Öğretmen Dayanışması: Maaşlar patronların insafına kaldı

Öğretmen Dayanışması: Maaşlar patronların insafına kaldı

Hak gasplarının önüne geçmek için Öğretmen Dayanışması ağında bir araya gelen özel okul ve devlet okulu öğretmenleri, salgın sürecinde yaşadıkları hak gasplarını, öğrencilerin ve öğretmenlerin sorunlarını İleri Haber’e anlattı.

İleri Haber

Koronavirüs salgınıyla uzaktan eğitime geçilmesi, milyonlarca öğrencinin eğitim haklarından mahrum kalmasına neden olurken öğretmenleri de hak ihlalleriyle karşı karşıya bıraktı. Uzaktan eğitim uygulamalarıyla iş yüklerinin daha da arttığını ve fazladan çalıştıklarını söyleyen öğretmenler sermayenin bu durumu fırsata çevirdiğini belirtiyor. Kadın öğretmenler ise yalnızca artan derslerle ilgili iş yükünü değil, ev içindeki iş yükünü de daha fazla omuzluyor. Hak gasplarının önüne geçmek için Öğretmen Dayanışması ağında bir araya gelen özel okul ve devlet okulu öğretmenleri, salgın sürecinde yaşadıkları hak gasplarını, öğrencilerin ve öğretmenlerin sorunlarını İleri Haber’e anlattı.

GECEMİZ GÜNDÜZÜMÜZ KALMADI’

Özel okul öğretmenleri, derslere girmenin yanı sıra öğrencilerin ödevlerini kontrol etmek için de fazladan mesai yapmak zorunda kalıyor. Çünkü uzaktan eğitimdeki ödev kontrolü ile sınıf içinde ödevleri kontrol etmek arasında önemli bir fark var. Ders öncesinde konu ile ilgili slaytları hazırlama, yoklamalar, raporlamalar derken, günün önemli bir kısmını derse girmeseler bile işe ayırıyorlar.

Öğretmen Dayanışması üyelerinden O.Y., özel okullarda velilere danışmanlık görevinin de okul yönetimi tarafından öğretmenlere verildiğine dikkat çekerek, “Özel okullarda danışmanlık sistemi adı verilen bir uygulama var. Öğrencinin gelişimini takip ettiğiniz gibi velileri de sürekli olarak bilgilendirmek zorundasınız. Tamamen “müşteri memnuniyeti” mantığıyla yapılan bir uygulama. Derse hazırlık, ders anlatımı, ödev kontrol ve velilerle görüşmek için ayrı ayrı zaman ayırmak zorundayız. Çalışma saatlerimiz çok uzadı. Akşam saat 9 buçukta, 10’da bile ders yapabiliyoruz. Sınava hazırlanan öğrencilerimiz gece vakti telefon üzerinden soru atıyor, okul idaresi de bu soruların hemen cevaplanmasını istiyor. Yani gece 1’de bile siz soru cevaplamak zorundasınız.

Eğitim verirken öğretmenin kullandığı elektrik ve internet de bir yük. Ancak bunlarla ilgili herhangi bir indirim dahi söz konusu olmadı. Bununla birlikte okulların yayın hazırlıkları da yine öğretmenlerin sırtında ve bunlar çok ciddi bir mesai harcamamıza sebep oluyor. Sürekli gelen whatsapp mesajları da bunun yanına eklenince, işimizin gecesi gündüzü kalmadı.” dedi.

ÇOCUKLARIYLA İLGİLENEBİLMEK İÇİN İŞ BIRAKMAK ZORUNDA KALANLAR VAR’

Kadın öğretmenlerin salgın sürecinde yaşadıkları sorunlara dikkat çeken D.Ç., “Kadınlar evde çalıştıkları süre içerisinde ev işleri de kadınların üzerine bir yük olarak biniyor. Bir yandan ders anlatırken, ders aralarında da bulaşık çamaşır, çocuğa bakmak, hasta bakımı gibi işler salgın sürecinde kadın öğretmenlerin yükünü daha da artırdı. Çocuklarına bakmak için iş bırakmak zorunda kalan öğretmen arkadaşlarım var. Bu durumda olan öğretmenlere ücretli izin verilmesi gerekiyor.” dedi.

MAAŞLAR PATRONLARIN İNSAFINA KALDI

Salgın sürecinde yaşadıkları hak gasplarını sıralayan O.Y. öğretmenlerin üzerindeki işsizlik baskısının arttığını vurgulayarak “Kurumlar maaşlarımızı ve haklarımızı yük olarak görüyorlar. Öğrencilerin ailelerin ödeme yapmadığı gerekçesiyle okul yönetimi tarafından maaşlarımızda kesinti yapılıyor. Bunun yanı sıra kısa çalışma uygulamasıyla maaşlarımızın bir kısmı devlet tarafından ödenmekle birlikte biz eskisine göre daha çok çalışıyoruz. Çalışma saatlerimiz artarken, kısa çalışma ödeneği ile birlikte maaşlarımızın bir kısmını ödemekten kurtulan okul sahipleri, maaşın geri kalan kısmının ödemesini hiç yapmayabiliyor. Burada bir keyfilik söz konusu. Herhangi bir denetim de yapılmadığı için kısa değil, normalden de uzun mesaisini yürüten öğretmen kısa çalışma ödeneği alıyor. Bunun karşılığında da sigortası eksik yatıyor ve yatmayan sigorta emekliliğe de işlemiyor. Bugün ve gelecek açısından böyle bir hak gaspıyla karşı karşıyayız. Sektörün büyük bir kısmı böyle çalışmakta. Ekonomik ve sosyal kayıplarımız artıyor” ifadelerini kullandı.

ZİYA SELÇUK ÖZEL OKUL PATRONU GİBİ KONUŞTU’

Farklı birçok sorunla karşı karşıya bırakılan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un "Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşlarından dolayı yatırıma fırsat kalmıyor" sözlerini de değerlendirerek, “Bir bakan değil, özel okul patronu gibi davrandı ve patron mantığıyla konuştu” ifadelerini kullandı. Selçuk’un sözlerine karşın sermayenin salgını fırsata çevirerek öğretmen maaşlarını düşürdüğünü belirten özel okul öğretmeni E.S. ise “Özel okullarda bir çok öğretmen arkadaşımız maaşlarını aylardır alamıyor. Geçen yıla göre daha eksik ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Sermaye, salgını fırsata çevirerek öğretmen maaşlarını zaten düşürdü. Sözleşmeye göre her yıl belirli bir miktar zam yapmak zorundalar. Ancak 2019’a göre maaşlarımız da artış değil düşüş yaşanıyor” dedi.

EK İŞ YOKSA ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİ AÇ KALIR’

Özel okul öğretmenlerinin ek iş yapmak zorunda olduğunu vurgulayan İ.D., yalnızca salgın sürecinde değil salgından önceki dönemde de özel okul öğretmenlerinin asgari ücretin altında aldıkları düşük maaşlar sebebiyle ek iş yapmak zorunda olduklarını belirterek, “Özel okul öğretmenleri ek iş yapmadan geçinemiyorlar. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu asgari ücretin ya altında ya biraz üzerinde maaş alıyor. Çok az bir kesimi ise asgari ücretin üzerinde maaş alıyor. Bu yüzden öğretmenler geçimini sağlayabilmek için dışarıda özel ders vermek, etüt merkezlerinde çalışmak ya da ek ders vermek zorunda. Bu durum salgın sürecinden önce de böyleydi. Ek iş yoksa özel okul öğretmenleri aç kalır. Ders saati az olan branşlar birden fazla kurumda çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Tek kurumda çalışarak ayın sonunu getirmeleri mümkün değil” şeklinde konuştu.

İŞTEN ÇIKARILMAYLA İLGİLİ BİR ENGEL YOK’

Öğretmenlerden G.K.’nın yaşadığı sorunlar ise sürecin somut bir örneği. Belirli süreli iş sözleşmesi ile işe alınan G.K. kısa çalışma uygulaması sebebiyle haklarını almakta karşılaştığı engelleri şöyle anlattı:

Biz belirli süreli sözleşmeli olduğumuz için, işten çıkarılmamız ile ilgili bir engel konulmadı patronlara. Büyük bir kısmımızın eylül ayında sözleşmesi bitiyordu. Birçok öğretmen pandemi nedeniyle hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldı. Bunun yanı sıra kısa çalışma nedeni ile yaşadığımız sıkıntılar mevcut örneğin 3 yıl kesintisiz çalıştığımda hak ettiğim işsizlik maaşı süresi 10 ay fakat biz mart ayından sonra kısa çalışma sistemine geçtiğimiz için primlerimiz 30 gün üzerinden değil daha kısa yattı. Bunun sonucunda da bin 80 gün çalışmış gözükmediğimiz için aldığımız işsizlik maaşının süresi kısaldı. 10 ay almam gereken işsizlik maaşını 8 ay alacağım. Bu süreç uzarsa alacağımız işsizlik maaşı 6 aya kadar düşebilir. Çalışanın tekrar 10 ay işsizlik maaşını hak etmesi için kısa çalışma bittikten sonra 3 yıl kesintisiz çalışması gerekecek ”

Salgınla birlikte uzaktan eğitime geçen eğitim kurumlarında da eğitim paydaşlarından öğretmenler gibi öğrenciler de uzaktan eğitimin en büyük mağduru durumundalar. Özellikle devlet okullardan öğrencilerin online derslere erişimde yaşadığı sıkıntılar sık sık gündeme geliyor.

ÖĞRETMENİM PARAM YETMEZ’

Uzaktan eğitim sürecinde en büyük sıkıntılardan biri de erişim sıkıntısı. Sadece internete değil, iletişim araçlarına ulaşmada öğrenciler büyük sıkıntılar yaşıyor. Devlet okulu öğretmenlerinden F.E; “Birçok öğrencim derslere erişim sorunu yaşıyor. Çalıştığım devlet okulunda öğrencilerin yarısından fazlası derslere katılamıyor. Sorunla ilgili görüştüğümüzde benzer şeyler duyuyoruz. “Hocam, evde internetimiz yok”, “Hocam tek bir telefon var, onula üç kardeş paylaşarak derslere giriyoruz” en sık duyduğumuz cümlelerden. Bir öğrencim ise “Öğretmenim, dersler için internet kafeye gidiyorum artık param yetmez” demişti. Gerçekten kendimi en çaresiz hissettiğim anlardı bunlar. Bakanlık öncelikle öğrencilerin derslere erişim sorununu gidermeli. Ben İstanbul’un merkezi bir ilçesindeyim. Burada durum böyleyse diğer yerleri düşünemiyorum.” dedi.

Öğrencilerin erişim sorunun gidermek için eğitim materyallerinin devlet tarafından karşılanmasını belirten F.E.: Ancak Milli Eğitim sorunları görmezden geliyor. Sürekli tablet dağıtımıyla alakalı haberler duyuyoruz. Büyük rakamlar açıklanarak tablet dağıtımlarının başladığı söyleniyor. 700 civarı öğrencili bir okuluz ve bize gelen tablet sayısı “bir”, sayıyla 1. Veliler de sık sık tablet edinmek için bizimle iletişime geçiyorlar. Ancak bize gelen hiçbir şey olmadığını söylüyoruz.” dedi.

ÖZEL OKULLARLA DEVLET OKULLARI ARASINDAKİ MAKAS ÇOK AÇILDI’

Milli Eğitim Bakanlığı’nın dönem başından beri kurduğunu açıkladığı EBA Destek Noktalarında da durumun farksız olduğunu söyleyen F.E., “Okulumuzda bilişim sınıfı dahi yokken hangi imkanlarla EBA Desek Noktaları açabiliriz ki?” Devlet okullarındaki durum böyle. Pandemi süreciyle özel okul ve devlet okulları arasındaki makas kapanamayacak kadar açıldı. Devlet, anayasal haklardan doğan eğitimde imkan eşitliğini sağlamalıdır. Bu konuda sorumluluklarından kaçıyor hatta hiç böyle bir sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor. Eğitim, kamusal bir sorumluluk olmaktan çıkartılıp bireylerin sorumluklarına ve imkanlarına terk ediliyor” şeklinde konuştu.

EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ DAYANIŞMA’

Devlet kamusal sorumluluklarında kaçtığını söyleyen öğretmenlerimizden Z.D.: “Bu dönemde elbette ki sorumluluğu hatırlatmak bir yurttaşlık görevi ama daha fazlasına ihtiyaç var. Eğitimin tüm bileşenleri bir dayanışma gösteriyor ve bu dayanışmayı yükseltmeye çalışıyor. Öğrencilerimiz derse erişim için birbirlerinin evlerine gidiyorlar. Aynı ekranlardan dersleri takip etmeye çalışıyorlar. Aynı şekilde veliler de benzer dayanışma örneklerini gösteriyorlar. Devlet okullarında ve özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerimiz dayanışma ağları kurarak hem kendilerinin hem de öğrencilerinin haklarını savunmak için seslerini yükseltiyorlar.

Öğretmenlerin yaşadıkları sorunlara karşı birlik olmaları gerektiğini belirten Öğretmen Dayanışması, “Öğretmenler yaşadıkları sorunlar karşında birlik olmalıdır. Kamuda çalışan öğretmenler bunu belli düzeyde başarabildi. Özel sektörde çalışan öğretmenler ise büyük bir güç olmak için örgütlenmelidir. Bize dayatılan çalışma koşullarına karşı, hakkımız olanı almak için omuz omuza vermek gerekiyor. Öğretmen arkadaşlarımızı sizin aracılığınızla Öğretmen Dayanışması’yla birlikte hareket etmeye, örgütlenmeye davet ediyoruz. Meslektaşlarımız sosyal medya hesaplarından dayanışmaya ulaşabilirler.” diyerek tüm öğretmenlere yaşadıkları hak gaspları karşısında mücadele çağrısında bulundu.

 

DAHA FAZLA