Münasebetsiz bir soru dolayısıyla ırkçılık ve milliyetçilik
16-02-2021 00:56

Metin Çulhaoğlu
Konuya Trabzonspor bağlantılı bir olayla gireceğiz; ama konumuz futbol olmayacak.
Olay şu: Trabzonlu bir muhabir, Trabzonspor’un transfer ettiği Yunan futbolcu Bakasetas’a bir basın toplantısı sırasında “Maç öncesi marşımız okunurken Türk bayrağına dönük durunca ne hissediyorsun” sorusunu yöneltiyor. Acemi muhabirin bu münasebetsiz sorusu elbette tepki uyandırıyor. Soruya tepki gösterip kınama açıklaması yapanlar arasında Trabzonspor yönetimi de yer alıyor.
Yazının devamı için tıklayınız
İLGİLİ HABERLER
Duymak ya da duymamak…
25-02-2021 09:36

Nurettin Abacıoğlu
W. Shakespeare'e atfedilen bir özlü söz var: “Hiç kimse, duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.”
Bu tümcenin pek çok çeşidi, sürümü de var.
Bir rastladığım biçimi, Fuzuli’ye atfedilmiş. Hemen şerh düşeyim, bir kanıtı varsa da ben bulamadım. Ama hadi onun olsun. Fuzuli diyormuş ki, "Görmek istemeyen göze ne göstereyim; duymak istemeyen kulağa ne söyleyeyim".
***
‘El parasıyla’ nereye kadar?
24-02-2021 00:38

Mustafa Özer
Giriş düzeyinde iktisat derslerinde para konusu, paranın ne olduğunu tanımlamak ve paranın günümüze kadar geçirdiği evreleri anlatan bir ‘tarih dersi’ ile başlar. Nasıl başlamasın ki? Sayın Ege Cansen’e sorsanız, para “Kalu Bela” dan bu yana insanların ekonomi denince aklına gelen ilk şeydir. Oysa iktisatçılarla, sıradan yurttaşlar çoğu zaman parayı farklı anlamda kullanırlar. Sıklıkla birçok kişinin gelir, servet ve kredi yerine, parayı yanlış bir biçimde kullandıklarına tanık oluruz. Örneğin, geçen yıl ne kadar para kazandınız diye sorarlar. Paramın büyük bir kısmını gayrimenkule yatırdım diye övünürler! Ya da bankalardan kredi almakta zorlandıkları zaman, bankadan para almak ne zormuş diye serzenişte bulunurlar.
Yazının devamı için tıklayınız
Beyaz Toroslardan beyaz Citreonlere
23-02-2021 07:42

Özgür Urfa
1990'lı yıllar insanların sokaklardan beyaz Toros marka arabalarla kaçırılarak, kendilerinden aylarca ve hatta yıllarca haber alınamayanların yaşam hikayeleriyle doludur. Aynı dönem "kaybedilen" evlatlarını arayan cesur, direngen ve mücadeleci Cumartesi Anneleri'nin yaşanmışlıklarının da tarihidir. Bu zamana kadar sadece muhalif oldukları için ya da etnik kimlikleri gerekçe gösterilerek "kaybedilenlerin" sayısı hala net olarak bilinmemekte. Aradan geçen onlarca yıla ve yaşanan onca acıya rağmen ne failler bulundu ne de hesap soruldu.
***
Rejim film çekiyor
23-02-2021 01:07

Metin Çulhaoğlu
Kanal-İstanbul’a “çılgın proje” deniyordu, ama bir “müjde” olarak ilan edilmemişti. Bugün uykuya yatırılmış görünüyor.
Yakın geçmişin ilk müjdesi, geçtiğimiz yaz Karadeniz’de bulunan doğal gazla ilgiliydi. “Zafer ayında” (Ağustos) verilen bu müjdeye göre Türkiye makus talihini yenmişti; cari açığı değil cari fazlayı ve döviz bolluğunu konuşacağımız günler geliyordu…
O günler gelmeden bunları söyleyen Berat Albayrak gitti.
Yazının devamı için tıklayınız
Türkiye inşaat ölümlerinde birinciliği kaptırmıyor!
22-02-2021 08:14

Emre Gürcanlı
Olmuyor, hiçbir ülke bizi geçemiyor. Dahası yanımıza bile zor yaklaşıyor. İnşaat sektörüne bağımlı hale gelen, geldikçe daha fazla mega proje, daha fazla parıltılı fikirler bir zorunluluk olarak kendisini dayatıyor. Rant ekonomisi, geçmişte pek çok ülkede yaşandığı gibi Türkiye’de de daha fazla doğa katliamı, daha fazla iş cinayeti anlamına geliyor. Ama bir sorunun yanıtını vermek gerçekten zor: Neden Türkiye işçi ölümlerinde pek çok ülkeye bu kadar fark atıyor? Neden birinciliği elden bırakmıyor Türkiye? Bunu tartışmak gerekiyor. Ama öncesinde verilere bakalım, birincilik derken neyi kastediyoruz.
***
Hatırlamak, eksilmemektir...
21-02-2021 00:54

Öznur Özkaya
kapıda sen ve tekir kedi;
sabah kederle çıkarken evden,
bugünden öptüm yarın için seni.
-M. Altıok
"Bir hakkın olsa, tam şu yaşında tek bir hakkın, unutmayı mı yoksa hatırlamayı mı seçerdin?" sorusuyla başlayan bir kitap okudum geçenlerde. Çöp hafızasıyla baş edemeyen biri olarak saatlerce takılı kaldım ilk sayfada. Sonra birden aydınlandı aynadaki suretim "Hatırlamak kendin olabilmek demek. Herkes eksik parçasını arıyor, öyle değil mi? Yaralandığı yerden yaşamını yeniden kuruyor." yanıtını okuyunca.
Yazının devamı için tıklayınız