Türkiye'nin aleyhinde kullanılan malzemelere bir bakın, hepsinde bu sancıyı göreceksiniz. Tarih kendi hükmünü veriyor. Bunlar için demokrasi kendi çıkarlarına hizmet ettikçe yücelir. Aynı şekilde bizi insan hakları ve özgürlükler konusunda eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyorlar. Terör örgütlerini başka yerlerde desteklerler. Kendi topraklarında en küçük eyleme izin vermezler. Bu büyük Türkiye'nin kendi demokratik ve ekonomik önceliklerini belirleme ve bunlara göre adım atma politikasının ne kadar doğru olduğunu gösterir. En zorlu dönemi geride bıraktık. Ektiklerimizin hasılasını toplama vaktidir."
HDP'li Garo Paylan: Dink cinayetinin aydınlatılması için Meclis sorumluluk almalı
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, cinayetin aydınlatılması ile ilgili Meclis Araştırması talep ettiği önergeyi TBMM Başkanlığı’na verdi.
18-01-2021 15:07

İleri Haber
HDP’li Garo Paylan TBMM’nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması için sorumluluk alması gerektiğini vurgulayarak, toplumsal vicdanı rahatlatmak ve “bir bebekten katil yaratan karanlık” ile hesaplaşmak için Hrant Dink cinayeti hakkında Meclis Araştırması açılmasını talep etti.
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yöneteni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de gazete binası önünde katledilmişti. Cinayetin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen yargılama sürecinde henüz gerçek sorumlular açığa çıkarılmadı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, cinayetin aydınlatılması ile ilgili Meclis Araştırması talep ettiği önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na verdi.
Paylan, önerge gerekçesinde, Dink’in yaşamı boyunca Türkiye halklarının eşit yurttaşlık talebini dile getirmiş, devletin milliyetçi ve ayrımcı politikalarını eleştirmiş, barışın, eşitliğin, geçmişle yüzleşmenin önemini savunmuş bir gazeteci olduğunu vurguladı.
‘DİNK HEDEF GÖSTERİLDİ’
“Dink’in öldürülmesi toplumun pek çok kesiminde, farklı etnik kimlikten ve dini inanıştan yurttaşta ortak bir acı yaratmış, cenazesinde yüz binlerce insan bir araya gelmiş, birbirinin varlığını ve acısını sahiplenerek bir arada yaşamaya duyulan özlemi ortaya koymuştur. Hrant Dink, öldürüldüğü günden sonra da Türkiye’de eşitliğe ve çoğulculuğa duyulan özlemin, demokrasi ve adalet istencinin bir sembolü haline gelmiştir” diyen Paylan, Cinayete varan süreç boyunca Dink’in sahip olduğu Ermeni kimliği üzerinden, medya aracılığıyla ırkçı, milliyetçi kesimler tarafından hedef haline getirildiğini belirterek, “Türk Düşmanı Ermeni!” gibi pek çok nefret söyleminin hedefi kılındığını hatırlattı.
‘KİRLİ İLİŞKİLERİN İPUÇLARI VAR’
Hükümet tarafından Dink’in hedef gösterilmesini engelleyecek, medyadaki nefret söylemlerini kınayan bir tutum alınmadığı, tam tersine hükümet temsilcilerinin cinayetin şartlarını yaratan nefret söylemlerinde bulunduğunun altını çizen Paylan, “Hrant Dink cinayeti örgütlü bir suç niteliği taşımaktadır. Cinayete giden süreçte, devletin çeşitli kademelerindeki kamu görevlileri suikast planı ile ilgili bilgi sahibi olmalarına rağmen harekete geçmemiştir. Ayrıca, Dink’in katil zanlısının Samsun Emniyeti’nde emniyet mensuplarınca bir “kahraman” edasıyla karşılanmasına ilişkin basına yansıyan görüntüler, Hrant Dink cinayetine ilişkin “kirli ilişkilerin” ipuçlarını veren, toplumsal hafızada silinmeyecek derin bir iz olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
‘ADALET, TÜM SORUMLULARIN ORTAYA ÇIKARILMASI İLE SAĞLANACAK’
Cinayet sonrası soruşturma ve yargı sürecinin gerçek sorumluları açığa çıkarmaktan uzak olduğunu ifade eden Paylan, şu ifadeleri kullandı:
Hrant Dink davasında ihtiyaç duyulan adalet, temsili bir yargılama ve belli kişilerin ceza almasıyla değil; cinayetin şartlarını hazırlayanların, “öldür” diyenlerin ve sonrasında sorumluları bir tür cezasızlık zırhıyla kuşatarak bu nefret suçunun üstünü örten zihniyetin tüm aktörlerinin ortaya çıkarılması ile sağlanacaktır.
TBMM’nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması için sorumluluk alması gerekmektedir. Meclis, Dink cinayetinin gerçek sorumlularını ortaya çıkarılmasının önünü açması, yeni nefret suçlarını engelleyecektir. Hrant Dink cinayetinin aydınlanması, devletin, içindeki karanlık odaklardan arınmasını sağlayacaktır. Toplumsal vicdanı rahatlatmak ve “bir bebekten katil yaratan karanlık” ile hesaplaşmak için Hrant Dink cinayeti hakkında bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.
Melih Bulu protestolarını kar da engellemedi: Boğaziçili akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını döndü
Boğaziçi Üniversiteli akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını dönerek AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan rektör Melih Bulu'yu protesto etti.
18-01-2021 14:21

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmi Gazete'de yayınlanan kararıyla, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı yapılan eylemler devam ediyor.
Boğaziçili akademisyenleri kar da engellemedi. Akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını dönerek alkışlı protesto eylemi yaptı.
Güney Kampüs'te bir araya gelerek Melih Bulu'yu protesto eden akademisyenlere öğrenciler de destek verdi.
Melih Bulu protestolarını kar da engellemedi: Boğaziçili akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını döndü
— İleri Haber (@ilerihaber) January 18, 2021
CHP'li Ağbaba: İşsizlik Fonu'ndan işçiye 15, işverene 18 milyar lira verildi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, 2020 yılında işsizlik fonundan işçilere 15, işverenlere ise 18 milyar lira ödenek ve teşvik verildiğine dikkat çekerken, istihdamın artmadığı gibi 896 bin kişi azaldığını söyledi.
18-01-2021 13:25

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, 2020 yılında işsizlik fonundan işverenlere 18 milyar lira teşvik ve destek ödemesi aktarılmasına rağmen istihdamın artmadığı gibi 896 bin kişi azaldığını söyledi. Ağbaba, işsizlerin sadece yüzde 5'inin fondan yararlanabildiğini belirtti.
Ağbaba yaptığı yazılı açıklamada, nisan-aralık ayları arasında ücretsiz izne çıkartılan 2 milyon 291 bin kişiye toplamda 7,2 milyar lira para verilirken, işverenlere 18 milyar lira fondan teşvik aktarıldığını belirterek, "8,3 milyar lira işsizlik ödeneği ve 7 milyar lira nakdi ücret desteği düşünüldüğünde, işverenler 18 milyar lira yani işsize verilenden toplam 3 milyar lira daha fazla fondan para almış oldu" dedi.
AKP iktidarı döneminde yıllardır İşsizlik Sigortası Fonu'ndan işverenlere yüksek miktarda teşvikler verildiğini belirten Ağbaba, "Verilen teşvikler kamuoyuna istihdamı korumak ve arttırmak için destek olarak dile getirilse de verilen teşviklerin istihdamı arttırmadığı görülmektedir. 2020 Ocak-Aralık döneminde fondan işverenlere 18 milyar lira teşvik ve destek ödemesi aktarılmasına rağmen istihdam artmadığı gibi aksine geçen yıla göre 896 bin kişi azaldı." dedi.
Veli Ağbaba, resmi olarak işsizlerin sadece yüzde 5'inin fonun işsizlik ödeneğinden yararlanabildiğini ifade etti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "Fonda biriken tutarın Kovid-19 salgını nedeniyle azaldığını görüyoruz. 2018 yılında 127,6 milyar lira, 2019'da 131,5 milyar lira bulunan fonun temmuz ayı sonundaki büyüklüğü 103,2 milyar liraya kadar geriledi. İktidarın ucuz borçlanma aracı olarak kullandığı fondaki devlet tahvillerinin oranı hala büyüklüğünü koruyor. Fonun maddi ve mali varlığının yüzde 78,52'si tahvil, yüzde 21,48'i ise mevduattan oluşuyor" ifadesini kullandı.
Fiili kürtaj yasağına ilişkin Meclis Araştırması talebi: 'Yasalara rağmen uygulanmıyor'
HDP'li Züleyha Gülüm, TBMM Başkanlığı’na verdiği önergeyle ülkede uygulanan fiili kürtaj yasağıyla ilgili Meclis Araştırması açılmasını talep etti.
18-01-2021 13:21

İleri Haber
HDP’li Züleyha Gülüm, yasal olmasına rağmen doğum kontrolü yöntemleri ile kürtaj hizmeti sağlamayan kamu hastanelerinin tespit edilerek fiili kürtaj yasağının nedenlerinin araştırılması ve isteğe bağlı kürtaj hizmetlerinin sağlanmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulması önerisi verdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na verdiği önergeyle ülkede uygulanan fiili kürtaj yasağıyla ilgili Meclis Araştırması açılmasını talep etti.
Gülüm, önergenin gerekçesinde yasa ve uluslararası belgeler doğrultusunda istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için gebeliğin ilk 10 haftası boyunca, herhangi bir sağlık sorunu olmadan ve medeni duruma bakılmaksızın kürtaj yaptırma hakkından faydalanılabileceğini hatırlattı. Gülüm, bu sürenin yasal kürtaj süresi tıbbi zorunluluk durumunda uzayabildiği gibi TCK 99. maddesince “kadının mağdur olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde” 20 haftaya kadar çıkabildiğini belirtti.
“Ancak özellikle son yıllarda kamu kurumlarında verilen doğum yöntemlerine erişimin kısıtlandığı, kürtaj hakkının engellendiği görülmektedir” diyen Gülüm, Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi’nin “Yasal Ancak Ulaşılabilir Değil: Türkiye’deki Kamu Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri” raporundaki verileri şöyle aktardı:
Türkiye’de yasal olmasına rağmen 295 kamu hastanesinin 102’sinde kürtajın yasak veya devlet hastanelerinde yapılmadığı gerekçesiyle kürtaj hakkının engellendiği tespit edilmiştir. Raporda 295 hastanenin yalnızca 10’unda kadının istediği esas alınarak, hiçbir şart koşulmadan kürtaj hizmetinin verildiği, “İsteğe bağlı kürtaj yapmayan” hastane oranın ise son 4 yılda yüzde 12’den yüzde 54’e çıktığı ve İstanbul dahil olmak üzere 56 ilde isteğe bağlı kürtaj hizmetinin verilmediği belirtilmektedir.
'SORUMLULUK İKTİDARIN'
Bu verilerin iktidarın kürtaj karşıtı politika ve söylemlerinin yaygın bir fiili yasağa dönüştüğünü açıkça gösterdiğini vurgulayan Gülüm, özellikle 2012 yılından itibaren sistematikleşen kürtaj karşıtı uygulamalar ve kürtajın bir cinayet olduğu yönündeki söylemlerin kürtajın yasal olmadığı algısına yol açtığının altını çizdi.
'SAĞLIK SİSTEMİ KÜRTAJA ENGEL'
Gülüm, şöyle devam etti:
Bununla birlikte devletin sorumlu olduğu kamu hastanelerinde ücretsiz sunulması gereken hizmetlerin özel hastanelere yönlendirilerek ücretli hale getirilmesi sağlık hakkının ihlaline, özellikle yoksul kadınların bu haktan mahrum kalmasına neden olmaktadır. Dahası, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte sağlık ocaklarının kapatılarak aile hekimliğine geçilmesi ve hastanelerde olduğu gibi burada da performans siteminin etkili olması, Dünya Sağlık Örgütü’nün temel ilaçlar listesine aldığı medikal kürtaj haplarına erişilememesi, hekimlerin yasalara aykırı olduğu halde kürtajı yapmama durumunda korunacağını bilmeleri veya aksine kürtaj yaptıkları için fişleneceği baskısı gibi nedenler fiili kürtaj yasağının başlıca nedenleri arasındadır.
Bu bilgiler ışığında, yasal olmasına rağmen doğum kontrolü yöntemleri ile kürtaj hizmeti sağlamayan kamu hastanelerinin tespit edilerek fiili kürtaj yasağının nedenlerinin araştırılması ve isteğe bağlı kürtaj hizmetlerinin sağlanmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederim.
MHP şiddet olaylarını savundu: 'Üç yumruk için ortalığı ayağa kaldırıyorlar'
Devlet Bahçeli'nin başdanışmanı Yıldıray Çiçek, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu'nun saldırıya uğramasına ilişkin yazısında "Üç yumruk için ortalığı ayağa kaldırıyorlar" ifadelerini kullandı.
18-01-2021 12:20

AKP hükümetinin küçük iktidar ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başdanışmanı Yıldıray Çiçek, MHP'nin yayın organı Türkgün'de "Bu muhalefetin aklı ve karakteriyle hukuk aranmaz!" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Çiçek yazısında Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu'nun saldırıya uğramasına ilişkin gelen tepkiler hakkında, "Üç yumruk için ortalığı ayağa kaldırıyorlar" dedi.
Çiçek öte yandan muhalefetin HDP'nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki çağrılarını da hedef alırken, "Bugün Selçuk Özdağ ve diğerleri üç yumruk yedi diye ortalığı ayağa kaldıran Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu, Ali Babacan 846 kişinin azmettirici katilini hemen serbest bırakın demiyor mu?" diye yazdı.
Çiçek şu ifadeleri kullandı:
"CHP’yi terör örgütlerinin avukatı haline getiren Kemal Kılıçdaroğlu’na hiçbir şey demiyorum. Allah bize onun terör örgütlerine yardım ve yataklık suçu yüzünden yargılandığı günleri gösterir inşallah diyorum sadece… Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun ihanetler peşinde koşmaktan ruh sağlığını da yitirdiğini düşünüyorum.
Ama 846 kişinin katili terörist Demirtaş için “Suçu nedir, niçin hapiste tutuyorsunuz, hemen serbest bırakın” diyen şeref ve haysiyet yoksunluğunuzun bize bir izahını yapın… Derhal yapın ki karşımızda nasıl bir ruh hastası muhalefet var, bunu anlayalım."