Mustafa Çevikdoğan'la 'Miras Dizisi' üzerine...

Mustafa Çevikdoğan'la 'Miras Dizisi' üzerine...

"Biz kitapları hazırlarken yazar hayattayken yapılan son baskıları esas alıyoruz. İlk baskılarla ve varsa tefrikalarla da karşılaştırıyoruz. Farkları tek tek işaretliyoruz ve döneme dair ayrıntıları not düşüyoruz. Önemsediğimiz bir diğer nokta da kitapların orijinal hallerini basmak. Günümüz Türkçesine uyarlanmış baskının yanında yazarın kaleminden çıktığı halini de okurlara sunmaya çalışıyoruz."

Görüşme: Güneş Gezici

Kuruluşundan bu yana Türkçe edebiyatın klasiklerini canlı tutmaya çalışan Can Yayınları, 2018’de  bu eserleri  Miras Dizisi adı altında toplamaya başladı. Dizinin editörü Mustafa Çevikdoğan'la bu dizinin içeriğini, şimdiye kadar neler yaptıklarını, önümüzdeki aylarda hangi eserlerin okurla bulaşacağını ve içeriği hazırlarken nasıl bir yol izlediklerini konuştuk.

Can Yayınları 2018’de Miras Dizisi adı altında Türkçe edebiyatın klasiklerini yayımlamaya başladı. Aslında daha önce de Halide Edib, Halid Ziya gibi klasik yazarları yayımlıyordunuz. Bu kitapları da yayına sen hazırlıyordun, şimdi Miras’ın dizi editörlüğünü yapıyorsun. Miras Dizisi altında neler yapıldı şimdiye kadar?

Can Yayınları’nın Türkçe yazılan eserlerde hayli zengin bir kitaplığı var. Halide Edib’den Cahit Sıtkı’ya, Ahmet Haşim’den Kemal Bilbaşar’a, farklı dönemlerden birçok büyük yazarımızın kitabını daha önce basmıştık. Bu yıldan itibaren bu kitapları bir dizi haline getirmeye ve eksiklerimizi de gidermeye karar verdik. Ocak ayından itibaren Mahmut Yesari’nin "İstanbul’un Antika Tipleri" ve "Bâbıâli Hatıraları" kitaplarını, Osman Cemal Kaygılı’nın "Çingeneler" ve "Köşe Bucak İstanbul"unu, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın "Gulyabani"sini, Mehmet Rauf’un "Eylül"ünü ve Halid Ziya’nın "Saray ve Ötesi" kitabını bastık.

Sen aynı zamanda Osmanlıcadan çeviri de yapıyorsun. Hatta en son yine dizi kapsamında Mehmet Rauf’un "Eylül"ünü kaynak eserinden çevirdin sanıyorum. Çevirdiğin kitaplar telifsiz olduğu için başka yayınevlerinde de birçok çevirisi olan kitaplar haliyle. Hem eserin özgün haline sadık kalmak hem de çevrilmiş diğer baskılarla farkını ortaya koymak… Bu yüzden oldukça zor olmalı bu kitapları çevirmek değil mi? Bu süreç nasıl işliyor, nasıl bir yol izliyorsun?

Bu kitapların çok fazla baskısı var ama büyük bir çoğunluğu zamanında yapılmış sadeleştirmelerin kopyaları. Çok az baskıda kaynak metne gidilmiş. Gidilenlerde de bariz hatalar göze çarpıyordu. Biz kitapları hazırlarken yazar hayattayken yapılan son baskıları esas alıyoruz. İlk baskılarla ve varsa tefrikalarla da karşılaştırıyoruz. Farkları tek tek işaretliyoruz ve döneme dair ayrıntıları not düşüyoruz. Önemsediğimiz bir diğer nokta da kitapların orijinal hallerini basmak. Günümüz Türkçesine uyarlanmış baskının yanında yazarın kaleminden çıktığı halini de okurlara sunmaya çalışıyoruz elimizden geldiğinde.

Mahmut Yesari’nin "İstanbul’un Antika Tipleri" ve "Bâbıâli Hatıraları", Osman Cemal Kaygılı’nın "Çingeneler" ve "Köşe Bucak İstanbul" kitaplarını yayımladınız. "İstanbul’un Antika Tipleri" ve "Köşe Bucak İstanbul" kitapları dönemin İstanbul’una dair bize ne vaat ediyor?

Peyami Safa, Mahmut Yesari için değeri öldükten sonra anlaşılacak yazarlardan diyor. Bu cümleye pekâlâ Osman Cemal Kaygılı’yı da ekleyebiliriz.Bu iki yazarın romanları ara ara basılsa da bir türlü yeterli ilgiyi görmedi. Biz de onların başka bir yönünü öne çıkarmayı düşündük ve gazete yazılarını basmaya karar verdik. Eski İstanbul’a dair çok kıymetli yazılar var bu kitaplarda.İstanbul’un Antika Tipleri ilk kez kitaplaşan yazılardan oluşuyor ve şehrin sokaklarında yazarın karşısına çıkan enteresan, en güzel ifadeyle “antika” tipleri anlatıyor. Köşe Bucak İstanbul’da da benzer tipler var ama fazlası da var. İstanbul’un yemekleri, suları, mesire yerleri, eğlenceleri… Kaygılı da Yesari de İstanbul düşkünü yazarlar oldukları için şehrin sokak hayatını, gizli saklı köşelerini çok iyi biliyorlar. Bu kitaplar aynı zamanda şehrin değişen yapısını da görmemizi sağlıyor. Bu kitapları okuyunca, birçok milletten insanın gezindiği, birçok dilin konuşulduğu sokaklardan bugünün fakirleşmiş İstanbul’una nasıl geldiğimizi görebiliyoruz.

Yesari, Bâbıâli Hatıraları’nda Türkiye’deki yayıncılık hayatını anlatıyor. Sen de bir yayıncı olarak Türkiye’deki yayıncılığı nasıl görüyorsun? Değişen/değişmeyen neler var?

“Çok bir şey değişmedi” demek kolay ama ben biraz daha iyimser yaklaşıyorum. Yesari, zamanında oyunlarından elle tutulur bir para kazanamıyordu, bugün az da olsa telif alınabiliyor. Yazarlar haklarını savunabiliyor. Yine maddi sıkıntı çeken yazarlar yok değil ama telif konusunda eskiye nazaran bilincin daha geliştiğini söyleyebiliriz. Sanatçılar eskiye göre daha sık bir araya geliyor. Bu toplantılardan hâlâ yeterince verim alınamıyor olsa da bunlar iyiye işaret. Daha da önemlisi, okurlar telif kavramından haberdar olmaya başlıyor. Okudukları kitapların gökten inmediğini, birilerinin mesaisi sonucu yazıldığını, sanatçının hakkının teslim edilmesi gerektiğini anlıyorlar. Hatta bir usulsüzlük olduğunda, boykot etmek gibi yöntemlerle usulsüzlüğü yapan kurumu cezalandırmaya bile varıyor bu iş. Zaman içinde daha da iyi olacağını umuyorum.

"Çingeneler" romanı da çok ilginç. Gerçekten bir kültüre ışık tutuyor, hem keyifli bir kurgu hem Çingenelerle ilgili çok şey öğretiyor hem de kısa bir İstanbul gezintisi aslında değil mi?

Osman Cemal Kaygılı, İstanbul’a dair ne varsa bir araya getirmek hevesinde bir yazar. Sultanahmet’ten, Boğaz’daki yalılardan ibaret değil onun İstanbul’u. Şehrin kıyıda köşede kalmış isimleri, farklı kültürlerini de araştırıyor. Şehirde konuşulan dilleri konuşmak için çabalıyor. Gördüğü her şeyi tarihe not düşmek istiyor. Çingene kültürü de ilgilendiği alanlardan biri. Herkesin bildiği fakat kimsenin içine girmek istemediği Çingene çadırlarına giriyor çıkıyor, onların müziklerini dinliyor, dillerini öğreniyor ve Çingeneler gibi önemli bir roman ortaya çıkarıyor.

Peki son olarak Miras Dizisi’nden neler okuyacağız bu yıl içinde?

Bu yıl içinde Tanzimat dönemi klasiklerini yayımlamaya başlıyoruz. Halid Ziya Uşaklıgil külliyatını tamamlamaya doğru ilerliyoruz. Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan da söz etmek gerekiyor. Yazarın "Gulyabani"sini basmıştık, haziran ayında en başarılı romanlarından "Sevda Peşinde" yayımlanacak. Sonraki aylarda da Hüseyin Rahmi Gürpınar kitapları basmaya devam edeceğiz.

Edebiyatımızın köşe taşları olan kitapları yayımlarken bir yandan da Osman Cemal gibi, Mahmut Yesari gibi bugüne kadar değeri yeterince anlaşılmamış yazarları bugüne taşımayı hedefliyoruz. Bunları da önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Teşekkür ederiz.

DAHA FAZLA