Marksizm her zaman güncel

Marksizm her zaman güncel

Marksizm, modernite ve insan özgürleşmesinin anlamlarını derinliğiyle kavramamızı sağlayan ufuk açıcı bir kılavuz gibidir.

Ufuk Akkuş

19. yüzyıl düşünce akımı olan Marksizm, çağımızdaki sorunlara çare olabilir mi? Dünyadaki sosyoekonomik gelişmeleri kavramak ve bu kılavuz sayesinde dünyayı değiştirerek daha yaşanılır bir yer haline getirmek için temel bir anahtar olan Marksizm, toplumsal sınıflar olduğu müddetçe önemini yitirmeyecektir. Kapitalist sistemin tarihsel ve geçici bir niteliğe sahip olduğu, kendi iç çelişkileri nedeniyle yerini yeni bir düzene bırakacağı ancak bu dönüşümün de kendiliğinden olmayacağı, toplumsal özne olan işçi sınıfının müdahalesiyle gerçekleşeceği Marksizm'in özünü oluşturur. Marx sonrası Marksizm, çağın yeni gelişmleri karşısında ve Marx’ın planladığı ancak fiziksel ömrü nedeniyle eksik bırakmak zorunda kaldığı konular çerçevesinde günümüze kadar değişik Marksistler tarafından geliştirilmiştir. Buradaki tartışmalar Marksizmin güncellenmesi ve yeni gelişmelere uyarlanması ile marksizmin aşılması arasında yol almaktadır.

Göran Therborn, “Marksizmden Post-Marksizme” adlı kitabında Marksizmin inşasından bugüne dek geçirdiği aşamaları ortaya koyuyor ve Marksizmin geleceğine kapsamlı bir ışık tutuyor. Therborn, Marx’ın önemli gördüğü üç yönüne dikkat çekerek başlıyor kitabına. İlki; insanın sömürü ve baskıdan kurtulma davasına kendini adamış, hem özgürleştirici aklın hem de dünyayı rasyonalist bir bakışla araştırmanın savunucusu olma yönü. İkincisi; sosyal analize getirdiği tarihsel materyalizm yaklaşımına, yani sıradan insanların yaşam ve çalışma koşulları ile iktidarın ekonomik/siyasi maddiliğine, özel bir önem vererek mevcut anı tarihsel olarak kavraması. Üçüncüsü ise; sosyal hayatın içindeki çelişki ve çatışmaları duyarlılıkla kavraması, yani diyalektik açıklığı.

Pek çok ülkedeki güncel Marksist literatüre ve eylemliliklere değinen Therborn, neo-Marksist ve post-Marksist yazarlar ve yapıtları hakkında bilgi verirken bu iki terim arasındaki sınırların yakın tarihte bulanıklaştığından söz eder. Post-Marksizm terimini Marksist problematiğin ötesine geçen ve açıkça Marksist bir gelenekten gelmekle birlikte bugün Marksist bir adanmışlığa sahip olduklarını artık aleni olarak iddia etmeyen yazarları işaret etmek için kullanan Therborn; siyaset, sosyal bilim, ve felsefe alanından oluşan klasik Marksizm üçgeninde yaşanan kırılmaların eşitsiz etkiler doğurduğunu öne sürer. Latin Amerika’daki birkaç istisna dışında Kuzey Atlantik bölgesinde Marksist siyasetin ya yok olduğu ya da marjinalleştiğine vurgu yapmakla birlikte sol entelektüel yaratıcılığın ortadan kalkmadığını belirtir.

Therborn, klasik Marksist üçgenin kırıldığı ve tamirinin de mümkün olmadığı konusunda fikrini temellendirmeyip sadece buna değinip geçer. Sosyalist mücadelenin önceki birikimleri göz ardı etmesinin mümkün olmadığını söylerken farklı bir geleceğin şafağının aynı renklerde görülmeyeceğini iddia eder ama bunun Marksist üçgenin kırılmasıyla bağlantısını kurmaz.

Therborn’a göre kapitalizm hala büyük bir öfke üretiyor ve buna da devam edecek. Aynı şekilde 19. yüzyıldan 20. ve 21. yüzyıla aktarılan bir devamlılık çizgisi eleştiride olduğu gibi direnişte de varlığını sürdürecektir. Böylece önceki yılların birikimini temel alan yeni felsefecilerin Marx üzerine yeni okuma biçimleri konusunu gündeme getireceğine kesin gözle bakılabilir.

Marksizmin uygulandığı ülkelerde 1990’larda yaşanan yenilgilerin nedenini buralarda uygulanan bir dizi radikal ve beklenmedik iç reforma bağlayan Therborn’a göre Sovyetlerdeki reformlar büyük oranda siyasi nitelikliydi ve demokratikleşmeye hizmet ediyordu. Bu reformlar planlı ekonominin kaosa sürüklenmesine yol açıp nihayetinde milliyetçi siyasetçilerin işine yaradı. Çin’de ise büyük ölçüde ekonomik karakterde olan reformlar sosyalist siyaseti daha uzun bir zamanda darmadağın ederken bir yandan da parti devletini bir hayli yozlaştırmıştır. Öte yandan iki daha küçük komünist rejim çok farklı ayakta kalma stratejileri sayesinde varlıklarını bugüne kadar sürdürebilmiştir. Milliyetçi izolasyon Kuzey Kore komünizmini balistik füzelerle tamamlanmış bir hanedan iktidarı haline getirdi. Küba ise kendi rejiminin bütünlüğüne duyduğu devrimci inanmışlıkla ayakta kaldı.

Reel sosyalist siyasetin etkinliğini yitirmesiyle çevreci hareketlerin güç kazandığını ve bu akımların endüstriyel solun kalkınmacı perspektifini sorguladığını öne süren Therborn, etnik ve cinsel kimlik siyasetlerinin de dünyanın bazı kısımlarında fazlasıyla önemli olduğuna dikkat çeker. Ona göre bu siyasetlerin sosyoekonomik meselelerle ilişkisi çoğunlukla muğlaktır. Örneğin; bunlar, kendi grup ya da topluluklarını etkileyen eşitsizlikleri eleştirmekte ama başkalarını etkileyen eşitsizliklere ya da genel anlamıyla eşitsizliğe dokunmamaktadır.

Özellikle Batı Marksizmi konusundaki çalışmalara dikkat çeken Therborn, kitabında gerek neo-Marksist gerekse post-Marksistlerin yapıtlarına dair detaylı ve güncel bilgiler aktarır. Bu metnin temel olarak Kuzey Amerika bölgesini konu almasına karşın 21. yüzyılda kapitalizmin akıbetine karar verecek yerin orası olmadığını belirtir ve küresel teorileştirme ve küresel empirik araştırmaların olağanüstü önemine vurgu yapar. Latin Amerika’nın yeni radikal hamlesi hala önemli tahlillerin konusu olmayı beklemektedir. Hint Marksizminin yerel planda taşıyıcıları ile parlak Güney Asya diasporasının post-sömürgeci yaratıcılığı arasında yaşanacak birleşmeden tüm bölgeyi etkileyecek önemde bir ürün ortaya çıkmalıdır. Çin entelijansiyası ise varlığı küçük olmasına karşın dünya tarihinin günümüzde yaşadığı kaymada ön saflarda yer alma gibi bir avantaja sahiptir. Bunlar hem dünyayı daha iyi anlamamızı sağlayacak bakış açıları hem de değişim perspektiflerinin ortaya çıkmasını sağlayabilecek kaynaklardır. Bu listeye Türkiyeli Marksistlerin araştırma ve çabalarının kitlesel sosyalizmle ilişkilenme biçimlerinin eklenebileceğini düşünüyorum.

Sol düşünce pratiğinin mekanlarını, eleştirel teori olarak 20. yüzyıl Marksizmini tamamlama çabasını ve yakın tarihin radikal düşüncesini Marksist yazarların yapıtları ve pratik gelişmeler çerçevesinde tartışan kitap, Marksizmin geleceği konusunda yeni düşünceler uyandırıyor ve bizi yeni yapıtlara yönlendiriyor.

KÜNYE: Marksizmden Post-Marksizme, Göran Therborn, Çev. Devrim Evci, Dipnot Yayınları, 2011, 227 sayfa.

DAHA FAZLA