Metin Çulhaoğlu külliyatına ön notlar

Metin Çulhaoğlu külliyatına ön notlar

Günümüzde, bir insan devrim ve sosyalizmin gerçekleşmesi olasılıklarından da bağımsız olarak salt daha gelişkin bir birey olmak için bile sosyalizmle bir şekilde ilişkilenmek zorundadır.

Ufuk Akkuş

Marksist teorinin gelişimine çok önemli katkılar sunan, Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Metin Çulhaoğlu; 18 Ağustos 2022 tarihinde dostlarının, yoldaşlarının ve sevenlerinin katıldığı hüzün dolu ve görkemli bir törenle sonsuzluğa uğurlandı. 75 yıllık ömrünün 55 yılını örgütlü sosyalist mücadele içinde geçiren Çulhaoğlu’nun sahip olduğu  iddialı mütevazı tavrı, inançlı ve inatçı kişiliği, disiplinli ve çok yönlü aydın özelliği gibi değerleri gönlümüzde ve anılarımızda yer etmeye devam edecek. Devrimci teori ile devrimci pratiği damıtarak özlü yapıtlar ortaya koyan Çulhaoğlu bizlere okunması, tekrar tekrar okunması, üzerinde düşünülmesi, tartışılması ve geliştirilmesi gereken pek çok makale, kitap, günlük yazı, tebliğ, röportaj, panel, sempozyum sunumları ve söyleşileri miras bırakarak aramızdan ayrıldı.

Bu yazıda, söz konusu teorik mirasın önemli bölümünü oluşturan Çulhaoğlu kitaplarının kısa tanıtımı ve içeriğine ilişkin bazı ön notlar düşülecektir.

Çulhaoğlu 2020 yılında kaleme aldığı son kitabı “Gençlerle Baş Başa Sosyalizm” de sosyalist düşünceye ilişkin sohbet niteliğinde bir denemeye girişiyor. Genç bir üniversite öğrencisi ile sosyalizm üzerine akıcı bir sohbetten yola çıkan ve temel olarak sosyalizm, marksizm, komünizm, devrim gibi kavramlara açıklık getirilmeye çalışılan kitap, sadece gençlere yönelik olmayıp bu konulara ilgi duyan yetişkin okurlara da hitap etmektedir. Hemen bütün yazılarında yer bulan mizahi bakışı bu kitabında daha belirgin bir şekilde sunan Çulhaoğlu; tarih, felsefe, ekonomi, sosyoloji, siyaset ve edebiyattan da beslenen sohbeti akıcı ve ilgi çekici bir şekilde sürdürmüş olup kitabın sonunda da sohbetin dışında kalan terimleri içeren bir sözlükçeye yer vermiştir.

Çulhaoğlu’nun “Gençlerle Baş Başa Sosyalizm” kitabından biraz daha derinlikli olan ve 1988 yılında ilk basımı yapılan “Tarih, Türkiye, Sosyalizm Bir Mirasın Güncelliği” kitabının, 2016 yılında Yordam Kitap tarafından beşinci baskısı yapılmıştır. Çulhaoğlu beşinci baskıya önsözde; Marksizme duyulan ilginin artmasını, marksizme alternatif olarak gösterilen sistemlerin ve yaklaşımların büyük bir hızla itibar yitirmesinden kaynaklandığını dile getirir. Çulhaoğlu’na göre; marksizm görece dar bir çevre dışında içine girip derinlere dalınacak, bir meşgale olarak görülmemiştir. Ama, genel olarak sol siyaset, süreç içinde geldiği uğraklarda, özellikle de kimi kritik dönemeçlerde marksizme şöyle bir dönüp bakmak, belki eski doğruları yeniden hatırlama ve tazeleme ihtiyacı duymuştur. Marksizmin gücü de güncelliği de başka hiçbir sistemin açıklayamadığı durumlarda kendine baktırmasından kaynaklanır.

Marksist klasikler aracılığıyla tarih ve gelecek tahayyüllerinde kuramsal ve pratik bir gezinti olan kitapta; 19. Yüzyıl kuramsal, 20. Yüzyıl ise kuramsal ve pratik bakış çerçevesinde değerlendirilerek, marksizmin iradecilik, indirgemecilik, belirleme ve ekonomizm gibi sorunlu alanları konusunda çözümlemelerde bulunuluyor. Marksist yöntem ve kavramlar üzerinde durarak Marksist kuramın kendi iç gelişimi ve evrimini ortaya koyan ve daha sonra da geçmişte bulunan somut tahlil örneklerini sergileyen Çulhaoğlu, ortaya çıkan malzemenin ararcılığı ile Türkiye’nin 100 yıllık somut tarihsel gelişimine bakıyor. Böylece Türkiye yakın tarihinin ideolojik üstyapısal biçimlenmesi ve bunun Türkiye sosyalist hareketine etkileri gündeme alınıp değerlendiriliyor. Başka bir deyişle, toplumsal formasyonun bir parçası olarak sınıf ile o sınıfın üstyapıdaki ideolojik ve kültürel etkinliği arasındaki ilişki ele alınıyor. Batı ve Türk edebiyatından verilen örneklerle bireyleşme meselesine de eğilen Çulhaoğlu; 1961-1971 döneminin ham strateji tartışmalarından, yakın dönemin birey odaklı saptırma girişimlerine dek yaşanan zengin deneylerin ve insan birikiminin, Marksist teoriye canlı ve yaratıcı bir biçimde yaklaşması ve daha önemlisi kendi gelişkinliği ile teorik birikimini yeni bir örgütsel potada birleştirmesinin gerekliliğini vurguluyor.

1997 yılında Sarmal Yayınları, 2015 yılında ise Yordam Kitaptan çıkan “Binyıl Eşiğinde Marksizm ve Türkiye Solu” eseri Çulhaoğlu’nun Marksist teori konusundaki en derinlikli ve kapsamlı kitabıdır. Çulhaoğlu’na göre Türkiye solu, pratik siyasetini zenginleştirmek için mutlaka derinleşmek zorundadır. Böyle bir derinleşmenin mekanı ise Marksizmin o hep yüzeyinde gezinilen düşünce zenginliği ve pek girilmeyen alanlarıdır. Marksizm, günümüz dünyasının olguları için sanıldığından çok daha fazla yanıt ve ipucu içermektedir. Kendi ifadesiyle,  “Gelenek’te” yazarken altına girmiş olduğu borç bu çalışmada bir ölçüde ödenmiştir. Bahsedilen borç ise “yeni bir Marksist ekol yaratma” ve “özgül bağlamlı devrim kuramlarıdır.” Çalışmada bu kavramlara özel bir bölüm ayrılmaz ancak çalışmanın bütününe bakıldığında bu kavramların içini doldurmada işlevli olduğu görülür. Marksist ekol yaratmak şu anlama gelir: Türkiye’de düşüncenin gelişip zenginleşmesi, marksizmin yeniden canlandırılmasıyla, değişik alanlara doğrudan ya da dolaylı olarak uzanan bir üretimin ekseni konumu haline gelmesiyle mümkün olacaktır. Özgül bağlamlı devrim kuramı ise; bir devrim kuramının inşasında ülke ya da yerellik neresiyse oraya çok özel, derinlikli ve yaratıcı göndermeler yapılmadığı, oranın koşullarından özel olarak beslenilmediği sürece teorisizm tehlikesi kaçınılmazlaşacağını ifade eder. Devrim kuramının yaşamsal girdileri kapitalizmin kavram ve yasalarına göre çok daha fazla üstyapı kaynaklı ve belirlenimli olduğu için kuram daha fazla özele zorlanacaktır. 

Çulhaoğlu bu kitabında bugüne kadar Marksist kuramda yanlış anlaşılan ya da yorumlanan özel alanlara ilişkin kapsamlı analizinin yanı sıra 70 yıllık reel sosyalizmin, Marksizmin gelişimi üzerindeki etkilerinin nasıl değerlendirilebileceğinin de üzerinde durur. Ayrıca Marksizmin özne-nesnellik, tikellik-bütünlük, temel-üstyapı, bilinç-ideoloji gibi geleneksel ikilemlerine nasıl yaklaşılabileceği konusunda sarih ve güçlü yaklaşımlar geliştirir. Batı Marksizminin önemli düşünürlerinden Lukacs, Althusser ve Gramsci de ayrı bir bölüm de ele alınarak onların düşünce sistematiğinin ana hatları özetlenir. Ancak hiçbirinin ne tarihte ne de gelecekte “izm” boyutunda bir etkisinin olduğunu dillendiriri ki bu öngörüsüne karşıt bir durum şu ana kadar ortaya çıkmamıştır ve  çıkacağı da yoktur. Günümüzün ideolojik ağırlığı başlığını taşıyan bölümde de Türk solunun postmarksist ve postmodernist düşüncelerin etkisinin altında kalmalarının arka planı gözden geçirilerek eleştiriler getiriliyor.

“Gelenek Yayınevi” tarafından Kasım 1991’de basılan “Solda Yürüyüş Polemiği 1975-1980”  adlı kitabında Çulhaoğlu, 1975-1980 yılları arasında çıkan haftalık yayın organı “Yürüyüş” dergisinde çıkan yazılarının önemli bölümünü derleyerek sol kamuoyuna sunmuştur. Derlemenin amacının o dönemde ağır bir bunalım yaşayan Türkiye solunun aynı anda hem cüretkar hem de alçakgönüllü olması gerektiğini vurgulamak olarak belirtilir.  “Cüretkar olmak, geçmişteki et ve but her ne ise onun açıkça ortaya konulması anlamına geliyor. Böyle bir cüretin pratik yararları vardır. Çünkü böyle bir açıklık Türkiye solunun ideolojik düzeyinde her şeye rağmen ciddi bir ilerleme olduğunu ortaya koyacaktır. Alçakgönüllülükte ise Türkiye solundaki bütün doğruların son yıllarda kerameti kendinden menkul bazı çevrelerin iç silkinişleriyle yaşandığı yolundaki yanılsamaların aşılması açısından zorunludur. Bu ikisinin bir arada yürütülmesi Türkiye solunda kendi başına radikal bir silkiniş yaratmayacaktır elbette ama ayakların daha sağlam biçimde yere basmasına önemli katkılar sağlayacaktır.”  

Sosyalist ülkeler çözülme sürecindeyken 1989 yılında “Sovyet Deneyinden Siyaset Dersleri” kitabını yazan Çulhaoğlu, kitabın ana temalarından birinin SSCB’deki (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) üst düzey yönetici kadroların teorik ve ideolojik zayıflıkları olduğunun altını çizer. 2018 yılında Yordam Kitap tarafından yeni baskısı yapılan kitapta “Çöküşün temel nedeni ekonomik, teknolojik vb olmadığı, asıl nedenin ideolojik boşluk” olduğuna işaret edilir. Sermaye birikim süreçleri ve maddi olguların temel belirleyiciler durumunda olduğu kapitalist toplumlarda ideolojinin yeri elbette vardır ve önemlidir. Ancak söz konusu maddi olguların ortadan kalktığı bir toplumda ideoloji artık başat konuma gelir. Kuruluş sürecinin maddi gereklilikleri için sergilenen çabaların bir o kadarının da ideoloji alanında sergilenmesi gerekir. Sovyetlerin 1989 yılı baharında net bir fotoğraf çektiğini söyleyen Çulhaoğlu, Sovyetler Birliği’nde 1920’lerden 1930’lara uzana kesitte NEP (Yeni Ekonomi Politika) ve kolektivizasyon uygulamaları ile sanayileşme hamlesine ardından 1980’li yıllardaki glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden yapılanma) politikalarına yoğunlaşıyor. Bu süreçte işçi köylü ittifakının çözülmesi, parti yönetimindeki ve “Bilim Akademisi” kadrolarının ideolojik zaafları, farklı dönemlerdeki sağ ve sol sapmalar, Buharin, Preobrajenski, Lenin, Troçki ve Stalin gibi Bolşevik önderlerin sosyalizmin belli konularına farklı yaklaşımları kitapta ayrıntılı bir şekilde değerlendiriliyor ve olası yeni deneyimler için aynı hataların tekrarlanmaması uyarsısı yapılıyor. 

Kronolojik bir sırayla değil de belli bir bağlamda bahsettiğimiz Çulhaoğlu kitapları içinde önemli bir eser de YGS Yayınlarınca 2002'de basılan üç ciltlik “Doğruda Durma Felsefesi”dir. Metin Çulhaoğlu’nu uğurlama töreninde konuşan Hayri Erdoğan, baskısı tükenen kitabın yakında “Yordam Kitap” tarafından basılacağı haberini vermiştir. Kitap; ağırlıklı olarak Çulhaoğlu’nun Sosyalist Politika, Gelenek, Sosyalist İktidar ve Marksizm ve Gelecek dergilerindeki yazılarından oluşmaktadır. “Doğruda Durma Felsefesi”, Çulhaoğlu’nun siyasi hayatı boyunca ilmek ilmek ördüğü ve teori ile pratiğin birliğinden oluşturduğu ve Türkiye sosyalist kamuoyuna aktardığı bütünsel ve sistematik bir pusuladır aslında. Kuramsal düzeyde ve örgütlü mücadelede devingenliği sistematize ve berrak bir biçimde çözümleyerek doğruda durmayı ilke edinmiş Çulhaoğlu bizlere bıraktığı kuramsal miras ve değer aktarımı sayesinde devrim ve sosyalizm mücadelesinde ve gönüllerde hak ettiği yaşamı sürdürmeye devam edecektir. Ne mutlu bize ki bu topraklardan Metin Çulhaoğlu geçti ve bizler onunla aynı tarih diliminde yaşadık.

DAHA FAZLA