Meclis’te görüşülecek ve görüşülmesi gereken gündemler hakkında muhalefet vekilleri ne diyor?

Meclis’te görüşülecek ve görüşülmesi gereken gündemler hakkında muhalefet vekilleri ne diyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 73 günlük aranın ardından yeni yasama yılına geçen salı günü başladı. Peki muhalefet vekilleri, bu yasama yılındaki gündemler hakkında neler düşünüyor?

Volkan Karadede - @VolkanKaradede

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM); 1 Ekim Salı günü, 73 günlük aranın ardından yeni yasama yılına başladı. Meclis’in önündeki en önemli tartışma konusu Saray tarafından hazırlanan yargı reformu. Ancak yaklaşık 1.5 seneyi geride bırakan başkanlık sisteminde meclisin işlevi de bir diğer tartışma konusu. Peki muhalefet vekilleri bu gündemler hakkında neler düşünüyor?

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ile yeni yasama yılında Türkiye gündemini belirleyecek başlıkları konuştuk.

'HUKUK ALANI ÜZERİNDEKİ AKP TAHAKKÜMÜNÜ GÖZDEN KAÇIRMAYA ÇALIŞIYORLAR'

"Meclis açılır açılmaz gündeme gelen yargı paketi, AKP'nin bir siyaset klasiğine dönüşmüş iki yüzlülük örneği olarak karşımıza çıkarıldı" diyen TİP Milletvekili Barış Atay, "Uzun tutukluluk süreleri kısaltılacak veya avukatlara yeşil pasaport verilecek gibi elbette kötü denilemeyecek adımlarla asıl olarak hukuk alanı üzerindeki AKP tahakkümünü gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Saray'ın baskı altına alıp belirlediği bir hukuk sistemi inşa ettiler ve bunun tartışılmasının önüne geçmeye çalışıyorlar. Yani AKP'nin hazırladığı yargı paketi için özetle şunu söyleyebiliriz: Muhalefete havuç uzatıp esas olarak yargı üzerinde salladıkları sopayı gizlemeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

'YARGININ SARAY'DAN BAĞIMSIZ HAREKET EDEBİLMESİNİ GÜVENCE ALTINA ALMAYAN GİRİŞİM MEŞRU DEĞİLDİR'

Yargının bağımsızlığına vurgu yapan Atay, "Türkiye'de sahte delillerle, uydurulmuş tanıklıklarla ve hatta doğrudan Saray'ın talimatıyla cezaevlerinde tutulan çok sayıda insan var. Yargının Saray'dan, iktidardan bağımsız hareket edebilmesini güvence altına almayan hiçbir girişimin meşruiyeti olmayacak. Bizim açımızdan hukuk alanında verilecek mücadele böyle tanımlanabilir" şeklinde konuştu.

'BÜTÇE TARTIŞMALARI, EMEKÇİLERİN ÇIKARLARINI SARAY'A KARŞI KORUMAK İÇİN BİR MÜCADELE GÜNDEMİ'

"Meclis'in yıl sonuna doğru önemli gündemlerinden biri de 2020 yılı bütçesinin oluşturulması olacak" diyen Barış Atay, "Türkiye'de Meclis önemsiz falan deniyor ya, bu tabii Saray'ın hakimiyetine, milletvekillerinin sadece el kaldırıp indiren kişilere dönüştürülmesine işaret eden bir söylem. AKP-MHP blokunun Meclis'in yarısından çoğunu oluşturduğunu düşünürsek çok da haksız sayılmaz" diyerek "AKP-MHP milletvekillerinin işlevsizliğini en iyi gösteren süreçlerden biri de bütçe görüşmeleri oluyor. Saray'da hazırlanan bütçe taslağı geliyor ve halkın vergilerinin önemli bir kısmı 'Saray'ın payı' olarak ayrılıyor. Cumhurbaşkanı sadece bir günde 2 milyon Türk Lirası harcama hakkı istiyor, bu partilerin milletvekillerinin hiçbiri de çıkıp ayıptır, israftır demeden el kaldırıp onay veriyor. Vatan diye millet diye ülkeyi savaşa sokup, emekçileri yoksulluğa mahkum eden, elektriğe, doğalgaza zam üstüne zam yapanlar Saray'a günde 2 milyon lira harcama hakkı kazanmak için canhıraş çabalıyorlar. Bizim açımızdan bütçe tartışmaları emekçilerin çıkarlarını Saray'a karşı korumak için bir mücadele gündemi olacak" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE, TEK ADAMIN LÜKSÜNÜ KORUMAK İÇİN GENÇLERİ ÖLÜME GÖNDEREMEZ'

"Tek adam sistemi daha ilk yılında demokrasiye, toplumun huzuruna, adalet anlayışına ne kadar zararlı olduğunu ortaya koydu" diyen Atay, sözlerini "Bakın sırf Saray'ın iktidarını ayakta tutabilmek için Türkiye'yi savaşa sokmaya yelteniyorlar. Ülkemizde halklar arasında ayrımı, düşmanlığı planlı biçimde körüklüyorlar. Bizim Meclis'te ve sokakta barışın, kardeşliğin, eşit yurttaşlığın sesini yükseItmemiz Iazım. Türkiye tek adamın lüksünü korumak için gençlerini ölüme gönderemez, hiçbir komşumuzla düşman olmak zorunda değiliz. 'Ey ABD' diye efelenip, sonra yalvar yakar ABD'den izin kopararak savaş planları yapan AKP-MHP faşist blokuna karşı da ülkede ve bölgede barışın temsilcisi olmak için çabalayacağız" şeklinde sonlandırdı.

'YARGI REFORMUNU 'YEŞİL PASAPORTU KİME VERELİM'E İNDİRGEDİLER'

CHP’li Ali Şeker, yargı reformuna ilişkin olarak, “Yargı, iktidarın sopası haline geldi. Bu giderilmeden, yargı bağımsızlığını temin edecek düzenlemeler yapılmadan, bu çalışmalar sonuç vermeyecektir. Geçici olarak bazı vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek adına ne yapılsa kardır diye düşünüyoruz bir yandan da. Özellikle düşünce suçuyla ilgili, hakaret davalarıyla ilgili çok fazla mağdur var. Bunların ortadan kalkması gerekiyor. 5 yılın altındaki cezalar istinaf mahkemelerine başvurulabiliyor, burada maalesef Yargıtay yolu kapanıyor, bu yolun açılması gerekiyor. Haksız yere tutuklu yargılanan insanlar var. İddianameler ortaya koyulmadan 1 yıl, 2 yıl tutuklu kalan insanlar var. Yargı reformu diye getirdikleri şeyi, ‘yeşil pasaportu kime verelim’e indirgediler. Belli bir eğitim almış ve belli bir süre çalışmış herkese verilebilir. Yargı bağımsızlığı sağlanmadıkça, bu tür değişikliklerin bir anlamı olmayacak” şeklinde konuştu.

‘CAYDIRICI CEZALAR GEREKLİ’

Şeker, hayvan haklarıyla ilgili, “Çağdaş bir ülke olarak, hayvanların doğayı bizle paylaştığı bilinciyle, hayvanlara yönelik şiddetin en ağır şekilde, caydırıcı cezalarla cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi. 

'ADEMİ MERKEZİYETÇİLİĞİN YERİNE TEK ADAM'

Ali Şeker, yerel yönetimlerle ilgili bir gündemin geleceğini söylerek, “İktidara ilk geldiklerinde ademi merkeziyeti güçlendireceklerini söylüyorlardı. Şimdi tek adamı merkeze oturttular. Cumhurbaşkanıyken, İstanbul başkanlığı yaptırdılar. Şimdi kendi ellerinden büyük şehirler çıkınca, yetkileri merkeze almak istiyorlar, bunu kabul etmek mümkün değil” ifadelerine yer verdi. 

‘KÜRT SORUNU BİR DAHA KONUŞULMAMAK ÜZERE ÇÖZÜLMELİ’

Ali Şeker, “Başkanlık sistemi Türkiye’ye rekor bir yolsuzluk, adaletsizlik ve işsizlik getirdi. Bu rekorlar artık kırılmamalı. Yasama, yürütme ve yargı birbirini denetlemeli. Biz referandumda bunu anlattık. Maalesef dikkate alınmadı ve bugünleri yaşıyoruz. Şimdi iktidarlarını devam ettirmek için barajı yüzde 40’lara indirmek istiyorlar. Yapılması gereken parlamenter sistemle bu sorunların çözülmesi” derken, Kürt sorununa ilişkin olarak, “Tüm partilerin ortak katılımıyla bir komisyon kurulmalı, Kürt sorunu bir daha konuşulmamak üzere çözülmeli. İktidar bu sorunu seçilmek için kullandı, bu konu kullanılacak bir konu değil. Bunun yolu şiddet değil, 40 yıllık yöntemlerle bu sorun çözülemez” ifadelerini kullandı.

SARAYIN VESAYETİ MECLİS’İN ÜZERİNDEN KALKMALI

HDP’li Garo Paylan, yargı reformuna ilişkin görüşlerinde şunlara yer verdi:

“Meclisimiz 1 Ekim’de açıldı, maalesef Meclis’in açılışını bir partinin genel başkanı yaptı ve o kişi aynı zamanda yürütmenin başı. Normal şartlarda demokrasilerde, parlementolar yürütmenin başı olan kişiyi dengelemek ve denetlemek için vardır. Ancak bu kişi Meclis’i açıyor ve bu görüntü bile Meclis’in iradesine büyük ipotek koyuyor, öncelikle bunu değiştirmemiz gerekiyor. Bizim görevimiz elbette toplumun huzur ve güvenliği için yasa çıkarmak ama bunun yanında yürütmeyi dengelemek ve denetlemek de bizlerin görevi. Meclisimiz bu konuda esas bir handikap yaşıyor. Bunu mutlaka tartışmalıyız, aksi takdirde çıkaracağımız her yasada yürütmenin vesayetini hissedeceğiz. Yargı reformunda büyük beklentiler varken dağın fare doğrurmasının asıl nedeni de bu. İktidar itiraz istemiyor, itiraz edenleri hapsetmek istiyor, hapsettiklerinin de kolay kolay çıkmasını istemiyor. Bunun için Saray’ın vesayetinin Meclis üzerinden kalkması gerekiyor, bu kalktığı zaman inanıyorum ki toplumun huzuru için yasalar çıkarabileceğiz."

'ASIL MESELE YASANIN KAPSAMI'

Bir türlü çıkmayan Hayvan Hakları Yasası'na ilişkin konuşan Paylan, “Bu konuyla ilgili bütün toplumun bir beklentisi var, bu kanunun çıkması mümkün ve önümüzdeki günlerde çıkacağını düşünüyorum. Ancak ne kadar kapsamlı bir Hayvan Hakları Yasası çıkacak asıl mesele bu. İnsanı değil hayvanın haklarını öne alan yasa çıkacak mı? Gerçekten hayvanlara karşı yapılan bütün ihlallere bir ‘kabahat’ değil, suç gibi görebilen bir anlayışla mı olacak buna bakmak gerekir. Bu yönde mücadele edilmesi gerekiyor, ben de önümüzdeki günlerede bu konunun gündeme geleceğini düşünüyorum” diye konuştu.

‘MECLİS SARAY’IN NOTERİ HALİNE GELDİ’

Yaklaşık olarak 1 buçuk yılını geride bıraktığımız ‘Başkanlık Sistemi’yle ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Paylan, “Meclis şu anda tamamen Saray’ın noteri haline gelmiş durumda, Meclis tek başına en ufak bir konuyu dahi gündemine alamıyor. Saray’dan gelen fermanlara bir mühür basan noter haline dönüştü. Herkes emin olsun ki bu durumdan en çok iktidar partisinin vekilleri şikayet ediyor. Bu şikayetlerini açıktan söyleyemiyorlar, yalnızca Meclis kulislerinde ifade edebiliyorlar. Hiçbir yasanın yapımına katkı koyamayıp sadece el kaldırıp el indiriyorlar. Bu aynı zamanda Meclis itibarını da yerle bir eden durum. AKP’li vekiller muhalefetin önerilerini beğeniyorlar fakat bu önerileri yaptırıma koydurma iradesini kendilerinde bulamıyorlar. Çünkü, Saray fermanı yazmış, Saray’ın fermanını onaylamazsak oradan fırça yeriz korkusundalar. Meclisimizin durumu maalesef bu durumda” ifadelerini kullandı.

'MECLİS’İN ACİL GÖREVİ BARIŞI KONUŞMAK'

Paylan son olarak sözlerini, “Ülkemiz büyük bir karanlık yaşıyor çünkü iktidar tamamen adalet yolundan sapmış durumda, sadece baskıyla, zulümle iktidarını devam ettirmeye çalışıyor, hem içerde hem dışarıda savaş politikaları oluşturmuş durumda. Meclisimizin birinci görevi Türkiye’yi acilen bu yoldan çıkarıp barış yoluna sokmamız gerekmektir. Acilen Meclis’te barış konularını konuşmamız gerekmektedir, bu aynı zamanda toplumun  fay hatlarında biriken enerjinin de boşalması demektir. Toplumda büyük bir gerginlik var, toplumun fay hatlarında çok ciddi bir enerji birikmiş durumda, bunlar her an toplumsal depremler ortaya çıkarabilir. Bizlerin görevi toplumsal uzlaşıyı sağlamaktır. Eğer ki herkes akıllıca düşünmezse ülkemiz bu karanlığı yaşamaya devam edecektir. Her zaman yaptığımız gibi siyasete barış çağrısı yapmalıyız, bana göre Meclis’in birinci görevi yeniden barış ve demokrasi düşüncelerine daha fazla yer vermesi gerekmektedir. Bu yolla toplumun huzur ve güvenliği anlamında adım atmış olabiliriz" diyerek bitirdi.