Mükemmel Annelik Beni Teğet Geçti

Mükemmel Annelik Beni Teğet Geçti

Çalışan kadına çalışmaması tavsiye ediliyor, çalışmayana üretmesi. Kız çocuğuna pembe oyuncaklar, bebekler, ütü masası, vileda, çamaşır bulaşık makinası al diyor, erkek paşana silahlar, kamyonlar, tamirci takımları. Büyükler zaten öyle oyuncakları sen almasan da zorla alıyorlar, aman allah korusun sonra oğluna bir bebek alırsın çocuk şey mey olur. Çünkü “şey” olmak öyle bebekle oynamakla ilgili. Velhasıl o laflar hiç bitmiyor. Hemcinsinizden de karşı cinsinizden de. Herkes her şeyi biliyor. Alınan oyuncak silahlar da 20 yıl sonra kadına şiddete dönüştüğünde ah vah edip ne adamlar var deyip üzülüyoruz.

Muhtemelen ikinci çocuğuma hamile olmasaydım kitapçıda raflara bakarken bu kitap ilgimi bile çekmeyecekti.  Çünkü genelde kitap seçimime özen gösteririm. Kimin tavsiye ettiği, neyi merak ettiğim, neyin beni heyecanlandırdığını bilirim. Daha sosyolojik, belki daha bilimsel ya da belki de daha klasik kitapları tercih ederiz.  Kişisel gelişim kitapları pek ilgimi çekmez, tanımadığımız birinin biyografi ya da otobiyografisi de. Bu sefer değişik bir durum oldu, kendime okunacak yeni kitaplar bakmak için dolandığımda “emiyor mu?” başlığında takıldım ve elime aldım. İçi çeşitli fotoğraf ve karikatürlerle dolu eğlenceli ve esprili bir dille yazılmış renkli bir kitap. Hande Birsay; hamilelik ve çocuğunu yetiştirme, büyüme sürecinde başından geçenleri anlatmış.İlgimi çeken nokta da burası zaten. Sanki kitabı ben yazmıştım.

Bir ülkenin en başındaki bile sizin nasıl çocuk doğuracağınızı, kaç tane doğuracağınızı, nasıl yetiştireceğinizi ağzına sakız etmişken, etrafınızdan duymamak mümkün mü? Değil. Sürekli olarak kadın üzerindeki baskı ve kalıplaşmış normlar dayatılırken sizin kendiniz olma şansınız elinizden alınır.

Şu kadar kilo alman lazım, sonra bu kadar vermen lazım, hem çalışmaya devam edip, hem normal hayatına devam etmen lazım, fizyolojik değişimlerin ve bunun sana dayattıklarına dikkat etmemen lazım, zira herkes doğuruyordur, abartılacak ne vardır. Sonra ne demek normal doğurmamak, ısrarla ve ısrarla o çocuğu normal doğurman lazım. Bu herkesin en büyük sıkıntısıdır, gelecekteki sezaryenle doğmuş çocuklar bu ülkenin başına gelmiş en büyük beladırlar! Bu devlet başkanından markette gördüğünüz uzaktan tanıdığınızın bile en büyük derdidir. Sonra hadi çocuğu doğurdun, ne demek çocuk emmiyor demek? Gerekirse amuda kalk yine de o çocuğu emzir. Vs vs..

Çocuğum olmadan önce etrafta esefle kınadığımbir türlü çocuğuna söz geçiremeyen ebeveynlere nasıl iğreti ile baktığım zamanları düşünürsek ve Avrupa’da çocuklarını böyle yetiştirmiyorlar, her şey anne de baba da bitiyor laflarını ben bile kabul etmişken bütün büyük lafları tek tek yediğimiz dönemlerden geçtik. Biz çocuğumuzu öyle yetiştirmeyecektik, öyle her istediğini yapmayacaktık, ağlayıp zırlayarak bizi kullanmayacaktı, biz ona mantıklı bir dille neyin olup neyin olmadığını anlatacak o da ikna olacaktı, zaten daha hamileyken dinlettiğimiz klasik müzikler bize yeni doğmuş entelektüel bebekler armağan edecekti.  Belki arada yapanlar vardır. Ben görmedim.

Aslında bu durumlar hakkında şakalar yapıp, arada çocuklu aileler arasında gülünecek hatıralara dönüştürürken üzerimizdeki inanılmaz baskıyı gözardı edebiliyoruz. Toplumdaki herkesin başkalarının hayatına dair ve yaptıklarına dair söz söyleme ve yorum yapma hakkını elinde bulundurması kadının hem iş, hem ev, hem de çocuğuyla ilişkisine zarar veriyor.  Sadece ailede, arkadaşlar arasında, işyerlerinde değil, sürekli televizyonda, gazetede, sosyal medyada mükemmel anneleri gözümüze sokarak nasıl kadınlar olmamız gerektiği sürekli ve sürekli anlatılıyor. Öyle olmaya çalışan milyonlarca kadın da o kalıplar ve gerçekler arasında bocalıyor.

Çalışan kadına çalışmaması tavsiye ediliyor, çalışmayana üretmesi. Kız çocuğuna pembe oyuncaklar, bebekler, ütü masası, vileda, çamaşır bulaşık makinası al diyor, erkek paşana silahlar, kamyonlar, tamirci takımları. Büyükler zaten öyle oyuncakları sen almasan da zorla alıyorlar, aman allah korusun sonra oğluna bir bebek alırsın çocuk şey mey olur. Çünkü “şey” olmak öyle bebekle oynamakla ilgili.Velhasıl o laflar hiç bitmiyor. Hemcinsinizden de karşı cinsinizden de. Herkes her şeyi biliyor. Alınan oyuncak silahlar da 20 yıl sonra kadına şiddete dönüştüğünde ah vah edip ne adamlar var deyip üzülüyoruz.

Bütün bunlara karşı biz anneler kendi gardımızı almaya çalışıyoruz tabi, toplumsal yargıları kırmanın zor olduğunu bilerek yeni nesil annelerin bunlara daha sağlam çıkışlar yaptığını da görebiliyoruz. Demem o dur ki, çocuk doğurmak ve büyütmek zordur, bunu biliyoruz, bunu en çok biz biliyoruz ama bırakın da kendi hayatımızla birlikte çocuğumuzla zevkli bir şekilde büyüyelim. Bırakın mükemmel olmayalım, sevgiyle büyümüş özgür kendi ayaklarının üzerinde duran mutlu bireyler yetiştirmeye çalışalım, en azından deneyelim. Çocuk yetiştirmenin bu ülkede ne kadar meşakkatli olduğunu biliyoruz. Zaten mücadele edecek çok fazla konumuz var. Kadınları rahat bırakın ki önündeki tüm pislikleri temizleyip çocuklarına iyi güzel bir gelecek sunsunlar.

“Bu dünyaya çocuk getirmek mi?” o çok başka bir kitabın konusu olabilir.

KÜNYE: Emiyor mu?, Hande Birsay, İndigo Kitap, 2017, 224 sayfa.

DAHA FAZLA