Meral Danış Beştaş: Birinci parti, üçüncü partiyi siyaset dışına itmeye çalışıyor

Meral Danış Beştaş: Birinci parti, üçüncü partiyi siyaset dışına itmeye çalışıyor

HDP'li Meral Danış Beştaş, partisine yönelik son operasyonları İleri Haber'e değerlendirdi.

Mehmet Fırat Özgür- @zgr_frt

Kobani olaylarının üzerinden geçen 6 yılın ardından, 25 Eylül'de  sabah saatlerinde yapılan operasyonla eski HDP’li milletvekilleri ve belediye eşbaşkanları gözaltına alındı. Diğer yandan o dönem partinin MYK’sinde olan milletvekilleri hakkında da fezleke hazırlanacağı iddiaları öne sürüldü. 

Kobani olaylarında yaşananları, HDP’nin tutumunu ve partilerine dönük son operasyonları HDP Grup Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’la konuştuk.

'BU OPERASYONLA HERKESİN ÇIPLAK GÖZLE GÖREBİLECEĞİ BİR TABLO ORTAYA ÇIKTI'

Bu operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi hedefini nasıl görüyorsunuz?

Bu operasyon aslında HDP’ye yönelik sistematik planlı saldırıların bir parçası. Daha önce partimiz hakkında yapılan konuşmaların, hedef göstermelerin, linç ettirmenin ve TV kanallarında gece gündüz tartıştırmanın aşamalarından bir tanesi. Bizim için yeni bir şey değil maalesef. Fakat bu sefer artık herkesin çok daha çıplak bir gözle görebileceği bir tablo ortaya çıktı: ‘Bu kadarı da olmaz’. Yani 6 yıl önce olan ve hukukla veya suçla bir ilişkisi olmayan bir mesele yargı konusu yapılıyor. İktidar adeta topluma “Biz istediğimiz kişi ya da parti için istediğimiz zaman bir gerekçe yaratırız ve gözaltına alır, soruştur yargılarız” mesajı veriyor.

Bu operasyonun hiçbir yerinde ne bir hukuk kuralından ne de bir etikten söz edilebilir. Bunu kabul etmemiz, sineye çekmemiz mümkün değil. Çünkü Kobani olayları dediğimiz süreç, Çözüm Süreci’nin devam ettiği, hükümetle görüşmelerin sürdüğü, o dönem Eş Genel Başkanımız olan Demirtaş’ın dönemin başbakanı Davutoğlu ile görüştüğü, uluslararası güçlerin IŞİD’e karşı bir koalisyon oluşturduğu ve IŞİD’in Kobani’de kitlesel katliamlara giriştiği bir dönemde yaşanan bir mesele. Kobani olaylarından 5 ay sonra Dolmabahçe’de mutabakat imzalandı. Olayın üzerinden 1 yıl geçip Cumhurbaşkanı kendi bitirdiği Çözüm Süreci’nin ardından bu konuda ara ara “Şu kadar vatandaşımızın katili” gibi asla kabul edilemez sözlerle partimize ve eş genel başkanlarımıza saldırdı.

'ÇOK YAKIN BİR TEHLİKE OLUŞTUĞU ORTAYA ÇIKTI'

Muhalefette yer alan CHP, İyi Parti, Deva, Gelecek, Saadet gibi partilerden kamuoyuna yansımayan bir mesaj, telefon veya ziyaret gündeme geldi mi?

Yoğun bir dayanışma oldu. Hem telefonlar hem ziyaretler basına kısmen yansıdı. Demokratik kamuoyunda da bir hassasiyet oluştu. Çünkü artık herkes şu gerçeği gördü: Bu son saldırıyla sadece HDP’ye değil aslında, muhalif olan, iktidardan farklı düşünen, bu düzeni kabul etmeyen herkese yönelik çok yakın bir tehlike oluştuğu ortaya çıktı aslında. “Ben istediğim zaman 6 yıllık, 10 yıllık dosyayı çıkarırım” diyor iktidar. Şunu hatırlatmak isterim ki bu soruşturma 5 yıl önce açılmış, MYK üyelerimiz ifade vermiş hatta bazıları ifade vermek istemiş ve geri gönderilmiştir. Bugüne kadar dosyanın kapağı açılmamış. Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında ikinci tutuklama kararının üzerinden 1 yıl geçmişken tekrar ortaya çıkarılıyor. Kamuoyu, hukukçular, insan hakları savunucuları ve muhalefet bu operasyonun yargılamayla hukukla hiçbir ilgisi olmadığını görüyor aslında. Bu nedenle itiraz bu kadar yüksek. Dolayısıyla diğer partilerin aramaları kamuoyuna yansıdı.

'BİRİNCİ PARTİ, ÜÇÜNCÜ PARTİYİ SİYASET DIŞINA İTMEYE ÇALIŞIYOR'

AKP-MHP koalisyonunun bir gündem değiştirme çabası içinde olduğunu düşünüyor musunuz?

Temel gündem budur aslında. Temel gündem partimize yönelik saldırılardır. Siyaseten etkisiz kılma çabasıdır. Seçim yarışından alıkoymaktır. Zaman zaman kayyumlarla, zaman zaman gözaltı operasyonlarıyla hatta ana akım haber kanallarında ve tartışma programlarında gece gündüz bizi tartışan bizi hedef gösteren, kriminalize eden ve değişmeyen bir gündem var. HDP’ye ve DBP’ye saldırarak Kürtleri ötekileştiriyorlar. Toplum içerisinde bir düşmanlaştırma politikası var. Bunu da içerideki zayıflıklarını, ekonomideki durumu, yoksulluğu, kadın cinayetlerini, tacizi tecavüzü, çocuk işçiliğini bir anlamda örtmek için kullanıyorlar. Tabi kamuoyundan bazı açıklamalarda bu operasyon gündem değiştirmek olarak değerlendirildi ancak bu söze neresinden baktığımıza bağlı.

Ben kendi değerlendirmemi yaptım ancak diğer yandan şunu da söyleyeyim: Şu anda olması gereken gündem tabi ki bu saldırıların hiç olmaması, içeride ve dışarıda savaş politikasıydı. Pandemi sürecinde işsizliğin bu kadar yükseldiği, insanların açlık sınırında yaşamaya zorlandığı, kadın yönelik şiddetin ayyuka çıktığı bir dönemde temel gündemler bunlar olmalıydı. Ama bu gündemler, iktidar tarafından sürekli gizleniyor. HDP’ye yönelik bu politikalar maalesef değişmeyen bir gündem. Biz neticede her gün Türkiye’nin bütün konularına dair söz söyleyen ülkenin üçüncü büyük partisiyiz. Fakat HDP’yi tek yönlü hedef gösteren, suç örgütü gibi lanse eden bir AKP-MHP koalisyonu var. Tabi ki amaçlardan birisi de anketlerde kötü gittiklerini görmeleri.

HDP’yi zayıflatamadıklarını görüyorlar. Bütün saldırılara rağmen HDP’nin güçlendiğini ve bu konuda HDP etrafında kenetlenmenin ve dayanışmanın yükseldiği gördükçe daha fazla saldırıyorlar. Saldırdıkça kaybediyorlar, kaybettikçe saldırıyorlar. Burada hukuki bir yaklaşımdan değil siyasi yaklaşımlardan söz ediyoruz. Bunlar intikam operasyonlarıdır. Bir ülkedeki birinci partinin üçüncü partiye elindeki tüm iktidar olanaklarını kullanarak, siyaset dışına itme çabası aynı zamanda. Diğer bir amaçsa, HDP’nin demokratik, toplumsal ittifak, dayanışma, anti-faşist cephe ve barış çağrısına karşı tüm kesimleri HDP’den uzaklaştırmak. HDP’ye saldırılırken HDP’ye selam verenlere de saldırılıyor. Diğer yandan AKP; 7 Haziran, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde sonuçları değiştirebilecek güçte olduğumuzu gördü. Bu sebeple muhalefetin bir araya gelişini engelleme girişimidir. Bunu böyle değerlendirmek gerekiyor.

'DAVUTOĞLU VE ALA'NIN O DÖNEM YAPTIĞI GÖRÜŞMELER AÇIKLANSIN'

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu son operasyondan sonra HDP’ye geçmiş olsun dileklerini sundu. Eş Genel Başkan Pervin Buldan da, “Gerçekleri anlatmanın tam zamanı” diyerek çağrıda bulundu. Davutoğlu’nun bu adımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz bu ortamdan çıkacak her türlü adımın değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yalnızca Davutoğlu için söylemiyorum. Selahattin Demirtaş’ın savunmasında 6-8 Ekim olayları ile ilgili hem Davutoğlu’na hem de dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya atıfları var. Efkan Ala o dönemdeki yetkili arkadaşlarımızla neler görüştü? Çözüm Süreci’nde rol alan arkadaşlarımız neden günah keçisi ilan edildi? Sırrı Süreyya Önder tekrar alındı. İdris Baluken cezaevinde. Bunlar daha fazla kapalı kalmamalı. Hangi görüşmeler yapıldığı, neler olduğu açıklanmalı. Kamuoyunun gerçekleri bilmeye hakkı var. Bu gerçekler ortaya çıkarsa bugünkü kriz ve kutuplaşmanın sebepleri de ortaya çıkar ve bir çözüm bulunur. Biz hiçbir şey gizlemeden her şeyi konuşmaya tartışmaya hazırız.

'O DÖNEMİN YETKİLİLERİ FETÖ'DEN TUTUKLANDI'

6-8 Ekim veya Kobani olayları ile ilgili HDP'nin o günkü tutumuna dönük iktidar cephesinden gelen tepkiler var. HDP o gün tabloyu nasıl değerlendirmişti.

Biz HDP olarak ilk günden itibaren IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırısının, insanlık dışı faaliyetlerinin karşısında hep durduk ve bu saldırıya karşı sürekli etkinlikler yaptık. Suruç’ta günlerce nöbet eylemleri yapıldı. Bu yalnızca 6-8 Ekim ile sınırlı bir konu değil. Kobani Suruç’un bitişiği. Yani Suruçluların yakınları, kardeşleri, amcaları, teyzeleri karşıda oturuyor ve bir barbarlık örgütü oraya saldırıyor. Buna karşın Türkiye’nin Uluslararası Koalisyon güçleriyle birlikte Kobani’deki insanlar için koridor açmasını, oraya gidecek yardımların önünü açmasını hep talep ettik. Bu konuda sayısız açıklamamız var. 6-8 Ekim olayları ile ilgili sözü edilen mesele sadece bir tweetten ibaret.

Biz sivil halkın korunması gerektiğini her zaman söyledik o gün de söylendi. Bununla ilgili kriminal bir sonuca ulaşılması mümkün değil. Bir kere her şeyden önce HDP o yaşanan olayların sona ermesi için elinden geleni yapmıştır. Bu konuda Selahattin Demirtaş’ın bu çatışmaların bitirilmesi yönünde çağrıları var. Hükümet gidip, Abdullah Öcalan’dan not getirmiştir. O süreçte yaşamını yitirenlerin büyük bir kısmı HDP’lidir. Bugüne kadar yaşamını yitirenlerle ilgili yalnızca Yasin Börü’den bahsediliyor. Onun için de elbette çok üzüntülüyüz. Böyle bir şeyin yaşanmasını kabul edemeyiz ama diğer ölen herkes için de aynı duyguyu yaşıyoruz.

Biz defalarca ölenlerin faillerinin kim olduğunun araştırılması gerektiğini, yargının harekete geçirilmesi gerektiğini söyledik. Bu konuda bir adım atılmadı. Soru önergeleri verdik. Siyasetteki bağlantılarının ortaya çıkmasını istedik. O dönemde görev yapanların bir çoğu FETÖ’den tutuklandılar. Bunlar da tartışılmıyor. HDP’nin yaşananlarla bir bağı yoktur, olamaz da. Biz siyasi bir partiyiz, siyasi bir tutum alırız. Şiddetle, şiddet çağrısıyla bir ilgimiz olamaz. HDP’nin durduğu yer demokratik protesto hakkıdır. Bu hakkı o zaman da savunduk bugün de savunuyoruz.

'KOBANİ OLAYLARI SONRASI SÜREÇ DEVAM ETTİ'

6-8 Ekim sürecinin ardından iktidarla Çözüm Süreci çerçevesinde nasıl bir mesai ilerledi?

Çözüm Süreci devam etti. İmralı Adası’yla görüşmeler devam etti ve 5 ay sonra Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Daha sonra Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki mutabakatı kabul etmeyip ‘Çözüm Sürecini buzdolabına kaldırdım” dediği açıklamalarından sonra 2014 yılında MGK’deki ‘Çökertme Planı’ açığa çıktı. Çözüm Süreci de o süreçte bitti. 6-8 Ekim olayları Çözüm Süreci’nin gidişatını etkilemedi. Çökertme Planı’nda belli ki bunun da kararı verilmiş, yalnızca zamana yayılmış bir şey.

Benim yorumum, olaylarda göründüğünün dışında iktidar içindeki klikler, örgütler ya da paraleller diyebileceğimiz başka güçlerin etkisinin olduğu yönünde. O dönemde devlet içindeki güçler çok tartışılıyordu ki zaten sonrasında 15 Temmuz yaşandı. Bütün bunları bağlantılı düşünmek lazım. Erdoğan çözüm sürecini bitirdikten sonra 6-8 Ekim olaylarına değinmeye başladı. O da bu süreci tamamen siyasi bir argüman olarak kullanıyor. Bizim yaşanan olaylarda hiçbir suçumuz, katkımız yok. Bunu en iyi onlar bilirler.

'HDP NE YAPTIĞINI HALKA DA MAHKEMELERE DE ANLATTI'

Milletvekilleri hakkında fezleke hazırlanacağı gündeme geldi. Sizin buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Bu da daha önce belirttiğim gibi sistematik saldırıların devamı. Geçmişte de dokunulmazlıkları kaldırdılar. Bu süreçle ilgili HDP her zaman ne yaptığını halka da mahkemelere de anlattı. Söylediklerinin yaptıklarının arkasında durdu. Bundan sonra da biz aynı şekilde direnmeye gerçekleri söylemeye devam edeceğiz.