'Muharrem İnce'nin partisinin adı belli oldu' iddiası
Memleket Hareketi olarak 70'e yakın kurucu üyeyle yoluna devam eden İnce'nin partileşmeye ilişkin kararını 5-10 gün içinde netleştirmesi, ilkbahar aylarında ise partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına sunması bekleniyor.
20-01-2021 16:34

Eski CHP Milletvekili Muharrem İnce'nin 4 Eylül 2020'de Sivas'tan başlattığı "Bin Günde Memleket Hareketi"nin, önümüzdeki aylarda "Memleket Partisi" adı altında siyasi parti olarak faaliyetlerini sürdüreceği öne sürüldü.
Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre, eski Yalova Milletvekili İnce'nin geçen yıl eylül ayında Sivas Kongresi'nin yıl dönümünde bu kentten başlattığı Memleket Hareketi'nin partileşme çalışmaları sürüyor.
Memleket Hareketi olarak 70'e yakın kurucu üyeyle yoluna devam eden İnce'nin partileşmeye ilişkin kararını 5-10 gün içinde netleştirmesi, ilkbahar aylarında ise partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığına sunması bekleniyor.
Partinin adının ise "Memleket Partisi" olacağı belirtiliyor.
İLGİLİ HABERLER
Muharrem İnce'nin partisine geçebileceği öne sürülen CHP'li 17 vekilden ortak açıklama
“Kılıçdaroğlu’nu istifa korkusu sardı” başlığıyla yayınlanan haberde, 17 milletvekilinin CHP'den istifa ederek, Muharrem İnce’nin partisine geçme ihtimali olduğu öne sürüldü. Vekillerden iddialara ilişkin yalanlama geldi.
10-02-2021 16:32

İleri Haber
CHP’den istifa edeceği öne sürülen 17 vekil, yaptıkları yazılı açıklama ile iddiaları yalanladı. Açıklamada, “CHP’nin itibarsızlaştırma hevesinde olanların heveslerinin kursağında kalacağı açıktır” denildi.
Bugün Yeni Asır gazetesinde “Kılıçdaroğlu’nu istifa korkusu sardı” başlığıyla yayınlanan haberde, 17 milletvekilinin Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) istifa ederek, Muharrem İnce’nin partisine geçme ihtimali olduğu öne sürüldü.
Habere konu olan milletvekilleri Burcu Köksal, Aydın Özer, Rafet Zeybek, Süleyman Bülbül, Ensar Aytekin, Yaşar Tüzün, Mehmet Göker, Yüksel Özkan, Erkan Aydın, Özgür Ceylan, Teoman Sancar, Necati Tığlı, Zeynel Emre, Mahir Polat, Çetin Arık, Süleyman Girgin, Özkan Yalım ise istifa iddialarını yalanlayan yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Millet İttifakı’nın son dönemde aziz milletimiz nezdindeki güçlü karşılığını hazmedemeyenler Partimize yönelik yoğun bir saldırıya başlamış, alçak bir itibar suikastine girişmişlerdir. Bugün bir gazetede bizlerle ilgili yapılan mesnetsiz, uydurma haber de bunun bir parçasıdır. CHP’yi itibarsızlaştırma hevesinde olanların heveslerinin kursağında kalacağı açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin onurlu bir üyesi olarak görev almak, aziz milletimize bu yolla hizmet etmek bizim için her şeyden önce şereflerin en yücesidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Millet ittifakının iktidarı için Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki mücadelemizi her zamankinden daha çok azimle ve daha güçlü bir şekilde sürdürmekte kararlıyız. Bahse konu sözde gazetenin iftiralarla dolu mesnetsiz haberini kınıyor, tekzip ediyor, derhal öyle bir haberin aslının olmadığını yarınki sayısında açıklamasını bize oy veren milyonlarca seçmen adına talep ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ile milletimiz arasındaki her geçen gün büyüyerek daha da güçlenen gönül bağını ve güven ilişkisini bu tür haberlerle zedelemek mümkün olmayacaktır.”
M. Nergis Tekin yazdı | Medya ambargosundan medya sempatisine Muharrem İnce
"Medyanın ve AKP’nin bir anda İnce’ye yönelen ilgisini anlayabilmek adına yaşanan sürece medya- mülkiyet yapısı bağlamında bir değerlendirme ile yaklaşılmalıdır. Bilindiği üzere sahiplik ve medyanın ekonomik kontrolü medya mesajlarının kontrolünü belirleyen ana faktördür. Unutmamalı ki kapitalist sistem içerisinde üretilen medya içerikleri bu sistemin devamını destekleyecek birer metadır..."
19-08-2020 00:55

M. Nergis Tekin
Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda zihinsel üretim araçlarını da emrinde bulundurur.
K. Marx
“AKP'nin ilçe kongrelerini bile canlı yayınlayan televizyon kanalları dün Yalova'daki muhteşem mitingimizi canlı yayınlamadı. Bu medya düzeniyle de çarpışa çarpışa geleceğiz. Saray talimatıyla muhalefete medya ambargosu devam ederse mitinglerimizi TV kanallarının önünde yaparız!” (6 Mayıs 2018)
“YSK Anadolu Ajansı ve TRT. TRT, sen benim mitingimi versen ne olur, vermesen ne olur. Şu anda 5 milyon insan Maltepe'de ama hiçbir televizyon kanalı canlı yayın veremiyor. Ahlaksızlığın böylesi, dünyaya örnek olsun. Canlı yayını engelleyenleri canlı yayında yargılayacağız.” (23 Haziran 2018)
“Yandaş medyaya gelince… Bana olan yakınlığınız gözlerimi yaşartıyor. Beni ne kadar seviyormuşsunuz ki 20 yıldır anlamamışım. Memleket hareketi medyayı özgürleştirecektir.”(13 Ağustos 2020)
Bu alıntıların sahibi Muharrem İnce’ye, medyanın ambargo uygulaması ile konuşmasının tamamını yayınlar hale gelmesi arasında sadece iki yıl gibi kısa bir süre geçmiştir. Muharrem İnce’nin başlattığı “Bin Günde Memleket Hareketi” konuşması 13 Ağustos 2020 tarihinde A Haber, Kanal 24, CNN Türk, TGRT, TRT Haber gibi kanallar tarafından canlı olarak yayınlandı. Muharrem İnce’nin açıklamaları stüdyoyu dolduran yorumcularla ayrıntılı olarak saatlerce tartıştırıldı. Oysa 2018 Başkanlık seçimlerinde, başta kamu yayıncılığı yapması gereken TRT ve yukarıda ismi geçen medya kanalları, İnce’yi ya görmezden gelmeyi tercih ediyordu ya “erotik şiirler yazan” bir “sapık” ya da “hain” ilan ediyordu. İki yıl öncesi medyanın, İnce’ye karşı tavrını hatırlamak için o tarihin manşetlerine, köşe yazılarına bir göz atmak yeterli…
'TACİZCİ İNCE'!
17 Haziran 2018’de A Haber internet sitesinde “Muharrem İnce’nin erotik şiirleri ortaya çıktı” başlıklı bir habere yer veriliyordu. Haberin içeriğinde “Kitapta komşu fantezili, masturbasyonlu, erotik şiirler dikkat çekiyor”, “Öyle ki İnce'nin kitabı türlü erotik fanteziler dolu!” gibi ifadeler ön plana çıkarılarak kullanılmıştı. (https://www.ahaber.com.tr/gundem/2018/06/17/muharrem-incenin-erotik-siirleri-ortaya-cikti-1529309418). Aynı başlık ve içeriği Yeni Akit, Takvim gibi kendini gazete olarak tanımlayan birçok AKP propaganda aracı da kullanmaktan geri kalmamıştı.
Sabah Gazetesi yazarı Salih Tuna ise köşesinde “Aldığım duyumlara göre İnce'nin o rezil "şiirimsi" kitabını da Kemal Bey servis etmiş” yazıyordu. (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/salih-tuna/2018/06/20/yahu-ince-bu-ne)
Seçimlere 3 gün kala ise Akşam Gazetesi “Tacizci' İnce'yi FETÖ kurtarmış” haberini servis ediyordu. Bu haberde İnce’nin 2012 yılında hakkında açılan taciz fezlekesinin Savcı Ferhat Sarıkaya tarafından kapatıldığına yer veriliyor ve Savcı Ferhat Sarıkaya’nın FETÖ'cü olduğu iddia ediliyordu.(https://www.aksam.com.tr/guncel/tacizci-inceyi-feto-kurtarmis/haber-747012). Dolayısı ile İnce’de Fetö’cüydü! Burada bir küçük hatırlatma yapmadan geçilmemeli. 2012 yılında AKP tabii henüz kandırılmamış(!) olduğu için Savcı Ferhat Sarıkaya o tarihte FETÖ'cü değil, Hoca Efendiciydi.
'HAİN, BÖLÜCÜ, İNCE'!
2018 yılının AKP propaganda aygıtı medyasında İnce sadece tacizci, erotik “rezil” şiirler yazan bir Cumhurbaşkanı adayı değil aynı zamanda hain ve bölücü bir adaydı!
Yeni Şafak Gazetesi “PKK ve FETÖ’ye selam durdu” başlığı ile İnce’yi “hem PKK’ya hem FETÖ’ye hem de ABD’ye mesaj gönderen bir hain” olarak yazıyordu (https://www.yenisafak.com/gundem/pasa-sana-agir-gelir-3355669).
Yeni Akit Gazetesi yazarı Muhammet Kutlu, 5 Haziran 2018’de “İnce’nin Paşa’ya kini Kandil’den” isimli bir köşe yazısı kaleme alıyor, yazının devamında “BÖLÜCÜLERDEN İNCE’YE DESTEK!” ara başlığını kullanıyordu. (https://www.yeniakit.com.tr/haber/incenin-pasaya-kini-kandilden-476197.html)
'İNCE'NİN BARBARLARI'!
Elbette medyada sadece apolet tartışması üstünden bir algı yürütülmemişti. 6 Haziran 2018 Çarşamba günü Akşam gazetesi sürmanşetten “İnce’nin Barbarları” isimli bir habere yer vermişti. Haberin içeriğinde “Erdoğan kazanacak diyen genç kızı bu hale getirdiler” diye saçları kopartılmış genç bir kadın fotoğrafı buzlanarak kullanılıyordu. Ankara’da bir otobüs durağında Muharrem İnce’nin afişini asan dört kişinin, seçimi Erdoğan’ın kazanacağını söyleyen bir genç kıza saldırdığı ve saçlarını kopardığı kesin bir dille yazılmıştı. Oysa haberin gerçeği şöyleydi: “Keçiören’de CHP’liler Muharrem İnce bildirisi dağıtırken, C.D. adlı genç kendisinin de İnce’ye oy vereceğini söyleyerek bildirinin fotoğrafını çekti. Bu sırada duraktaki AKP’li kadınlardan biri ‘babasının emniyet müdürü olduğunu’ söyleyerek ve ‘Sen nasıl Ramazan’da sakız çiğnersin?’ diyerek C.D.’ye saldırdı. Kadınlardan biri C.D.’nin saçını yolarken, ‘Ben polisim’ diyen bir genç de Delibaş’ın göğsüne tekme attı.” (https://sendika63.org/2018/06/akpliler-ramazanda-nasil-sakiz-cignersin-diye-saldirdi-aksam-incenin-barbarlari-dedi-496141/)
BAŞ DÜŞMAN GERÇEK İLE MÜCADELEDE EN İYİ YÖNTEM YALAN ÜRETEN BASINDIR
“Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz, insanlar sonunda buna inanmaya başlayacaktır. Dolayısıyla muhalefeti bastırmak için tüm güçlerini kullanması açısından devlet için yalan hayati bir önem taşımaktadır; çünkü gerçek “doğru yoldur” ve bu da devletin en büyük düşmanıdır.” Adolf Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels ya da Büyük Yalan Teorisi’nin kurucusunun İkinci Dünya Savaşı sırasında söylediği bu sözler günümüzde görüldüğü gibi hala geçerliliğini koruyor. O dönem için “gerçek” Hitler’in baş düşmanıydı ve Joseph Goebbels bu ayaklarına dolanma ihtimali çok yüksek olan düşman “gerçek” ile mücadele edebilmek ve bu düşmanı yenilgiye uğratabilmek için basının ele geçirilmesi gerektiğini savunuyordu. Elbette sadece savunmuyor uygulamada da hedefe aldığı muhalif parti, kişi, kurum ve kuruluşları yıpratıp ortadan kaldırmayı başarı ile yürütüyordu. Goebbels arkasına aldığı büyük sermaye desteği ile ki burada en önemli olan unsurlardan biridir bu sermeye desteği, Alman basınının tümünü Adolf Hitler’in ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin yayın organına çevirmeyi başarmıştı. O tarihten bu yana bu yöntem, kapitalist egemen ideolojinin hâkimiyetindeki dünya ülkelerinde devletlerin kendi halkına karşı kullandığı önemli tekniklerden biri olarak sürmekte.
AKP tarafından adım adım değiştirilen, adı konmamış yeni rejime giden yolda 2018 başkanlık seçimleri önemli virajlardan biriydi. Parlamenter sistem gidecek yerine ekonomimizi şaha kaldıracak, yönetimdeki tüm iki başlıkları yok edecek, demokrasi ve özgürlüklerin önünü son sürat açacak başkanlık sisteminde, başkan kim olacak halk bunu oylayacaktı. Medyaya, yukarıdaki örneklerden de görüleceği gibi, adı konmamış yeni rejime başkanının seçileceği Haziran 2018 seçimlerinde yine büyük bir iş düşüyordu. AKP iktidarı bunun farkında olacaktı ki hatırlanacağı üzere seçimlerden önce Doğan medya grubunun Demirören grubuna satışına yönelik bir medya operasyonu gerçekleştirilmişti. Böylece AKP’nin medyadaki hâkimiyeti pekiştirilmiş, seçim kampanyaları sürecince muhalefetin medyada temsil imkânları iyice sınırlı hale getirilmişti. Öyle ki kamu yayıncılığı yapmakla yükümlü olan TRT’de adaylara ayrılan süre sansürün boyutunu rakamsal olarak gözler önüne sermekteydi.
RTÜK üyesi İlhan Taşçı, TRT'nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapsamında adaylara ne kadar süre ayırdığını sosyal medyadan yaptığı açıklama ile paylaşmıştı. O açıklamaya göre TRT ekranlarında 67 saat süreyle en fazla yer alan aday Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı olmuştu. En güçlü adaylardan İnce’ye ise TRT, 6 saat yer vermişti. Açıklanan tabloda Meral Akşener 12, Temel Karamollaoğlu 8, Doğu Perinçek 2 ve Selahattin Demirtaş 0 (sıfır) dakika süre ile TRT'de kendilerine yer bulabilmişti.
Bu süreler aslında çok şey ifade etmektedir. AKP iktidarı öncesinde devlet ve yurttaşlar olarak ikili bir ayrımla devleti temsil eden TRT tüm yurttaşların yararına bir yayıncılık anlayışına sahip olduğunu iddia etmekteydi. Böyle miydi bir başka yazıda derinlemesine bu konu tartışılabilir. Ancak 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylara verilen sürelerde görüldüğü gibi AKP iktidarı ile birlikte yüzde elli/yüzde elli şeklinde ayrıştırılan toplumda artık sadece AKP’nin yüzde ellisinin TRT’si temsil edilmekte. AKP’nin parti rejiminin yayın organı haline gelen TRT şimdi ise İnce’nin “Bin Günde Memleket Hareketi” isimli girişimini canlı yayınlamaktadır.
Sadece TRT değil, 2018 seçimlerinden önce medya operasyonu ile Demirören Grubu'na satılan CNN Türk de, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin Edirne'deki konuşmasını 3 defa keserek o dönem İnce’ye açıktan sansür uygulamıştı (https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/muharrem-ince-yarim-saat-konustu-cnn-turk-uc-kez-yayini-kesti-h92030.html).
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak bu yazının derdini ortaya koyabilmek adına örneklerin yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Peki, şimdi ne oldu da iki yıl önce, erotik şair, tacizci, Fetöcü, hain, bölücü olarak görülen ve konuşmaları sansürlenerek medyada yer alamayan İnce birden bire kendisinin de söylediği gibi medya tarafından çok sevilir hale geldi? Elbette ki medya İnce’yi sever hale gelmedi. AKP’de kendisine muhalif bir sese “ durun bakalım, herkesin fikrini söylemesi, parti kurması, bir hareket başlatması demokrasilerin olmazsa olmazıdır” diyerek yaklaşmadı, yaklaşamaz da. Çünkü bu AKP’nin kendi doğasına aykırıdır. AKP sadece her zamanki gibi çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktadır. Burada belirtmek gerekir ki bu yazının konusu İnce’nin başlattığı hareketin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak değil, medya- iktidar ilişkilerini görünenin ardındaki gerçekliği ile okumaya katkı sunmaktır. Kişisel olarak CHP’nin de İnce’nin de yürüttüğü muhalefetliğin AKP için tehdit olmadığı kanaatindeyim ve CHP ya da İnce’den sınıf temelli gerçek bir muhalefet beklemenin de kişinin kendisini kandırması olarak değerlendirmekteyim.
Medyanın ve AKP’nin bir anda İnce’ye yönelen ilgisini anlayabilmek adına yaşanan sürece medya- mülkiyet yapısı bağlamında bir değerlendirme ile yaklaşılmalıdır. Bilindiği üzere sahiplik ve medyanın ekonomik kontrolü medya mesajlarının kontrolünü belirleyen ana faktördür. Unutmamalı ki kapitalist sistem içerisinde üretilen medya içerikleri bu sistemin devamını destekleyecek birer metadır. Bu metaların üretimi, dağıtımı ve tüketimi ise egemen üretim tarzının kurallarından ayrı değerlendirilemez. Medya aracılığı ile üretilen bu metaların aynı zamanda ideolojik bir işlevleri de vardır. Aynı zamanda egemen ideolojiyi ve iktidar ilişkilerini meşrulaştırma ve yeniden üretme işlevi de medya eliyle gerçekleştirilir. AKP iktidarının devamı için sınıf çıkarlarını ve çelişkilerini gizlemek zorundadır. Bunun için de kendi çıkarlarını, toplumun genel çıkarları olarak yansıtmak AKP için bir zorunluluktur. AKP çıkarları için şu anda İnce’nin yeni parti kurma ihtimali bile son derece olumludur. Bu nedenle de medya aracılığı ile kısa bir süre önce hain, bölücü, tacizci ilan ettiği İnce’nin başlattığı “Bin Günde Memleket Hareketi”ni şimdi örtülü ya da açıktan desteklemek kendi varlığının devamı açısından hiç çelişmeyen bir tutumdur. AKP kendi çıkarları için İnce’nin yeni hareketi ve ya parti kurma girişimine kitlelerin rızasını kazandırmalıdır. Bunu da en kolay tamamen kendi kontrolüne aldığı medya aracılığı ile geçekleştirebileceğinin farkındadır. İşte bu yüzden şu anda AKP medyası daha önce kişilik haklarına bile saldırdığı, hakaret ettiği İnce’ye sempati duyar hale gelmiştir. Ancak bu; AKP emrinde olan zihinsel üretim araçlarının tahakkümünün kırılamayacağı anlamına gelmez. Tarih, sınıf bilinciyle yürütülecek her türlü medya örgütlenmelerinin bu tahakkümü etkisiz hale getirilebileceğinin kanıtları ile doludur.
Muharrem İnce'nin açıklamalarına ilişkin Kılıçdaroğlu'ndan parti örgütüne talimat
CHP'de Muharrem İnce'nin yaptığı açıklamaların ardından parti örgütüne sessiz kalınması talimatı gönderildi.
13-08-2020 14:34

CHP'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatı olarak parti örgütüne iletilen mesajda, Muharrem İnce'nin açıklamalarıyla ilgili kamuoyu önünde herhangi bir yorumda bulunulmaması, açıklama yapılmaması ve sosyal medya aracılığıyla paylaşımda bulunulmaması istendi.
Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) Muharrem İnce'nin yaptığı açıklamaların bitmesinin ardından parti örgütüne sessiz kalınması talimatı gönderildi.
Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatı olarak iletilen mesajda, Muharrem İnce'nin açıklamalarıyla ilgili kamuoyu önünde herhangi bir yorumda bulunulmaması, açıklama yapılmaması ve sosyal medya aracılığıyla paylaşımda bulunulmaması istendi.
İleri Hatırlatıyor
Kulis: 'Muharrem İnce seçim akşamına dair belge açıklayacak'
İnce’nin sessizliğini 12 Ağustos’ta bozacağı ve bir basın toplantısı düzenleyeceği iddia edildi.
07-08-2020 13:46

CHP’den ayrılıp yeni parti kuracağı iddiaları güçlenen Muharrem İnce’nin 12 Ağustos’ta bir basın toplantısı düzenleyeceği ve 24 Haziran seçim akşamına dair belge açıklayacağı öne sürüldü.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Olağan Kurultayı’nın ardından partiden ayrılarak yeni parti kuracağı öne sürülen Muharrem İnce, Ankara’da bir ofis kirayarak, çalışmalarını buradan sürdüreceği belirtildi. İnce’den yeni parti kuracağına dair henüz bir açıklama gelmedi.
12 AĞUSTOS’TA BASIN TOPLANTISI
Öte yandan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’nın aktardığı kulis bilgilerine göre ise İnce’nin sessizliğini 12 Ağustos’ta bozacağı ve bir basın toplantısı düzenleyeceği iddia edildi.
Küçükkaya, haberinde İnce’nin 24 Haziran seçim akşamına dair bir belge açıklayacağı ifade edildi.
‘BELGE AÇIKLAYACAK’
Haber şöyle:
Muharrem İnce “yeni parti” çıkışının ardından başlayan polemiğin büyümesi üzerine 12 Ağustos Çarşamba günü açıklama yapma kararı aldı. Eylül ayı başında yapmayı planladığı bu açıklamayı öne çekmenin gerekçesini “ismi üzerinde oluşan siyasi tartışma rüzgârının boyutunun büyümesi” üzerine “strateji” değiştirme olarak düşünebiliriz. Peki, İnce 12 Ağustos’ta ne açıklayacak?
Edindiğim bilgiye göre açıklayacağı konunun başlığı kamuoyunda, CHP tabanında Muharrem İnce’nin ortadan kaybolmakla eleştirildiği “Cumhurbaşkanlığı seçim gecesiyle” ilgili... Özetle İnce ve yakın ekibinin iddiası, “CHP 60 bin sandığa gözlemci koymadı” olacak...
CHP Genel Merkezi’nin bu hamleden ve içeriğinden “kuvvetle ihtimal” haberdar olduğu kulisi de gelen bilgiler arasında. İnce’nin bu iddiasını belgeleriyle açıklaması bekleniyor. Bu noktada, İnce’nin açıklamayı yaptığı gün, “böylesi önemli bir açıklamayı yapmak, belgeyi duyurmak için neden iki yıl beklediği” sorusuna da yanıt vermesi gerekiyor. İnce’nin açıklamasını 12 Ağustos’tan daha erken bir tarihe çekme, öne alma ihtimali de bulunuyor...
Beyza Buldağ hakkındaki iddianame kabul edildi
Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sürecinde Boğaziçi Dayanışması isimli hesabı kullandığı gerekçesiyle tutuklanan ve yapılan itiraz süreci tahliye edilen Beyza Buldağ hakkındaki iddianame mahkemece kabul edildi.
26-02-2021 18:27

İleri Haber
İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sürecinde, Boğaziçi Dayanışması isimli hesabı kullandığı ve telefon numarasının sonu 12 olması gerekçesiyle tutuklanan Beyza Buldağ hakkındaki iddianame İstanbul 15 Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi. Buldağ’ın "Halkı kin, nefret, düşmanlığa tahrik etme" ve "suç işlemeye tahrik etmek" suçlarını işlediğine dair deliller ise Tevfik Fikret’in şiiri ve 700 kişinin gözaltına alınması oldu.
. @boundayanisma hesabını kullandığı iddiasıyla tutuklanan #BeyzaBuldağ hakkında düzenlenen iddianame İstanbul 15 Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi.
— AdaletİçinHukukçular (@adaletsosyalizm) February 26, 2021
20 farklı twitte "Halkı kin, nefret, düşmanlığa tahrik etme" ve "suç işlemeye tahrik etmek" suçlarını işledi iddia ediliyor.
İddianame’de, tutuklu bulunan öğrenciler için özgürlük talep eden paylaşımlar yapmak da suç olarak yer aldı.
Beyza Buldağ tutuklandıktan 5 gün sonra tahliye edilmişti. Duruşma günü henüz belli değil, önümüzdeki hafta belli olacak.#BeyzaBuldağYalnızDeğildir.
— AdaletİçinHukukçular (@adaletsosyalizm) February 26, 2021
Hulusi Akar: S-400'ler ihtiyaç olduğunda kullanılır
S-400'ler nedeniyle Türkiye'ye kısıtlamalar getirilmesinin, ''müttefiklik ruhuna uygun olmadığını'' söyleyen Hulusi Akar, "ABD çözüm için yazdığımız mektuba yanıt vermeli" ifadelerini kullandı.
26-02-2021 17:11

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rusya'dan alınan S-400 savunma sistemleriyle ilgili "Bu savunma sistemi tehdit ve tehlikeye karşı ihtiyaç duyulduğunda kullanılır. Türkiye'ye karşı bir taarruz niyeti yoksa kimseye zararı yok" dedi.
Öte yandan, S-400’lerin satın alınması nedeniyle Türkiye’ye kısıtlamalar getirilmesinin ‘müttefiklik ruhuna uygun olmadığını’ ve "ABD çözüm için yazdığımız mektuba yanıt vermeli" ifadelerini kullanan Akar"S-400 meselesi üzerinden ülkemize F-35 başta olmak üzere birtakım kısıtlamalar uygulanması müttefiklik ruhuna uygun değil" şeklinde konuştu.
YUNANİSTAN’LA YAŞANAN GERİLİM
Çeşme’de 'Yunanistan F-16’larının Türkiye gemisini tacizi' ile ilgili konuşan Akar, "Gerekli cevap verildi. Bu tutumun iyi komşuluk ilişkilerine uygun olmadığını bir kere daha ifade ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Barış Atay'a saldırı davası: Sanık İnan Ekmekçi hakkında yeniden 'zorla getirilme' kararı verildi
Barış Atay'a saldırı davasında sanıkların yargılanmasına bugün Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayla devam edildi.
26-02-2021 16:25

İleri Haber
TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay’a yönelik saldırıya ilişkin davada mahkeme, saldırın gruptaki 5. kişi olan İnan Ekmekçi’nin adresinde bulunamaması nedeniyle yeniden zorla getirilmesine karar verdi. Dava 26 Mayıs’a ertelendi.
İstanbul’da Kadıköy’de 30 Ağustos’u 31 Ağustos’a bağlayan gece bir grup kişi tarafından saldırıya uğrayan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay ile ilgili davada, saldırıyla bağlantılı İnan Ekmekçi isimli bir kişinin daha iddianamesi mahkeme tarafından dün kabul edilmişti.
Avukatların dosya içerisindeki HTS ve GPRS kayıtlarından yaptıkları araştırma ve incelemeler sonucunda olayla bağlantılı iki kişi daha tespit edilmiş, bir önceki duruşmada ise Osman Avşar isimli kişi hakkında iddianame düzenlenerek ana dosyayla birleştirilmişti.
'HTS KAYITLARI ALINSIN'
Sanıkların yargılanmasına bugün Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayla devam edildi. Duruşmaya sanıklar katılmazken, Barış Atay’ın avukatları mahkemede İnan Ekmekçi’nin kullandığı telefonun suç tarihindeki HTS kayıtlarının alınması ve ek rapor gönderilmesini talep etti. Avukatlar, Ekmekçi’den şikayetçi oldu.
YENİDEN ZORLA GETİRİLME MÜZEKKERESİ
Mahkeme, İnan Ekmekçi hakkındaki zorla getirme emrine verilen cevapta kendisinin adresinde bulunamaması nedeniyle sanık hakkında yeniden zorla getirilme müzekkeresi düzenlenmesine, İnan Ekmekçi’nin kullanmış olduğu telefonun 25 Ağustos-2 Eylül arasındaki HTS kayıtlarının alınmasına karar verdi.
Bir sonraki duruşma için 26 Mayıs’a tarih verildi.
CHP'li Emir belgelerle açıkladı: Aşı konusunda aracı firmaya milyon dolarlar aktarılmış!
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Çin’den alınan Sinovac aşısı için aracı Keymen firmasına sadece ilk parti için 12 milyon dolar ödendiğini faturalarıyla birlikte açıkladı.
26-02-2021 15:58

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Murat Emir, Çin’den alınan Sinovac aşısı için aracı Keymen firmasına sadece ilk partta 12 milyon dolar ödendiğini belirterek, "Sinovac alacağız diye bu aracı firmayı ve bu firmanın bakanlık içindeki yakınlarını, ortaklarını zengin etmeyi planlıyordunuz?" diye sordu.
Tüm aşıların ithali için aynı oranda komisyon verilirse toplam tutarın 50 milyon dolara ulaşacağını söyleyen Emir, “Onlarca aşı varken, Sinovac aşısının önünde giden aşı varken, bunları baştan dışlayıp illa da Sinovac alacağız diye bu aracı firmayı ve bu firmanın bakanlık içindeki yakınlarını, ortaklarını zengin etmeyi planlıyordunuz” diye sordu.
'HUKUKA VE AKLA UYGUN DEĞİL'
Türk gümrük ve vergi mevzuatına göre böyle bir durumun yaşanmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Emir, "Hukuka uygun olmadığı gibi akla da uygun değil. Bu para ödendi. Faturalara baktığınız da DMO’nun bedelsiz aşı için 12 milyon dolar ödediğini biliyoruz. 10 milyon 162 bin 123 aşı için ödenen para 121 milyon 945 bin 476 lira. İnanmazlarsa biz de bunların hepsinin faturası var" diye konuştu.
Emir, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında şunları kaydetti:
"1 milyon doz aşının bedelsiz olarak ithal edildiği ortada. İlgililerin yapması gereken DMO’nun bedelsiz aşı karşılığında 12 milyon dolar ödeme yapıp yapmadığını ivedilikle söylemeleridir. Ama bunu yapmadılar. Aracı firmanın kasasına 12 milyon dolar girdi mi girmedi mi? Sağlık Bakanı DMO’yu aramak yerine Çin’deki Sinovac firmasını arıyor. Firma da “Biz nakit akışı nedeniyle öylesine yazdık” demişler. Yani 1 milyon doz ücretliymiş de nakit akışı olsun diye ücretsiz yazmışlar. Bakar mısınız ciddiyetsizliğe?
Türk gümrük ve vergi mevzuatına göre böyle bir şey asla olanaklı değil. Hukuka uygun olmadığı gibi akla da uygun değil. Bu para ödendi. Faturalara baktığınız da DMO’nun bedelsiz aşı için 12 milyon dolar ödediğini biliyoruz. 10 milyon 162 bin 123 aşı için ödenen para 121 milyon 945 bin 476 lira. İnanmazlarsa biz de bunların hepsinin faturası var. Zaten bakanın açıklamasından lafı dolandırıyor ama paranın ödendiğini anlıyoruz. Bedelsiz olmaz diyor. Hayır, o 12 milyon dolar aracı firmanın ilk partiden aldığı komisyondur.
'AKLIMIZLA ALAY ETMEYİN'
Aracı var mı yok mu tartışması da sürüyor. Bir malı kendi hesabına ithal eden, sözleşme yapana aracı denir. Bakan aracı yok diyor. Sözleşmeyi Keymen firması ile yapıyorsunuz. Gümrük Giriş Beyannamesi burada. Bakanın sadece lojistik ve temsille sınırlı demesi tam bir saçmalık ve saptırmacadır. Aklımızla alay etmeyin. Keymen lojistik firması değil ki. Başka bir firmanın lojistiği yaptığını biliyoruz.
Bakan ne kadar saptırmaya çalışırsa çalışsın sonuç olarak Türkiye aracı firma üzerinden aşıları almış ve devasa boyutlarda komisyon ödemeye başlamıştır. Daha hiçbir sonucu ortada olmayan Sinovac aşısına bu kadar çabuk angaje oldunuz, diğer aşıları hemen neden dışladınız. Yoksa başka bir şeyler mi var. Birileri para mı kazanıyor diye sorduğumuzda hayır aracı yok diyorlar. Böyle bir tutarsızlık hiçbir bakana yakışmıyor, battıkça batıyorsunuz. Artık bir an evvel birazcık doğruları söylemeye başlayın.
Sözleşmenin ayrıntılarını verin dedikçe ticari sır diyorlar. Oysa artık fiyatı belli aşının. Milletin bilme hakkı var. Söz konusu olan kritik bir aşı. Salgından kurtulmanın yolu aşı, 83 milyonun sağlığı ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı söz konusu.
Aşı siyasetin malzemesi olmamalı. Aşının nasıl geldiği, arada birilerinin para kazanıp kazanmadığı, neden bu aşı için bu kadar ısrar edildiği soruları siyasi sorular mı? Yoksa 83 milyonun bilmesi gereken sorular mıdır?
Bu oranda komisyon verilirse toplam tutar 50 milyon doları bulabilir. Ama bunu biz tam olarak bilemeyiz. Tarafların bunu açıklaması gerekir.
Onlarca aşı varken, Sinovac aşısının önünde giden aşı varken, bunları baştan dışlayıp illa da Sinovac alacağız diye bu aracı firmayı ve bu firmanın bakanlık içindeki yakınlarını, ortaklarını zengin etmeyi planlıyordunuz. Bu soruyu sorarız."
(ANKA)
Altan Tan'dan 'Kandil fotoğrafı' açıklaması: 'Arşivde kalacağı söylenmişti'
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın ardından eski milletvekili Altan Tan da "Kandil fotoğraflarına" ilişkin açıklamalarda bulundu.
26-02-2021 15:00

Eski HDP’li vekil Altan Tan, Soylu’nun ekranlarda gösterdiği ‘Kandil fotoğrafı’yla ilgili "Bize bu fotoğrafların onların arşivinde kalacağı söylendi. Ama o zaman yayınlanan ve hiç tepki görmeyen fotoğrafların bugün suç delili gibi kamuoyuna sunulması da siyasi ahlaksızlıktır” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun katıldığı bir TV programında Halkların Demokratik Partili (HDP) siyasetçilerin Kandil'de çektirdiği fotoğrafları göstermesiyle başlayan 'çözüm süreci' tartışmaları tırmanmaya devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın ardından eski milletvekili Altan Tan da "Kandil fotoğraflarına" ilişkin açıklamalarda bulundu.
‘DEVLETE AİT BİR KOSTERLE İMRALI'YA GİTTİK’
Medyascope'tan Ferit Arslan'a konuşan Tan, şunları söyledi:
"O zaman iki önemli kuruluş vardı. Biri Milli İstihbarat Teşkilatı, öbürü de Kamu Güvenlik Müsteşarlığı. Bu yetkililerin gözetimi ve denetimi altında devlete ait bir kosterle İmralı'ya gittik. Ve yine devlet yetkililerinin izniyle ve görüşme esnasında Milli İstihbarat görevlisinin gözetiminde Abdullah Öcalan ile görüştük.
‘ÖCALAN'IN MEKTUBU MİT ARACILIĞIYLA HDP HEYETİNE VERİLDİ’
Niye Kandil'e gittik? Abdullah Öcalan o görüşme çerçevesinde kendi el yazısıyla arkadaşlarına yani Kandil'deki örgüt mensuplarına bu tartışmaları bitirmek için bir mektup yazdı. Bu mektup da bize verildi ve biz bu mektubu Kandil'e götürdük. Peki Abdullah Öcalan bu mektubu bize postayla mı gönderdi? Abdullah Öcalan tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı'nın elemanlarına, devletin güvenlik birimlerinin sorumlularına verildi. Onlar vasıtasıyla HDP heyetine teslim edildi."
‘ARŞİVDE KALACAK DENİLMİŞTİ’
Kandil'deki görüşme gecesinde Murat Karayılan'ın, gecenin ve mektubun hatırası için fotoğraf çektirdiğini, fotoğrafta kendisinin de olduğunu belirten HDP'li Tan, "Bazı arkadaşlarımız bu fotoğrafların farklı algılanabileceğini söyledi ancak bu fotoğrafların onların arşivinde kalacağı söylendi. Biz daha Türkiye’ye giriş yapmadan fotoğrafların Türkiye ve Avrupa basınında yer alması bir skandaldır. Ama o zaman yayınlanan ve hiç tepki görmeyen fotoğrafların bugün suç delili gibi kamuoyuna sunulması da siyasi ahlaksızlıktır" ifadelerini kullandı.
Uşşaki şeyhinin avukatı istismara maruz bırakılan çocuğu suçladı: 'O zaman akıllanmamış'
Müridinin 12 yaşındaki çocuğunu istismara maruz bıraktığı iddiasıyla tutuklu bulunan Uşşaki Tarikatı Şeyhi ‘Fatih Nurullah’ takma adlı Eyyüp Fatih Şağban, ikinci kez hakim karşısına çıktı.
26-02-2021 14:08

Çocuk istismarından yargılanan Uşşaki Tarikatı Şeyhi Eyyüp Fatih Şağban’ın avukatı, istismara maruz bırakılan çocuk hakkında “2 sene önce de tacize uğradığını tacize uğradığını söylüyor. O zaman niye tekrar dergaha gelmiş, demek ki akıllanmamış" şeklinde skandal ifadeler kullandı.
Müridinin 12 yaşındaki çocuğunu istismara maruz bıraktığı iddiasıyla tutuklu bulunan Uşşaki Tarikatı Şeyhi ‘Fatih Nurullah’ takma adlı Eyyüp Fatih Şağban, ikinci kez hakim karşısına çıktı.
İndependent Türkçe'den Can Bursalı'nın haberine göre, savcılık, sanığın tutukluluk halinin devamını talep ederken, Şağban'ın avukatı kumpas kurbanı olduğunu iddia etti ve dinletmek istediği tanıkların bu kumpasın şahidi olduklarını ileri sürdü.
Sanık avukatı ayrıca, "Hodri meydan diyoruz. Tüm telefonlara el konulsun, dökümleri çıkartılsın. Kumpas ortaya çıkacak" dedi.
Sanık avukatı ayrıca, "Müvekkilimiz Türkiye'nin nadide, mümtaz bir şahsiyetidir. 6 aydır tutukludur. Müvekkilimiz ile çocuğun annesi, babası ve halasının telefon kayıtları dosyaya konulsun, gerçek ortaya çıkacak" ifadelerini de kullandı.
SKANDAL İFADELER
"Çocuğun savcılık ve mahkemedeki ifadeleri tutarsız" iddiasında bulunan sanık avukatı, "Ben 12 - 13 yaşında bir çocuk olsam ve tacize uğrasam allak bullak olurum. Çocuk 2 sene önce de tacize uğradığını tacize uğradığını söylüyor. O zaman niye tekrar dergaha gelmiş, demek ki akıllanmamış" dedi.
Bu sözler üzerine mağdur çocuğun avukatları ile sanık avukatı arasında tartışma yaşandı.
‘PEDOFİLİ DEĞİL, FETÖFİL OLARAK GÖRÜYORUM’
Davada söz verilen sanık Eyyüp Fatih Şağban, "Bize pedofil denilmiş. Ben bunu pedofili olarak görmüyorum, Fetöfil olarak görüyorum. Kumpasa uğradım" dedi.
Savcılığın tutukluluğun devamı talebine ilişkin beyanda bulunan Şağban, "Yaşımın ileri olması, sağlık sorunlarımın baş göstermesi nedeniyle tutuksuz yargılanmak istiyorum" diye konuştu.