Müzisyen Ozan Çoban bir sektörün adım adım çöküşünü anlattı: 'Arkadaşlarımız enstrümanlarını satmak zorunda kaldı'
Müzisyen Ozan Çoban, iktidarın Covid-19 pandemisi bahanesiyle ekonomik hiçbir önlem almadan sahne alınan mekanları kapatmasını ve bu sebepten sahne emekçilerinin yaşadığı zorlukları İleri'ye değerlendirdi.
İzel Sezer - @izelsezer
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının Türkiye’yi etkisi altına almasının ardından 16 Mart’ta bar, gece kulübü ve diskotek gibi canlı müziğin yapıldığı birçok mekan kapatılmıştı. Normalleşme süreciyle beraber alkol satışı yapılan bazı mekanlar ruhsatlarını kafe, restoran veya lokanta ruhsatına çevirmiş ve böylece tekrar faaliyete geçebilmişti. Fakat üç gün önce tekrar yayınlanan bir genelgeyle ruhsat değiştirerek faaliyetine devam eden mekanlar tekrar kapandı. Bu mekanlarda çalışan birçok sahne emekçisi de tekrar işsiz kaldı.
AKP hükümetinin yayınladığı genelgelerin ardından mekanların kapatılmasıyla sahne alamayan müzisyen Ozan Çoban, İleri Haber’e konuştu. ‘’İnsanlık bir sağlık krizinin yanında büyük bir ekonomik kriz de yaşıyor. Zaten kapitalizmin girdabında boğulmamak için çırpınıyordu milyonlarca insan, bu süreç yaşanan adaletsizliği, eşitsizliği iyice görünür kıldığı gibi derinleştirdi de’’ diyen Çoban, insanlığın büyük bir sorgulama ve hesaplaşma içine gireceğini düşündüğünü söyledi.
‘PANDEMİ KOŞULLARINDAYIZ VE ÇOĞU MÜZİSYENİN SAĞLIK GÜVENCESİ YOK!’
Müzik emekçilerinin de şu an böyle bir sorgulama içinde olduğunu ifade eden Ozan Çoban, ‘’Bir anda bildiğimiz sanat hayatımız alt üst oldu. Sahneler pat diye kapatılıverdi, ki sahneler bizim iş yerlerimiz, çoğu müzisyenin ana geçim kaynağı. Buraların müzik emekçilerine hiçbir destek sunulmadan kapatılması ve kapalı tutuluyor olması demek müzik emekçisinin evine ekmek götürememesi demek. Kirasını faturasını ödeyememesi, çoluğunun çocuğunun mamasını alamaması demek’’ şeklinde konuştu.
Çoğu müzisyenin sigortasının olmadığını, dolayısıyla sağlık güvencesinin de olmadığını vurgulayan Çoban, ‘’Pandemi koşullarındayız ve çoğu müzisyenin sağlık güvencesi yok! Peki nasıl olacak böyle? Bu acı gerçekle yüzleşmek gerçekten ağır oldu’’ ifadelerini kullandı.
‘MÜZİSYENLERİN MEKANLARA EĞLENMEK İÇİN GİTTİĞİ YANILSAMASI HAKİM’
‘’Müzik eğlence sektörünün de bir parçası olduğu için toplumda müzisyenlerin de mekana eğlenmek için gelen insanlar olduğu yanılsaması hakim. Oysa durum böyle değil’’ diyen müzisyen Ozan Çoban, sahne emekçilerinin yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
‘’Müzisyen, sahnenin hazırlanması, ses kontrollerinin yapılması gibi hazırlıklar için seyircinin konser saatinde geldiği mekana en az 3-4 saat önce gelmek zorundadır. Seyircinin 2 saat vakit geçirdiği mekanda müzisyenin en az 8 saat zaman geçirmek zorunda yani. İzleyici 2 saatlik bir performans görür ama müzisyenler stüdyo kapılarını aşındırmış, o performans çıksın diye saatlerce prova almıştır. Ortada bir de birikmiş bir emek var. Bunu da görmezden geliyor insanlar. Bir enstrümana hakim olabilmek için verilen emek muazzam boyuttadır. Kimse bir enstrümanı yetenekli diye öyle eline aldığı gibi çalamıyor. Bu yıllar süren bir çabayla oluyor. Her gün düzenli bir şekilde saatlerce pratik yapmak zorundasınız. Parmaklarınız acır, kollarınız, boynunuz ağrır ama enstrümana hakim olmanın da bedeli budur. Bu çabaya bu emeğe saygı duyulmasını istiyor işte müzisyenler. Çok şey mi istiyorlar?’’
‘EKONOMİK KRİZ İLK ÖNCE MÜZİK SEKTÖRÜNÜ VURUYOR’
Pandemi sürecinde hükümet tarafından müzisyenlere hiçbir destek sunulmadığını ifade eden Çoban, salgının müzisyenlere etkisini şöyle değerlendirdi:
‘’Müzisyenler ellerinde olmayan ve sorumlusu da olmadıkları bir durumda bir anda işsiz güçsüz kaldı, daha doğrusu işsiz bırakıldı. Müzisyenler sigortaları olmadıkları için kısa çalışma ödeneğinden de faydalanamadılar ki faydalanmış olsalar bile bin küsür lirayla kim nasıl geçinsin? Çoğu arkadaşımız online enstrüman dersleri vererek ayakta kalmaya çalışıyor. Ama ona da ilginin çok az olduğunu söylüyorlar. Yetkililer, her ne kadar ekonomik bir kriz ve buhran olduğunu kabul etmese de bu buhran ilk önce müzik sektörünü vuruyor. İnsanların evine ekmek götürmekte zorlandığı bir dönemde kültür-sanat faaliyetleri de lüks hale geliyor haliyle. Misal bu sebepten bir arkadaşımın ‘Hocam derslere ara verelim bir süre’ diyen pek çok öğrencisi olmuş. Çok üzücü…’’
BİR SEKTÖRÜN ADIM ADIM ÇÖKÜŞÜ…
Sahnelerin kapatılmasının sadece sahne alan müzisyenleri de etkilemediğini ifade eden Ozan Çoban, ‘’Mesela geçen hafta itibarıyla açık hava etkinlikleri yasaklanınca stüdyo işleten müzisyen arkadaşım aynı gün stüdyosundaki tüm provaların iptal edildiğini yazdı. Bağlama teli almaya diye gittiğim esnaf abimiz ‘Tel sattığım için sevineceğim aklıma gelmezdi! dedi üzgünce gülerek. Sezon açılıyor diye yatırım yapmış sahne kuran bir abimiz, ‘Ne yapacağımızı bilemiyoruz’ diye çaresizce söyleniyordu. Çok basit bir mantıkla şöyle özetleyeyim; sahne olmazsa konser olmuyor, konser olmazsa prova olmuyor, prova olmazsa da tel satılmıyor. Ve bir sektör böyle böyle batıyor...
‘PANDEMİ BAHANE EDİLEREK YAŞAM TARZLARINA MÜDAHALE EDİLİYOR’
‘’Hükümetin pandemiyle tutarlı bir şekilde mücadele ettiğini düşünmüyorum. Pandemi bahane edilerek insanların yaşam tarzlarına müdahale ediliyor’’ diyen müzisyen Çoban, şunları söyledi:
‘’Zira insanlar istiflenerek işe gidiyor, fabrikalarda dip dibe çalıştırılıyor, siyasi şovlar için binlerce insan yan yana geliyorken açık havada gerçekleşecek kültür-sanat etkinliklerinin yasaklanması çok net olarak bir yaşam tarzı müdahalesidir. Kafeler restoranlar AVM’ler açık iken sahnelerin, eğlence mekanlarının, barların kapalı olması da öyle. Kimsenin tutarlı, ilkeli bir pandemi yönetimine itiraz edeceği yok ama bu iki yüzlü uygulamaları da teşhir etmek boynumuzun borcu.
‘KONSERLERİN SÜRDÜRÜLEBİLMESİ İÇİN ÇOK BASİT ÖNLEMLER ALINABİLİRDİ’
Neredeyse 6 aydır pandemi sürecini yaşıyoruz. Herkes kendince bir çözüm üretme derdine düştü. Bunlardan en çok öne çıkanı online konser girişimleri. Fakat şurası çok açık; konser bir atmosfer işi. Zira eğitim de öyle. Uzaktanı online’ı falan verimli olamıyor. Seyirci de müzisyen de hiçbir tat alamıyor. Tüm bu süreçte konserlerin sosyal mesafeli olarak sürdürülebilmesi ve aksamaması için çok basit önlemler alınabilirdi. Ama yandaşlara online konser verme imkanı dışında hiçbir şey yapmadılar. İBB’nin çeşitli bölgelerde açık alanlarda kurduğu sahneler müzisyenlere bir nebze olsun nefes oluyordu. Onu da yasakladılar. Oysa uzmanlar pandemi süresince insanların kültür-sanat faaliyetlerine daha sıkı sarılmasının sağlık açısından gerekli olduğunu söylüyor. Müzik ilaçtır, şifadır. Beraber şarkılar söylemek, dayanışmak hepimize iyi gelir ama galiba işte tam olarak da bunu yapmamızı istemiyorlar diye düşünmeden edemiyor insan. Müziğin sesini daha da açmamız gereken bir zamanda müziğin tamamen susturmaya çalışmak nasıl bir şeydir? Müzik hiç susar mı?
‘ARKADAŞLARIMIZ ENSTRÜMANLARINI SATIYOR’
Bu süreçten elbet çıkacağız. Elbet aşılacak bu dönem de. Ama müzisyenler için örgütlenmenin ne denli önemli olduğunu da görmüş olduk. Örgütsüzlüğümüz en büyük çaresizliğimiz. Buna dair bir yol bulmak ve yürümek zorundayız. Arkadaşlarımız enstrümanlarını satıyorlar. Bu aileden birini kaybetmek, bir uzvunu kesmek gibi bir şey. Çok büyük acı, ağır yük. Yan yana gelmeden de bu yükü kaldırmamız mümkün değil. Dilenci değil emekçiyiz. Hakkımızı emeğimiz olanı istiyoruz sadece. Ve istemek yetmiyor, mücadele etmek zorundayız. Dünyanın neresinde olursanız olun; hiçbir hak mücadele edilmeden alınamıyor.’’