Onur Bütün yazdı |Psikolojik tacize yakından bakmak; ısrarlı takip

Onur Bütün yazdı |Psikolojik tacize yakından bakmak; ısrarlı takip

Faillerin mağdura ısrarlı takiple yaşattığı korku ve tedirginlik, tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi toplumdaki tüm kadınlara benzeri bir korku ve tedirginlik yaşatıyor. O nedenle kadınlar, “Geceler ve Sokaklar Bizimdir!” diye sesleniyorlar. Tacize, tecavüze uğramaktan korktuğumuz için güvercin tedirginliğiyle yürüyoruz sokakları… Taksiye binmeden önce plakasının fotoğrafını çekip bir arkadaşımıza gönderiyoruz ya da kadın savunma ağları kuruyoruz.

İllüstrasyon: Octavia Bromell

Onur Bütün

Israrlı takip davranışları, en çok telefon etmek, hediye göndermek ve mektup yollamak şeklinde ortaya çıkıyorsa da hedef kişiyi okul, ev ya da sık sık ziyaret ettiği yerlerde takip etme/izleme; hedef kişi hakkında dedikodu yayma; kişisel mülkiyete, evcil hayvanlara, hedef kişinin aile bireylerine, iş arkadaşlarına zarar vermekle tehdit etme veya zarar vermeye kadar çok farklı biçimlerde gerçekleşebilir.”1

Kadınlar tanık oldukları ya da bizzat yaşadıkları şiddet türleri arasından daha çok fiziksel şiddeti öne çıkarsalar da; sözel, ekonomik ve psikolojik şiddeti pek çok veçhesiyle tartışıyor, hukuki davalara konu ediyorlar. Bu durumu anlamak mümkün; çünkü önce kadınların yaşam hakkı için mücadele etmek gerekiyor. Sonra da yaşayabilen kadınların diğer sorunları için… Aslında bu yazı şiddet türleri arasında bir sıralama yapamayacağımızı da tartışmaya açacak, çünkü bir taciz türü diğerini önceleyebiliyor ya da bir şiddet türü diğer türleri de içerebiliyor. Yine de en önde “öldürülmemek” için yürütülen mücadele bulunuyor.

Bu bağlamda kadınların mücadelesini kuramsal olarak destekleyen nitelikli araştırmalar, kolektif çalışmalar peş peşe yayımlanıyorlar. Kasım 2020’de yayımlanan iki önemli çalışmadan söz ederek yazıma giriş yapayım. İlki bu yazının verilerini almakta yararlandığım, Kişisel Olan Politik Olandır/Kadınlara Yönelik Eviçi Şiddet Verisi ve Politika (Yayına Hazırlayan: İlknur Yüksel-Kaptanoğlu); diğeri ise Türkiye’de feminizmin varoluşunu güçlendiren uzun ve nitelikli bir çalışmanın sonucu olarak karşımıza çıkan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce dizisinin 10. kitabı, Feminizm adlı metin. Yeri gelmişken, Feryal Saygılıgil ve Nacide Berber’e üstlendikleri editörlük emeği için de teşekkür edeyim.

Üzerine tartışma yürüttüğümüz/çalıştığımız nesneye ait verilerin, başka bir deyişle kadın hareketinin/mücadelesinin fotoğrafını çekerken, pozitivizmin nasıl bir işlev gördüğü üzerine uzun uzadıya bir tartışmaya bu yazı bağlamında girmeyeceğim. Ancak sadece bir örnek olarak bile ele aldığımızda anıt sayaç uygulaması, Türkiye’de kadın cinayetleri ve iş cinayetleri açısından dikkat çeken bir mücadeleler silsilesinin izdüşümü olarak, toplumsal vicdanın ve kabulün göstergesi haline geldi. Dolayısıyla pozitivizmin eleştirisi için bile pozitivizme ihtiyacımız var.

Ben bu yazıyı yazarken (27 Kasım 2020) Şiddetten Ölen Kadınlar İçin Dijital Anıt 354’ü gösteriyordu. Benzeri sayaçların; tecavüz, fiziksel, ekonomik, sözel ve psikolojik taciz için de hazırlanmasını dilemek içimden gelmese de; görünür, bilinir ve tartışılır olmaları açısından çok önemli.

KADINA YÖNELİK ISRARLI TAKİP VERİLERİYLE PSİKOLOJİK TACİZ

Stalking (ısrarlı takip) kelimesi, İngilizce “to stalk” fiilinden türetilmiştir. Kaynaklar bu kelimenin, 16. yüzyıldan bu yana, takip etmek, sinsice izlemek, sessizce yaklaşmak, gizlice sokulmak anlamlarında kullanıldığını göstermektedir. Kelime önceleri bir avcılık terimi olarak geyik avcılarının kullandığı takip yöntemlerini ve av stratejilerini tanımlarken; 20. yüzyılda, medya tarafından, ünlülerin saplantılı hayranlarınca takibi için kullanılmış, zaman geçtikçe bu kelimenin kullanım alanı genişlemiş; sadece ünlülerin değil herhangi bir kişinin takibi ve tacizini ifade etmeye başlamıştır.”2

Taciz ve saplantılı olmak nitelikleri, davranışları bu bağlamı kuran iki önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir deyişle, psikolojik tacizi ispat gerekliliği hâsıl olduğunda, birden fazla kez takibin, hukuki ve toplumsal tanımı olan olay ve olgular, ısrarlı takip biçiminde tanımlanırlar. Israrlı takip bir psikolojik taciz biçimidir. Tıpkı fiziksel, sözel, ekonomik taciz gibi bir bağlama oturur ve feminist hukuk doktrininde de karşılık bulur.

Israrlı takip, 1990’lı yıllarda bir hukuk terimi olarak karşımıza çıkarken, Türkiye’de 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen araştırmada şu verilere ulaşılır;

Türkiye çapında gerçekleştirilen, Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nda, ilk defa ısrarlı takiple ilgili sorular sorulmuş ve bu konuda Türkiye’ye ilişkin veriler elde edilmiştir. Bu sonuçlara göre Türkiye genelinde kadınların % 27’si yaşamları boyunca en az bir kez ısrarlı takip davranışına maruz kaldığı ortaya çıkmıştır (Yüksel-Kaptanoğlu ve Çavlin, 2015: 118). Diğer ülkelerdeki araştırmalar, mağdurların dörtte üçünün takipçiyi tanıdıklarını, neredeyse yarısının ise takipçi ile romantik ilişki içinde olduğunu ortaya koymaktadır (Akduman vd, 2006: 26). Türkiye araştırmasında ise birçok ısrarlı takip fiilini ağırlıklı olarak yabancıların, tehdit içeren ısrarlı takip fiillerini ise en çok eski eş ya da birlikte olunan kişinin gerçekleştirdiği bulgusuna erişilmiştir (Yüksel-Kaptanoğlu ve Çavlin, 2015: 122).”

Israrlı takip olgusu, takipçinin boşanmaya, ilişkiyi bitirmeye kalkışan kadınlara kendini göstererek veya tanımadığı kadına yaklaşarak gerçekleştirdiği bir eylem olarak karşımıza çıkıyor. Kadın cinayetleri, uzun süren tartışmaların, kavgaların ve takiplerin ardından gelişen bir fiildir ve eğer kadın öldürülmediyse dahi sokakta, iş yerinde ya da evinde ısrarlı takibin/tacizin kendisine yaşattığı travmayla baş etmeye çalışır.

İngiltere’de 1998 yılında yapılan İngiliz Suç Araştırması’na göre;

Kadınlara yönelik ısrarlı takip fiillerinin %90’ında fail erkek iken; erkeklere yönelik ısrarlı takip fiillerinin de % 57’sinde fail erkektir. (Budd vd. 2000).”3

Erkeklerin yaşadığı ısrarlı takip olaylarının da faili ağırlıkla erkeklerdir.

Dikkat çekici bir başka araştırma da ise, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA) 2012’de kadına yönelik şiddet ve ısrarlı takip konusunda AB ülkeleri için karşılaştırılabilir ilk veriyi toplamıştır.

“…AB ülkelerinde yaklaşık 9 milyon kadın son bir yılda ısrarlı takibe maruz kalmıştır. Kadınların % 14’ü aynı kişiden tekrarlayan şekilde tehdit içerikli mesajlar ya da telefonlar almıştır. Kadınların % 8’i takip edildiğini ya da birinin evlerinin ya da iş yerlerinin etrafında dolandığını ifade etmiştir. Her on kadından biri eski partnerinin ısrarlı takibine maruz kalmıştır.”4

Kadınların bu türden bir tacize yönelik geliştirdiği çözümler arasında, telefon numarasını değiştirme, sosyal medya hesaplarından faili engelleme ve şikâyet etme, adres değiştirme, dava açma, uzaklaştırma alma, kadın örgütlerine, baro vb. kurumlara başvurma gibi örnekleri sayabiliriz. Dünyada ısrarlı takibin ilk kez yasallaşması örneğinde ise ABD’de karşımıza çıkıyor;

Israrlı takibe yönelik ilk yasal düzenlemeler, 1 Ocak 1991 tarihinde California’da yürürlüğe girmiştir.”5

2014’de yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, ısrarlı takip bağlamında da önemli bir yere sahiptir. Sözleşmeye taraf olan devletlerin, ısrarlı takibi suç haline getirmesi öngörülmektedir. Türkiye’de ısrarlı takip ilk defa 20 Mart 2012’de 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da bir şiddet biçimi olarak tanımlanmıştır. Dünyanın pek çok ülkesinde de son yirmi yılda gündeme gelen ve yasalaşan ısrarlı takip olgusu, bugün feminist avukatların, hâkimlerin önemli meseleleri arasındadır.

Faillerin mağdura ısrarlı takiple yaşattığı korku ve tedirginlik, tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi toplumdaki tüm kadınlara benzeri bir korku ve tedirginlik yaşatıyor. O nedenle kadınlar, “Geceler ve Sokaklar Bizimdir!” diye sesleniyorlar. Tacize, tecavüze uğramaktan korktuğumuz için güvercin tedirginliğiyle yürüyoruz sokakları… Taksiye binmeden önce plakasının fotoğrafını çekip bir arkadaşımıza gönderiyoruz ya da kadın savunma ağları kuruyoruz.

Psikolojik taciz; fiziksel tacizin sınırında duran, potansiyel bir taciz türü olarak zihinlerimizde canlanıyor, bu işin şakası yok. O nedenle kadınların psikolojik taciz üzerine yazdıkları yazılara, kendilerini ifade ediş biçimlerine dikkatle bakmak gerekiyor. Erkek egemen zihinlerin, ısrarlı takip vb. konulardaki düşünüş biçimlerinin kırılması için de psikolojik tacizin görünür, bilinir ve tartışılır olmasının kadınlar açısından hayati bir önemi var.

1 Kişisel Olan Politiktir/Kadınlara Yönelik Eviçi Şiddet Verisi ve Politika, Yayına Hazırlayan: İlknur Yüksel Kaptanoğlu, NotaBene Yayınları, s: 328

2 A.g.e., s: 327

3 A.g.e., s: 335

4 A.g.e., s: 336

5 A.g.e., s: 347

DAHA FAZLA