Marmara ve Ergene Nehri'nde ekosistemler çöküyor!

Marmara ve Ergene Nehri'nde ekosistemler çöküyor!

Ergene Nehri ve nehri besleyen ana kollar üzerindeki kirlilik sorunu kangren halini aldı. Trakya’da tarımla uğraşan yurttaşlar ve kent sakinleri kirliliğin yarattığı sağlık sorunları ve tarımsal ürünler bazında rekolte sorunları yaşıyor. Bir kısmı faaliyete geçen Ergene Derin Deşarj Projesi ise nehirde yaşanan kirliliği Marmara Denizi’ne taşıyarak kirlilik sorunu bölgesel bir soruna dönüştürüyor.

Seda Elhan

Istranca Dağları’ndan doğan ve 283 kilometre yol kat ederek,  Yunanistan ile Türkiye arasındaki sınırı oluşturan ve uluslararası su statüsüne sahip Meriç Nehri üzerinden Ege sularına karışan Ergene Nehri’ndeki kirlilik, Ergene ve Meriç havzasında kurulu sanayi tesislerinden gelen kirleticiler sebebiyle devam ediyor. Söz konusu kirleticilerin bölgenin yer altı sularında ve yüzey sularında meydana getirdiği kirlilik ise korkutucu boyutta. Kimyasal ve evsel atıklarla birlikte Ergene Nehri’nde siyanür, kadmiyum, kurşun, bakır gibi ağır metaller tespit edilirken suyun kalitesi ise en kötü kalite olarak kabul edilen 4. Sınıf olarak raporlanmış durumda.

SANAYİ YOĞUNLUĞU ÇOK, DENETİMLER YETERSİZ, CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL

Trakya’da faaliyet gösteren STK’ler, bölgedeki yerel yönetimler ve yurttaşlar ise yıllardır gerçekleştirdikleri eylemler, basın açıklamaları ve çeşitli girişimlerle yetkililerin soruna çözüm bulmasını talep etmeye devam ediyor. Bölgede bulunun yurttaşlar ve sivil toplum örgütleri sanayi tesislerine dönük yeterli denetimlerin yapılmadığı, nehrin kirlenmesine sebep olan şirketlere dair caydırıcı cezaların uygulanmadığından şikâyetçi.

Yurttaşlık Derneği tarafından geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen “Ergene Havzasındaki Sanayi Tesisleri Ve İmalathaneler Veritabanı” başlıklı çalışmada da Ergene Nehri’ndeki kirliliğe ilişkin rapor hazırlanmış, Ergene ve Meriç havzasındaki sanayi varlığına ilişkin veriler derlenerek bölgedeki soruna dikkat çekilmişti.

Söz konusu çalışmada, Ergene ve Çorlu çayı üzerinde kurulu olan Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ile OSB dışı münferit sanayi tesislerinin Ergene ve Meriç havzası boyunca irili ufaklı dereler üzerindeki kontrolsüz dağılımı gözler önüne serildi.

Yunanistan tarafından da uluslararası su olan Meriç Nehri’ni kirletmesi sebebiyle Ergene’deki kirlilik birçok kez gündem edilmiş ve sorunun çözümü için talepte bulunulmuştu.

Tüm bu yıllar boyunca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ve bakanlığa bağlı bölgedeki müdürlükler ile kalkınma ajanslarının da katılımıyla birçok çalıştay, raporlama ve sempozyum düzenlendi.

Bu süreçte konuya ilişkin stratejiler oluşturulsa da çalışmalar yanlış politika uygulamaları, etkisiz faaliyetler, hatalı stratejiler vb sebeplerle ya uygulanamadı ya da başarısızlıkla sonuçlandı. Bu süreçte gerçekleştirilen faaliyetlere dönük tepkilerden biri de STK’ların, yerel yönetimlerin ve meslek örgütlerinin sürecin dışında tutulması ve sürecin şeffaf yönetilmemiş olması oldu.

DERİN DEŞARJ VE YENİ SORU İŞARETLERİ

Türkiye bu süreçte AB’den aldığı hibelerle bir yandan Ergene Nehri’ne ilişkin koruma programları hazırlarken bir yandan da bölgede daha fazla OSB kurulumu, sanayi kuruluşlarına teşvik politikaları gibi hususları da içeren çalışmalar uygulamaya da devam etti. Tüm bu çalışmalar sonrasında ise sorunun çözümü olarak basına yansıyan ve Ergene Derin Deşarj projesi ise kafalardaki soruları gidermenin tersine daha fazla soru işaretlerine sebep olmuş durumda.

MARMARA DENİZİ VE ERGENE NEHİR EKOSİSTEMLERİ ÇÖKTÜ

Marmara Denizi’nde meydana gelen ve bugün bittiği iddia edilse de bilim insanları tarafından Marmara Denizi’nin diplerinde devam ettiği belirtilen müsilaj sorunu ile birlikte değerlendirildiğinde Marmara’nın Ergene Nehri’nin kaderini paylaşması artık an meselesi.

Trakya’daki maden ve enerji şirketlerinin faaliyetleri ile nehir boyu var olan sanayi varlığı Ergene Nehri ve Marmara Denizi için son günlerin yaklaştığını gösterir nitelikte. Yaşanan ekolojik kriz sorunun çözümünü her geçen gün daha da zorlaştırırken soruna dair daha köklü adımlar atılması gerektiği görülüyor.

DAHA FAZLA