Mehmet Torun yazdı | İşçi sağlığı mı? İş sağlığı mı?

Mehmet Torun yazdı | İşçi sağlığı mı? İş sağlığı mı?

''Kapitalist politikalar sonucu; çalışma ilişkilerinin esnekleşmesi, 'işçi sağlığı' yerine 'iş sağlığı' kavramının kullanılması, taşeronlaşma, işçi sağlığı ve güvenliği hizmetleri ve eğitimlerin piyasalaştırılması ile şekillenen yasanın, iş cinayetlerine çözüm olması mümkün değildir. İşçi sağlığı ve güvenliğinin salt teknik ya da ekonomik zeminde ele alınması hatalı bir yaklaşımdır.''

Mehmet Torun - Maden Mühendisi, KESK-ESM Madencilik Komisyonu Üyesi

Bir malın üretiminde esas olan iki zorunlu unsur, ham madde ve emek gücüdür. Belli çevreler tarafından sermayede bu unsurlara eklenmiştir. Her koşulda emek, başat konumdaki yerini korumuştur. Emek gücü, genel anlamda bir potansiyeli ifade eder ve insanın belli bir kullanım değeri üretirken harcadığı zihinsel ve fiziksel yeteneklerin bütününü anlatır. Kapitalist sistemde, işgücü metaya dönüşmüş ve üretilen değer içinde diğer unsurlar gibi bir değerlendirmeye tabi olmuştur. Temel olarak kâr etme ve sermaye birikimine dayanan bu sistemde emek gücü de, sermayenin kâr-zarar hesaplarının bir parçası haline gelmiştir.

Makineleşmenin ve teknik ilerlemelerin sağladığı olanaklar, üretimi artırırken iş kazalarını da beraberinde getirmiştir. Bu da işçi sağlığı konusunu daha çok gündeme taşımıştır. İşçi sağlığı olarak ifade edilen olgu, esas itibarıyla çalışanların hem fiziksel hem de ruhsal anlamda sağlıklarını koruyacak şekilde düzenlenmesini kapsamaktadır.

Sınıflı toplumlarda bir sınıfın kendi dilini diğer sınıflara kabul ettirmeye çalışması mücadele yöntemlerinden biridir. Bu anlamda “işçi sağlığı” yerine “iş sağlığı ve güvenliği” kavramının dayatılması, yasalarda yer bulması sınıfsal bir tercihin politik sonucudur. Bu sayede iş yerindeki sağlık ve güvenlik faaliyetlerinin öznesi olan insanın, işçinin önemi yok sayılmış ve üretimin diğer unsurları düzeyine indirilmiştir.

İş sağlığı tanımı, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından yapılan ve genel kabul gören anlayışla "İş sağlığı, bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerinin en üstün düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmalarıdır" şeklinde tanımlansa da bahsedilen gerekçeyle eksik bir değerlendirmedir.

“….Çalışan ve çalıştıranın çıkarlarının çelişmesi bağımlı çalışmanın doğasından kaynaklanmaktadır. Çalıştıran en az maliyetle en çok kârı elde etme amacıyla hareket etmekte, işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerine maliyet penceresinden yaklaşmaktadır. Ekonomik ve siyasi olarak güçlü olan çalıştıran, çalışma koşullarını düzenleyen mevzuatın kendi çıkarlarına uygun şekillenmesini de başarmıştır. İşçi sağlığı iş güvenliği hükümlerine birer maliyet kalemi olarak bakma anlayışı geçmişten günümüze kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Emek sermaye ilişkilerinin tarihsel gelişimi kavramların önemli olduğunu her zaman göstermiştir. Yasa koyucu tarafından işçinin korunmasına ilişkin yasal düzenlemelerde işçiler aleyhine değişiklik yapılması istenirken kullanılan kavramların tarafsızlaştırılmasına, sınıfsal içeriğinden arındırılmış olmasına özen gösterilmiştir. İşçiler aleyhine yapılan değişiklik istemi hemen herkesin üzerinde uzlaşacağı pozitif kavramlar üzerinden dile getirilmiştir. İşçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinin temel amacı işçinin korunmasıdır. Uluslararası belgeler veya diğer hukuk sistemlerinde kullanılan kavramlarla uyum adına da olsa “iş sağlığı iş güvenliği” kavramının kullanılması, konunun asıl öznesini gölgelemekte, işçi sağlığı iş güvenliği alanını adeta insansızlaştırarak teknik bir sürece indirgemektedir.” - Murat Özveri

Ülkemizde; 20.06.2012 tarihinde 6331 sayılı İş Sağlığı İş Güvenliği Yasası kabul edilmiş, 30.06.2012 tarih, 28339 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İş kazalarının azaltılması iddiasıyla hazırlanan yasa; “konunun asıl öznesi gölgelenip, işçi sağlığı iş güvenliği alanının teknik bir sürece indirgenmesi” nedeniyle iş kazalarını önleyememiştir. Hatta o günden bugüne iş kazaları artmış, işçi cinayetlerine dönüşmüştür. Sonuç itibarıyla, ülkemiz gerçekleşen iş kazaları ve meslek hastalıkları sıralamasında dünyada üst sıralardadır. 

Mevcut yasa, yaşanan kazaların sorumluluğunu ise iş güvenliği uzmanlarına yükleyerek asıl sorumluları yükümlülüklerinden kurtarma işlevi görmektedir. Değişik şekillerde de olsa işverenin bir çalışanı olan uzmanlar, her iş kazası sonrası günah keçisi olarak gösterilmekte ve haksızlığa uğramaktadır. İşin daha üzücü yanı ise, pek çok uzmanın bu yasayı sahiplenmesi ve yasayı iş kazalarını önleyecek çözüm yolu olarak görmesidir.

İşçi ölümlerinin altında yatan temel neden, sağlıklı ve güvenli çalışmanın maliyet odaklı olarak değerlendirilmesidir. Kapitalist politikalar sonucu; çalışma ilişkilerinin esnekleşmesi, “işçi sağlığı” yerine “iş sağlığı” kavramının kullanılması, taşeronlaşma, işçi sağlığı ve güvenliği hizmetleri ve eğitimlerin piyasalaştırılması ile şekillenen yasanın, iş cinayetlerine çözüm olması mümkün değildir. İşçi sağlığı ve güvenliğinin salt teknik ya da ekonomik zeminde ele alınması hatalı bir yaklaşımdır.

İşçi sağlığı ve güvenliği alanında, ancak güçlü bir şekilde örgütlenmeyle ve farklı çalışma statülerinde olan bütün emekçilerin esnek çalışmaya, uzun çalışma saatlerine, önlemlerin maliyet olarak görülmesine karşı ortak mücadelesiyle kazanım elde edilebilir. Daha da önemlisi bu alandaki mücadelenin bir sistem mücadelesi olduğu ve çözümün sistemsel olduğunun bilincine varılmasıdır.