Mücadele arkadaşı, Hasan Oğuz’u anlattı: ‘Fedakâr, yiğit, bayrak taşıyıcı bir işçi önderiydi…’
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden inşaat işçisi ve Dev Yapı-İş İstanbul Avrupa Yakası Temsilcisi Hasan Oğuz ile salgın sürecinde şantiyelerin durumununu, Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut ile konuştuk. Oğuz hakkında, "Sendikamız, inşaat işçileri ve işçi sınıfı yiğit bir neferini üretim baskısı ve alınmayan önlemler sonucu kaybetti. Üzüntülüyüz öfkeliyiz" diyen Karabulut, salgınla ilgili ise "Ölümle burun buruna çalıştığımız şantiyelerde risk daha da arttı" ifadelerini kullandı.
Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: [email protected]
AKP iktidarının 18 yılında en büyük talanın yaşandığı sektör inşaat sektörü. Bu süre boyunca birçok ‘süper’ yandaş zengin çıkarılan sektörde çalışan 3 milyona yakın emekçi ise patronların zenginleşmesine oranla gittikçe daha ağır, güvencesiz bir çalışma ortamı ve hak gasplarına maruz bırakılmış durumda.
Sektörde durum böyleyken dünyayı etkisine alan ve ülkemizde de yaygınlaşan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını inşaat işçileri için zaten her an karşı karşıya oldukları iş cinayetlerine, virüs tehdidini de ekledi. Hükümetin inşaat patronları için ‘önlem’ adımları atması, emekçileri salgın tehdidinden kurtaracak ücretli izin gibi uygulamaları hayata geçirmemesi nedeniyle milyonlarca emekçi bir yandan virüs, bir yandan işsizlik baskısıyla karşı karşıya kaldı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası’nın (Dev Yapı-İş) İstanbul Avrupa Yakası Temsilcisi olan inşaat işçisi Hasan Oğuz, Covid-19 nedeniyle 13 Nisan’da genç yaşta hayatını kaybetti.
(Dev Yapı-İş İstanbul Avrupa Yakası Temsilcisi Hasan Oğuz )
Hasan Oğuz ve salgının şantiyelerdeki durumunu, Dev Yapı-İş Genel Başkanı, Özgür Karabulut ile konuştuk…
‘MÜCADELE BAYRAĞININ TAŞIYICISI İDİ…’
Sendikanızın temsilcisi, işçi hakları için mücadelenin en ön saflarında olan bir işçi önderi, aynı zamanda alın teriyle yaşayan bir emekçi, Hasan Oğuz’u çok genç yaşta kaybettik. Hem bir insan, hem bir emekçi, hem de mücadele arkadaşınız olarak Hasan Oğuz’u bir de sizden dinlemek isteriz…
Hasan genç, dinamik, temas ettiği herkese umut veren, bulunduğu her alanda sınıfın çıkarları için mücadele eden bir işçiydi. İşçilik yaşamı küçük yaşta inşaat işçiliği ile başlamış. Bir dönem tekstil atölyelerinde de çalışmış ama uzun yıllardır inşaat işçiliği yapıyor ve inşaat işçilerinin insanca çalışma ve yaşam koşullarına ulaşması için mücadele ediyordu. Hasan, İnşaat-İş Sendikası’nın da kurucularındandır. 10 Ekim Ankara Katliamı’nda yitirdiğimiz barış şehitleri Serdar, Erol, Tekin Abi ile çalışma yürüten bir işçiydi. 3 yıldır birlikte mücadele ettiğimiz Hasan fedakarlığı, öncülüğü ile bilinen bir işçi önderiydi. İnisiyatif alan, pratikte uygulayan biriydi. Sendikamız, inşaat işçileri ve işçi sınıfı yiğit bir neferini üretim baskısı ve alınmayan önlemler sonucu kaybetti. Üzüntülüyüz öfkeliyiz… Hasan, Fukara Tahir’den İsmet Demir’e, Necmettin’den Tekin Abi’ye, Serdar’a, Erol’a kadar elden ele geçen mücadele bayrağının taşıyıcısı idi. Şimdi o bayrak bizim ellerimizde, gelecek kuşaklara taşınacak…
‘ÖLÜMLE BURUN BURUNA ÇALIŞTIĞIMIZ ŞANTİYELERDE RİSK DAHA DA ARTTI’
Hasan Oğuz, Galataport şantiyesinde çalışıyordu. Salgının ülkede yayılmasıyla birlikte 20 Mart’ta işçiler Galataport şantiyesinde hiçbir önlem alınmadığı için iş bırakmıştı. 3 Nisan’da şantiye işçileri arasından 3 kişide koronavirüs tespit edildi. 7 Nisan’da Hasan Oğuz kalp krizi geçirdi ve ardından Covid-19 tedavisi uygulandı. Hasan Oğuz’un ölüm nedeni ‘bulaşıcı hastalık’ olarak kayıtlara geçti. Şantiyede işler ancak 14 Nisan’da, işçilerin verdiği mücadele sonucu durduruldu. İşçilerin eyleminin ardından ortaya çıkan vakalara rağmen işçiler göz göre göre virüsle baş başa bırakıldı diyebilir miyiz? Vaka sayısında bir artış var mı?
Salgının ortaya çıkmasıyla birlikte bizlerin çalışma ve aynı zamanda yaşama alanı olan şantiyeler gündeme geldi. Yüzlerce işçi dip dibe çalışıyor, hiçbir önlem alınmadan ortak kullanım alanlarını kullanıyordu. Bu, salgının yayılmasına zemin hazırlayan koşulların başında gelir. Bilim insanlarının, uzmanların önerileriyle fiziksel mesafe, hijyen koşulları, vücut direncini artıran beslenme şartları yerine getirilmesi gerekirken, şantiyelerde ne yazık ki bu mümkün olmadı. Zaten şantiyelerde barınma, beslenme ve çalışma koşulları son derece kötü idi. Birde buna salgın eklenince ölümle burun buruna çalıştığımız şantiyelerde bu risk daha da artı. Hem virüsün kendisi, hem de virüs bulaşı tedirginliği işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından açık tehdit oluşturuyordu. İlk günden itibaren bu alanda mücadele eden sendikalar olarak taleplerimizi, önerilerimizi sunduk. Patronları ve siyasi iktidarı önlem almaya çağırdık. Açık konuşmak gerekirse örgütlülük düzeyimiz düşük olduğundan bu önerilerimiz karşılık bulmadı.
(Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut)
‘ÖNLEM ALIN’ ÇAĞRILARI YAPILAN İŞÇİLER TEHDİT EDİLDİ’
Bakanlıklar tarafından genelgeler gönderildi, sözde ‘önlemler’ alınmaya başlandı ama bu önlemler yeterli olmayınca ve şantiyelerde olumsuz görüntüler ortaya çıkınca arkadaşlarımız ve şantiyede çalışan işçiler tepkilerini koydular. Galataport şantiyesinde taşeron firmada çalışan bir grup işçi iş bırakma eylemi yaptı. Buna rağmen ana firma önlem almak yerine eylem yapan işçileri işten çıkardı. En son 3 Nisan’da, 3 işçide pozitif vaka tespit edildiği duyulunca yine ‘önlem alın’ çağrıları yapıldı. Ama önlem almak bir yana, bunu dillendiren işçiler formenler tarafından tehdit edildi. Bu tedirgin ve gergin çalışma yaşamının ortasında Hasan kalp krizi geçirdi, şantiye revirinde yapılan kontrollerin ardından hızla hastaneye sevki sağlandı. Kalbi duran arkadaşımızın kalbi yeniden çalıştırıldı ve iki stent takıldı. Hastanede yapılan kontrollerde çekilen tomografide Covid-19 belirtileri olduğu görüldü. Hasan’ın bünyesi bu duruma 5 gün dayanabildi maalesef…
Şantiyede Hasan ile birlikte toplam 5 vaka var bildiğimiz. Her gün yapılan kontrolde, ateşi yüksek olanlar izolasyona alınıyor. Kontrolleri yapılıp tedavi olduktan sonra şantiyeye geri geliyorlar, ya da işi bırakmış oluyorlar. Bize yansıyan başka bilgi yok, zaten sağlıklı bilgide alamıyoruz. Tüm ülkede olduğu gibi şantiyede de şeffaf yürütülmüyor süreç. Samanlıkta iğne arar gibi uğraşıp bilgi alıyoruz. Tüm çağrılara rağmen işi durdurmadılar. Ta ki 14 Nisan’a kadar. Hasan’ı uğurladığımız gün cok az sayıda işçi iş bırakmıştı, bir kısmı uğurlamaya da geldi. Orada Hasan’a söz vermiştik, “ölüm saçan bu şantiyeyi durduracağız, başka Hasanlar ölmeyecek” diye. 14 Nisan günü de iş bırakma yapıldı. Bizim çağrılarımızın geniş bir şekilde yaygınlaşmaması nedeniyle yine çok az bir katılım oldu çağrımıza; toplasanız 50-60 işçi denilebilir. Öğle yemeğinde bilindik görüntüler yaşandı. Hasan’ın fotoğrafını paylaşanlar tehdit edildi. Saat 12.00’de DİSK ve bağlı sendikalar olarak İŞKUR önünde basın açıklaması gerçekleştirdik. Burası Galataport’un tam karşısına denk geliyor. Bir kez daha çağrı yaptık, “durdurun bu şantiyeleri” diye… Ardından biz saat 13.00’dA şantiye önüne gittik. Salgından kaynaklı son derece sınırlı tuttuk sayıyı. Çağrı bile yapmadık. Şantiye önünde basın açıklaması yaparken yüzlerce işçi bizi seyrediyordu. Burada da çağrımızı yineledik; “durduracağız bu ölüm saçan şantiyeyi” dedik.
‘DÜN İŞÇİLERİ VİRÜSLE KARŞI KARŞIYA BIRAKANLAR, BUGÜN DE AÇLIKLA KARŞI KARŞIYA BIRAKTI’
Oradayken arayan, mesaj atan işçiler oldu. Yaklaşık 1 saat sonra da şantiyenin 4 Mayıs’a kadar durdurulduğu haberi geldi. Üyelerimizin olduğu bazı taşeron firmalarda ücretli izin olurken, bazı firmalar ise zorla ücretsiz izin formları imzalattılar. Virüsten kurtuldular ama açlığa, sefalete terk edildiler. Buna karşı da hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz ama ne yazık ki o gün Meclis kendilerine tatil kararı alırken, bize ise patronların tek taraflı karar alabildiği ücretsiz izin yasasını çıkardı. Dün işçileri göz göre göre virüsle karşı karşıya bırakanlar, bugün de açlıkla karşı karşıya bıraktı.
‘İNŞAAT PATRONLARI HER KURUM TARAFINDAN KORUNUYOR’
AKP’nin 18 yıllık iktidarında ekonomide bel bağladığı sektör olan inşaat sektörü aynı zamanda iş cinayetlerinin, güvencesiz çalışmanın, hak gasplarının da en yoğun yaşandığı sektör olarak göze çarpıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da koronavirüsle ilgili ‘önlem paketi’ adı altında açıkladığı düzenlemelerde konut alımına dönük kredi kolaylığı sağlandığını söylemişti. Dev Yapı-İş ise 1 Nisan’da yaptığı açıklamada, hasta inşaat işçileri test yapılmadan memleketlerine gönderildiğini ve son 15 günde sadece İstanbul’da 15 bin 191 inşaat işçisinin işten çıkarıldığını duyurmuştu. Şunu sormak istiyorum, kredi kolaylığı sağlanması inşaat sektörünü ve bu alanda çalışan işçileri nasıl etkiledi? Salgının şantiyelerdeki bilançosuna dair elinizdeki veriler ne diyor?
İnşaat iş kolu örgütlülük düzeyinin düşük olmasının yanında rantın, talanın en fazla görüldüğü iş kolu. Nerdeyse son 10 yılda betona gömülmeyen yer kalmadı. Doğal alan, SİT alanları, kentsel dönüşüm alanları yandaş firmalar tarafından talan edildi. Kendi zenginlerini yarattılar. Neredeyse her şeyi betona endeksledikleri bir ekonomik programları var. Müteahhitler TOKİ eliyle kendi kasalarını doldurdular, akan ranttan beslendiler. Haliyle her adımda da burayı destekleyen bir şeyler çıkarıyorlar. İnşaat patronları her kurum tarafından korunuyor. Toplu işten çıkarmak yasak ama binlerce inşaat işçisi sadece İstanbul da işten çıkarıldı, toplu işten çıkarma yasağından ceza almamak adına istifa gösterildi. Müdahale edip düzelttiklerimiz var ama bu devede kulak kalır. Şikayetleri görmüyorlar bile, sözde çift bordro uygulaması var ama yüz binlerce işçi daha yüksek ücret almasına rağmen asgari ücretten yatıyor sigortaları.
‘SONUÇLARI HAZİRANDA GÖRECEĞİZ’
Devletin kendi kasasına girmesi gereken para, inşaat patronlarının kasasında kalıyor. Bunlar yetmezmiş gibi bir de onlarcasının vergi borcu silindi. İşçilerin maaşları düşük gösterildiği için şimdi işsizlik parasını da az alacaklar. Bizim emeğimizi de geleceğimizi de çalıyorlar. Devlet de bunlara kol kanat geriyor. Net sayı ne yazık ki elimizde yok. Nisan başında hazırladığımız raporda sadece İstanbul da 15 binin üzerinde işten çıkarma olduğunu (50’den fazla çalışanı olan 726 işletme incelenerek bulundu) tespit ettik. Bu verileri ülke genelinde düşündüğümüzde daha vahim bi tablo var ve sonuçlarını ancak haziran ayında görebileceğiz.
‘PATRONLARA EKONOMİK KALKAN OLUNDU, İŞÇİLERE ÖLÜMÜNE ÇALIŞMA VE AÇLIK DAYATILDI’
İktidar bir yandan “evde kalın” çağrıları yaparken, bir yandan da ücretli izin gibi uygulamaları hayata geçirmeyerek emekçileri virüsün insafına bırakmış durumda. Ancak salgın sonrası atılan adımlar bir şeyi daha ortaya koyuyor ki sadece virüs değil, emekçiler patronların da insafına bırakılmış durumda. Son yapılan düzenlemeyle “işsizlik yasaklanıyor” adı altında ücretsiz izin uygulaması meşrulaştırıldı, grevler yasaklandı. Ücretsiz izne çıkarılan emekçilere ise günlük 39 lira 24 kuruş ödenecek. Sizin bu düzenlemeyle ilgili değerlendirmeniz nedir?
Emek ve işçi düşmanının ayyuka çıktığı bir durumla karşı karşıyayız. Patronlar rahat yaşasın diye işçilere, emekçilere, ölümüne çalışma dayatılıyor. İtiraz edene ise açlık ve sefalete mahkum ediliyor. Yasaya ilişkin de iki yüzlüce bir durum söz konusu. “İşten çıkarmak yasaklanıyor” diyerek, ücretsiz izne çıkarmayı yasallaştırdılar. Patronların yıllardır istediği bir durumdu bu çünkü ücretsiz izin işçinin onayına bağlıydı, işçi onay vermezse ücretsiz izne çıkarmak yasaktı. Şimdi bu yasağı kaldırdılar, fırsatçılık yaptılar. İşten çıkarmak ise yasaklanmadı, yalan söylüyorlar. En fazla işten çıkış sebebi 25/2. madde ve bu maddeye göre yine işten çıkarma yapabiliyorlar. Patronlara ekonomik kalkan olunurken, işçilere ya ölümüne çalışma, ya da açlık, yoksulluk, sefalet dayatılıyor.
‘İKTİDAR TALANDAN VAZGEÇSİN, KAYNAKLAR MİLYONLARCA İŞÇİYE YETER’
Salgına karşı emekçiler için gerçekçi çözüm nedir?
Zorunlu sektörler haricindeki tüm işletmeler durdurulmalı. İşçilere ücretsiz izin verilmeli. İşsizler, yoksullar, göçmenler başta olmak herkese asgari ücret tutarında ekonomik destek verilmeli. Temel geçim ve hijyen ürünlerine ulaşım kolaylaştırılmalı, ihtiyacı olanlara ücretsiz verilmeli. Kira, fatura ve kredi borçları salgın süresince faizsiz ertelenmeli. “Kaynak yok” diyenlere de şunu söyleyelim:
Hayır kaynak var. İşsizlik fonunda biriken para 15 milyon yurttaşa 3 ay asgari ücret tutarında ödeme yapmaya yeter. Siyasi iktidar talandan, şovdan vazgeçsin, milyonlarca işçiye yeter. Savaşa, örtülü ödeneğe ayırdıkları kaynağı buraya ayırsınlar, kimse mağdur olmaz. Yetmez ise yıllardır kene gibi kanımızı emerek zenginleşenlere, servetlerine servet katanlara Servet Vergisi koysunlar. Kimse açıkta kalmaz.