Musa Anter davasında bir tanık 28 yıl sonra dinlendi

Musa Anter davasında bir tanık 28 yıl sonra dinlendi

Musa Anter'in Diyarbakır'da katledilmesine ilişkin devam eden davanın duruşmasında 28 yıl aradan sonra yeni bir tanık dinlendi. Tanık Nuri Sınır, "Gazete satılıyor diye bu bölgede insanlar kaçırılıp kaybediliyordu. Cesetleri de ya tarlada ya köprü altında bulunurdu. Diyarbakır'da yaşanan vahşeti ve belli bir süre kaldığım Diyarbakır Cezaevi'ni ölene kadar unutamam" dedi.

JİTEM’le ilgili 1999 yılında düzenlenen 11 sanıklı iddianame ile 2005'te düzenlenen 5 sanıklı iddianamenin 2010'da birleştirilmesiyle “JİTEM Ana Davası” diye söz edilen ve Musa Anter’in katledilmesine ilişkin 2013'te başlatılan davayla birleştirilen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası’nın 14'üncü duruşması Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmada Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu, tutuksuz sanık Savaş Gevrekçi, sanık avukatları ve Hafıza Merkezi'nden Faili Belli izlem gözlemcisi avukat Esra Kılıç da bulundu.

Maske takmayan mahkeme başkanı ve sanık avukatı arasında maske üzerine geçen diyalogda mahkeme başkanının, "Hayat her zaman risklidir? Ben rapor alıp, izne çıkanlardan değilim" ifadesi dikkat çekti.

'HASTANE ÖZEL HAREKAT POLİSLERİ TARAFINDAN KUŞANMIŞTI'

Orhan Miroğlu'nun avukatının duruşmaya tanık olarak çağırdığı Nuri Sınır ifadesinde Musa Anter ile Orhan Miroğlu'nu geçmişten beri tanıdığını söyledi. Sınır, "1990 tarihinde Anter tahliye olunca Orhan Miroğlu ile beraber onu Diyarbakır Cezaevi'nden alarak, Miroğlu'nun evinde yemek yedik. Cinayetin olduğu güne kadar Musa Anter'i bir daha hiç görmedim” dedi.

Sınır, Anter’in katledildiği geceye ilişkin konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Cinayet günü Anter'in gençlerle sohbet edip, kitap imzaladığını gördüm. Sonra görüşürüz diye o an selam vermedim. Daha sonra Orhan Miroğlu ile Anter'in kaldığı otelde yemek yeme konusunda anlaştık ama daha sonra işim çıktığı için Miroğlu'nu aradım ve akşam Anter'in kaldığı otele gelemeyeceğimi ama yemekten sonra geleceğimi söyledim. Akşam yemekten sonra Diyarbakır eski belediye başkanı Mehdi Zana beni aradı. Mehdi Zana bana Musa Anter ve Orhan Miroğlu'nun katledildiğini söyleyerek, gidip kendisini almamı istedi. Kendisini aracımla almaya gittim ve oradan Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne gittik. Hastane etrafı çoğunun yüzleri maskeli olan özel harekat polisleri tarafından kuşanmıştı. Hastaneye girişe izin verilmiyordu. Morgda sadece Musa Anter'in naaşını gördük. Miroğlu'nun ise Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne götürüldüğünü öğrendik. Biz de oraya gittik ve Miroğlu'nun ağır yaralı olduğunu ve ameliyata alınmayı beklediğini gördüm. Bilinci açıktı bana olayı anlattı.”

'OLAYIN YAŞANDIĞI GECE TAKİ EDİLDİM'

Sınır, Miroğlu’nun hastanede kendisine PKK itirafçılarının ve JİTEM mensuplarının onları taradığını söylediğini belirtti. Sınır, “Baskının fazla olduğu çekinceleri ile Miroğlu'nun babasının izni ile yaralı haldeki Miroğlu'nu bulunduğu hastaneden alarak Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne götürdük. Gece Zana'yı evine bıraktıktan sonra evime gittiğimde bir araç beni takip etti. Kendimi tehlikede hissettiğim için Bağlar Mahallesi'nde rastgele bir kapıyı çalıp, içeri girdim ve geceyi orada geçirdim. Sabah tekrar hastaneye gittim. Tekrar olayı konuştuk. Miroğlu tıpkı kitabında yazdığı gibi olay gecesini anlattı" dedi.

'OLAYI AYDINLATMAK İSTİYORSANIZ OKUMAK ZORUNDASINIZ'

Sınır'ın ifadesi üzerine mahkeme başkanı, "İfadeyi düzgün verin. Kitabı okumak zorunda değilim. Bu şekilde tanık olunmaz. Biz burada yargılamaya dair delil arıyoruz, atıf yapma" şeklinde sert tepki verdi. Nuri Sınır ise bunun üzerine, "Bana 28 yıl sonra ilk kez tanıklık yap deniliyor. Ben bu şehirde olup acıları yaşayan bir insanım, Kürd'üm ve zulümle yönetiliyoruz. Olayı aydınlatmak istiyorsanız kitabı okumak zorundasınız. Ben hukukçu değilim, yaşadığım şeyler itibariyle anlatıyorum" şeklinde yanıt verdi.

Mahkeme başkanı ise "Bölgede yaşadıkların sana özgü bir şey” diyerek ifadesine devam etmesini istedi. 

'ANTER YERE DÜŞTÜĞÜNDE DE ATEŞ ETMEYE DEVAM ETMİŞ'

Sınır olaya ilişkin tanık olduklarını şöyle anlattı:

“Miroğlu kendisini Hamit Yıldırım olarak tanıtan bir kişinin gün içinde bir kaç kere Anter'in yanına geldiğini söyledi. Miroğlu'nun Anter'den duyduğu kadarıyla, bu kişinin kendisini Hamit Yıldırım olarak tanıttığını ve aralarında arazi husumeti olan iki ailenin barışması için Anter'den yardım istediğini söyledi. Kendisini Hamit Yıldırım olarak tanıtan aynı kişinin yine akşam otele geldiğini ve ikisini alarak otelden çıktığını anlattı. Hamit Yıldırım, ikisini araca bindirerek, bir yere kadar götürüyor ve belli bir yerde ev şurası diyerek indirmiş. İndiklerinde arkadan ateş açmış. Önce Musa Anter sonra da kendisine ateş ettiğini anlattı. Anter yere düştüğünde de ateş etmeye devam ettiğini anlattı. Miroğlu bana daha sonraki süreçte Hamit Yıldırım'ın PKK itirafçısı olduğunu ve kod adının da Dijwar olduğunu söyledi.”

'DİYARBAKIR'DA YAŞANAN VAHŞETİ UNUTAMAM'

Sınır'ın ifadelerinin ardından Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu, "O dönem Diyarbakır'da JİTEM gibi devlete bağlı yasa dışı örgütlerin ne tur faaliyetleri olurdu?" diye sordu. Sınır, "Cinayetin yaşandığı dönemde bölgede düşünen insan istenmezdi. Bunlardan Vedat Aydın yine böyle katledilmiştir. Gazete satılıyor diye bu bölgede insanlar kaçırılıp kaybediliyordu. Cesetleri de ya tarlada ya köprü altında bulunurdu. Diyarbakır'da yaşanan vahşeti ve belli bir süre kaldığım Diyarbakır Cezaevi'ni ölene kadar unutamam. Diyarbakır'da iç kalede bulunan ve JİTEM diye anılan bir yapılanma olduğunu biliyorum ve oraya götürülüp sağ kalan kimse olmazdı" şeklinde konuştu.

Duruşma Anter'in evlatlık oğlu Süphan Mete'nin dava dosyası için gönderdiği yazılı ifadenin okunması ile devam etti. İfadede Mete'nin, Anter'in katledildiğini nasıl duyduklarını ve Anter'in defnedilme sürecini detaylı olarak anlattığı görüldü.

Tanık ifadelerinden sonra Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu konuştu. Tanık Süphan Mete'nin ifadesinin bir sonraki celsede değerlendirileceğini dile getiren Okcuoğlu, "Anter'in katledildiği tarih 1992 ama dava, zaman aşımına yaklaşık iki ay kala açılmıştır. Maalesef gelinen aşama itibariyle ise ceza zaman aşımının sona ermesine 2 sene kaldı. Diğer yandan yargılama sürecinde başka dosyalar da bu dosya ile birleştirilmiştir. Sanık Abdulkadir Aygan İsveç'te olduğu halde Adalet Bakanı'na yazılan savunmasının istemi gerçekleşmedi. Biz gelinen aşama itibariyle dosya sanıklarından Savaş Gevrekçi ve Hamit Yıldırım dosyalarının davadan ayrılmasına karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.

DOSYANIN AYRILMASI TALEBİNE İTİRAZ

Salonda bulunan sanık Savaş Gevrekçi bu aşamada söylemek istediği bir şey olmadığını kaydetti. Sanık Gevrekçi'nin avukatı Hikmet İşler ise, "Dosyanın ayrılmasını istemiyoruz. Sanıkların beraatını talep ediyorum" dedi. Sanık Hamit Yıldırım'ın avukatı Kaya Yelek ise, salgın dönemini ileri sürerek, müvekkili üzerindeki adli kontrol şartının iptalini ya da bu durumun kolaylaştırılmasını talep etti.

DOSYALARIN AYRILMASI TALEBİNE RET

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Hamit Yıldırım için yapılan adli kontrolün devamına, dosya esnasında sanık Abdulkadir Aygan (Aziz Turan); basına daha önce verdiği röportajlar ile beraber hakkında yargılama devam eden sanıklardan Hamit Yıldırım için yoğun şüphe oluşturan ifadelerin olması ve hala yurt dışında olduğundan ve ifadesi alınmadığından sanıklardan Hamit Yıldırım ile Savaş Gevrekçi açısından davanın ayrılmasına ilişkin talebin reddedilmesine karar verdi. Duruşma 20 Ekim'e ertelendi. (MA)